GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 13'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, saatin geç olduğunun farkındayım. Sabrınıza sığınarak ben de süreçle ilgili, özellikle hemen Hatay'ı da yakından ilgilendiren Suriye'yle ilgili birkaç konuda hem partim hem de şahsım adına bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Mecliste bütçe görüşmeleri devam ederken yanı başımızda Suriye'de ülke yönetimi el değiştirdi, muhaliflerin ifadesiyle bir devrim yaşandı. Halkına karşı zalimce uygulamalarıyla bilinen altmış bir yıllık diktatörlük son buldu. Suriye halkı on üç yıllık büyük bir mücadele sonunda yönetimi devraldı. Peki, on üç yıl devam eden bu mücadele nerede ve nasıl başladı? Hatırlarsınız, Mart 2011 yılında, Arap ülkelerindeki hareketlilikten etkilenen lise öğrencileri Dera'da bir duvara "Senin sıran da geldi doktor." diye bir yazı yazmışlardı. "Doktor" Beşar Esad'ın Suriye'deki aynı zamanda lakabıydı. Tabii, duvara yazılan bu yazıların sonucunda bu liseli öğrenciler rejim tarafından ağır işkencelere tabi tutuldu. Akabinde 15 Mart 2011 yılında bir cuma namazı çıkışı Şam ve Dera'da protesto gösterileri düzenlendi. Rejim, bu gösterilere çok sert yanıt verdi, onlarca sivil hayatını kaybetti ve bu şekilde protesto gösterileri ülkenin hemen hemen her tarafına yayılarak Suriye'de iç savaş bu şekilde başlamış oldu, sonra hepimizin malumu olduğu bir süreç dünyanın gözleri önünde yaşandı.

Hatırlarsınız, Guta'da rejimin kimyasal silah kullandığı iddia edildi. Halep'in misket bombalarıyla yerle bir edildiğini her birimiz gördük. Türkmen Dağı'nın yoğun ateş altına tutulup orada yaşayan soydaşlarımızın bölgeyi nasıl terk ettiğini yine hep beraber izledik. Hatırlarsınız, IŞİD diye bir terör örgütünün varlığını yine Suriye'de yaşanan iç savaştan sonra öğrendik. IŞİD'in nasıl ahlaksızca ve çok kısa bir zamanda coğrafyayı ele geçirdiğini ve nasıl inanılmaz katliamlar yaptığını yine hep beraber gördük. Sahile vuran Aylan bebekleri hepimiz yüreklerimiz acıyarak izledik.

Suriye'de bunlar yaşanırken ülkemiz de açık kapı politikasıyla Suriye iç savaşından dolayı vatanlarını terk etmek isteyen Suriyelilere kapılarını açtı. İlk grup Nisan 2011 yılında geldi, daha sonra 3 milyon 600 binin üzerinde Suriyeliyi ülkemizde misafir ettik. Bizden sonra en fazla Suriyeliyi misafir eden ülke...

CAVİT ARI (Antalya) - Yok, misafir değil, işgal ettiler resmen.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Çok yakışmayan bir cümle Değerli Milletvekilim, burada böyle bir tartışmaya girmek istemem. Sizin "Suriyeli" dediğiniz bizim akrabamız, komşumuz, soydaşımız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada ben Türkmen bir ailenin çocuğuyum, Türkmen Dağı'nda yaşayan Bayır Bucak Türkmeni soydaşlarımızı biliyor musunuz? Halep'te yaşayan Türkmenlerin neler çektiğini biliyor musunuz? "Golan Türkmenleri" diye bir ifade duydunuz mu? Bugün İsrail'in işgal ettiği o bölgede Türkmenlerin yaşadığını biliyor musunuz? Lütfen, tarihimize bu şekilde yabancı olmayalım. Ben, bugün bu konuşmaya aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'uyla gelecektim, okumadıysanız tavsiye ederim; Zeytindağı'nı bir okuyun, Mustafa Kemal Atatürk'ün Halep'teki anılarını bir okuyun, Halep'te Fransızlara karşı verdiği mücadeleyi bir okuyun. Hani "Afrin'de ne işiniz var?" dediler ya, Mustafa Kemal Atatürk'ün Afrin'de Raco kasabasında bir konağı var biliyor musunuz? O konakta Fransızlara karşı bütün askerî operasyonu yönetmiş. O coğrafya böyle bir coğrafya.

Değerli milletvekilleri, Suriye'yi terk eden, vatanlarını terk eden insanların Hatay'a yoğun bir şekilde geldiği dönem benim askerliğimin bittiği dönemdi, Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan Hatay'a giren insanları gördüm; ayakları yalın ayak, üstleri yırtık, karınları aç bir şekilde ülkemize geldiler, sığındılar -Necmettin Bey de burada, o bölgenin bir milletvekili; Kemal Hocam da burada, bölgenin milletvekili; Nermin Hanım yine burada, o bölgenin milletvekili- tüm bu insanların çaresizliğini bizler yaşayarak gördük.

