| Konu: | Cihan Bilgin ile Nazım Daştan'ın cenazelerine, basın ve ifade özgürlüğündeki ihlallere, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'ne, siyaset yapan Kürt kadınlarına yönelik sistematik saldırılara ve Tahir Elçi davasıyla ilgili istinaf mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 08.01.2025 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, 20 Aralık tarihinde kuzeydoğu Suriye'de SİHA saldırısı sonucu katledilen Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın cenazelerini almak için yola çıkan aileleri tam kırk altı saattir Habur Sınır Kapısı'nda bekliyorlar. Evet, yanlış duymadınız, tam kırk altı saattir bütün araçların, herkesin geçişine izin veriliyor ama Nazım'ın ve Cihan'ın ailelerinin geçişine, oradaki heyetin geçişine keyfî gerekçelerle izin verilmiyor. On dokuz gün önce katledildiler ve on dokuz gündür gömülmelerini bekliyor aileleri. Tek istekleri, cenazelerini almak ve memleketlerine götürüp defnetmek ama ne yazık ki keyfî gerekçelerle, hiçbir hukuksal gerekçe olmadan insanların bu en temel hakkı engelleniyor. Gömülme hakkı kutsal bir hak, insana sıkı sıkıya bağlı bir hak ve bu hakkın engellenmesi hem hukuksal açıdan hem insani açıdan hem de vicdani açıdan asla kabul edilebilir bir durum değil. Bu nedenle, dün buradan çağrı yapmıştım, yeniden Meclisten, buradan çağrı yapmak istiyorum bütün yetkililere: Bu hakkın önüne geçmeyin, bu hukuksuzluktan derhâl vazgeçin ve ailelerin Erbil'e geçip, oradan cenazelerini alıp, getirip defnetmelerinin yolunu açın çağrısını yeniden buradan yapmak istiyorum.
Tabii, sadece gazetecilerin katledilmesi, ailelerin cenazesini getirmesinin engellenmesi değil, ne yazık ki Türkiye aslında basın ve ifade özgürlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine de gerçek anlamda son hızla devam ediyor. Bakın, 2025 yılına da yine basın ve ifade özgürlüğünün ihlalleriyle girdik. Mezopotamya Ajansı'nın 264 bin takipçisi bulunan hesabı, JINNEWS haber ajansının 168 bin takipçili hesabı, Yeni Yaşam Gazetesi'nin 125 bin takipçili hesabı ve Siyasi Haber'in 44 bin takipçili hesabı X platformu tarafından engellendi ve Türkiye'de de görünmez kılındı. Şimdi, hangi gerekçelerle bu hesapların askıya alındığını ve engellendiğini bilmiyoruz; tamamen gerekçesiz, soyut, mesnetsiz bazı kararlarla bütün bu halkın haber alma hakkı engelleniyor, hakikat karartılmaya ve tek sesli bir Türkiye, sadece havuz medyanın haberleriyle, yalan ve yanlış bilgileriyle bilgilendirilmeye çalışılan bir ülke gerçeği yaşatılmaya çalışılıyor.
Şimdi, 2024 yılında da basın ve ifade özgürlüğü alanında çok ciddi hak ihlalleri meydana geldi. Örneğin, sadece 2024 yılında 112 gazeteci gözaltına alındı, 26'sı tutuklandı, 58 gazeteciye toplamda yüz otuz beş yıl hapis cezası verildi, 5 gazeteci ise görevlerini yaparken yaşamını yitirdi ve bütün bunların her biri aslında basın ve ifade özgürlüğünün sistematik bir şekilde Türkiye'de AKP iktidarı eliyle nasıl yok edildiğinin, nasıl tarumar edildiğinin, hakikatin nasıl susturulmaya çalışıldığının en açık ve net göstergelerini ortaya koyuyor. Tabii, bunların hiçbiri hakikati örtemeyecek. Halkın haber alma hakkının kutsal olduğunu ve gerçek gazetecilerin yalnız olmadığını buradan ifade etmek istiyoruz. Hakikati susturmak aynı zamanda toplumun vicdanını susturmak ve adaleti de ortadan kaldırmaktır. Bu anlamıyla, biz DEM PARTİ olarak özgür basın çalışanlarının yanında olmaya, onların sesini ve sözünü her mecrada yükseltmeye devam edeceğiz. Bir de bütün bunlar ne zaman oluyor? Cuma günü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü; bütün bu günlerin eşiğinde oluyor. Ben buradan bu vesileyle de çalışan gazetecilerin, kalemini satmayan, onuruyla