GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP lideri Devlet Bahçeli'ye, Deniz Baykal'ın vefat yıl dönümüne; Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:11.02.2025

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında, MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli bir operasyon geçirdi hem grubuna hem de kendisine ben de geçmiş olsun diyorum. Sağlık durumunun son derece iyi olduğunu arkadaşlarımız zaten paylaştılar. Türkiye siyaseti için son derece önemli bir siyasetçi ve grubumuz adına kendisine bir kez daha geçmiş olsun diyorum.

Tabii, değerli arkadaşlarım, bu aşamaya gelene kadar pek çok sorular yöneltildi, bunların bir kısmına vaktim oranında cevap vermek istiyorum. Sayın Deniz Baykal'ın da vefat yıl dönümü. Sayın Deniz Baykal'ı ben şahsen, Genel Kurulda, 27'nci Dönemde burada -hepimiz hatırlıyoruz- tekerlekli sandalyeyle girerek yemin ettiği günü hatırlıyorum, ilk defa o gün tanışma imkânım oldu. Doğrusu o gün çok etkilendiğimi söylemek istiyorum çünkü 11 dönem milletvekilliği yapıp büyük bir cesaretle, o kadar rahatsızlığa rağmen, demokrasiye duyulan inançla gelerek burada yemin etmesini anlamlı buluyorum. Kendisiyle alakalı anlatılan bir anekdot vardır Sayın Ali Mahir Başarır, bilmiyorum doğru mudur, teyit de etmek isterim. Gençlik yıllarında Taksim Meydanı'nda Adnan Menderes'le karşılaştığı ve Adnan Menderes'in yakasından tutarak "Demokrasi istiyoruz, hürriyet istiyoruz." dediği ve kendisine de Adnan Menderes'in "Evladım, memleketin Başvekilinin yakasına yapışmışsın, daha nasıl bir özgürlük olacak?" dediği anlatılır. Şimdi, bugün yapılan konuşmalardan da biraz buraya atıfta bulunacağım yani sonuçta. Şu anda yapılan konuşmalara bakılırsa, Genel Kuruldaki konuşmalar ve tonu, bu Genel Kurul Türkiye'nin demokrasisinin şahididir diye düşünüyorum çünkü burada herkes her şeyi istediği gibi konuşabiliyor, sadece TRT 3'te değil, her kanalda, her yerde konuşuluyor. Fakat herhâlde ekranlarda ve sair yerlerde yalan söyleme, toplumu manipüle etme hürriyeti de yok, bu da hepimizin aklında tutması gereken bir mesele. Gerçekleri söylemek ya da kendi perspektifinizden meseleleri anlatmak başka bir şey, bilerek, isteyerek kamuoyunu manipüle etmek bambaşka bir şey. O sebeple, bu yapılan itirazın bununla alakalı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, "Depremle alakalı bu Komisyon hiç toplandı mı?" diye sormuştunuz Sayın Başkan. Ben biraz evvel arayarak Cumhurbaşkanlığından bilgi aldım. Evet, bu Komisyon oluştu, toplantılarını yaptı, ben isterseniz kamuoyuyla da paylaşmak isterim bu heyette kimler olduğunu: Profesör Doktor Ahmet Yakut, Profesör Doktor Ahmet Can Altunışık, Profesör Doktor Şükrü Ersoy, Profesör Doktor Hasan Sözbilir, Profesör Doktor Bahadır Aktuğ, Profesör Doktor Haluk Özener, Profesör Doktor Şerif Barış, Profesör Doktor Volkan Karabacak, Doktor Ömer Emre, Profesör Doktor Alper İlki, Profesör Doktor Nuray Karancı, Profesör Doktor Orhan Tatar. Bu kurul oluştuktan sonra da toplantılarını yaptılar ve Türkiye'de depremle alakalı Türkiye'nin en yetkin isimleri... Çünkü deprem hepimizin son derece ortak meselesi; hem 6 Şubatta yaşadığımız deprem hem de İstanbul'la alakalı akademisyenlerin de altını çizdiği konularla ilgili olarak hepimize düşen sorumluluklar olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sayın Ali Mahir Başarır, tabii, seslendiler adalet vurgusuyla. Ali Mahir Bey, dünyada raporlamalar yapılırken enteresan şeyler oluyor yani sizin atıfta bulunduğunuz, dünyadaki adaletle alakalı sıralamaların olduğu World Justice Project adlı kuruluşun yapmış olduğu bu sıralama aslında bir tür anket olarak yapılıyor. Mesela, eğer ülkelerin isimlerine