| Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 08.01.2025 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kimi zaman toplumun önünde bir vizyonla, perspektifle gider, kimi zaman toplumun gündemini takip eder, kimi zaman da toplumun gündeminden çok farklı yerlere düşer. Şu anda son üç ay içerisinde hangi televizyon ekranını açsak ekranlarda saatlerce 1 Ekimde Sayın Devlet Bahçeli'nin DEM PARTİ sıralarına yönelerek tokalaşmasıyla başlayan, yine, Sayın Bahçeli'nin 22 Ekim ve 5 Kasım konuşmalarıyla ete kemiğe büründürdüğü, belirli bir çerçeveye getirdiği, ismine "süreç" demekten kaçındığımız bir girişimden bahsedilir. Neredeyse günde on saat, on iki saat bu konular televizyonda, çoğu zaman da Sayın Bahçeli'nin İmralı ile DEM PARTİ arasında işaret ettiği köprünün tam aksine DEM PARTİ'li siyasetçilerin de olmadığı bir zeminde konular konuşulur ve insanlar, konuşmacılar, yorumcular âdeta kör bir karanlıkta kör insanların bir fili tarif etmeye çalışması gibi süreci anlamaya çalışır.
Ben kendi adıma Sayın Bahçeli'nin 1 Ekimde tokalaşmayla başlattığı sürecin doğuracağı sonuçlara dair bir umut, bir inançla bu girişimin desteklenmesi gerektiğine inananlardanım ama şüphesiz bu ve benzeri girişimlerin de kendine mahsus da olsa bir kimliğinin, bir görünümünün ve bir tarzının oluşması gerekiyor. Aradan geçen üç ay böyle bir tarz ve bir kimlik oluşumu açısından yeterli bir süre. Ben bunun henüz oluşmadığını düşünüyorum. Elbette Sayın Bahçeli'nin buradan yaptığı çağrı ne dünya siyasi sahnesinde ne de Türk devletinin tarihinde ilk defa yapılan bir iş değil; gerek açık kaynaklar gerek devlet kaynakları ilki 1993'te Özal'la başlayan, rahmetli Erbakan'ın, Demirel'in, Çevik Bir'in, Hasan Atilla Uğur'un, AK PARTİ döneminde 2004'te, 2009'da, 2011'de, 2013'te bu şekilde görüşmeler yoluyla bir silahsızlandırma çabasını bize hatırlatıyor. Dünyaya da baktığımızda İspanya'da ve İngiltere'de Avrupa için, Asya için Filipinler'de, Afrika için Güney Afrika'da değişik örnekler görüyoruz ve bu her örneğin kendine ait ürettiği bir pratik var, aynı şekilde bizim 12 deneyimimizin de neredeyse her birinin kendine mahsus bir özelliği var.
Bu süreçte Sayın Bahçeli ısrarla ve önemle Türkiye Büyük Millet Meclisi zeminini işaret etti. Şimdi, üç aylık bir zaman geçti, bu süreç içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açık veya kapalı bir oturumla bilgilendirilmesi gerekmez miydi? Ve yine Sayın Bahçeli'nin konuşmalarını merkeze aldığımızda birtakım izlere rastlıyoruz. Örneğin, 22 Ekim konuşmasında "Tüm Kürt kardeşlerimin sorunlarını çözmek elbette mecburidir ama kolektif ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir." diyor. Bir başka yerinde "Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi terörün de silahsız bir çözümü yoktur. Ancak terörle mücadele devam ederken diğer yandan da demokratik reformların, sosyal ve ekonomik düzenlemelerin yapılması akla en yatkın seçenektir." deniliyor. Bir başka cümlede terörü yaratan ortamın iyileştirilmesi amacıyla demokratik adımları atmaktan imtina edilmemesi gerektiği belirtiliyor. Yine bir başka cümle, 22 Ekim konuşmasından naklen söylüyorum: "Diyarbakır Annelerinin sessiz çığlığı duyulmalı, evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı." Şüphesiz böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunda Diyarbakır Anneleri ile Barış Annelerini ayırt edecek bir kodifikasyon yöntemi de yoktur. Dolayısıyla, böyle bir eve dönüş zamanı ve ihtiyacı da geldiğinde yine Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde konuşulacaktır, tartışılacaktır.
