| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 13.02.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada uluslararası sözleşmeleri konuşuyoruz, gündem yapıyoruz ama mesele işçinin, emekçinin hakkına gelince bu sözleşmelerin bile esamesi okunmuyor. Kendi Anayasa'sını, kanununu tanımayan bu iktidar, uluslararası sözleşmeleri de kesinlikle, emekçilerin hakkı söz konusu olduğunda uygulamıyor. Ayrıca, pek çok yabancı sermaye kendi ülkesinde yapamadığı boyutta sömürüyü, hak ihlalini bizim ülkemizde rahatça yapabiliyor.
Bunun son örneği TELUS'ta yaşandı. Kanada'da işçileri sendikalı olarak çalışan TELUS International, buradaki çağrı merkezinde ÇAĞRI-İŞ Sendikasının sendikalaşmasını engellemek için sendika öncülerini, departman küçültme ve performans bahaneleriyle -her zaman olduğu gibi bahaneleri boldur- ekonomik kriz koşullarında işten attı. Bu soyguncu, talancı düzene karşı işçiler, emekçiler de boş durmuyor elbette, ülkenin dört bir tarafında direniyorlar.
Bakın, Başpınar'da, Antep'te yer alan Başpınar Organize Sanayi Bölgesi'nde işçiler asgari zam dayatmasına karşı direniyor. 26 Ocakta BİRTEK-SEN'in çağrısıyla gerçekleştirilen ve 36 fabrikadan çok sayıda işçinin bir araya geldiği Başpınar İşçi Kurultayı'nda işçiler, yeni yılda talep ettikleri zammı yüzde 65 olarak açıkladılar. Patronların yüzde 30 zam dayatmasıyla karşı karşıya kalınca direnişe geçen işçilerin bir kısmı haklarını kazandı, 7 ayrı fabrikada 2 binden fazla işçinin direnişi ise sürüyor. Direnişteki fabrikalardan 2'si de ne tesadüf ki AKP Gaziantep Milletvekili İrfan Çelikaslan'ın patronu olduğu Çelikaslan Tekstil. Çelikaslan Tekstil işçileri patron Mehmet Çelikaslan tarafından kod 29 yani ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle fesih maddesiyle işten atılmakla tehdit edildiler. İşçileri zorla fabrikaya sokmaya çalışan Çelikaslan "İşçiler olmasa 4 fabrikaya sahip olamazdım." sözlerine karşı "Benim zenginliğimi Allah verdi." dedi. Her işinize Allah'ı karıştırmaktan utanmıyor musunuz? Allah size "Hak yiyin." mi diyor "İşçilerin hakkını gasbedin." mi diyor "İşçileri iş cinayetinde öldürün." mü diyor? El insaf diyoruz, başka bir şey demiyoruz.
Bu direnişin boyutu ve işçilerin birliği birilerini o kadar çok korkutmuş olmalı ki Antep Valiliği bir gece yarısı, geçtiğimiz gece yarısı bir kararla -bunu da Twitter'ından yayınlamış, zahmet etmiş- on beş gün süreyle eylem yasağı getirdi. İşçilerin çadırları basıldı, söküldü, işçiler zorla dağıtıldı ve geçtiğimiz sabah direnişte olan işçiler fabrikalara hapsedildi. Çok büyük bir basın açıklaması planlıyorlardı, bir araya gelip eylem yapacaklar ve seslerini duyuracaklardı, burada bir araya gelişleri engellendi. Daha öncesinde de bu dondurucu soğuklarda ısınmak için yaktıkları o ateşler, Bolu'daki o yangını söndüremeyen itfaiyeler tarafından söndürüldü. Bu neyin düşmanlığı? Bu nasıl bir işçi düşmanlığı?
Şimdi, bakın, bir diğer mesele: Çayırhan Termik Santrali ve maden ocağı özelleştirilmek isteniyor. Kasım ayında düzenlenecek olan özelleştirme ihalesi işçilerin eylemleri üzerine mart ayına ertelenmişti. Aradan geçen sürede işçilerin talepleri karşılanmadı. 4 Marttaki yeni ihaleye sayılı günler kala -bugün diyeceğim de saat geçti- geçtiğimiz gün 2 binden fazla işçi, santralin bulunduğu Çayırhan ilçesinden Ankara'nın merkezine, Maliye Bakanlığının önüne geldi ve özelleştirmeye "Hayır." dedi çünkü işçiler özelleştirmenin daha fazla sömürü, daha fazla iş cinayeti olduğunu çok iyi biliyor. Bakın, bu şartnamede, özelleştirme şartnamesinde hiçbir iş güvencesi verilmiyor şu an çalışan işçilere; kadroların korunması güvence altına alınmıyor; oradaki işçiler sendikalı, sendikal hakları, maaşları güvence altına alınmıyor; bir lojman hakları var, barınma hakları var, bu hakları güvence altına alınmıyor. Anlaşılan o ki bu özelleştirmelerin sonunda oradaki işçilerin pek çok hakkı daha önceki özelleştirmelerde olduğu gibi gasbedilecek. Çayırhan'ın, oradaki termik santralin kamuya ait olarak kalmasıyla ilgili bir başka mesele daha var. Orada açıklama yapan sendika başkanı şunu söyledi, çok önemli bir mesele gerçekten: Oradaki yöre halkı kendi topraklarını oraya bir termik santral yapılacak, maden yapılacak, iş olanağı olacak diye vermiş yani topraklarını satmış, vermiş ki iş sahibi olsunlar diye. Sonuçta ne olmuş? Oradaki maden ve termik santral özelleştirilince kamuya ait olması gereken bu topraklar özelleştiği için başka bir soygun daha, kandırmaca daha gerçekleşmiş olacak.
