| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 17.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesi ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili kuruluşlar bütçeleri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi -Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı yok herhâlde- bu sistem Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, geçmiş sistemi hatırlayalım; Başbakanlar gelir, bütçelerini sunar, daha doğrusu Maliye Bakanı ilk gün bütçeyi sunar ama Başbakanlar birinci günde ve sonuncu günde, yapılan bütün değerlendirmelere cevap verirdi. Eski sistemde bütçenin sahibi kimdi? Kabineydi çünkü Kabinenin tasarısı olarak bütün bakanların ve Başbakanın imzasıyla geliyordu. Şimdi yeni sistemde Kabine var mı? Yok. Yeni sistemde kim var? Cumhurbaşkanı var. Bu bütçenin sahibi kim? Cumhurbaşkanı. Yani eski sistemde bile Başbakan buraya gelip bütçesini savunuyor, yeni sistemde Cumhurbaşkanı daha bir defa gelip bütçesiyle ilgili iki kelam etmiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bakın, bu, sistemin ruhuna uygun bir şey değil değerli arkadaşlar. Yani elbette bütün görüşmelere katılmasını falan istemiyoruz, hiç olmazsa bütçenin ilk gününde ve son gününde Cumhurbaşkanının millî iradeye, millet iradesine saygı açısından, en azından -kendi kurduğu sisteme saygısı yoksa bile- millete saygısı açısından bunu yapması lazımdı ama maalesef bu yapılmıyor. Bunu bir not olarak başlangıçta söylemek istiyorum.
Şimdi, tabii, Cumhurbaşkanlığı bütçesini ve Cumhurbaşkanlığını konuşuyorsak idarenin geneline ilişkin, devletin genel yönetimine ilişkin hususlara da değinmekte fayda olabilir. Sistemimizde veya bugünkü yönetimde, daha doğrusu uygulamada çok ciddi bir denetim açığı var değerli arkadaşlar. Bu denetim açığı kaynaklarımızın etkisiz kullanılmasına, verimsiz kullanılmasına, bunun daha da ötesinde çok ciddi yolsuzluklara zemin hazırlıyor, bunlara sebep oluyor. Bu Hükûmet bunu bilerek yapıyor onu söyleyeyim, taammüden yapılıyor yani bu Hükûmet denetimi sevmiyor, bu çok net. Niye sevmiyor denetimi? Çünkü kendisini denetleyecek bütün kanunları zaten hep geriye götürdü. Mesela, 5018 sayılı Kanun vardı, Aralık 2003'te çıktı; acemiydi daha Hükûmet, ilk geldikleri zamandaydı. Ondan sonra bir baktılar ki "Ya, bu bizi disipline edecek bir şey. Biz burada böyle, istediğimiz gibi hiçbir şeyi harcayamayız..." Peyderpey, peyderpey 5018 sayılı Kanun’un bütün maddelerini değiştirdiler ve şu anda, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Kanunu dediğimiz devletin bütün mali yönetiminin kanununun aslında hiçbir etkisi kalmadı. Sayıştay Kanunu zar zor çıkarıldı 2010 yılında, o kanun çıktıktan sonra Sayıştay 3 defa budandı; şu anda Sayıştay denetimi yok. 5018 iç denetim getirdi kamu kurumlarına; iç denetim etkisiz. Teftiş kurulları geçmişten beri var ama etkisiz. Müfettiş yardımcısı alınmıyor, motivasyonları bozuldu, paraları