| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 13.02.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken Berat Kandili'nin yüce milletimiz ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyor, Berat Kandili'nden ziyadesiyle istifade edenlerden olmayı niyaz ederek sözlerime başlıyorum.
21 Ocak tarihinde Bolu Kartalkaya'da çok acı ve elim verici bir yangın yaşandı. Bu yangında 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, 51 kişi de yaralandı. İçişleri Bakanımızın "Sadece on gün müsaade edin, on gün içerisinde sorumluların kim olduğuna dair, yetki karmaşasına dair açık ve net bir şekilde açıklama yapacağım." demesinin üzerinden yirmi iki gün geçti ama maalesef henüz sorumluların kim olduğunu bilebilecek durumda değiliz. Bizler Türkiye Büyük Millet Meclisinde vicdan sahibi milletvekilleri olarak bir inisiyatif başlattık. Anayasa gereği bir bakan hakkında Meclis soruşturması açılabilmesi için 301 imzaya ihtiyaç vardı. Milletvekilleri olarak bir araya geldik, parti gruplarından bağımsız bir şekilde 255 milletvekilinin imzasıyla Turizm Bakanı hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına dair önergeyi imzaya açtık. Bugüne kadar 255 milletvekili bu önergeye imza attı dolayısıyla 46 milletvekili daha bu soruşturma önergesine imza attığı takdirde bu Mecliste Turizm Bakanının gelip en azından hem kendisini savunabilmesi hem de hakkındaki iddiaların araştırılabilmesi ve komisyon açılıp açılamayacağına dair bir oylama yapılabilmesi imkânı söz konusu olacak. Yani 255 imza ne demek? Bu Meclisin yüzde 42,5'unun güvenmediği bir Turizm Bakanı aradan geçen yirmi iki güne rağmen hâlâ işbaşında ve hâlâ bir şey olmamış gibi görevine devam etmekte. İmza vermeyip "Bu Turizm Bakanı mutlaka hesap vermeli." diyenleri de hesaba kattığımız zaman, emin olun, toplum vicdanının kahir ekseriyeti bu Turizm Bakanının mutlaka ve mutlaka hesap vermesi, hiç olmazsa siyasi etik açısından, ahlak açısından, vicdan açısından -cezai sorumluluğu vardır, yoktur, elbette mahkeme yani Yüce Divan karar verecektir- siyasi sorumluluk üstlenip o koltukta bir dakika dahi oturmaması gerektiğini düşünüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızdan beklentimiz, milletimizin kahir ekseriyetinin Turizm Bakanıyla ilgili bu açıklamasına... Hatta, iktidarın müttefiki olan Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanının -ki geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı ben de acil şifalar diliyorum- "Ucu kime dokunursa dokunsun bakanlar dahi hesap vermeli." şeklindeki çağrısı da dikkate alınarak o koltukta bir dakika dahi tutulmaması gerekirken Sayın Cumhurbaşkanı ne yaptı? Köyüne kadar gitti, kendisiyle fotoğraf vererek âdeta sahip çıktı. Bizim Sayın Cumhurbaşkanımızdan beklentimiz şudur: Bu Meclisteki 255 milletvekili Sayın Bakana güvensizlik duymaktadır imza atarak. Emin olun, imza atamayan çok sayıda milletvekili olduğunu da en azından biliyoruz. Toplumda da oluşan bu kanaati dikkate alarak Sayın Cumhurbaşkanının derhâl Turizm Bakanını görevden azletmesi, affını talep etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik 2017'den bu yana; evet, parlamenter sistemin bir özelliğiydi gensoru, dolayısıyla 20 milletvekili herhangi bir bakana karşı bir güvensizlik duyuyorsa, cezai bir sorumluluğu olmasa dahi siyaseten sorumlu olduğunu düşünüyorsa ilgili bakan hakkında bir gensoru talep edebiliyordu. İşte, deve mi, kuş mu olduğu belli olmayan yani parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi, yarı başkanlık sistemi mi belli olmayan "Türk tipi başkanlık sistemi" dediğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle zaten bu gensoru müessesesini komple ortadan kaldırdınız.
