| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Ortak Türkmen-Türk Genel Eğitim Okuluna İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 26.02.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Gaz Alanına İlişkin İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, bundan tam otuz üç yıl önce Hocalı'da yaşanan büyük acıyı anarak başlamak istiyorum. 26 Şubat 1992'de Hocalı'da bir soykırım yaşandı; silahsız, savunmasız masum siviller sadece Türk oldukları için Ermenistan tarafından katledildiler. Kadın, çocuk, yaşlı demeden bir halkı yok etmeye yönelik bu vahşet hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyor. 613 kardeşimiz hunharca katledildi, yüzlercesi kayboldu, binlercesi yerinden yurdundan edildi; o gün insanlık topyekûn bir sınav verdi ve ne yazık ki uluslararası sistem bu sınavdan sınıfta kaldı. Biz ise unutmadık, unutturmadık ve unutturmayacağız. Hocalı'da toprağa düşen her can bizim canımız; bugün bu acıyı bir kez daha paylaşıyor, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Türkiye ve Azerbaycan olarak "tek millet, iki devlet" şiarıyla hareket eden iki devletiz. Sadece kederde değil; sevinçte, başarıda, geleceğe dair planlarımızda da omuz omuzayız. Bugün burada görüştüğümüz doğal gaz iş birliği anlaşması da bunun bir göstergesi. Bu anlaşma, Azerbaycan'la ekonomik bağlarımızı güçlendirirken enerji arz güvenliğimiz açısından da büyük önem taşıyor. Enerji, sadece ekonomik kalkınmamızın değil ulusal güvenliğimizin de temel taşlarından biri. Ne yazık ki Türkiye'nin enerji yönetimi uzun yıllardır plansızlık, dışa bağımlılık ve verimsizlik sarmalında ilerlemekte. Bugün dünyaya baktığımızda, enerji kaynakları üzerindeki mücadelenin ne denli sert olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin yıllık enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 70'i hâlâ ithal kaynaklarla karşılanıyor. Doğal gazda Rusya, İran ve Azerbaycan'a bağımlıyız; petrolde ise Orta Doğu'ya. Doğal gazda dışa bağımlılığımız ise yüzde 99 seviyesinde. Karadeniz'de keşfedilen doğal gaz büyük bir potansiyel taşıyor ancak bu kaynağın ülkemize ne kadar katkı sağlayacağı, ne zaman tam kapasiteyle üretime geçileceği ve bunun vatandaşın faturasına nasıl yansıyacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. Bugün enerjide dışa bağımlılığı azaltmak istiyorsak sadece keşiflerle değil; uzun vadeli, planlı ve şeffaf politikalarla hareket etmek zorundayız. Esas mesele, enerjide bağımsız bir Türkiye inşa edebilmek için atılması gereken adımların yıllardır gecikmiş olması. Son yıllarda yenilenebilir enerji yatırımlarında artış olsa da hâlâ güneş ve rüzgâr gibi temiz enerji kaynaklarını yeterince kullanamıyoruz. Avrupa ülkeleri toplam enerji üretimlerinin yüzde 40'ını yenilenebilir enerjiden sağlarken Türkiye'de bu oran hâlâ yüzde 20 seviyelerinde oysaki ülkemiz güneş enerjisi açısından dünyanın en avantajlı ülkelerinden biri. Mevcut yatırımların hızla artırılması ve bu kaynakların enerji üretimindeki payının acilen büyütülmesi gerekiyor. Enerji verimliliğini artıracak projeler sanayi ve konutlarda daha etkin uygulamalarla dönüştürülmeli, enerji tasarrufu konusunda toplum bilinci yükseltilmeli.
