| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 19.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kıymetli vekiller; adına "bütçe görüşmeleri" dediğimiz otuz iki kısım tekmili birden büyük illüzyon toplantısına hoş geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İllüzyon, yabancı kökenli bir kelime biliyorsunuz, Dil Kurumuna göre "göz bağcılık" "sihirbazlık" hatta "büyücülük" diye tabir edenler de var. Niye "illüzyon" diyorum? Ama teorisine yani pratiğe inmeden önce ufak bir örnek verelim. Mesela, bu akşam evinize gittiniz, akşam televizyonunuzu açtınız, bir haber program var ya da bir tartışma programı var. Ekranda konuşan kafaların altında "gazeteci" yazıyor, altında "siyasetçi" yazıyor, altında "siyaset uzmanı", "iletişim uzmanı", "savunma uzmanı" yazıyor. Vileda sopasıyla haritalar üzerinde yerler gösteriliyor, on dakikada bir ülkenin içinden geçiliyor ya da diğer tarafından çıkılıyor falan. İşte, size bir illüzyon. Niye illüzyon? Dinledikleriniz aslında paralı asker, parasını kim verirse onu söylüyor. Sadece onlar mı? Format da zaten illüzyon. Şu kadarcık bir yeri televizyoncular ışıkla, kamera oyunuyla size sarayın çok büyük bir odası gibi de sunabiliyorlar isterlerse.
Peki, biz niye illüzyon içindeyiz? Çünkü parlamenter rejimlerin en büyük namusu bütçesidir. Biz burada yedi senedir bütçe yapıyormuş gibi yapıyoruz. Niye böyle diyorum? Gelin, tersinden bu işin bir sağlamasını yapalım, diyelim ki -olmaz ama- bu Meclis bu bütçeyi beğenmedi, onaylamadı, geri gönderdi; ne olacak? Bakan Bey mi düşecek? Kabine mi çekilecek? Cumhurbaşkanı mı görevden ayrılacak? Hayır. Bu seneki bütçenin üzerine enflasyon kadar fark konulup yola devam edilecek. Demek ki neymiş? Bütçeyi başkası yapıyormuş, başkası harcıyormuş, illüzyonu da bize düşüyormuş. O yüzden illüzyon diyorum, başka bir sebeple değil. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Sadece başkalarının illüzyonundan bahsedersek olmaz. Bakın, benim görselim şu anda yakamda; uzaktan, benim gibi gözü bozuk olanlar okuyamayabilir, okumakta zorlanabilir "Ahmet Başkan göreve." yazıyor yani "Ahmet Özer göreve." demek istiyoruz. Peki, burada nasıl bir illüzyonun içindeyiz? Hadi, ben göreve çağırıyorum Ahmet Başkanı, Ahmet Başkan elli bir gündür Silivri'de bir koğuşta tek başına yatıyor, nasıl göreve dönecek? Dönemeyecek. Peki, bu, illüzyon değil mi? İllüzyon ama bu illüzyon diğerinden farklı, karıştırmayın. Çünkü binlerce, on binlerce, milyonlarca CHP üyesi seçmeni için Ahmet Özer hâlâ görevdedir, hâlâ Başkandır, bizim Başkanımızdır, Esenyurt'un Başkanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir gün sizin adına "hâkim, savcı, adalet" dediğiniz bu illüzyon düzeni bozulduğu zaman, o tekrar göreve dönecektir, sadece zaman meselesidir; göz bağı, illüzyon bir yere kadar.
Bakın, çok açık soruyorum: Kaç gündür, elli bir gündür yazıyorsunuz çiziyorsunuz, iftira atıyorsunuz; iddianame nerede? Ahmet Özer neyle suçlanıyor, bana iki cümlede birisi anlatsın, ne olur ya! Neyle suçlanıyor? Terör örgütü üyeliğiyle. Neye dayanılarak suçlanıyor? On sene önce yaptığı konuşmalara. Daha yeni, 10 kişiyi gözaltına aldılar, bir kısmını da tutukladılar; o da on on beş senedir faaliyet içinde olduğu düşünülen, telefonla konuştuğu gibi çok ağır bir suç işlediği var sayılan kişiler.
Ya, hakikaten, bakın, öyle on sene falan geriye gittiğimizde neyle karşılaşırız biliyor musunuz sizin grupla ilgili? Sarayda, PKK hendek savaşlarına başlamadan üç ay evvel yapılan bir anlaşma var; hatırlayan var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Dolmabahçe.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) - İşte, saltanat medyasının mesela, saltanat kayığı Sabah gazetesi ne demiş? "Şimdi Barış Zamanı"
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Hiç yakışmıyor bir gazeteye böyle demek.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) - "Barış Baharı" "Cumhuriyete Silah Çektiler".
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Hiç yakışmıyor!
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) - Boş verin, boş verin.
Ben yazmadım bunları, sizin medyanız yazdı! Bu medyanın böyle öve öve göklere çıkardığı anlaşmanın mürekkebi kurumadan Güneydoğu'da binlerce kişi öldü. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bu anlaşmayı imzalayanları değil -ki onlar şu anda aranızda, Silivri'de falan yatmıyor- Ahmet Özer'i terörle suçluyorsanız -yok, kabaca söyleyeceğim çok özür dileyerek Meclisin nezahetine- kimse yemez bunları, bu illüzyonu kimse yutmaz. Açık söyleyeyim: Ahmet Özer'den ne terörist çıkar ne PKK'lı çıkar ne de suçlu çıkar. Bu kadar açık söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Dahası, geçmişte yine terör, terörle iltisak, irtibat arıyorsanız, bu hafta unutmayın, 17-25 haftası, o haftaya kadar, 2013'e kadar ülkeyi beraber yönettiğiniz FETÖ'den daha âlâ terörist mi olacak? O tarihte yine bu Meclis kürsüsünden rahmetli Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı olarak "Ergenekon'un avukatıyım." dediğinde sizin Genel Başkanınız "Ergenekon'un savcısıyım." diyordu. Kim terörü savunuyor, kim teröre karşı? Karıştırmayın insanların akıllarını.
Bakın, CHP o tarihte de bugün de doğru yerde duruyor -açık söylüyorum- hak, hukuk, adalet mücadelesi veriyor ve emin olun, yarın öbür gün sizin de adalete ihtiyacınız olursa yine yardımınıza CHP koşacaktır çünkü CHP herkes için vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu benim gibi damdan düşenler daha da iyi bilir.
E, yani bakalım, müstehzi gülümsemeler de seziyorum, görüyorum ama şöyle söyleyeyim: Benim geçmiş mesleğim gazetecilik, Hürriyet arşivi orada duruyor, Ergenekon konusunda, tekrar ediyorum, Ergenekon konusunda haber olarak, yazı olarak taraf olduğum, Ergenekon'u savunduğum, övdüğüm tek bir yazıyı, tek bir satırı, tek bir fotoğrafı çıkarın, bırakın partiden, milletvekilliğinden, insanlıktan istifa ederim. Keşke iktidardaki partinin üyeleri de milat diye 17-25'i kabul etmeyip benim kadar böyle geriye doğru yirmi beş senelik bir FETÖ'yle mücadele tarihi ortaya koyabilseler. (CHP sıralarından alkışlar) Koyamazlar.
Demin cümlem de biraz terbiye dışı olabilir "Size bile yardıma geliriz." dedim. "Bile" lafı fazla kaçtı, farkındayım, geri alıyorum. Ama şu kadarını tekrar etmek zorundayım: AKP olarak kaybetmeyi bilmiyorsunuz. Halbuki demokraside ilk öğrenilmesi gereken kaybetmektir. Kaybettiği zaman insanın mızıkçılık etmemesi, çamurlaşmaması lazım. Misal, belediyeyi kaybettiğiniz zaman o belediyelerin paçasına yapışıp "silkelemek" kelimesini kullanmamak lazım. Neyi silkeliyorsunuz? Bir şey daha söyleyeceğim; ya, sanıyorsunuz ki bu çok orijinal. E, değil kardeşim. Bakın, 1987 seçimi, Erdal İnönü, karşısında rahmetli Turgut Özal var. Erdal İnönü... Tıpkı bugünkü iktidar gibi, o tarihte CHP kurulmadığı için, 12 Eylül idaresi henüz izin vermemiş olduğu için SHP'yle temsil ediliyordu sosyaldemokratlar, Erdal İnönü'nün partisiydi. Bir reklam kampanyası yapıldı, kampanyanın özü ne biliyor musunuz? "Sizi limon gibi sıkıp suyunuzu çıkartan, sizi hizmet vermemekle tehdit eden, şantaj yapan iktidara karşı çıkın." Ne oldu? Yakın tarih, o kadar uzun bir tarihten bahsetmiyorum. Belki benim yaşımdan bakıldığında yakın tarih oluyor ama neyse, 1989 seçimlerinde sildi attı. 89 yerel seçiminde SHP, yurt genelinde ANAP'lı 1 tane bile belediye bırakmadı neredeyse. Sizin sonunuz da bu gidişle öyle olacak korkarım çünkü seçmenle şantaj marifetiyle ilişki kurulmaz; bu kadar basit. Başillüzyonist ne düşünüyor, bilmiyorum. Türkiye'yi yönettiğini düşünüyor olabilir; her türlü iyi şeyin ondan geldiğini, her türlü kötülüğün de CHP zihniyetinden -o da bir Türkçe meselesi, büyük ses uyumu, küçük ses uyumu var, bizim partimizin adı CHP- kaynaklandığına halkı ikna etmeye gayret edebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Berberoğlu.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) - Ama bütün illüzyonlar gibi onun da bir süresi var. Kendisine ayrılan sürenin sonuna çok hızla geliyoruz. Önümüzdeki günler, hiç kimse merak etmesin, daha adil, daha müreffeh, daha demokrasiye yakın bir Türkiye'nin yaşanacağı, hep birlikte mutlu oluncak günlerdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)