| Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 18.02.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra, 2018 yılında yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin -aradan geçen beş yıldan sonra- 2023 yılında iptal edilmesinden sonra... Çünkü çok kapsamlı bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiydi. Dolayısıyla 28'inci Dönemde yani 14 Mayıstan bu yana neredeyse mesaimizin dörtte 1'ini bu iptal edilen kararnamedeki düzenlemeleri yasalaştırmayla geçirmek durumunda kalıyoruz.
Burada, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği birçok madde noktasına virgülüne dokunulmadan ya da esaslı değişiklikler yapılmadan tekrar tekrar buraya getirildiği için bunlar da Anayasa Mahkemesine götürülüyor. Yani bu demektir ki 28'inci Dönemde biz iptal edilen bu kararnamelerin ve iptal edilen kanunların yanında bir de AK PARTİ'nin Anayasa'ya aykırı olduğunu bile bile mükerreren buraya getirdiği kanunları yeniden -Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildikten sonra- görüşüp mesaimizin önemli bir kısmını burada harcamaya devam ediyoruz.
Anayasa, kanunların Anayasa'ya aykırı olmayacağını düzenliyor. Aynı Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama organı dâhil herkesi bağlayacağını söylüyor ama her ne hikmetse Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımız sanki Anayasa Mahkemesi kendilerini bağlamıyormuş gibi Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının hiçbir tanesini esastan karşılamadan tekrar tekrar önümüze getiriyorlar, itiraz edince de maalesef bir sonuç alamadığımız bir süreçle karşı karşıyız.
Bir diğer önemli husus şu: Bu düzenlemelerin çoğunu da torba yasayla yapıyorlar. Torba yasa bir istisnai düzenleme iken, maalesef, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin genel bir uygulaması hâline geldi. Bakın, 2002'den 2007'ye kadar Adalet ve Kalkınma Partisi 360 küsur milletvekiliyle bu Mecliste Anayasa'yı referanduma götürecek şekilde değiştirebilecek bir çoğunluğa sahipti. 2002'den 2007'ye kadar olan beş yıllık süreç içerisinde 150 civarı uluslararası sözleşme olmak üzere, 160 civarında kanun çıktı bu Meclisten. Kaç tane torba kanun vardı bunların içerisinde? 160 civarındaki yasanın sadece 2 tanesi torba kanundu. Yani düşünün, bu kadar güçlü bir Meclis grubunuz var, istediğiniz çoğunluğunuz var ve karşınızda da sadece 1 tane muhalefet partisi var ama sadece 2 kez torba yasa uygulamasına müracaat etmişsiniz. 2007 ile 2011'de kaç kanun torba yasa olarak bu Mecliste yasalaştı? Sadece 11 tane. 2011'den 2015'e kadar olan süreçte 21 tane, 2015 ile 2017 arasındaki sadece iki yılda ise 23 tane. 28'inci Yasama Döneminde herhâlde 40'a yakın yasa çıktı, tamamı torba yasa.
Ya, arkadaşlar, siz güçlü olduğunuz dönemlerde bile muhalefetle uzlaşmayı, beraber Meclisi yönetmeyi düşünen bir zihniyete sahiptiniz. Bugün, bu çoğulcu anlayışınızı tamamen terk edip "Biz çoğunluğuz kardeşim, bu yasayı çıkarırız, gerekirse gece beşe kadar otururuz; el kaldırır, el indirir ama bu yasayı kabul ettiririz." diyorsanız, o zaman sonuçlarını yerine getirmeniz lazım.
Bakın, şu saatte Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında sadece 1 değerli milletvekili arkadaşımız var. O zaman "Ben çoğulcu değil dayatmacı bir şekilde, çoğunlukla bu Meclisi yönetirim." diyorsanız, gereğini yerine getireceksiniz. Buradan yoklama ya da karar yeter sayısı talebi geldiği zaman, o zaman bunu bir oyunbozanlık olarak görmeyeceksiniz. Ya "Çoğunlukla ben bu Meclisi yönetirim arkadaş, dayatırım, gerekirse sabah beşe kadar bu Mecliste çalışırım." diyorsanız, her yasayı bu şekilde çıkarmanız gerektiğini bilerek hareket edin.
