GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) Esas No'lu 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:49
Tarih:28.01.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta 85 milyon olarak hepimizi derinden üzen çok vahim bir felaketi yaşadık. Maalesef bu felakette yarısı çocuk 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, 51 vatandaşımız da yangında yaralandı. Özellikle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Son olmasını diliyorum bu kürsüden yüksek bir sesle, tıpkı daha önce yaşanan birçok felakette son olmasını dilediğimiz ama maalesef son olmayan felaketlerde dediğimiz gibi. 2003 yılında Bingöl depreminde 176 vatandaşımız hayatını kaybetti. Son olmasını dilemiştik ama maalesef son olmadı, 2004 Pamukova tren kazasında, 2008 Kütahya tren kazasında da 50 vatandaşımız hayatını kaybetti. Maalesef son olmadı, ardından Marmara Ayamama sel felaketi, Karadon maden kazası... Van depreminde, 2011'de 644 vatandaşımız hayatını kaybetti. 2014 yılında Soma maden faciasında 301 vatandaşımız, Ermenek maden kazası, Şirvan maden kazası, Aladağ öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası, 11 ilimizdeki 6 Şubat depreminde 50 bin vatandaşımız... Son olarak da Kartalkaya'da otel yangınında 78 ölü. Bu ülkede her şey pahalı ama maalesef insan hayatının bir değeri yok. Son olmadı ve maalesef aynı tas, aynı hamam devam edersek bu son olmayacak çünkü hiç kimse sorumluluk üstlenmiyor; herkes kendi sorumluluklarına dikkat etmek yerine başkalarına suç atma yarışına giriyor. Dolayısıyla, sebep olanların istifa etmediği veya görevden azlinin bile düşünülmediği, hatta bırakın bunu bir sonraki yıllarda terfi ettirildiği bir sistemde bu felaket ve sorunları incelemek ve tavır almak yerine maalesef siyasi kamplara ve pozisyonlarımıza göre durumumuzu değerlendirmeye devam ediyoruz ve bu felaketleri de yaşamaya devam ediyoruz. Onun için bugün burada siyaset kurumunun artık bu gidişe bir "Dur!" demesi lazım, benzer örneklerin yeniden yaşanmaması lazım.

Değerli milletvekilleri, gelin, bugün parti aidiyetlerimizi, kurumsal menfaatlerimizi bir kenara bırakarak bu olayı hep beraber değerlendirelim. Meydana gelen felaketi iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür. 1'inci başlık; meydana gelen bu hadisede siyasi, ahlaki, vicdani, hukuki, cezai sorumluluğu olanların sorumluluk üstlenmesi, gerekli yasal süreçlerin hiçbir etki ve baskı altında kalmaksızın, ucu nereye kadar gidiyorsa gitsin, araştırılıp soruşturulmasıdır. Yangın yönetmeliğine aykırı bir şekilde işletilen bir turizm tesisinde 78 insanımız...

(Uğultular)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bir uğultu var, müdahale etmenizi istirham ederim.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, konuşmacıyı dinleyemiyoruz, sohbet eden arkadaşlarımızın kuliste devam etmelerini rica ediyorum.

Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Yangın yönetmeliğine aykırı bir şekilde işletilen bir turizm tesisinde 78 insanımız feci şekilde yanarak, feryatlar içerisinde, diri diri yanarak hayatını kaybediyorsa Turizm Bakanı pişkin bir şekilde o koltukta utanmadan oturamaz arkadaşlar, oturamamalı. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bir hükûmet böyle bir felakette dahi kendi adamını koruma refleksiyle hareket edemez, etmemelidir, edememelidir. İstifa etmiyorsa ilgili Bakan, hiç olmazsa her zaman yaptığınız gibi "Görevden affı istendi." diye azil mekanizmasını harekete geçirmelisiniz, azledilmediği her gün topyekûn iktidarınızın tamamı bu vebalin ortağıdır. 161 oda, 350 yatak kapasiteli bir otelde sezonun en işlek, doluluk oranının en yüksek olduğu ve denetim sırasında dahi birçok müşterinin konakladığı bir yerde yangın ruhsatı için kendisine müracaat edilmiş bir Belediye Başkanı, yaptığı denetimde tahliye çıkışları, ışık yönlendirme levhaları, acil aydınlatma sistemi, söndürme gereçleri talimatı, algılama sistemi, yangın alarmı, duman sensörü gibi birçok yetersizlikleri tespit etmişken "Başvuru geri çekildi." deyip siyasi sorumluluktan kaçamaz ve o koltukta asla oturmamalıdır. Mevzuat açısından otelin açılıp işletilmesinde görev ve sorumluluğu vardır ya da yoktur ama böyle bir felakete yol açan eksiklikleri görmüş bir Belediye Başkanı, bunu savunmak için "İtfaiye müdürü korkmuş olabilir. 'Ben böyle bir otelle ilgili eksikleri savcılığa bildirirsem burası büyük bir işletme, yarın, beni karalıyorsun diye dava açabilirler.' korkusu yaşamış olabilir. Ben yangını sonradan öğrendim, daha öncesinde bu başvuruların yapıldığını, başvurunun geri çekildiğini bilmiyorum." diyerek kendi birimlerine hâkim olmadığını ortaya koyan bir Belediye Başkanı o koltukta siyasi sorumluluk gereği durmamalıdır; kendisinin istifa etmesi hem kendisine hem siyaset kurumuna hem de partisine yapacağı bir iyiliktir. Dayısının oğlunu belediye başkan yardımcısı olarak atayıp itfaiye birimini ona bağlayan ve gelen eleştirilere de "Damattan bakan oluyor, dayı oğlundan başkan yardımcısı olmuş çok mu? Cumhurbaşkanı damadını niçin atadıysa ben de dayı oğlunu bu şekilde atadım." diyerek savunma yapan kişi, 78 canını kaybeden ailelere ve milletin hatırasına saygısızlık yapmıştır. Dolayısıyla siz eğer eleştirdiklerinize benzeyecekseniz niçin bu muhalefeti yapıyorsunuz?

Yine, işletme ruhsatları, iskân belgeleri bir devletin namusudur. Vatandaş, verilen ve devletin namusu olan bu belgelere güvenerek o ruhsatlı işletmelerde kalıyor. Bu ruhsatlarda hile hurda yapanlar devlete ve millete ihanet ettikleri gibi, namussuzluk yapmaktadırlar. Valilik, il özel idaresi, Turizm Bakanlığı işletme ruhsatını verdiği ve "Güven içerisinde burada konaklayabilirsiniz." dediği bu tesislerin ruhsatta uygunluğunu ve bu uygunluğun sürdürülebilirliğini sağlamak zorundadır. Otel sahiplerinin bakan, otel sahiplerinin sertifikasyon kurumlarında yönetici ve üye olduğu bir sistem sağlıklı bir sistem, sağlıklı bir denetim sistemi değil. Hani meşhur bir söz: Tilkiye sormuşlar "Seni tavuk kümesine bekçi yaparsak ne dersin?" diye "Gülmekten cevap veremiyorum." demiş. Turizmde birçok oteli olan bir bakana "Seni Turizm Bakanı yapalım, otelleri de sen denetle." ya da otel sahiplerine "Seni bir ajansın yönetim kuruluna alalım, o denetimi de sen yap." dediğiniz zaman emin olun gülmekten cevap bile veremeyecektir. (YENİ YOL, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Birçok bakanlık bünyesinde sertifikasyon kurumu kurdunuz ancak bu sertifikasyon kurumları birçok uygulamalarınızda olduğu gibi objektif değerlendirmelerle değil, tamamen duygusal sebeplerle sertifikasyon veriyorlar; örneğin, İstanbul'da onlarca çocuğun ölümüne sebep olan özel hastanelere verilen uluslararası yeterlilik sertifikaları gibi. Burada TÜSEB'de görevli yetkililer gidip araştırma yaptılar, 100 üzerinden 60 puan aldı, 100 alması lazımdı ilgili hastanenin. Hemen o denetimi yapanlarla ilgili mobbingler yapıldı; itirazlar, itirazlar; o 60 puan alan işletmeye daha sonra 100 puan verilerek hasta kabullerine kaldığı yerden devam etti, sonra da felaket oldu. Bu mudur sizin vicdanınız? Bu mudur, her şey duygusal mıdır? Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz buna "Yok." demeyeceksek, o duygusal ilişkilerin ortağı olmayacak mıyız? Yine, yargıyla otel çalışanlarını gözaltına alıyorsunuz, belediye başkan yardımcısını, itfaiye müdürünü gözaltına alıyorsunuz. Allah aşkına, turizmle ilgili bütün denetimleri yapan, ruhsatları veren Turizm Bakanlığının bir bürokratı, il özel idaresinin bir bürokratı, vali, vali yardımcısı gözaltına alınamaz mı? Yargıyı bir sopa olarak sadece muhalefetin kafasında Demokles'in kılıcı gibi kullanarak bu konularda millete maalesef ve maalesef dert anlatamazsınız.