bakarsanız darbeyle yönetilen ülkelerin bizden daha önde olduğunu görüyorsunuz. Burada 1'inci çıkan ülke Danimarka. Danimarka'da kral ve kraliçe var biliyorsunuz ve burada kralın ve kraliçenin muhakkak surette Hristiyan olması gerekiyor ve sadece Hristiyan olması da yetmiyor, aynı zamanda -yanlış da ifade etmeyeyim- Luteryen Hristiyan olması gerekiyor. Şimdi, bakıyorsunuz diğer şeylere, alta doğru indiğinizde nasıl oluyorsa darbeci ülkeler var, bunlar bizden daha iyi şartlarda görünüyor. Bütün hâkimleri kralın görevden alma yetkisi var. Hani anlatıyorsunuz ya şöyle iyi, böyle iyi... Şimdi, bunlar, bu endeksler belli kriterler çerçevesinde belli ekipler tarafından oluşturuluyor. Burada önemli olan şey, gerçek manada, bizim yapmak istediğimiz şeyler. Bizim partimizin adı, AK PARTİ öyle kendiliğinden doğmadı; AK PARTİ hakiki bir ihtiyaçla ortaya çıktı ve en büyük arayış da adalet arayışı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - O sebeple, bizim parti olarak en önemsediğimiz meselelerden bir tanesi bu adalet arayışı meselesi. Kurulduğumuz günden itibaren de bununla ilgili olarak büyük bir gayretle çalışmaya devam ediyoruz. Doğrudur, bütün siyasi partiler ittifak kurabilirler, kurdular zaten. İttifakla alakalı Anayasa değişikliğini kim yaptı, bunun öncüsü kimdi zaten? AK PARTİ değil miydi? MHP'yle birlikte biz bu ittifak meselesinin altını çizmedik mi? Hatta ben şahsen hatırlıyorum, o zaman henüz milletvekili değildim ama çıktığım televizyon programlarında bu ittifaklar meselesinin en çok muhalefete yarayacağını bile konuştuk daha yaparken. Bunun en önemli sebebi... İttifaklar neye sebebiyet verdi? Bence Türkiye'de bazı şeyleri teskin etti. Çünkü eğer Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olduğu gibi 50+1 olmasaydı, bu ittifak meselesi olmasaydı Türkiye'nin temel meselelerinde uzlaşma olmuyordu; pek çok konuda, özellikle toplumsal yaralara dair pek çok konuda bir uzlaşmaya sebebiyet verdi, orta bir noktaya gelmeye sebebiyet vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bunlardan yol alan partilerden bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi. Siz de dönüp baktığınız zaman, kendi tezlerinizle ortaya koyduğunuz ister "açılım" deyin ister "uyumlanma" deyin ister "normalleşme" -bu isimler sizin isimlendirmelerinizdir- çerçevesinde her şey daha orta bir noktaya geldi. Peki itiraz edilen şey nedir? İtiraz edilen şey şudur... Yani uzlaşmaya, kent uzlaşısı yapmaya -adına ne derseniz- ittifak yapmaya hukuken de bir sorun yok, siyaseten de bir sorun yok ama bunlarla beraber, eğer altında teröre değen, hukukun dışında yapılan işler olma ihtimali varsa elbette ki yani savcılar niçin var?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - İhtimal ama...

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - E, zaten ihtimaldir. Şu anda savcının yaptığı şey bir ihtimale bir soru sormaktır. Savcılık müessesesi bunu gerektirir. Savcı bir soru sorar, bir problemin altını çizer, bununla ilgili gerekli tahkikatlar yapılır ve neticesinde de eğer gerekirse bu, dava yoluna, iddianame yoluna ulaşır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, siz, daha sorulmuş bir sorudan, daha henüz cevabı alınmamış bir sorudan yola çıkarak, bence hacminin ötesinde bir sesle, hacminin ötesinde bir ithamla bizleri suçluyorsunuz. Ben kendim de otuz yıldır hukukun içinde hayatı geçmiş bir insan olarak, meslek olarak da başka arayışlar, adalet arayışları içerisinde olan bir insan ve bir siyasetçi olarak hukuka itimat ediyorum. Hukuk, döner dolaşır, günün sonunda her zaman adaletten, doğrudan yana olur; buna itimat etmek hepimizin görevidir diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.