Enerji fiyatları da dış politikadaki gelişmelere bağlı olarak sürekli dalgalanıyor ve bu durum, hem sanayiciyi hem de vatandaşlarımızı mağdur ediyor. Türkiye'de elektrik fiyatları son beş yılda yüzde 500'den fazla arttı. Özellikle dar gelirli vatandaşlarımız faturalarını ödemekte zorlanıyor, sanayicimiz ise yüksek maliyetler nedeniyle rekabet gücünü kaybediyor oysaki doğru planlama ve fiyat politikalarıyla bu krizi aşmak mümkün. Uzun vadeli enerji politikaları oluşturulmalı, enerji üretiminde dışa bağımlılığı azaltacak somut adımlar derhâl atılmalı, enerji depolama teknolojilerine yapılan yatırımlar artırılmalı, enerji şebekelerinin modernizasyonu sağlanmalı ve kaynak çeşitliliği artırılmalıdır. İşte, bu yüzden, Azerbaycan'la yapılan bu tür stratejik iş birlikleri büyük önem taşıyor. Ancak Türkiye'nin enerjide gerçekten bağımsız ve güçlü bir ülke olabilmesi için günü kurtaran politikalar yerine yerli kaynakları verimli kullanacak, yenilenebilir enerjiye yatırım yapacak ve tüketiciye doğrudan fayda sağlayacak daha kapsamlı bir enerji stratejisine ihtiyacı olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, toplum olarak hepimizin en temel ihtiyacı güven içinde yaşamak ve sevdiklerimizi koruyabilmek. Son yıllarda artan şiddet olayları hepimizin vicdanını derinden sarsmaktadır. Kadına yönelik şiddetten sokak suçlarına, organize suç örgütlerinden bireysel silahlanmaya kadar birçok alanda endişe verici bir tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye'de her gün kadın, erkek, çocuk fark etmeden onlarca insan saldırıya uğruyor, yaralanıyor ve hayatını kaybediyor. Bu, sadece bireysel bir güvenlik sorunu değil; devletin hukuk sistemine, kolluk kuvvetlerine ve ceza politikalarına olan güveni de zedeleyen bir durum. İstanbul'un göbeğinde, Kadıköy'de 15 yaşındaki bir çocuk bıçaklı saldırıya uğrayıp hayatını kaybediyorsa hepimizin bu konuda ciddi bir şekilde düşünmesi gerekiyor. Mattia Ahmet Minguzzi'nin hunharca katledilmesi sadece bir ailenin değil, hepimizin yüreğine düşen bir ateş. Acılı ailenin adalet çağrısına kulak vermek zorundayız. Suçluların en ağır şekilde cezalandırılması, sadece bu vahşi saldırıya uğrayan bir çocuğun ailesi için değil toplumda hukukun üstünlüğüne olan inancı yeniden tesis etmek için de hayati önem taşıyor. Bu tür olayların önüne geçmek için caydırıcı cezalar uygulanmalı, sokak güvenliği artırılmalı ve gençlerimizi şiddete yönlendiren sosyal ve ekonomik faktörler üzerinde daha fazla durmalıyız. Bireysel silahlanmanın önüne geçilmeli, ruhsatsız silah kullanımına yönelik denetimler sıkılaştırılmalı ve kamu güvenliği konusunda caydırıcı önlem alınmalı. Ayrıca güvenlik güçlerimizin koordinasyonu artırılmalı ve suçla mücadelede teknolojinin etkin kullanımı sağlanmalıdır. Şiddet cezasız kaldığında yayılır. Adalet, sadece mahkeme salonlarında değil sokaklarda da kendini hissettirmeli. Daha önce de bu kürsüden söylediğim gibi kadınlarımız, çocuklarımız başta olmak üzere vatandaşlarımız "Sokakta başıma ne gelir?" diye endişe etmeden, korkmadan gezebilmeli. Kısacası, Türkiye güvenli bir ülke olmalı.
Bu vesileyle hem Azerbaycan'la olan dostluk ve iş birliğimizin daha da pekişmesini temenni ediyor hem de Türkiye'nin enerjide bağımsız, güvenlikte huzurlu, adalette kararlı bir geleceğe kavuşması için hep birlikte çalışmamız gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)