Bir diğer başlık, ikinci başlık ise bu felaketlerden ders çıkarmamız lazım. Ders çıkarmadığımız için işte saydığım birçok felaketle maalesef felaket üstüne felaket yaşamaya devam ediyoruz. Birbirinize suç atma yarışına giriyorsunuz sorumlu olan kişiler olarak; belediye iktidara, iktidar belediyeye. Ya, bir taneniz de çıkıp "Hukuki ve cezai sorumluluğu olmasa bile vicdani, insani ve siyasi sorumluluğu var. 78 kişinin öldüğü bu ildeki felaketten dolayı hiç olmazsa ben artık bu görevi yapamıyorum." diye kenara çekilsin ama maalesef, bunu yapmaktan ziyade, pandemi olur maskeyi belediye mi dağıtacak, hükûmet mi dağıtacak yarışına girersiniz. Deprem olur; AFAD mı yapacak, belediye mi yapacak yarışına girersiniz. Okullar pislikten geçilmez; okulları belediyeler mi temizlesin, Millî Eğitim mi temizlesin yarışına girersiniz. Felaketlerde vatandaşın acısını dindirmek için yardım kampanyaları düzenlenir; İçişleri Bakanlığı mı toparlar bu paraları, yoksa belediyeler mi toparlar yarışına giriyorsunuz. Bu şekilde bu millete iyilik yapmıyorsunuz, sadece PR yaparak siyasi rant elde etmeye çalışıyorsunuz ve maalesef, bu konularda da siz millete sorumluluk yükleyerek kendiniz sorumluluktan kurtuluyorsunuz.

Daha önce birçok konuda araştırma önergesi verdik, hep reddettiniz, niye? Anayasa 138/3: Soruşturması devam eden bir konuyla ilgili bu Mecliste görüşme, beyan veya araştırma komisyonu kurulmasına dair teklif ve önerilerde bulunulamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Savcılık ve yargı harekete geçti. Ey Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar, kamuoyu baskısından dolayı mı bu araştırma komisyonunu kuruyorsunuz? Benzerlerinde verip de reddettiğiniz gibi Anayasa 138/3'ü niye gerekçe göstermiyorsunuz? Demek ki siz sadece toplumun gazını almak için bu komisyonları kuruyorsunuz.

İliç Komisyonuyla ilgili araştırma önergesi nerede? Üzerinden kaç ay geçti hâlâ buraya getirmediniz. 15 Temmuz FETÖ darbe soruşturmasıyla ilgi rapor nerede? Buraya getirmediniz. Dolayısıyla, bundan sonra artık Anayasa 138/3'ü bahane edip sorumluluktan sıyrılmaya çalışmayın. Mikrofonları açık kalmıştı "Yenidoğan çetesiyle ilgili davaya gitmezsek millet bizi çok eleştirir." diyordu vekilleriniz. Millet sizi eleştirdiği için değil, vicdanen bu komisyonun kurulması gerektiği için buna "evet" deyin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar) Ama siz, maalesef, sadece ve sadece milletten korktuğunuz kadar vicdanınızdan korkmuyorsunuz. Bunu da burada bir kez daha ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)