| Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 29.01.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada Türkiye'de basın özgürlüğünün geldiği vahim noktayı konuşmak için söz aldım.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün yayımladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi bu karanlık tablonun resmî belgesi niteliğindedir; Türkiye, 180 ülke içinde 158'inci sırada. Gazetecilerin keyfî gözaltılara maruz kalması, bu düzenin nasıl bir korku imparatorluğuna dönüştüğünü gösteriyor. Suçları ne? Gerçekleri yazmak, kamuoyunu aydınlatmak, halka hesap vermesi gerekenleri sorgulamak. Ama maalesef ülkemizde gazeteci olmak elinde kalemiyle değil, kelepçeyle anılmaya başlandı. Bu gözaltılar sadece basın özgürlüğüne yönelik bir darbe değil, aynı zamanda iktidarın içine düştüğü korkunun en net göstergesidir. Ne zaman büyük bir skandal patlasa, ne zaman iktidar köşeye sıkışsa, ne zaman halkın dikkati dağıtılmak istense bir gece yarısı gazeteciler evlerinden alınıyor, üstelik hep aynı gerekçelerle; casusluk, örgüt üyeliği, dezenformasyon. Sanki bu ülkenin en büyük güvenlik sorunu gazeteciler.
Bir de evlere şenlik bir Bakanımız var; çıkmış "Gazetecilik faaliyetiyle kimse gözaltına alınmaz." diyerek kamuoyunu aldatmaya çalışıyor. Sayın Bakan, eğer gazetecilik faaliyeti nedeniyle kimse gözaltına alınmıyorsa bu tabloyu nasıl açıklıyorsunuz? Bu filmi defalarca izledik; 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında rüşvet çarkını haber yapan gazeteciler hedef alındı, Sedat Peker ifşalar yaptığında suçlamaları araştıran gazeteciler gözaltına alındı. KPSS skandalı patladığında sınav yolsuzluğunu yazan gazetecilere baskılar başladı. 128 milyar dolar meselesini gündeme getirenler tehdit edildi. Çorlu tren kazasında ihmali belgeleyen gazeteciler mahkemeye çıkarıldı. Gezi Parkı olaylarını takip eden gazeteciler yıllarca yargılandı. Maden facialarını, iş cinayetlerini, devletin gizlemeye çalıştığı gerçekleri yazanlar ya mahkeme kapılarına sürüklendi ya da tutuklandı. Bugün Türkiye'de gazetecilik yapmak mayın tarlasında yürümeye benziyor. Gerçekleri yazanlar hedef gösteriliyor, yandaş olmayanlar işsiz bırakılıyor ve yetmiyor, iktidarın beslediği medya eliyle gazeteciler linç ettiriliyor çünkü iktidar korkuyor; gerçeklerden, hesap vermekten, halkın gözünü açacak haberlerden korkuyor.
Tarih boyunca zulümle ayakta kalan hiçbir iktidar olmamıştır. Bu gerçeği en güzel şekilde anlatan sözlerden biri de Hazreti Ali'ye aittir: "Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır. Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki zafer yakındır."
Değerli arkadaşlar, bu ülkede artık gazeteciler adliye koridorlarında haber yapıyor, gözaltı hücrelerinde haber yazıyor. İşte, AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği nokta budur. 28 Ocakta gazetecilere yönelik gerçekleştirilen gözaltılar, basının nefes borusunu sıkmaya yönelik yeni bir hamledir. Şimdi soruyorum: Neden bu gazeteciler tutuklanıyor, hangi suçları işlediler, hangi anayasal hakkı ihlal ettiler? İster solcu olsun, ister milliyetçi, ister muhafazakâr; bir gazetecinin kalemini susturmak halkın sesini kesmek demektir. Bugün Barış Pehlivan gözaltına alınıyor, dün başkaları alındı, yarın sıra kime gelecek? Özgür bir ülkede basın konuşulmaz, konuşur. Gazeteciler soru sormazsa halk gerçekleri öğrenemez ama gelin görün ki Türkiye'de basın artık soru sormuyor çünkü soranlar hapiste.
Anayasa’nın 26'ncı ve 28'inci maddeleri ifade ve basın özgürlüğünü güvence altına almasına rağmen bugün bu maddeler bir kâğıt parçasından öteye geçmemektedir. Türkiye, Anayasa’nın 90'ıncı maddesi gereği uluslararası anlaşmalara taraf olan bir ülkedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri basın ve ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır ancak bugün bu yükümlülükler sistematik olarak ihlal edilmektedir. Gazetecilerin keyfî gözaltına alınması Türk Ceza Kanunu'nun 109'uncu maddesinde tanımlanan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun devlet eliyle işlendiğini göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)