Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 36 |
Tarih: | 16.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken Genel Kurulu ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
İngiliz yazar Shakespeare "Güven ruh gibidir, terkettiği bedene asla geri dönmez." diyor. AK PARTİ Genel Başkanı Erdoğan üç yıl önce "faiz sebep" dedi, "nas" dedi, "Ben ekonomistim." dedi; Merkez Bankası başkanlarını, ekonomiden sorumlu bakanları görevden aldı, şirazesinden çıkardığı ekonomiyi seçim kazanma hırsıyla fren yerine gaza basarak şarampole yuvarladı. Bu yaptıklarıyla 2000'lerin başında dibe vuran ekonomiyi düze çıkaran, içeride ve dışarıda ülke ekonomisine yeniden güven sağlayan, AK PARTİ'nin ilk seçildiğinde kucağında bulduğu ve yıllardır kaymağını yediği, benim de hazırlanmasında ve uygulanmasında Hazine Müsteşarı olarak görev aldığım Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın son kazanımlarını da bitirdi. Kendisine zerre miskal güven kalmadığını görünce de her zaman yaptığını yaptı, sorumluluğu önce dış güçlere, sonra kendi atadığı eski yönetime yıkıp yeni bir ekonomi yönetimini işbaşına getirdi ama TÜİK makyajına rağmen bir buçuk yıldır ne enflasyon ne de işsizlik öngördükleri gibi düşmüyor, her şey ateş pahası. Vitrine konan isimler yitirilen güveni sağlayamıyor çünkü herkes aslında suyun başında Erdoğan'ın oturduğunu görüyor. Sorunun sebebi olanın çözümün adresi olmayacağını biliyor, olamayacağını biliyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Uluslararası kuruluşlar Türkiye ekonomisine dair risklerin başına hâlâ sarayın irrasyonel politikalara dönme riskini yazıyorlar. Mevcut yönetim de Cumhurbaşkanının her an kendilerinin işine son verebileceğini düşünüyor ki sorunlara neşter vurmak yerine pansuman tedbirleriyle vaziyeti idare etmeye çalışıyor. Dezenflasyon dedikleri yüksek faiz, değerli lira politikasıyla dışarıya milletin kesesinden tefeci faizi ödeyerek para bulmaya döndü. Ortada artık geri dönüş olmayacağı konusunda güven veren siyasi, hukuki ve kurumsal bir çerçeve yok. Saydam hesap veren, güçlü çapalara sahip bir program da yok. Ekonomi yönetiminin elinden, öngördükleri enflasyonu sürekli artırmaktan başka bir şey yapmak gelmiyor. Bir önceki orta vadeli programda "2024'te enflasyon yüzde 33 olacak." diye yazıyordu. Hükûmetin üç ay önce yayımladığı yeni orta vadeli programda bu, yüzde 41,5'a çıktı. Merkez Bankasının son raporunda ise "2024 enflasyonu yüzde 44 olacak." deniyor. 2024 yılında yönetimin enflasyon tahmini hedeften yaklaşık yüzde 50 oranında sapmış vaziyette. Hükûmetin üç ay önce yayımladığı orta vadeli programda 2025 yılı enflasyon hedefi yüzde 17,5'tu. Merkez Bankası, bu orta vadeli programdan bir ay sonra yayımladığı raporda "2025'te enflasyon yüzde 21 olacak, yüzde 26'ya kadar da yolu var." diyor. Hükûmet emekli aylıklarını, çalışanların maaş ve ücretlerini hangi enflasyona göre hesaplayacak? Hükûmet, Sakallı Celal'in dediği gibi artık biraz da ciddiyeti denemelidir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Aylıkları, maaşları ve ücretleri şimdiden hedeften yüzde 50 sapacağı belli olan enflasyon hedefine göre değil, en azından Merkez Bankasının öngördüğü son enflasyon tahminine göre hesaplamalı, dar ve sabit gelirlileri artık daha fazla mağdur etmemelidir.
