| Konu: | (2/1522) esas numaralı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/92) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 18.02.2025 |
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'm üzerine söz aldım.
Bu kanun teklifiyle, valilere tanınan on beş güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan etme yetkisinin kaldırılmasını ve yasaklı bölgelerde yurttaşların uğradığı zararların karşılanmasını amaçlıyoruz. Yurttaşların sosyal ve ekonomik yaşamını zorlaştıran bu yetki, özünde cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere ve Kürt coğrafyasına uygulanan ikili hukuk ve idari yönetim anlayışının devamıdır. Şark Islahat Planı, Takrir-i Sükûn Kanunu, istiklal mahkemeleri, umumi müfettişler, OHAL gibi uygulamalarla süregelen bu anlayış bugün güvenlik bahanesiyle ilan edilen yasaklarla devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, arama ve kontrol noktalarıyla girişi de çıkışı da eziyete dönüştürülen Bitlis, Hakkâri, Van, Bingöl, Şırnak gibi illerde valilerce iki haftada bir "geçici" denilen ancak sürekli hâle getirilen yasaklar ilan edilmektedir. Seçim bölgem Bitlis'te bu yasaklar halkın günlük yaşamını oldukça zorlaştırmakta, tarım, hayvancılık gibi kırsalın temel geçim kaynağı olan faaliyetleri bitirme noktasına getirmektedir. Bitlis'te 90'lı yıllarda boşaltılan köylerine geri dönen yurttaşların tüm temel ihtiyaçları, OHAL uygulamalarını aratmayan sokağa çıkma yasakları, yayla yasakları, askerî yasak ve özel güvenlik bölgesi ilanlarıyla kısıtlanmaktadır. Giriş çıkışlar, kimlik kontrolleri, araç aramaları, üst aramaları ve kontrol noktalarında gerçekleşen sorgular eziyete dönüştürülmüştür. Bitlis merkez, Tatvan ve Hizan'da yoğun olarak uygulanan bu yasaklar göç ettirme ve insansızlaştırma amacına hizmet etmektedir. Bitlis'e bağlı Ölek köyü ve çevre köyler de bu uygulamalardan nasibini almış bölgelerden. Bu bölgeye sınır kapılarını andıran kontrol noktalarından geçerek gidilebilmektedir. Aynı bölgede bulunan kaplıca için dahi dışarıdan gelenlere izin verilmemektedir. Köylerin ormanları güvenlik gerekçesiyle yıllardır kesilmekte olup dağları tamamıyla tıraşlanmış vaziyettedir. Tatvan'ın Kesan Deresi vadisinde bulunan 10'a yakın köyün ulaşımının sağlandığı yol geçişleri Bitlis'teki bir başka sınır kapısı gibi. Bitlis'in Şıxcıman bölgesinde bulunan köylerde de özel güvenlik bölgesi ve sokağa çıkma yasakları ilanları bölgenin rutini hâline gelmiştir. Hizan'ın Xulepir ve çevre köyleri, Tatvan'ın Peyindas, Oranıs ve çevre küme köylerinde yasak ilanları sıradan bir uygulama hâlini almıştır.
Öte yandan, otuz yıldır boşaltılan köyler düzenli olarak ilan edilen yasaklarla kimsesizleştirilmekte ve arka planında da her açıdan talan edilmektedir. Bu yasaklarla yerlerinden edilmiş insanların köylerine dönmeleri engellenmekte, yurttaşların tarihiyle, doğasıyla iç içe yaşaması, geçimini sağlayacak ekonomik faaliyette bulunması, hatta ölülerinin mezarlarını ziyaret etmesi, yas tutması bile yasaklanmıştır. Benim doğduğum köy, 93'te yakılan Lerd köyü hâlâ fiilen yasaklı olan bölgelerdendir.
Sayın milletvekilleri, on iki bin yıllık Hasankeyf'in elli yıllık bir baraja feda edildiği hâlâ hafızalardayken Şırnak'ta ikinci bir örneği yaşanmak üzeredir. Şırnak'ta 90'lardan beri yasak ilan edilen, tarihî ve doğal güzellikleriyle göz kamaştıran köyler bir HES projesiyle sular altında bırakılmak isteniyor. Otuz yıldır sessizliğe mahkûm edilen, daha geçen yaz birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilen, doğal güzellikleri, binlerce yıllık tarihî ve kültürel dokusuyla kitaplara konu olmuş Cizre'nin Şah köyü ile "Çöl Kraliçesi" olarak bilinen İngiliz casus Gertrude Bell'in "Amurath to Amurath" kitabında doğanın mucizevi bir armoni sunduğu bir yer olarak bahsettiği Hebler köyü sulara gömülecek. 90'larda yakılarak, yıkılarak insansızlaştırılan topraklar, on binlerce yıllık tarih şimdi de rant uğruna karanlık sularda boğulmak istenmektedir.
Sayın milletvekilleri, askerî yasak ve güvenlik bölgesi ilanlarının uygulandığı yerlerde doğa, aynı zamanda şirketler veya korucular eliyle talan edilmektedir. Köylüye yasak olan, ağaç kesen korucuya, maden açan sermayeye serbest. Halkın dışında herkese açık olan bu alanları zaman zaman mülki amirleri açık hava müzesi olarak tanımlıyor. Oysa bu uygulamalarla dışarıdan gelenlere kapalı, içeride olanlara yasaklanan coğrafyamız, muhteşem doğası, köklü tarihi ve kültürel değerlerine rağmen aslında bir açık hava cezaevi konumundadır.
Biz, DEM PARTİ olarak, demokratik bir hukuk devletinin tesis edilmesi için bu yasakçı zihniyetin terk edilmesinin ilk adımı olarak, askerî yasak ve güvenlik bölgesi ilan etme yetkisinin valilerden alınması için kanun teklifimizin yasalaşmasını, Genel Kurulun gündemine alınmasını talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)