Evet, şimdi Suriye'de ne olacak? Suriye'de yeni bir dönemle karşı karşıyayız. Uzun zamandır devam eden otoriter bir yönetim, antidemokratik bir yönetim, bir diktatörlük devrilmiş, Suriye halkı yeni bir ortama kavuşmuştur. Bakınız, sizler cezaevindeki görüntüleri bugünlerde televizyonlarda izliyorsunuz ama her Hataylının Suriye cezaevlerinde işkenceyle karşı karşıya kalan bir hikâyeyi bildiğini buradan sizlerle paylaşmak isterim. Belki Türkiye bugün öğrendi ama Hataylılar Suriye'deki cezaevlerindeki insanlık dışı muameleleri çok iyi biliyor.

Şu anda yeni bir döneme doğru geçici bir idare söz konusu. Bundan sonra geçici bir hükûmet ve daha kalıcı bir siyasi yapıyla Suriye'nin yoluna devam etmesini bekliyoruz. Biz, Suriye'de, Suriye halkının tamamını kapsayan, hangi dinden olursa olsun hangi mezhepten, inançtan, etnik kimlikten olursa olsun Suriye halkının tamamını kapsayan bir siyasi yapılanmayı savunuyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yanayız. Suriye'nin bir bütün olarak varlığını devam ettirmesini ve huzur içinde, refah içinde bir gelecek oluşturmasını istiyoruz. Komşularına, bölgeye istikrarsızlık aktarmayan, tam tersine, hem kendi içinde huzuru, istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin huzuruna, istikrarına, refahına katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu, elbette kolay değil. İçinde bulunduğumuz süreç elbette bazı belirsizlikler, bazı riskler içeriyor ama biz tüm gayretimizle Suriye halkının tamamının yanındayız, yanında da olmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, bu sürecin zor olduğunu elbette bizler de çok iyi biliyoruz ama inanın imkânsız değil, "imkânsız" diyen arkadaşlarımız var, onlar "imkânsız" derken altını şu şekilde dolduruyorlar: "Suriye çok dinli, çok mezhepli bir yer. Dolayısıyla burada bir siyasi yapıyı kurmak çok zor." Bakın, arkadaşlar, Suriye'nin ikiz kardeşi olan Hatay'da bu yapı kurulmuş. Nasıl kuruldu? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere emanet ettiği cumhuriyet sayesinde, demokrasi sayesinde bu yapı kuruldu. Hatay'da da Yahudi vatandaşlarımız, Hristiyan vatandaşlarımız, Ermeni vatandaşlarımız, Alevi vatandaşlarımız, Kürt vatandaşlarımız var; bir arada, birlik içerisinde çok huzurluyuz. Aynı şekilde, Suriye'nin olması için de dua ediyoruz, gayret gösteriyoruz.

Bakın, depremin 45'inci günü -bir anımı paylaşarak sözlerimi sonlandırmak istiyorum- her akşam AFAD merkezinde milletvekillerimizin de katıldığı toplantılar olur, Hatay'da risk azaltma çalışmalarının hem durumunu konuşuruz hem de "Yarın ne yapılacak?" diye planlama yapılır. "Ramazan ayı yaklaşıyor, dolayısıyla vatandaşlarımızın ibadet etmeleri için camilerle ilgili durum nedir?" diye bir toplantı tertip edildi. Deprem, özellikle kırsal köylerimizdeki neredeyse tüm camilerimizi kullanılamaz, ibadet edilemez hâle getirmişti; çoğu yıkılmış, ayakta kalanlar da maalesef kullanılamıyor. Bunun üzerine dönemin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu Beyefendi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaşıkçı, lütfen tamamlayın.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Bitiriyorum.

"Çok hızlı bir şekilde köylerimize askeriyenin kullandığı sahra çadırlarını gönderelim, Ramazan geliyor, vatandaşlarımız ibadetlerini yapsın." diye bir karar alındı. Ertesi gün, Mehmetçik'imiz her köye gidip sahra çadırı kurdu. Bu karardan iki gün sonra Altınözü Ortodoks Kilisesi'nin papazı Abdullah beni aradı: "Vekilim, vatandaşların ibadet etmesi için sahra çadırı dağıtıyormuşsunuz." "Evet." "Bizim de kilisemiz yıkıldı, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olan Hristiyan cemaatinin ibadet etmesi için bize de sahra çadırı lazım." dendi. Süleyman Soylu Beyefendi'yi aradım, ertesi gün bir tıra sahra çadırı yüklendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) - Mehmetçik'imiz kendi elleriyle -Hristiyan vatandaşlara verilmedi- papazın işaret ettiği yere o sahra çadırını kurdular ve daha sonra Hristiyan vatandaşlarımız orada ibadetlerini huzurlu bir şekilde yaptılar.

Hatay böyle bir yer, inşallah Suriye'nin de böyle bir ülke olması için bizler, bu tecrübesi olan insanlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Suriye'yi yalnız bırakmamamız ve bizim yaşadığımız acı tecrübeleri yaşamamaları için sürekli onların yanında olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)