Bakın, direnişler bitmiyor çünkü sömürü bitmiyor; Chinatool, bu, Gebze'de faaliyet gösteren bir otomotiv şirketi. Enteresan anekdotlar var, o yüzden değinmek istiyorum. Burada 130'u kadın olmak üzere 183 işçi düşük ücrete karşı; yoğun sömürüye, baskıya karşı greve çıktılar BİRLEŞİK METAL-İŞ'in öncülüğünde. Bu kadın işçilerin direncine çok şaşıran patron toplu sözleşme masasında sendika temsilcilerine şöyle diyor: "Bu kadar kadının çalıştığı bir fabrikada siz bu zammı onlara sorarak istemiş olamazsınız; bu kadınlar bu zammı istemez, bunun için mücadele etmez." Ya, daha çok şaşıracaksınız ey patronlar; kadınlar da uyanıyor, işçiler de uyanıyor, kadın işçiler de uyanıyor; bu devran böyle dönmeyecek, bundan emin olabilirsiniz. Ve son aldığımız habere göre orada direniş kazandı, grev kazandı; ben buradan kendilerini tekrar tebrik etmek istiyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, değerli vekiller, bizi bu saatte duyamayan yurttaşlarımız; bir OVP planı vardı, orta vadeli program; Sayın Mehmet Şimşek'in öve öve bitiremediği bu program çöktü, "Ruhuna elfatiha." diyebiliriz. Bu programın sonuna gelindi. İşçilerden ve emekçilerden istenen fedakârlıkların hiçbiri geniş kitlelerin hayatını kolaylaştıracak bir karşılık üretmedi. Görüyoruz ki faizlerin hızla düşürülmesini isteyen sermaye çevrelerinin baskısıyla iktidar yeni bir ekonomik dönüşümün peşinde ancak bu sürecin bedelini yine emekçilere ödetmenize izin vermeyeceğiz. Enflasyon kıyametini emekçiler yaratmadı ama bedelini her nedense hep emekçiler ödüyor. Artık yeter, bıçak kemikte, emekçilerin canına tak etti. Şimdi, 2025 enflasyon beklentisi açıklandı, bu beklentiye göre ücretlere zam yapıldı. Bu beklenti Merkez Bankası tarafından yüzde 14 olarak açıklanmıştı, sonra böyle adım adım revize ettiler ve en son yüzde 24'e yükselttiler bu enflasyon beklentisini. Peki, bu durumda bu beklentiye göre yapılmış ücret zamları ne olacak? Onları da revize edecek misiniz? Hemen, derhâl bu oranla revize edilmelidir. Bakın, Türkiye, dünya genelinde en yüksek enflasyona sahip 6'ncı ülke oldu, tebrik ediyorum, bravo! Bir listede daha ön sıralarda yer aldık ama bu enflasyon, patronların kârlarını değil emekçilerin alın terini öğütüyor. Yaşanabilir bir ücret herkesin hakkı. Antep'te direnişte olan işçilerin söylediği gibi, sadece nefes almak değil insanca yaşamak istiyor emekçiler ve bunun için de mücadele ediyorlar. Bugün emekçiler sokaklarda yalnızca ekmeğin değil emeğin, onurun ve geleceğin mücadelesini veriyor. Patronlar kasalarını doldururken işçiler her gün alın teriyle, ölüm pahasına, gece gündüz demeden çalışıyor ama geçinemiyor. Patronlar kredi üstüne kredi çekerek, teşvikler alarak daha da zenginleşirken işçiler açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamaya mahkûm ediliyor. Bugün KFC ve Pizza Hut'ta çalışan binlerce işçi patronun açgözlülüğünün bedelini ödüyor. Konkordato ilan edilen holdingten bankalar, büyük alacaklılar, dev şirketler paralarını tahsil edecekler ama yıllardır emek vererek patronu zengin eden, 50 milyonluk yalılarda, malikânelerde yaşamasını sağlayan işçiler birikmiş maaşlarını, kıdem tazminatlarını, haklarını ne zaman alacaklar belli değil.
Bakın, sevgili arkadaşlar, Karşıyaka Belediyesi, Telus, Tarkett, Başpınarlar, Çayırhan, KFC, Pizza Hut, Temel Conta ve sayamadığım pek çok noktada işçiler direniyor. Patronlar ve onların servetlerine servet katmalarına olanak sunanlar lüks içinde yaşarken işçilerin haklarını vermemek için bin dereden su getiriyorlar ama artık yeter! Bu sömürü düzenine, bu adaletsizliğe, bu vicdansızlığa boyun eğmeyeceğiz. Biz buradayız, direnişteki işçilerin haklarını savunuyoruz, birlikteyiz. Bu kara kış günlerinde sokaklarda direnen tüm emekçilere, işçilere sesleniyorum: Hiçbir emekçi kendini yalnız hissetmesin; biz varız, birlikteyiz. Mücadeleyle, direnişle kazanacağız; mutlaka kazanacağız.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar