GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:17.12.2024

CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; belirsizliklerle dolu ve çok katmanlı bir dinamiklerle şekillenen bir dünya sisteminin içindeyiz. Dışişleri Bakanımızın, Millî Savunma Bakanımızın dilinden "üçüncü dünya savaşı" ifadesi düşmüyor. Cumhurbaşkanı, hiçbir somut gerekçe sunmadan "İsrail topraklarımıza göz dikecek." diyor. Biz de vatandaşız, halkız; Cumhurbaşkanının ve Bakanlarının sözlerini ciddiye alıyoruz. Mecliste kapalı toplantı yapıyoruz ama ortaya herhangi bir tehlike veya somut kriter konulduğunu görmüyoruz.

Şimdi sizlere bir soru soracağım: Diyelim ki haklısınız, üçüncü dünya savaşı çıkacak ya da böyle bir tehlike var, diyelim ki İsrail topraklarımıza göz dikiyor; öyleyse neden başka ülkelerin müzeye kaldırdığı silah sistemlerini envanterimizde tutmaya devam ediyoruz?

Size birkaç örnek vereyim, ayaklarımız yere sağlam bassın. Bell UH-1 helikopteri, geçen hafta Isparta'da düşen helikopter, 68 yaşında -Amerika 2004 yılında kullanmayı bıraktı, yirmi sene önce- son on sekiz yılda 7 kere düştü, 28 şehit verdik ve bu helikopter hâlâ envanterimizde en çok bulunan 2'nci helikopter türü. F-4E Phantom savaş uçakları; Vietnam Savaşı'nın efsanevi uçakları -ben daha doğmamıştım o zaman- 2'nci nesil uçak. İsrail, Suriye'nin 500'e yakın noktasını 5'inci nesil uçaklarla vurdu. Bir filoda ortalama 20 uçak var ve bizim envanterimizde 2'nci nesil uçaktan bir filodan daha fazla var. M48 tankları, yine, Vietnam döneminin silahları. Amerika, otuz dört sene önce bu tankları kullanmayı bıraktı; bizimse hâlâ her 5 tankımızdan 1'i bu modelde. "Modernizasyon diye bir şey var." diyeceksiniz, doğru. Modernizasyon diye bir şeyin olduğunu bu silahları üreten Amerikalıların bilmediğini var sayarak söyleyeceksiniz, Amerikalılar modernizasyonu bilmiyor mu? Biliyor ama yirmi dört sene önce, otuz sene önce envanterden çıkarmış, o defteri kapatmış.

Yerlilik ve millîlik diye övünüyorsunuz; bu çok kıymetli, eyvallah, saygı duyuyorum, burada yapılan iş önemli bir iş ama ben size gözden kaçırdığınız noktayı söyleyeyim: Bir savaş aracı yüzde 80 ya da yüzde 90 yerli ve millî olabilir ama öyle kritik bir alt sistemde dışa bağımlı olursunuz ki ve onu öyle yerine koyamıyorsunuzdur ki o parça olmadığında o silah sistemini kullanamazsınız. Dolayısıyla yerli ve millîden ziyade, harekât bağımsızlığı önemlidir. Dışa bağımlı olduğunuz yüzde 20, yerli ve millî yüzde 80'e tahakküm ediyorsa tüm sistemimiz kilitlenebilir; işte, ALTAY tankı. Elimizde bu tankı hareket ettirecek güçte yerli bir motor olmadığından ve yabancı menşeli motor tedarikinde yaşanan sorunlardan dolayı uzun zamandır bu proje sekteye uğruyor. Bakın, tarih vereyim size: 2008 yılında imzalar atıldı, "ALTAY tankı altı buçuk yılda bitecek." dendi, Erdoğan "Altı buçuk yıl beklemeye tahammülümüz yok." dedi. Altı buçuk yıl beklemediğimiz yani -2015 yılıdır o tarih- olmayan yıl aslında 2015'e denk düşüyordu. Tank var mı ortada? Tank yok. Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli "2019'a tamamız." dedi. Tank var mı ortada? Tank yok. Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir "2021" dedi. Tank var mı? Tank hâlâ yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bir sonraki Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün "2025" dedi; zatıalileri teşrif etmemişler bugün buraya. Tank var mı? Tank yine yok arkadaşlar. Daha geçen ay yüklenici, yeni yüklenici BMC'nin patronu Tosyalı "Daha fabrika bitmedi, seri üretim seneye üçüncü çeyrekte." dedi. Arkadaşlar, ortada daha fabrika yok, görünen bu. Sizin, millî savunma sanayisinde, Savunma Sanayii Başkanlığında yapmış olduğunuz, öyle görkemli görkemli anlattığınız işlerin altında, makyajını biraz sıyırdığımızda bunlar çıkıyor.

ALTAY tankı için ilk imza atıldıktan sonra Türkiye'de 5 genel seçim, 4 yerel seçim, 3 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 referandum yapıldı; bir de bir zamanlar fotoğraf çektirmek için sıraya girdiğiniz sevgili hoca efendiniz darbe girişiminde bulundu. İlk imza atıldığında Erdoğan Başbakandı, dolar 1 lira 10 kuruştu; insanlığın Instagram'dan haberi yoktu. Hani, Erdoğan diyor ya "Dünyada 2 lider kaldı; biri benim, biri de Putin." ALTAY tankı için ilk imza atıldığında Suriye'de Esad, Libya'da Kaddafi, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali iktidardaydı. (CHP sıralarından alkışlar) ALTAY tankını hâlâ bekliyoruz; seri üretimini gördüğümüzde biz de "Hele şükür." diyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bağımsızlık sadece bayrağımızın gökyüzünde dalgalanması değil bu milletin her alanda kendini güvende hissetmesidir. Bizim yolumuz "Bağımsızlık benim karakterimdir." diyen, emperyalizmin Sevr'de çizdiği haritaları buruşturup çöpe atan Mustafa Kemal Atatürk'ün yoludur. (CHP sıralarından alkışlar) Bağımsızlık korunması gereken bir emanettir ve bu emanet ancak her alanda güvenli bir toplum yaratarak korunabilir çünkü bağımsızlık güvenliğin temelidir. Adalet ve Kalkınma Partisinin Türk milletine tek icraatı vardır, o da güvensizliktir. Deprem karşısında insanları çaresiz bırakanlar bize "Can güvenliğini sağladık." diyemezler. Dünyada başka ülke yokmuş gibi sığınmacı yükünü Türkiye'nin omzuna yıkanlar "Sınır güvenliğini sağladık." diyemezler. (CHP sıralarından alkışlar) Amerika'nın doğal gazda yüzde 40 bağımlı olduğumuz Rus Gazprom'u yaptırım listesine alması karşısında muafiyet talep edenler "Enerji güvenliğinizi sağladık." diyemezler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)