Şimdi, geçen zaman içerisinde eğer sorunlarımızın açıkça ve rahatlıkla konuşulması gereken yer Türkiye Büyük Millet Meclisi zemini ise ve yine Sayın Bahçeli'nin 5 Kasım konuşmasından naklen aktarıyorum: "Tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko... Bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek işini kolaylaştıracaksa, anlaşmazlıkların çözümü millî nitelikli kapsayıcı bir düşünce biçimi oluşturmaktan, sorunlara başka türlü bakmaktan, yapıcı, sahici, olgun ve ikna edici tavır almaktan geçmekte ise -ve ilginç bir cümle olarak- karmaşa çoğaldıkça kıvrılıp içinden geçebileceğimiz yollar çoğalacaksa ve öz güvenimizi gölgeleyen ürkekliği bir kenara atarak mevcut sorunlarımıza kesin çözümler getirmek maksadıyla geçmiş ile günümüz arasında temas noktalarını arayacaksak ve dahi son olarak kemikleşmiş ve köhnemiş zihniyetlere karşı muhabbet ve hürmet duygularımızı kuşanacak..." isek Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu ne zaman yapmaya başlayacağız? Ben bunun merakı içerisindeyim; Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sürecin ne zaman bir parçası olacak, ne zaman bilgilendirilecek? Sayın Bahçeli'nin bu iki konuşmasında özenle ve dikkatle sarf ettiği demokratikleşme adımları ne zaman atılmaya başlanacak? Hangi yasal teklifler hangi zemine gelecek? Eğer biz bunları İmralı'dan gelecek bir davete ve bu daveti de örgütün icabetine bağlıyor isek bir kez daha bir yanlışın içindeyiz demektir. İmralı'nın daveti ne olursa olsun ve İmralı'nın davetine kendi örgütünün icabeti ne seviyede kalırsa kalsın biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Sayın Bahçeli'nin dikkatle çizdiği ve dikkatle kodladığı bu çerçevedeki kendi adımlarımızı atmamız gerekmez mi?
Bir başka nokta da İmralı heyetinin parti görüşmeleri oldu. Biz de bu heyeti kabul ettik, kendilerinden süreci dinledik, sürece ilişkin düşüncelerimizi ifade ettik. Bu düşüncelerimiz arasında birkaç konuyu burada da ifade etmek isterim. Bunlardan biri, bu görüşmede hâlâ olası gelişmelere dair bir yol haritası tarafımızla paylaşılmamıştır ama bu heyette yüksek bir inanç, yüksek bir kararlılık ve duygusal anlamda çözüme bir odaklanmayı tespit ettiğimizi, bunu da olumlu olarak kayda geçirdiğimizi ifade etmek isterim.
Peki, İmralı heyeti böyle bir bilgilendirme yapıyor ise Cumhur İttifakı adına, devletimiz adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına gelişmeleri diğer zaviyeden takip eden ya da yöneten arkadaşların da bir şekilde bizi bilgilendirmesi gerekmez mi? Bu süreç İmralı heyetinin tek başına ürettiği bir inisiyatif midir? "Buradan iyi bir şey çıkacaksa topa gireriz, sürece müdahil oluruz, 'Biz yaptık.' deriz, bunun siyasi nemasını alırız ama olur ya, işler sarpa sararsa, işte, Kıymetli Bahçeli bir şey demişti, biz de bir imkân verdik ama bu olmadı." deyip işin içinden sıyrılmanın mı hesabı yapılıyor acaba? Bu sürecin içtenlikle, samimiyetle, gerçekten geçmiş zamanlarda Sayın Erdoğan'ın defalarca kez ifade ettiği gibi gövdesini bu sürecin altına koyarak başarılı olması için bir arzu ve niyet içerisinde olduğu hissini acaba seçmene ne zaman geçirecek Sayın Cumhurbaşkanı? Çünkü süreçle ilgili baktığımız zaman, evet, süreci reddeden bir yerde durmuyor ama başka konularda ya da geçmişteki benzer süreçlerde süreci sahiplenme tonunun çok uzağında bir yerde durduğunu görüyoruz. Vatandaş merakla bakıyor, ister ismine "terörsüz Türkiye" diyelim, ister Sayın Ahmet Türk'ün -bana göre spontane bir ifadesi oldu ama- "sorunsuz Türkiye" kavramını bunun yanına koyalım, önce barışalım, sonra sorunlarımızın çözümüne bakalım diye meseleye yaklaşalım bir problem yok burada yani nasıl tanımladığımız, nereye oturttuğumuz vesaire ama özellikle Sayın Cumhurbaşkanı açısından, özellikle AK PARTİ'li arkadaşlar açısından, özellikle devleti yöneten bürokrasi açısından hadi kamuoyuna birtakım mesajların verilmesine dair tereddütleri alınıyoruz ama yüce Meclisin bilgilendirilmesi noktasında acaba ne zaman harekete geçilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Ve bizim şuna inancımız tamdır: Devletler bu yöntemleri denerler. Biz burada bir meşruiyet sorunu görmüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti de defalarca denemiştir, bir kez daha dener. Başarılı olmalarını canıgönülden diliyoruz ve bunu hepimizin başarısı olarak kabul ediyoruz, tarihe geçecek bir vaka olarak kabul ediyoruz ancak bu ikircikli tutum, bu söylemdeki farklılaşma, bu sürecin bir dahli ve parçası olma noktasındaki mesafeli tutum haklı olarak sokakta vatandaşta "Acaba Anayasa değişikliği ve bir daha seçime yönelik bir araçsal yaklaşımla mı meseleye bakılıyor yoksa gerçekten bu tarihî sürecin başarıya ulaşması için herkes elinden geleni yapıyor mu?" diye soru işaretleri doğuruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Ben bu vesileyle iktidar partisi sıralarından Türkiye Büyük Meclisinin bu hususta gerek Genel Kurul gerekse de siyasi partiler ve üyeleri aracılığıyla ne zaman bilgilendirileceğini ve Sayın Bahçeli'nin çerçevesini çizdiği hususların Meclis gündemine ne zaman sunulacağını sormak isterim.
Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)