mesleğini yapan, meslek onuru için her türlü bedeli göze alan gazetecilerin Gazeteciler Günü'nü de kutladığımı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; 2015-2016 yıllarında Mardin, Hakkâri, Şırnak, Diyarbakır başta olmak üzere birçok kentte biliyorsunuz sokağa çıkma yasakları uygulandı ve bütün bu sokağa çıkma yasaklarında da gerçek anlamda insanlık onuruna ve hukuka aykırı ciddi hak ihlalleri oldu ama bunun da ötesinde en temel hak olan yaşam hakkı ihlal edildi. Özellikle Şırnak'ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015'te başlayan ve otuz yedi gün süren yasakta 29 yurttaş yaşamını yitirdi. Burada bu yurttaşlardan 3 kadın siyasetçinin adını anmak istiyorum. 4 Ocak 2016'da Seve Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır isimli 3 Kürt kadın siyasetçi katledildi. Halihazırda kolluk kuvvetlerinin işlediği bu katliamın üzeri aydınlatılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Vücutlarından 19 kurşun çıktığı hâlde süreç akamete uğradı, gerçek bir kovuşturma ve soruşturma yapılmadı ve bu da karanlıkta bırakılan bir mesele olarak orada duruyor.
Tabii, bununla da yetinilmedi, aslında Kürt kadınlarına yönelik, siyaset yapan Kürt kadınlarına yönelik neredeyse her yerde sistematik saldırılar oluyor. O anlamıyla, 9 Ocakta Fransa'da katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, yine Süleymaniye'de katledilen Nagihan Akarsel'i de buradan anmak istiyorum. Bütün bu cinayetler aydınlatılmadığı için, bütün bu cinayetlerin failleri ortaya çıkmadığı için yeni cinayetler, yeni katliamlar işlenmeye devam ediyor. Ben, barışa dair umutlarımızın arttığı bu eşikte, Meclisin en temel görevlerinden birinin özellikle 3 kadın siyasetçinin, hem 4 Ocakta katledilen 3 kadın siyasetçinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...hem Paris'te katledilen 3 kadın siyasetçinin ve diğer bütün katliamların aydınlatılması için de Meclisin bir kez daha sorumluluk alması gereğinin altını çizmek istiyorum.
Sayın Başkan, izin verirseniz son bir başlığa daha değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, Tahir Elçi bir hukukçu ve insan hakları savunucusu olarak çatışmasızlık çağrısında bulunurken kameraların önünde katledildi ama ne yazık ki bütün bu süreçte yargılama süreci akamete uğratılmaya çalışıldı, baronun ve avukatlarının bütün talepleri reddedildi, gerçek anlamda bir kriminal inceleme yapılmadı ve en sonunda da fail olarak yargılanan 3 polisin haklarında beraat kararı verildi ve en son bu beraat kararları da istinaf tarafından kesinleşti.
Şimdi bunu söyleyelim, bu mesele aslında sadece Tahir Elçi'nin katillerinin, cinayeti işleyenlerin aydınlatılması meselesi değildir; bir halkın adalet talebinin karşılanıp karşılanmayacağı meselesidir ve aynı zamanda toplumun vicdanının, adalet talebinin de yok sayılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu anlamıyla, devletin elindeki en büyük güç olan hakkı ve adaleti sağlama gücü bu cezasızlık politikasıyla bir kez daha akamete uğratılmış, yok sayılmış, yok edilmiştir.
Biz, ne olursa olsun Tahir Elçi cinayetinin karanlıkta kalmasına, Tahir Elçi cinayetinin karanlık dehlizlerde kaybolmasına asla ama asla izin vermeyeceğiz. O gün kameraların önünde işlenen o cinayeti ve o cinayete giden sürecin her bir aşamasını her birimiz çok iyi hatırlıyoruz.
Bu anlamıyla, ben buradan, Meclisten bir kez daha Tahir Elçi şahsında, bütün yargılananlar ve akamete uğratılmaya çalışılan davalar için adalet çağrısında bulunmak istiyorum. Dediğim gibi, o dava sadece Tahir Elçi'nin değil bir halkın, bir toplumun ve Türkiye'nin adalete olan arayışının ve adalet talebinin de simgesidir.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)