düşük tutuldu; oralar da etkisiz. Denetimi sevmiyor ve tabii, bu kendileri için ciddi bir yolsuzluk alanı oluşturuyor, kendilerine böyle bir alan veriyor. Bakıyorsunuz, Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye -bakın, çok değil- bundan on yıl önce 53'üncü sıradayken 2023 yılında 115'inci sıraya gidiyor, on yılda 62 basamak birden kötüleşiyor; dünyada böyle başka bir ülke yok, yolsuzlukta bu kadar çağ atlayan, yolsuzluğun bu kadar arttığı başka bir ülke yok. Tabii, kurumlar çalışmıyor, kurumlar çalıştırılmıyor. Bakın, sadece burada birkaç tane örnek vereceğim. Çok da fazla vaktim yok, detaylarını söylemeyeceğim ama bakın, bizim gündeme getirdiğimiz bu iddialarımızın hiçbiriyle ilgili de bir şey söylenmiş değil. Hem yolsuzluk hem verimsizlikler yani hem iç denetimi hem teftiş kurullarını hem de Sayıştay'ı ilgilendiren birkaç tane örnek vereceğim. Mesela dedik ki: Ya, Rusya'da yaptırım var, Rusya bize ucuz petrol veriyor fakat bu ucuz petrol vatandaşa yansıtılmıyor çünkü içerideki akaryakıt fiyatları Cenova fiyatlarına göre belirleniyor. Bu aradaki marj, yaklaşık 40 dolarlık marj kimin cebine gidiyor? Ya, biz bunu soruyoruz, soruyoruz, bunun hesabını veren yok. Harekete geçen ne bir savcı var ne bir denetim birimi var; böyle bir ülke olabilir mi? Mesela, yurt içerisinde çıkarılan petrol -iç denetim doğru düzgün çalışmış olsa- ta 1954 yılındaki mali haklara göre çalıştırılıyor; oysaki son yirmi yılda petrol fiyatları çok arttı. Bakın, arkadaşlar, bütün dünyada yurt içerisinde petrol çıkaran şirketlere varil başına 10 dolar bırakılırken, çok fazla petrol çıkarmıyoruz Allah'tan ama en azından çıkardığımızda da bizde varil başına 40 dolar alıyor firma. Ya, bunun düzenlenmesi lazım. Bu kanunu düzeltin, değiştirin diyoruz, hiçbir şey yapılmıyor, birilerine peşkeş çekiliyor. Sonra, bakıyorsunuz, mesela, iç denetimin doğru çalıştığı bir ülkede 2021 yılında doğal gaz alım sözleşmeleri zamanında yenilenmediği için bu ülke ciddi bir zarara girdi, ciddi bir doğal gaz faturası ödemek durumunda kaldık ama hiçbir şey yok. Yani sistem çalışmadığı için keyfî işler yapılıyor. Niye? Çünkü devletten doğal gaz aldığınız zaman rüşvet alamazsınız ama spot piyasadan aldığınız zaman bir sürü aracınız üzerinden istediğiniz kadar, dilediğiniz kadar pahalı gaz alabilirsiniz, Hükûmetin mantığı bu şekilde çalışıyor. Sonra, elektrik depolamadaki, buradaki şeyi birkaç defa anlattım ben. Yani orada hiçbir yarışma yapmadan yandaşa önceden haber veriyorsun, ondan sonra "Gel, müracaat sırasına göre lisans vereceğim." diyorsun, bugünkü rakamlarla, bugünkü piyasa rayiciyle en az 3 milyar dolar rantı yandaşın cebine aktarıyorsun. Arkadaşlar, bakın, bunları hikâyeden söylemiyorum, bunları bakanların yüzüne söyledim ben, biri bunlara cevap veremedi. Bakanların yüzüne söyledim ve benden sonra konuştular "Cevap verin." dedik, öyle olduğu hâlde cevap verilemedi bunlara.