TÜBİTAK'la ilgili bir yasayı, belki çok önemli maddelerinde hep beraber oturup uzlaşabileceğimiz bir teklifi konuşuyoruz. Getir, müzakere et, muhalefetin katkılarını al, ondan sonra, hep beraber bunu yeterli bir konuşma süresiyle bu Meclisten geçirelim ama "Yok, ben Anayasa'ya da aykırı olsa, hep gece beşe kadar çalıştırması pahasına da olsa Adalet ve Kalkınma Partisi ve destek veren Milliyetçi Hareket Partisinin oylarıyla bu Meclisten geçiririm, kimseye de ihtiyacım yok." diyorsanız bundan sonra bu Meclisi bu şekilde yönetmenin şartlarını yerine getirmeniz lazım. Hem çoğunlukçu olacaksınız, çoğulcu olmayacaksınız hem de çoğulcu olmanın hoşgörüsünü bekleyeceksiniz. Ne kadar ekmek o kadar köfte, kusura bakmayın.
Dolayısıyla bu örnekler ortada. Siz artık torba yasa uygulamasını İç Tüzük'e aykırı bir şekilde genel bir uygulama hâline getiriyorsunuz, sonra da bizden anlayış bekliyorsunuz. Peki, siz niye o anlayışı bize göstermiyorsunuz; İç Tüzük'e, Anayasa'ya aykırı torba yasaları buraya niçin dayatarak gece geç saatlere kadar da olsa bu Meclisi çalıştırma pahasına getiriyorsunuz? "Demokrasi" dediğiniz şey müzakeredir, "demokrasi" dediğiniz şey uzlaşmadır, "demokrasi" dediğiniz şey size oy vermeyen insanların da ne düşündüğünü, süreçlere katkılarını alma rejimidir. Ama maalesef, siz getirdiğiniz torba yasalarla tek bir şeye güveniyorsunuz: Sayısal çoğunluğunuza. Böyle demokrasi olmaz, böyle uzlaşma olmaz, böyle müzakere kültürü olmaz. Dolayısıyla biz özellikle YENİ YOL Grubunda bulunan 3 siyasi partiye mensup milletvekili arkadaşlar olarak sizin bu dayatmacı, çoğunlukçu yaklaşımımıza asla "Eyvallah." demeyeceğiz. Ya çoğunlukçu olarak bu Meclisi yönetmenin şartlarını yerine getirirsiniz -ki şu an o şartlar yok burada- ya da "Çoğulcu olarak demokrasi kültürü içerisinde uzlaşarak bu Meclisi hep beraber yönetmeye varız." diyecekseniz, ona da varız. Dolayısıyla buradaki zihniyet sizin zihniyetiniz, tercih sizin tercihiniz; çoğunlukçu davranacaksanız onun gereğini sizden isteriz, çoğulcu davranacaksanız onun gereğini biz sizden isteriz. Karar sizin, dilediğiniz şekilde karar verme noktasında keyif size ait diye bir konuşmayı da buradan yapmış olalım.
Gelelim kanun üzerindeki değişikliklere. 1 yürürlük maddesi ve 1 yürütme maddesiyle beraber toplam 11 maddeden oluşuyor ama maalesef 4 ayrı kanunla ilgili düzenlemeleri bu paketin içerisinde getiriyorsunuz. Hukuktaki en önemli şey, belirlilik ve kanunilik ilkesidir. Getirdiğiniz birçok kanuni düzenlemede muğlak kavramlara yer veriyorsunuz, idarecilerinize çok geniş yetkiler tanıyorsunuz. Hele hele talimatla hareket eden, eski o devlet adamlığı vasfının da tamamen kaybolduğu, neredeyse partinin emir eri gibi çalışan yöneticilerin, bürokrasinin bulunduğu bir yerde bunlardan siyasi olmayan, objektif değerlendirmeler bekliyorsunuz. Dolayısıyla getirdiğiniz bu yasayı hukuki belirsizlik içerdiği için, kanunilik ilkesine aykırı olduğu için zaten Anayasa Mahkemesi iptal etmişti, aynısını tekrar getiriyorsunuz.
Yine, Anayasa Mahkemesi TÜBİTAK'ın öğrencilere burs verme yetkisini düzenleyen düzenlemeyi iptal etmişti. Neye göre burs vereceksiniz, kaç kişiye vereceksiniz, şartları nedir? Belli değil. TÜBİTAK'ın Yönetim Kuruluna o yetkiyi veriyorsunuz. O Yönetim Kurulu da daha önceki örneklerinde olduğu gibi, kişilerin maalesef partiye üye olup olmamasına, yakınlığına göre bursları ve kamu imkânlarını dağıtıyor.