Gelelim, Meclis soruşturmasına.... Daha önceki anayasal düzenlemelerde milletvekillerinin 1/10 yani 600 milletvekilinden 60 milletvekilinin talebiyle Meclis soruşturması açılabilmesine dair önerge verilebiliyorken her ne hikmetse, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bakanları yargıdan kaçırmak adına Meclis soruşturması açılabilmesini teklif edebilmeyi dahi 301 milletvekilinin imzasına bağladınız. Bu da yetmez, 301 milletvekili imza verdi, konu burada görüşüldü, 301 milletvekili salt çoğunlukla Yüce Divana gönderebilir mi bakanı? Hayır, komisyon kurulabilmesi için 360 milletvekilinin imzasına ihtiyaç var. 360 milletvekili oy verdi, ilgili bakan hakkında bir soruşturma komisyonu kuruldu, rapor Meclisin önüne geldi, ilgili bakanın cezai bir suç işlediğine dair kuvvetli şüpheleri ortaya koyan delillerle bir komisyon raporu Genel Kurula geldi. Yüce Divana gitmesi için kaç oy gerekiyor? Tam 400 milletvekilinin "evet" oyu vermesi gerekiyor. Eski sistemde salt çoğunlukla ki yarıdan 1 fazla üyenin Yüce Divana bir bakanı gönderebilmesine imkân varken siz ne yaptınız? "Yasama kendi işini yapacak, bakan kendi işini yapacak." dediğiniz bir sistemde bakanları layüsel hâle getirdiniz. 201 milletvekili direndiği zaman 399 milletvekilinin bakanı Yüce Divana dahi göndermekten âciz olduğu bir sistemi bize "Türkiye'yi uçuracak bir sistem." diye yutturmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla biz de bu uluslararası sözleşmede, yasama organının özellikle denetleme fonksiyonu olan gensoruyu tamamen ortadan kaldıran, Meclis soruşturmasını mucizelere bırakan, hele hele sözlü soru önergesini tamamen iptal eden, geriye sadece Cumhurbaşkanı Yardımcısının -çünkü Cumhurbaşkanına soru bile soramıyorsunuz- ya da bakanların lütfedip cevapladığı yazılı soru önergeleri dışında bu Meclisin denetleme fonksiyonuna dair hiçbir şey bırakmadığınız için biz de bütün muhalefet partileri olarak bu uluslararası sözleşmedeki yirmi dakikalık süremizi tıpkı bir Meclis soruşturması gibi Turizm Bakanının eksikliklerini, hatalarını, kusurlarını, siyasi ve cezai sorumluluğunu doğurabilecek belgeleri, bilgileri burada yüce milletimizin huzurunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde paylaşmak üzere bir karar aldık. Bu karar çerçevesinde de uluslararası sözleşmeye dair konuşmalarımızın ilk yirmi dakikalık kısmı, Turizm Bakanı için vermiş olduğumuz bu 255 imzaya sahip çıkarak niçin yargılanması gerektiğine dair açıklamalarımızı teşkil edecektir.
İlgili Turizm Bakanı Türkiye'nin en büyük oteller zincirinin sahibi, ETS Turizm diye en fazla turizm acentesine sahip olan kişi. Yani kuzuyu kurda teslim etmişiz, ciğeri kediye teslim etmişiz, ondan sonra da Turizm Bakanının otelleri denetlemesini bekliyoruz. Daha önceki konuşmamda da söylemiştim, tilkiye sormuşlar "Seni tavuk kümesine bekçi yaparsak ne dersin?" diye "Vallahi, gülmekten cevap veremiyorum." demiş. Herhâlde sizin yaptığınız şey de tavuk kümesine Turizm Bakanını bekçi olarak tayin edip o tavukların bir bir ortadan kaldırılmasına sevk edecek bir atama yapmış olmak. Daha önce de yine, Türkiye'nin en büyük hastaneler zincirinin sahibini Sağlık Bakanı, özel okulları olanı da Millî Eğitim Bakanı yapmıştınız. İktidara geldiğinizde "Devleti şirketler gibi yönetmemiz lazım." diyordunuz, buna dair itirazlarımızı net bir şekilde ortaya koymuştuk. Geldiğimiz noktada devleti şirket gibi idare etmenize razıyız ama şirketlerin devleti yönettiği bir düzenle bizi karşı karşıya bıraktınız. Müteahhitlerin yönettiği bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, otel sahiplerinin yönettiği bir Turizm Bakanlığı, hastane sahiplerinin yönettiği bir Sağlık Bakanlığından kamu yararı ortaya çıkmaz; ancak ve ancak patronların menfaatleri ortaya çıkar, başka da hiçbir şey olmaz.
Burada üzerinde durmak istediğim bir diğer husus da şu: Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini behemehâl elden ve gözden geçirmemiz lazım. Israrla, üzerine basa basa söylüyorum: Her ne kadar "Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiye'yi uçuracak bir sistem." diye bize ve kamuoyuna yutturmaya çalışıyorsanız da bu sistem, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a göre dikilmiş bir cekettir. Kendisi Cumhurbaşkanı adayı olamayacaksa emin olun, ilk önce Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından tartışmaya açılacak bir sistemdir. Sistem gereği de Sayın Erdoğan 2028'de aday bile olamazken kongrelerde hâlâ "2028'de Sayın Cumhurbaşkanı aday olacak." diyerek buradaki 360 milletvekilinin iradesine âdeta peşinen ipotek koyucu konuşmalar yapıyorsunuz. Muhalefet istemediği müddetçe Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olamaz; bu kadar net ve açık. Dolayısıyla bu açık ve netken hâlâ 2028'de kimin aday olabileceğine dair bir isim dahi ortaya koyamıyorsunuz. Muhalefet partileri olarak bizim bir iddiamız var; her Genel Başkan, tabii Cumhurbaşkanı adayıdır. Sizin Genel Başkanınızın 2028'de Cumhurbaşkanı adayı olma şansı yok. Peki, kimi aday olarak koymayı düşünüyorsunuz? Var mı bir adayınız yoksa hâlâ Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın eteğinin altında onun gücüyle siyaset yapma hevesini devam mı ettireceksiniz? Bunu net bir şekilde ortaya koymanız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Sen önce kendi adayına bak! Kendi adayını çıkar da ondan sonra konuş!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu alın terini sömürmeye hiçbir milletvekilinin hakkı yok.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)