Şimdi, vergi paketi çalışmaları yapıldı, Varlık Fonunda gördük ki Varlık Fonu devletin, hazinenin parasına el koyuyor. Varlık Fonu Sayıştay denetimine tabi olmuş olsa böyle bir şey olabilir mi? 2020'den beri KDV'yi alıyorsun fakat bu KDV'yi götürüp hazineye ödemiyorsun, hazinenin parasına çöküyorsun. Ya, bunun gibi... Varlık Fonunu birazdan söyleyeceğim ama şimdi yeri gelmişken söyleyeyim. Mesela "Varlık Fonu" diye bir şey kuruldu, varlığı zaten problem. Ne yaptılar biliyor musunuz arkadaşlar? Bakın, devlet nasıl çalışıyor? Varlık Fonunda birileri geliyor, aracılar maracılar "Türkiye'ye 75 milyar dolar para getireceğiz." diyorlar, Varlık Fonunun 25 milyon dolarını tokatlıyorlar ya. Böyle bir devlet olabilir mi ya? Kabilelerde olmaz böyle bir şey. Hangi sistem üzerinden verdin, nasıl ödedin bu parayı, nasıl bir şey bu? Yani birisi sana 75 milyar doları nasıl vadedebilir? Türkiye'de sistem böyle çalışıyor, bunlar hep denetim eksikliğinin getirdiği zafiyetler. Osmangazi Köprüsü'nde bir projede 10 milyar doları defalarca söyledik, teftiş kurulunun, Sayıştayın çalıştığı bir ülkede bunların hiçbiri yapılamazdı.
Şimdi, gelelim, ikinci bir konu olan Devlet Planlama Teşkilatına. Devlet Planlama Teşkilatı bu ülkenin beyniydi. 2011 yılında Devlet Planlama Teşkilatı önce Kalkınma Bakanlığına dönüştürüldü. Politika yapan, Türkiye resminin tamamını gören bu kurumdu. Cevdet Yılmaz hâlâ burada yok ama Cevdet Yılmaz'ın günahı çok; 2011 yılında Devlet Planlama Teşkilatından sorumlu Bakandı, Müsteşarlık Kalkınma Bakanlığına dönüştürüldü, Planlama lağvedildi, bakanlık yapılacak en son kurum Bakanlık yapıldı, Bingöl'den kılını kıpırdatıp, Ankara'ya gelip de buna engel olmadı. Niye? Çünkü kendisi zarar görür diye ama devletin kurumunun zarar görmesine seyirci kaldı. Strateji ve Bütçe Başkanlığı oldu yeni sistemle, Cumhurbaşkanlığına bağlanması doğruydu ama burada Naci Ağbal geldi "DPT'nin devamı değiliz." diye bir reddimiras yaptı. Dünya çapında 110 uzmanı havuza gönderdi arkadaşlar, Harvard mezunu uzmanlar vardı bunların içerisinde ve bu çocukların birçoğu hemen gidip uluslararası kuruluşlardan "accepdance" kabul alıp oralarda çalışmaya başladılar. Niye? Bir kurum nasıl linç edilir, bunu bize yaşattılar. Şu anda Strateji ve Bütçe Başkanlığı DPT'nin bir anlamda devamı gibi olan bir kurum olmasına rağmen DPT fonksiyonlarını icra etmiyor. Şu anda Türkiye'de Türkiye resminin tamamını gören hem makroekonomi anlamında hem de sektörlerin makrosu anlamında bir kurum yok arkadaşlar. Beyinsiz bir organizma olmaz, Türkiye şu anda beyinsiz bir şekilde yönetiliyor, maalesef böyle bir şey var. Dolayısıyla, bu kurumun günün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde, tekrar makroekonomiyi de görecek, makro bakışı sağlayacak şekilde yeniden kurulması ihtiyacı vardır. İnsan kaynağı güçlendirilmelidir, uzmanlık tekrar öne alınmalıdır, gerekirse yabancı uzmanlar getirip... Çünkü ciddi bir uzman kaybı oldu, bilgi birikimi kaybı oldu. Yani şimdi "Eski işleri yapalım." deseniz bile...
Arkadaşlar, Bakanları meşgul etmeyelim lütfen.