Resmî hedef ve tahminler bu seviyedeyken Merkez Bankası anketinde 2025 yılında enflasyon için piyasalar "Yüzde 27." diyor, iş dünyası "Yüzde 40." diyor, vatandaş ise "Yüzde 64 olur." diyor yani Hükûmetin enflasyonuna ne piyasalar ne iş dünyası ne de vatandaş inanıyor. TÜİK enflasyonu ile İstanbul Ticaret Odası ve ENAG enflasyonu arasındaki makas da açıldıkça açılıyor. Vatandaş, ekonomiye güvenin temel direklerinden biri olması gereken Türkiye İstatistik Kurumunu artık ücretlinin, emeklinin, memurun rızkına musallat olan bir canavar gibi görüyor. TÜİK, işsizlikte de zamana bağlı eksik istihdamı ayar vidası gibi kullanıyor; gerçek işsiz sayısı 11 milyonun üzerine çıkmış, TÜİK'in tabelasında "işsiz 3 milyon kişi" yazıyor. Kurumun gayrisafi yurt içi hesaplarında stok kalemi ile istatistik hata iç içe geçmiş, stoklar tam 16 çeyrektir üst üste azalıyor; bu, ne bitmez tükenmez stoktur. Böyle olunca millî gelirdeki gerçek tabloyu görmek de imkânsız "Stok ve istatistiki hatayı ayırın." dedik, soru sorduk, Hükûmetten "Ürün detayında uygun deflatör sağlayabilirsek inşallah, bir sene sonraki revizyona." diye yanıt geldi. Tüm makyaja rağmen gayrisafi yurt içi hasıla iki çeyrektir daralıyor. Bunun adı teknik resesyondur. "Ekonomiyi resesyona soktunuz." diyoruz, "Yok öyle bir şey." diyorlar. Bütçe yapma hakkı Meclise ait ama bütçede hesap oyunları almış başını gidiyor. Hükûmet hesap vermekten kaçıyor. Geçtiğimiz yılın son günlerinde Hükûmet 731 milyar lirayı bütçe emanetlerine yazdı. Bu yıl ilk on ayda emanet ve avanslardan harcanan para tam 459 milyar lira. 1 trilyon 260 milyar liralık bütçe açığında bu harcama yok, gözükmüyor ama "bütçenin nakit açığı" dediğinizde bu, 1 trilyon 719 milyar lira. Kasım ayı itibarıyla Hazinenin finanse ettiği gerçek açık ise geçen yılın aynı döneminin tam 4 katı. Bu yılın ocak-kasım döneminde bütçeden yapılan faiz harcaması da 1 trilyon 195 milyar lira, önceki yılın neredeyse 2 katı. Ziya Paşa'nın "'Kalkın ey felahı vatan.' dediler, kalktık/Herkes oturdu, biz ayakta kaldık." dediği gibi "faiz, nas" diyerek ortalığı ayağa kaldıranlar koltuğa yapıştı, millet, kucağında dev bir faiz faturasıyla ortada kaldı. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin önümüzdeki bir yılda finanse etmesi gereken dış borç ve cari açık toplam 260 milyar dolar, iç borç faizi için ödeyeceğimiz para ise anapara ödemelerinin tam 2 katı. Hükûmet hazineyi âdeta bir zombi şirketine dönüştürdü. 2022 yılında yayımlanan orta vadeli programda öngörülen faiz ödemelerinden sapma 2023'te yüzde 19, 2024'te bu yüzde 86'ya çıkıyor. Borç yönetiminde ciddi bir tahmin ve strateji sorunu var. Bunun üstesinden gelebilmek için Hükûmetin üç yıllık dönemi kapsayan orta vadeli programla birlikte bir orta vadeli borç yönetimi stratejisini açıklaması gerekiyor. Bu pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede mevcut.
Saray yönetiminin yarattığı güven bunalımını aşmak için strateji ve saydamlığın yanında Hükûmetin aynı hataları yeniden yapmayacağı güvencesini veren hukuki çapalara da ihtiyaç var. Örneğin, Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası yönetimi arasına yeniden mesafe koyacak yasal bir düzenleme bunlardan biri ama en önemlisi 2014'te AK PARTİ Cumhurbaşkanı adayının "Ben öncekiler gibi olmayacağım." demesiyle başlayan ekonomik istikrarsızlığın sona erdirilmesi, bunun için de ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini bir an önce güçlü bir parlamenter sistemle değiştirmek gerekiyor. Türkiye bu güvensizlik kısır döngüsünden çıkmadıkça milletimizin içeceği acı ilacın dozu 1 iken 5 oluyor.
Değerli milletvekilleri, Uzak Doğu siyasetinde yetki sahibi olanlara dair bir yozlaşma dörtlüsü vardır: Birincisi, arzuların yol açtığı yozlaşmadır; ahlakı bozar. İkincisi, kinin yol açtığı yozlaşmadır; kötülüğü artırır. Üçüncüsü, cehaletten kaynaklanan yozlaşmadır; her şeyin en iyisini bildiğini sanan yöneticiler kibirlerinin esiri olur, yıkım kaçınılmazdır. Dördüncüsü ve en kötüsü ise korkunun sebep olduğu yozlaşmadır, gücü kaybetme korkusu kısa zamanda diğer 3 yozlaşmanın da kaynağı hâline gelir. Buna yakalanan yöneticiler saldırganlaşır, milletin sesini duymaz, hâlini görmez, milleti unutur.
31 Marttan sonra sarayın seçim kaybetme korkusu arttıkça muhalefete karşı saldırganlığı da arttı. Erdoğan açlıkla boğuşmak zorunda bıraktığı emekliye, açlık sınırının altında yaşattığı asgari ücretliye, alın terinin karşılığını alamadığı için toprağa küsen çiftçiye, siftahsız günü kapatan esnafa, haftada bir günü aç geçirmek zorunda kalan gence yaşattığı zulmü görmüyor, seslerini duymuyor, kendi milletini unutmuş. Buna karşın, Suriye'den kaçanlara "Başımızın üstünde yeriniz var." demeyi biliyor. En iyisi olduğunu bir kere daha gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
Süre sınırı yok Faik Öztrak. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Rica ederim.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Bir yandan da milletin seçtiği başkanların yönettiği belediyelere haciz uygulayarak iş yapmalarını engellemeyi, bu suretle muhalefete oy veren hemşehrilerine zulmetmeyi de ihmal etmiyor. Ama ne diyor atalarımız: "Zulmü artanın zevali yakındır."
Sözlerimi bitirirken, bu bütçe, milletimizin yaşam koşullarında kalıcı iyileşmeyi sağlayacak, ekonomide verimliliği artıracak, herkese dokunan ve ekonomiyi resesyona sokmadan enflasyonla mücadele edecek bir bütçe değildir; lobilerin, baronların, yandaşların hep kendine yonttuğu bir düzenin bütçesidir.
Bu bütçeye "ret" oyu vereceğimizi bildirir, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)