GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:17.12.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, yüce Meclisin kıymetli üyeleri; Millî Güvenlik Kurulu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Millî Güvenlik Kurulu bugün bildiğimiz anlamda anayasal bir kurum olmadan önce, idare sistemimiz içerisinde tarih boyunca uzun ve muhtelif merhalelerden geçen bir gelişim sürecine sahiptir. Cumhuriyetten önceki devirlerde devletin ve milletin çeşitli bileşenlerinin bir araya geldiği meclisler, toylar, divanıharpler, meşveret meclisleri gibi oluşumlarda güvenlik tehditlerinin ve alınacak tedbirlerin görüşüldüğünü, karara bağlandığını biliyoruz. Osmanlı'nın son yıllarında ve Millî Mücadele esnasında da benzer uygulamaları gözlemekteyiz.

Millî Mücadele'nin başlangıcı ve cumhuriyetin kuruluş sürecine bakıldığında bunlardan ilki şudur: 16 Ocak 1922'de, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın teklifiyle Mecliste bir encümen kurulur. Bu encümene "Harp Encümeni" denir ve buna Başkumandan, Meclisin 2'nci Başkanı, bazı milletvekilleri, Maliye ve Millî Savunma Bakanlıkları "Muvazenei Maliye Encümeni" diye ayrıca sivil bir unsur da ilave edilir. Neden böyle başladım? Millî Güvenlik Kurulunun sürecinde gittikçe kapsamın daraltıldığını, bilginin bir inhisara, tekele alındığını göreceğiz. Yasal hâle gelmesi yine Atatürk'ümüzün teklifiyle, 1933 yılında Millî Müdafaa Meclis-i Umumisi ve Umumi Kâtipliği olarak 1933-1949 arasında bir kanunla; anayasal hâle gelmesi 1961 Anayasası'nda. 1961 Anayasası'nda da oldukça geniş katılımlı bir Millî Güvenlik Kurulu görürüz. 82 Anayasası'yla beraber tam anlamıyla asker ağırlıklı, sadece İçişleri, Millî Savunma ve Adalet Bakanlıklarının olduğu bir kurul görürüz. Bugünkü yapısına 82 Anayasası'ndan sonra muhtelif değişikliklerle gelmiştir.

Üzerinde durmak istediğim husus şu: Değişen konjonktürel şartlar içerisinde ne kadar farklı gaye ve işlevlerle çalıştırılmış olursa olsun Millî Güvenlik Kurulu özü itibarıyla, devlet ve toplum hayatı için çok zaruri ve hayati bir ihtiyacı karşılayan bir devlet kurumudur.

Benzer kurumlar açısından diğer ülkelere baktığımızda bilhassa İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde MGK emsali kurumların ortaya çıktığını görüyoruz. Özellikle soğuk savaş döneminde de Amerika'da ve Avrupa'da, bilhassa soğuk savaşa muhatap ülkelerde bu kurumların devlet içerisinde, demokratik hiyerarşi içerisinde son derece prestijli yerleri olduğunu da görüyoruz. Millî Güvenlik Kurulu ve benzeri kurumların soğuk savaştan sonra küreselleşme ve dijitalleşme dünyasında yeni ortaya çıkan şartlar çerçevesinde toplumsal bir zaruret olduğunu inkâr edemeyiz. Ayrıca, bir şeyi daha inkâr edemeyiz; yapısını ve işlevini mutlaka yeniden düşünmeliyiz. Artık toplumsal dedim çünkü dünyamızda güvenlik meselesi sadece devletlerin değil toplumların meselesi hâline gelmiştir. Modern dünyada teknolojik gelişmelerin hızı da düşünüldüğünde güvenlik artık sadece devletlerin, kurumların, kuruluşların, askeriyenin değil bütün sivil unsurların da içine katıldığı bir süreç hâline gelmiştir. Bu itibarla, devletleri bekleyen en önemli sınav, güvenlik ihtiyacının toplumsal hayata etkilerinin nasıl yönetileceğidir; güvenlik ihtiyacını karşılarken kritik eşik hukukun üstünlüğünden zerre taviz vermeden, hürriyet ve istiklalin demokratik yollarla temini, öte yandan da sosyal refahın adaletli bir şekilde tabana yayılımıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilelebet payidar olması ülküsü çerçevesinde baktığımızda milleti, halkı, millî güvenlik konusuna katmak zorundayız. Artık millî güvenlik bilgisi bir uzmanlık bilgisi değil, askerlerin inhisarında değil sivil unsurların, üniversitelerin, kanaat önderlerinin, devletin sivil birimlerinin de bir şekilde içinde olduğu bir değerlendirme süreci olmak zorunda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Tabii ki uzmanlık gerektiren bilgilerin özelliğini biliyoruz. Tabii ki devletler düzeninden bahsettiğimizde "devlet sırrı" diye bir kavramdan da haberdarız ve onun da hassasiyetini korumak zorundayız ancak toplulukları millet hâline getiren şey siyasi iletişimdir. "Millet" dediğimiz şey kalabalık değildir, halk değildir; siyasi bir olgudur ve devlet dahi "millet" dediğimiz şeyin ifade tarzıdır ve "millet" dediğimiz şeyin, o olgunun içerisindedir.

Bu itibarla, günümüz dünyasında -burada yürütmeden arkadaşlarımız var, onlara inşallah Türkiye önümüzdeki süreçte yeni bir anayasa yapacak- millî güvenlik konularının millî bir mesele olduğu, milletin istişaresinde olduğu, milletin gündeminde olduğu hususunu Suriye'ye bakarak bile ne kadar zaruri olduğunu anlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Unutmayalım ki millet olunur, devlet kurulur.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)