Sayın Başkan... Sayın Başkan, biz burada konuşuyoruz, Bakanlar yani Hükûmetten birisi dinlesin bizi. Olur mu öyle bir şey ya! Bu kadar da olmaz yani. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Devamla) - Yabancı uzmanların da gerekirse getirilmesi lazım. Eski Devlet Planlama Teşkilatını yeniden kurmamız gerekiyor bu ülke için bir şey yapmak istiyorsak. Kamu yatırımı olmayan sektörlerde artık sektör uzmanı kalmadı arkadaşlar, Strateji ve Bütçe Başkanlığında. Şunu söylüyorum: Bakın, hâlbuki, kamu yatırımı olmazsa da o sektör var değil mi, telekomünikasyon sektörü veya başka sektör? Kamu yatırımı kadar sektör uzmanlığı var, olmaz böyle. Bütün sektörleri gören bir planlama teşkilatının yeniden kurulması lazım.
Dolayısıyla, şu anda sadece bütçe yapan -bakın, bütçe konusundaki fonksiyonları biraz daha arttı belki- sadece bütçe yapan... Ya bunu yapan Maliye Bakanlığı vardı, daha doğrusu Maliye-Hazine-Planlama "check and balance" dediğimiz birbirini denetleyen bir sistem vardı, o sistemin tamamı tahrip edildi. Mesela Berat Albayrak döneminde gördük ki Berat Albayrak ne derse o oldu ve memleketin başını ne tür bir belaya soktuğunu zaten hep beraber yaşamış olduk.
Şimdi, bu Diyanetle ilgili çok kısa bir şey söyleyeceğim. Yani bu fahri Kur'an kursu öğreticilerinin bir defa sorunlarının çözülmesi lazım, kadro verilmesi lazım. Ama benim esas dikkat çekmek istediğim konu bu Diyanet Vakfı. Değerli arkadaşlar, Diyanet Vakfının şeffaf olması lazım, şeffaf değil. Yani Vakıflar Genel Müdürünün denetimi yetmez. Verimsiz bir şekilde çalışıyor. Birinci husus, kurban. Değerli arkadaşlar, ben dindar bir insan olmaya çalışan birisiyim, ben beş vakit namaz kılan birisiyim, Diyanete karşı falan da değilim ama bu Diyanet, bu milleti camilerden soğuttu, dinden de soğutuyor.
Şimdi, kurban meselesine nasıl bakıyor biliyor musunuz? Ne kadar kurban kesilirse Diyanet Vakfı o kadar kâr ediyor. Bu şekilde kurban meselesine bakılmaması lazım, bu yanlış bir şeydir. Bunlar içeride konuşularak alınmış bilgilerdir. Hac Türkiye'de çok pahalıdır. Hac organizasyonlarında ciddi verimsizlik vardır. Bu millet hac parasını yan yana getirip de hacca gidemiyor veya çok zor şartlarda gidiyor. Yaptığı işlerde, faaliyetlerinde sosyal etki analizleri yaparak vakıf faaliyetlerini yürütmesi lazım. Ticari faaliyetler var, çok ciddi ticaret faaliyeti var; burada da söylüyorum. Mesela kaç tane şirketiniz var? Kaç şirkette faaliyet yapıyorsunuz? Bu şirketleri kim yönetiyor? Bu şirketlerin çok ehil kadrolar tarafından yani bu işi bilen, hesabı kitabı bilen kadrolar tarafından yönetilmesi lazım.
Varlık Fonu meselesi var. Varlık Fonu tam bir karabatak, hiçbir kurumsallık yok. Mesela, ilk kurulduğunda Berat Albayrak Hazine Bakanı olarak kurul üyesiydi, Lütfi Elvan'ı kurul üyesi yapmadılar, şimdi Mehmet Şimşek'i de kurul üyesi yapmıyorlar; belki de onlar olmak istemiyorum çünkü burası bir batak veya onları da yapmıyorlar çünkü burada başka işler yapılıyor. Bunun başında kim var? Biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Buranın Sayıştay denetimine mutlak surette tabi olması lazım.
