GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına, Suriye'de yaşananlara ve özgür basına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:49
Tarih:28.01.2025

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasında 36'sı çocuk 78 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Ben, yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimi buradan grubumuz adına da iletmek istiyorum; yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu acı olayı bugün ortak önergeyle araştırma komisyonu kurulması meselesi nedeniyle uzun uzun konuşacağız ama iki kelimeyle şunu ifade etmek isterim: Bu, asla bir kaza değildir; göz göre göre gelen ve 78 canımızın bu dünyadan kopup gitmesine vesile olan bir meseledir. Bu anlamıyla sorumluların bir an önce açığa çıkarılması, yargılanması meselesindeki hassasiyetimizin altını çizmek istiyorum. İktidarın sorumluluktan kaçan, sorumluluğu başka yere havale eden buradaki tutum ve davranışlarının yeni felaketlerin kapısını aralayacağını çok iyi biliyoruz. O anlamıyla, bir kez daha ifade etmek isterim ki bu tutumdan, sorumluluğu başka yere atan, başka yerlere adres gösteren bu pozisyondan bir an önce vazgeçilmeli. Bu konuda şeffaf bir süreç yürütülmesi gerektiğini de ifade edeyim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; Suriye'de Esad rejimi yıkıldı ama ne yazık ki orada yaşayan halklara, inançlara yönelik kırım devam ediyor. Son olarak Hama'nın El Enze köyünde 1'i çocuk 5 yurttaş, HTŞ'ye bağlı silahlı gruplar tarafından katledildi. Yine, Suriye'nin Humus kentinde insan hakları savunucusu ve akademisyen olan Doktor Rasha Al-Ali'nin kaçırıldığı ve katledildiğine dair bilgiler var. Bu bilgi henüz teyit edilmemiş olsa da işkence edildiği, parmaklarının kesildiğine dair kamuoyuna yansıyan bazı bilgiler var ama dediğim gibi, bilgiyi henüz teyit edemedik.

Şimdi, Alevilere yönelik bu sistematik ayırımcılığın Türkiye'de yaşayan Alevileri de kaygılandırdığının ve bu ülkede yaşayan Aleviler olarak aslında güvercin tedirginliğinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımızın da altını çizmek istiyorum. Özellikle HTŞ'nin Suriye'de yönetimi ele geçirmesiyle beraber Türkiye'de de Alevilere yönelik çokça nefret suçu içeren paylaşımlar yapıldığını, Alevilerin hedef gösterildiğini görüyoruz. Bu konuda hâlihazırda hiçbir yetkili mercinin de harekete geçmediği bir açık. Bu anlamıyla, El Enze köyünde yaşamını yitiren canlarımızın, yalnızca bir köyün evlatları değil aynı zamanda halkların ortak vicdanı olduğunu ve bu katliama, bu dinci, gerici çetelerin, yapıların yapmaya çalıştığı inançları ve halkları katletme girişimine karşı da uluslararası toplumun bir an önce ses çıkarması gerektiğini, uluslararası toplumun ve kurumların derhâl harekete geçmesi çağrısını da buradan yenilemek istiyorum. Aleviler tarih boyunca susmadılar, asla diz çökmediler; çokça katliam yaşadılar, çokça acı yaşadılar ama ne inançlarını ne yollarını ne de itikatlarını terk etmediler. Ben bu vesileyle Suriye'deki bütün Alevi canların yanında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.

Yine, aynı şekilde, Tişrin Barajı'na yönelik sivil katliamları, Kobani'nin orada hedef gösterilmesini, SMO çeteleri eliyle -ki içerisinde birçok ülkeden yabancı savaşçı olduğunu biliyoruz- Kürtlerin topraklarının işgal edilmek istenmesini, Bave Teyar, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan gibi gazetecilerin katledilmesini kınadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Talha bebek 8 aylıktı, annesi ve babası Tişrin'de SİHA'lar tarafından katledildi ve Talha hem öksüz kaldı hem yetim kaldı. Şimdi, burada her gün Filistin meselesi üzerinden sivil katliamları kınayanlara da bir çağrı yapmak istiyorum; Gazze'de ölenler, Gazze'de yaşamını yitiren siviller insan da Tişrin Barajı'nda yaşamını yitiren sivilleri neden görmüyorsunuz, oradaki sivil katliamına neden sessiz kalıyorsunuz, neden İHA'larla, SİHA'larla halklarımızı katlediyorsunuz sorusunu buradan sormak istiyorum ve Türkiye'yi derhâl bu çeteleri Kürtlerin topraklarına, halkların topraklarına saldırtma girişiminden geri adım atmaya davet ediyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz, son günlerde özellikle özgür basına yönelik çok ciddi bir saldırı girişimi var. Her gün gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Temel nedeni, yaptıkları haberler ve halka hakikati ulaştırmış olmaları. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin 2024 Yılı Raporu'na göre 26 gazeteci tutuklanmış, 43 gazeteci cezaevinde, 79 gazeteci tehdit edilmiş ve 5.260 habere erişim engeli gelmiş; gazetecilere toplam yüz elli yıl ceza verilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Türkiye, 2024'te, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158'inci sırada; şimdi, 2025'te son sıraya gitmeyi hedefliyor anladığımız kadarıyla. Bu anlamıyla, 17 Ocakta evleri basılan ve gözaltına alınan gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle özellikle gözaltına alındıklarını, tutuklandıklarını biliyoruz. Yine, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in resimlerini taşıdıkları için protesto eyleminde gözaltına alınıp tutuklanan basın emekçisi arkadaşlarımız var. Buradan da onları selamladığımızı, onların mücadelesinin yanında olduğumuzu, özgür basının asla kalemini yere düşürmeyeceğimize olan inancımızla hakikatin susmayacağını ifade ediyorum ve AKP'yi de bu baskı politikalarına derhâl son vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.