| Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 07.01.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada, toplumun temel taleplerini görmezden gelen, kronikleşmiş sorunları çözmek yerine mevcut sorunların daha da katmerlenerek büyümesine vesile olacak bir kanun teklifini görüşüyoruz ve ne yazık ki her zaman olduğu gibi, iktidar sıraları bomboş; tıpkı peşin satan esnaf gibi, işleri garanti ya, parmak sayıları fazla olunca böyle oluyor.
Burada kaleme aldığınız her bir madde toplumun ayrı bir yerinde ayrı bir yara olarak yer etmekte ve bu çürümüşlük hâli artık derin bir kokuşmuşluğa ve derin bir karanlığa dönüşmektedir.
Kanunun asıl amacı, dezavantajlı olan ve korunması gereken halkı korumak değil iktidarın menfaatlerini korumaktır. Burada yapılan tüm kanunlar ya kurduğunuz bu sistemin sürdürülebilir olmasına ya da ayrıcalıklı sınıfların korunup kollanmasına vesile olmaktadır. Bugün dezavantajlı gruplar; kadınlar, gençler, emekçiler, çocuklar, işsizler, işçiler açlığı ve yoksulluğu, sefaleti en üst sınırda yaşamaktadırlar. İşte bu durumun oluşmasının temel nedeni de sizin yaptığınız değil yapmakla yükümlü olup yapmadığınız kanunlardan kaynaklanmaktadır; kanun yapma yetisini ve hakkını size veren Türkiye halklarını unutarak bu yetkiyi aldığınız halkı ezme çabası ve sonunda ne yaparsak yapalım bize oy veriyorlar mantığıdır.
Bakınız, aile hekimleri Türkiye'nin her yerinde eylemdedirler. Hangi iktidar yetkilisi aile hekimlerinin yanına gidip onların sorunlarını birinci ağızdan dinlemiştir ya da en son ne zaman sorun yaşayan bir yurttaşın yanına gittiniz? Konforlu makamlarımızda halkın hediyesiyle beraber ayağınıza gelmesini beklemek dışında ne yaptınız?
Bugün bir kanun teklifi getiriliyor ve bu kanun teklifi, alelacele, bir an önce yasalaştırılmak amacıyla toplumun ilgili kesimleri olan meslek odaları, dernekler, sendikalar, aile hekimleriyle görüşülmeden oldubittiyle Meclis gündemine getiriliyor. Kanunun geneli üzerine konuşmak değil sorunların çözümü üzerine konuşmamız gerekirken bize dayatılan bu mantıksız, akılsız ve günün sonunda vicdansız yasama yöntemini reddediyoruz. Bakanlıklar ve Bakanlıklarda çalışan onlarca bürokrat aylarca, belki de yıllarca toplumun değişik alanlarını ilgilendiren ve değişik sorunlar hakkında hazırlanan kanun maddelerini bir araya getirecek ve bizim önümüze sunacak, bunun karşılığında bizler ise kırk sekiz saat bile dolmadan onlarca madde hakkında fikir sahibi olarak kamuoyunun bilgisine sunacağız. İşte vicdansızlık dediğimiz konu tam da budur, işte bunun tam olarak karşılığı kurnazlıktır; sizin yaptığınız da yasama kurnazlığıdır.
İşçiler sokaklarda eylemde, emekliler haklarını alabilmek için isyanda, ezilenler polis ablukasında iktidarın inkâr ettiği gerçekleri duyurmaya çalışıyorlar. İktidar bunları görmezden gelirken konforlu alanlarda bir sonraki sene cebini dolduracağı sermaye sahiplerinin bütçesini yapmaktadır. Esnafa yük getireceksiniz, aile hekimliğini metalaştıracaksınız, toplumun temel problem alanlarından uzak duracaksınız, emekliliği engelliler açısından zorlaştıracaksınız, eczanede hastanın cebinden çıkan miktarı muayene ücretiyle katmerleştireceksiniz, sonunda dönüp dolaşıp diyeceksiniz ki: "Gözünüz aydın, genel sağlık sigortasının borçlarının bir yıllığını siliyoruz."
Değerli milletvekilleri, görüşeceğimiz yasanın 1'inci maddesiyle engelli aylığına son veriliyor. 2018 yılı Ekim ayından önce sigortalı olan engelliler için vergi indirim belgesi esas alınarak yürütülen emeklilik işlemleri, bu teklif kanunlaştığında engelli statüsünden emekli olabilmek için müracaatlar yalnızca SGK'ye yapılacaktır. SGK'nin hâli de ortada. Engellilik tespiti için Maliye Bakanlığına müracaat edilmesinin önü kesiliyor. Çalışma gücü kayıp oranı SGK Sağlık Kurulu tarafından yapılacak. Bu yönde yapılacak değişiklikle SGK, çalışma gücü kayıp oranını esas alarak engelli aylığı bağlanmasını zorlaştırıyor.
2'nci ve 6'ncı maddeler ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda hazırlanmış yani kişisel verilerin işlenmesi hususu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle değil yasayla yapılması gerekiyor. Yıllardır kanuna aykırı bir şekilde milyonlarca kişinin verisini işlediniz. Hani bir bakan diyordu ya: "Siz yapacağınızı yapın, yasa nasıl olsa arkadan geliyor." İşte o cümlenin uygulama hâllerinden biri de bu durumdur.