75 milyar dolar meselesini söyledim, 25 milyon dolarını tokatlıyor Varlık Fonunun, şimdi mahkemeye intikal etmiş ama bu, denetim raporlarında çıkmış bir şey değil. Varlık Fonunun bünyesine giren şirketler zaten zarar ediyor, eskiden kâr eden BOTAŞ gibi şirketler zarar eder hâle gelmiş. Ayrıca, bakın, Varlık Fonuna bugüne kadar 314 milyar lira hazine kâğıdı verilerek sermaye veya para enjeksiyonu yapıldı, 314 milyar lira arkadaşlar; geçmişte böyle bir ihtiyaç hiç yoktu. Bu Varlık Fonu nasıl bir şeydir, buna bakmak lazım. Dolayısıyla, Varlık Fonu meselesi de böyle.
Tabii, konu çok, süre az.
İletişim Başkanlığı meselesi -bunu Komisyonda da konuştuk- bir defa, tasarruf edilecek bir alan; daha 2024 yılı bitmeden bütçe ödeneklerinin üzerinde harcama yapmış, 2025 yılında verilecek olan 6,2 milyar lira. Şu anda, burada bir kısmını oyladığımız, bir kısmını da oylayacağımız 227 tane devlet idaresinin bütçesi var değerli arkadaşlar, biz 227 tane idarenin bütçesini oyluyoruz burada ve kabul ediyoruz. Bunların kaç tanesinden daha fazla biliyor musunuz bütçesi? Yalnız başına İletişim Başkanlığının bütçesi 157 tanesinden fazla; böyle bir şey olabilir mi ya? Yani burası sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın propagandasını yapan bir kurum hâline geldi. Personel sayısına bakıyorsunuz, mesela, Strateji ve Bütçe Başkanlığının -güya devletin bütün planlamasını yapan kurumun- 2 katı kadar personeli var yani çok ciddi bir verimsizlik var, orada çok ciddi bir harcama var.
Cumhurbaşkanlığı ofisleri var, kurulları var. Ne iş yaparlar, niye yaparlar? Yani çok anlaşılır filan değil, çok ciddi bir duplikasyon var. Onların her birinin yaptığı işi devlette yapan başka birimler var. Dolayısıyla ne oluyor? Sorumluluk kayboluyor. Yani bu işi sen mi yapacaksın, ben mi? İki tarafta da sorumluluk var, sorumluluğun kaybolduğu bir yerde doğru bir yönetimden bahsetmek gibi bir şey mümkün değildir. Mesela, bir tane örnek vereyim: Finans Ofisi diye bir şey var arkadaşlar, tek işlevi İstanbul Dünya Finans Merkezi Projesi'ni yürütmek. Bakın, ne olmuş biliyor musunuz? Ben buranın 2009-2015 arasında altı, yedi yıl koordinatör yardımcılığını yapmış birisiyim. İstanbul Finans Merkezi Projesi vardı -inşaattan bahsetmiyoruz Ataşehir'deki- bu, Türkiye projesiydi, Türkiye'yi finans için bir cazibe merkezi hâline getirme projesiydi. Bu ilk olarak 2009 yılında endekse girdi, 72'nci sıradan girdi. Biz gittik, dünyada her tarafta bunu anlattık, bunu Küresel Finans Merkezleri Endeksi Şehirler Listesi'nde 2014'te 42'nci sıraya kadar yükselttik. Neyse, ondan sonra Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi, bu kurum kuruldu, bunun için bir de ofis kuruldu, 2018 yılında 76'ya gerilemişti 42'den, şu andaki sıralaması 104 değerli arkadaşlar. Yani kurum kuruyorsunuz, kurduğunuz kurum yaptığı işin tam tersine birtakım işler yapıyor.