Yine, TÜBİTAK ve KOSGEB üzerindeki kamu kaynaklarının dağılımı; burada da maalesef durum açık ve net bir şekilde böyle. Siz TÜBİTAK ve KOSGEB'e yetkiler veriyorsunuz, kamu kaynaklarını onlarla beraber kullanma hakkı getiriyorsunuz ama bunların ne şekilde dağıtılacağına dair objektif kriter getirmediğiniz için eş dost, ahbap ilişkileriyle, il ilçe teşkilatlarınızla, genel merkezden giden telefonlarla TÜBİTAK ve KOSGEB'in tamamen objektif bir şekilde sanayiyi geliştirmesi için gerekli olan kaynakları maalesef yandaş şirketlerinize aktarıyorsunuz.
Yine, bir başka maddede KOSGEB'in görevleriyle ilgili düzenlemeler kapsamında işletmeler ve girişimcilere ait bilgi ve verilerin toplanmasını ve paylaşılmasını kanunen mümkün hâle getiriyorsunuz. Anayasa Mahkemesi daha önce iptal etti "Bu, kişisel verilerin korunması ilkelerine aykırı." dedi. Siz ne yapıyorsunuz? "Acelemiz var, hukuk arkadan gelsin; biz bu yasayı çıkaralım, daha sonra muhalefet Anayasa Mahkemesine taşır, Anayasa Mahkemesi iptal eder, sonra tekrar çıkarırız." Böyle hukuk olmaz arkadaşlar. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle alay etmektir. Onun için biz, muhalefet partileri olarak dalga geçilen buradaki tiyatronun bir parçası olmamak için bu direniş haklarımızı kullanacağız. Yoksa sizin yemekhaneden, oradan buradan koşturmanız için bu İç Tüzük'teki haklarımızı kullanmıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partili, şu an Genel Kurul salonunda olmasa da odalarından izleyen arkadaşlara hitap ediyorum: Sizin grubunuz dayatma kültürüyle hareket ettiği için biz de dayatıyoruz, sizin grubunuz müzakere ve uzlaşmaya yanaşmadığı için biz de uzlaşma ve müzakereye yanaşmıyoruz. Dolayısıyla eğer eleştireceğiniz biri varsa kendi grup yönetiminizi eleştirin, "Anayasa'ya aykırı olduğunu bile bile bu yasaları niçin Meclise götürüyoruz?" deyin. "Anayasa'ya aykırı olduğunu bile bile, İç Tüzük'e aykırı olduğunu bile bile niçin torba yasayı hâlâ götürüyoruz muhalefetin itirazlarına... Biz koskoca AK PARTİ olarak, beş yılda, 2002'den 2007'ye kadar sadece 2 kez torba yasa uygulamasına müracaat etmişken 2024'ten sonra 28'nci Yasama Döneminde niçin her kanunumuzu torba yasa olarak getiriyoruz?" diye grubunuzu eleştirin yani demek ki bu bir zihniyet meselesi. 2002'den 2007'ye kadar çoğulcu bir anlayışla yönetmesini beceren bir parti eğer bugün bunu yapmıyorsa, yapamadığı için değil tercih ettiği için bu uygulamaya bakıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, buyurun.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum.
İdari para cezalarının artırılması... Kanunilik ilkesinin en belirgin özelliklerinden bir tanesi uygulayıcılara geniş takdir yetkisi vermemesi. Para cezası getiriyorsunuz 5 bin liradan 50 bin liraya; ya, arada 10 kat var. O zaman ne yapacak? Adamını bulana 5 bin lira, adamını bulamayana 50 bin lira mı uygulayacaksınız? Ya da birilerini susturmak için "Bak, yoksa 50 bin lira ceza keserim, kes sesini." uygulaması olarak mı bunları yapacaksınız? Dolayısıyla, geldiğimiz bu noktada karar Adalet ve Kalkınma Partisi grubunundur. Bu Meclisi müzakereyle, uzlaşmayla yönetmek istiyorlarsa eyvallah, biz buradayız. "Hayır, kardeşim, bizim çoğunluğumuz var, biz dayatarak da olsa bu Meclisi sabah beşlere kadar çalıştırırız." diyorlarsa ben de kendi grubum adına diyorum ki: Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)