Bu maddeyle yeri gelmişken bir noktaya da değinmek gerekir. Muhalefet vekilleri tarafından "dark web" üzerinden kişisel verilerin satıldığını söylediğimizde Sağlık Bakan Yardımcısı bakınız ne demişti: "Getirin, ben 2 katını vereyim." Kişisel veri hırsızlarına duyurmuş olalım: Bilgileri "dark web"de ucuza satmayın, Bakanlık kişisel verilere doğrudan taliptir.
Değerli milletvekilleri, birinci basamak sağlık hizmetleri bireylerin sağlık sistemine ilk başvuru noktası olarak kabul edilen ve toplumun sağlığını koruma, hastalıkları önleme, erken teşhis ve tedaviye yönlendirme işlevi gören hizmetlerdir. Bu hizmetler, bireylerin sağlık sorunlarını erken aşamada çözmeyi amaçlamakta ve aynı zamanda sağlık eğitimiyle toplumda sağlıklı yaşam alışkanlıklarını geliştirmeyi hedeflemektedir. Aile hekimliği sistemi, ilk kez bu kapsamda 2005 yılında Düzce'de pilot uygulamayla başlatılmış oldu, 2010 yılı itibarıyla tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılmıştır ancak AKP iktidarı tarafından başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırmayla sağlık hizmeti üreten kurum olmaktan çıkartılmış, neoliberal sağlık politikalarıyla sağlığın piyasalaşmasını hızlandıran bir kuruma dönüştürülmüştür. Hızlandırılan bu sağlık kurumlarında, halk sağlığı açısından zorunlu olan koruyucu sağlık hizmetleri yerine halkın sağlığı hiçe sayılarak sağlık piyasalaştırılmış, kâr ve rant merkezi hâline getirilmiştir. Aile hekimliği sistemiyle birinci basamakta özelleştirmenin önü açılmış, koruyucu sağlık hizmetleri tasfiye edilmiş, hekimler işletmeciye, sağlık emekçileri iş güvencesiz işçilere, hastalar da müşteriye dönüştürülmüştür, esnek ve performansa dayalı ücretlendirme sistemiyle de sağlık emekçilerine yönelik sömürü derinleşmiştir. Aile hekimlerinin gereğinden fazla hastayla ilgilenmek zorunda kalması, uzun çalışma saatleri ve yönetimsel iş yükü, iş koşullarının zorlaşmasına sebep olmaktadır. Bu durum, sağlık hizmeti kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, bu iktidar döneminde kurulan aile hekimliği sistemi, iktidarın sağlığı ticarileştirmesinden kaynaklı olarak amacına ulaşmamıştır. AKP'nin aile hekimliği uygulamasıyla başlattığı koruyucu sağlık ticari sağlığa dönüştürüldüğünden bu politika iflas etmiştir. Bugün de bu yasadaki maddelere baktığımızda, bunlardan özellikle iki maddenin iflas eden aile hekimliği uygulamasının kurtarılmasına yönelik olduğunu görmekteyiz. Bunlardan 5'inci maddede, aile sağlık merkezlerinde aile hekimlerine, mesai dışında, henüz bilimselliği ispatlanmayan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının, bu tedavi yönteminin yetkisi verilmektedir. Bu tedavi yönteminden gelecek olan gelir, sağlık müdürlükleri bünyesinde oluşturulacak döner sermayeye aktarılacak, oluşan bu bütçe de sözüm ona ASM'lerin iyileştirilmesi için kullanılacaktır. Bizim orada buna "..."(*) diyorlar. Vatandaşın sağlığını tehlikeye attığı gibi, iflas eden aile hekimliği uygulaması, ekonomik darboğazda olan yurttaşın cebine göz dikerek düzeltmeye çalışmaktadır.
Yine, 21'inci maddede, SGK'ye borcu olmayan ve yanında çalışanların sigorta primlerini zamanında ödeyen üreticiler ve iş yerlerine yapılan 5 puanlık indirim 4 puana indirilmektedir. Buradan soruyorum: Gerçekten, devlet 1 puanlık indirime muhtaç mıdır? Yani bir yandan "Primleri zamanında ödeyemeyen belediyeleri silkeleyin." diyen anlayış, öte taraftan prim ödemesini zamanında ödeyen esnafı âdeta cezalandırırcasına 1 puan aşağı indirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Olan, buyurun, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Oysa tam tersine, buranın daha da teşvik edilmesi, bu rakamın daha da yükseltilmesi gerekmektedir. Bu durum, hakkaniyet ve eşitlik ilkeleriyle örtüşmemektedir. Gerçekten ya bu iktidar bu halkı hak etmiyor ya da bu halk bu iktidarı. Bu iktidarın elini halkın cebinden çıkartabilmek mümkün görünmüyor. Buradan halklarımıza sesleniyorum: Ticarileştirilen, metalaştırılan bu sağlık sistemine karşı hep birlikte sesimizi yükseltelim diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)