Şimdi, bir mesele var. Biliyorsunuz tabii, bu katil İsrail Filistin'e, Gazze'ye saldırıyor değil mi? Hepimiz bunu maalesef görüyoruz, yaşıyoruz. Şimdi ne oluyor burada? Bizim de devletin ve ya devlete yakın birimlerin bir boykot listesi oldu şu şu, şu firmalar boykot edilecek diye. Bunlardan bir tanesi de Burger King, bu fast foodcu. Şimdi, bu daha önce de basında yer aldı; Rize'de dualarla, bir şehir hastanesinde Burger King'in bir şubesi açıldı. O katılanlar kim, o dua edenler? AK PARTİ'liler var genelde ve Ömer Çelik'in de açıklaması oldu, "Biz bunları disipline verdik." dedi. Buraya kadar gayet güzel, en azından yaptığı işte başlangıçta tutarlı fakat bu fast food işi... Bir şehir hastanesinde fast food olması zaten başlı başına yanlış da onun da ötesinde boykot yapıyorsunuz, herkese boykot çağrısında bulunuyorsunuz, ondan sonra İzmir'de bir tane daha açılıyor Burger King, şehir hastanesinde; ondan sonra gidiyorlar, tekrar bir tane Adana'da açılıyor. Bu nasıl bir iş arkadaşlar ya? Bir yandan boykot yapıyorsunuz, bir yandan Filistin hamaseti yapıyorsunuz, bir yandan da şehir hastanesinde hiç olmaması gereken bir işletmeyi, üstelik boykot edilen bir işletmeyi orada kuruyorsunuz ve partilileriniz de gidiyor, orada destek veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Daha vahimi var; İzmir'de açılan işletmenin sahibi kim, biliyor musunuz arkadaşlar? Abdurrahman Demirkesen. Bu adam kim? 27'nci Dönem AK PARTİ Mardin Milletvekili aday adayı, Ankara Belediye Meclis üyesi ve kamu bankası olan Halk Bankasının avukatı Gürkan Demirkesen'in babası; bu vatandaş İzmir'deki Burger King'in -tamam mı- işletmecisi. Hangi dönemde? Boykot edilen dönemde. Yani şu çifte standardı, şu ahlaksızlığı görüyor musunuz ya! Ya, buna cevap verin, burada AK PARTİ'den ben buna cevap istiyorum arkadaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu nasıl olur ya? Her gün hamaset yapıyorsunuz, ondan sonra kendi yandaşınıza, kendi partinize... Bakın, hepsinin belgesi var, hepsinin; Ticaret Sicili Gazetesi, fişi, -efendim, ne derler- mükellef numarası, fotoğrafları, sosyal medya hesapları, babasının fotoğrafları, AK PARTİ'de çekilmiş dünya kadar fotoğrafı var. Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz ya? Bu nasıl bir vicdan? Bunu vicdan kabul etmiyor arkadaşlar, bunu vicdan kabul etmiyor, bu çok yanlış bir şey. Dolayısıyla bu çifte standardı bırakmak lazım, biraz düzgün olmak lazım ya; boykot ediyorsak adam gibi boykot edelim bunu, etmiyorsak da yapmayalım. Zaten boykot ettiğiniz filan yok bunları, konuştuk biliyorsunuz yani ticaret devam etti, etti de ama hiç olmazsa devletin kurumudur şehir hastanesi. Şehir hastanesinde hem Burger King açıyorsunuz, boykot edilen bir Burger King...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Bitti mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Ben size iki dakika açmışım yanlışlıkla.
ERHAN USTA (Devamla) - Sizin gibi birine yakışır mı verdiğini almak Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Bu ifadeyi ben size yakıştıramadım.
ERHAN USTA (Devamla) - Estağfurullah, ben espri olsun diye söyledim.
BAŞKAN - İki dakika açmış yanlışlıkla, düzeltti.
ERHAN USTA (Devamla) - Ne olacak iki dakika? Biz de ona göre...
BAŞKAN - "Yakışıyor, makışıyor" lafı çok ağır bir laf benim için.
ERHAN USTA (Devamla) - Peki, tamam. Sayın Başkan alındı, biz ona ağabeyimiz olduğu için latife olsun diye söyledik ama açılmış madem ne olacak yani çünkü ben kendimi o iki dakikaya göre ayarladım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)