GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:15.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, başta kadınlar olmak üzere tüm halklarımızı selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizler için bu ülkede bütçe süreçleri, maalesef, kadınların nasıl dışlandığının, kadın emeğinin nasıl değersizleştirildiğinin, yoksulluğun, işsizliğin ekonomi politikalarıyla nasıl beslendiğinin en görünür olduğu süreçlerdir. Hele ki söz konusu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi olunca kadınlar bu dışlanmayı, ötekileştirilmeyi katbekat yoğun bir şekilde hissediyor ve yaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin beslendiği, cinsiyetçi iş bölümünün iktidarın politikalarıyla derinleştiği bir düzende bu yıl da kadına ayrılan bütçe ne yazık ki erkekliği besleme bütçesidir ve yine bunları konuşacak, tartışacak, kadınların ihtiyaçları temelli, bir bütün olarak kadınlarla, kadın örgütleriyle birlikte ön çalışması yapılacak bir kadın bakanlığı olmadığı için kadın sorunlarını bu Bakanlığın bütçe görüşmelerinde ele alacağız. Bu ülkede kadınların yaşamı, eşitlik ve özgürlük sorunu aile ve sosyal politikaların içine hapsedildiğinin kanıtıdır bu Bakanlık.

En sonda söyleyeceğimi ilk başta söyleyeceğim: Kadınlar bu Bakanlıktan, bu erkek egemen düzenden, iktidardan alacaklıdır. Çalışma hakları gasbedilen KHK'li kadınlar, bakım emeğini üstlenmek zorunda kalan kadınlar, engelli kadınlar, göçmen ve mülteci kadınlar, ana dilinde hizmet alamayan, hizmete ulaşamayan kadınlar, seçme ve seçilme hakkı, kayyum politikalarıyla iradesi gasbedilen kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Tarlalarda, fabrikalarda, tekstil atölyelerinde her türlü emek sömürüsüyle karşı karşıya kalan kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Yirmi iki yıldır bütçesini cinsiyetçi, milliyetçi, militarist ve savaş politikalarıyla oluşturan iktidarın kendisi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesini de işte bu cinsiyetçi kodlarla hazırlamıştır.

Kadınların bütçeden anladığı ile bu Bakanlığın bütçe anlayışı arasında büyük bir makas farkı vardır. Kadınlar için bütçe; ekonomik özgürlüğü demektir, çalıştığı için karşılığını eşit bir şekilde almaktır, ev içi emeğinin görülmesidir, güvenceli işlerde çalışmak ve emeklilik başta olmak üzere her türlü yasal haktan, sosyal haktan faydalanmaktır, sağlık hakkına ücretsiz ulaşabilmektir, HPV aşısına ücretsiz ulaşabilmektir, çalışma yaşamına, sosyal yaşama erişebilmesi için, omuzlarına yüklenen bakım hizmetinin kaldırılması için kreş, bakımevi gibi ücretsiz merkezlerin çoğaltılmasıdır, yoksulluktan, işsizlikten kaynaklı şiddet ortamında kalmak zorunda olmadığı bir yaşama sahip olmasıdır, "Ekmeği, suyu, domatesi, eti nasıl alacağım?" diye düşünmediği bir yaşamdır, genç kadınların KYK yurtlarında kaybettirilmeden, ihmalden kaynaklı katledilmeden, eğitim ve iş yaşamına sömürülmeden ulaşmasıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının heybesinde bu sorunlara çözüm üretecek bir bütçe yoktur. Bol rakamlı bütçe kalemlerinde ne olduğunu Komisyon sürecinde de söyledik, şimdi de tüm kadınlar adına söylüyoruz. Buraya geçmeden önce Komisyon sürecinde Sayın Bakana cevaplaması için sorular sormuştuk, yakın zamanda sorularımıza yazılı cevaplar vermiş. Ben bu cevaplardan bazılarını özellikle söyleyerek kadın sorunlarına yaklaşımını teşhir edeceğim, bu bir teşhirdir. Bize sundukları bütçe taslağında eşi vefat etmiş, hiçbir geliri olmayan kadınlara ödenek veriliyor ancak bu ödeneğin ne kadar olduğu belirtilmemişti; sorduk "Ne kadar ödüyorsunuz?" diye; cevap "1.000 TL." Doğru duydunuz, kadınlara 1.000 TL ödüyorlar. Eşi vefat etmiş, hiçbir geliri olmayan kadınlar adına soruyorum, benim dilim söylemeye varmıyor: Siz hiç utanmıyor musunuz bu rakamdan? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Kadınlar 1.000 TL'yle nasıl geçinecek? Eşi vefat etmiş kadına 1.000 TL veren Bakanlığınız elbette ki boşanmış kadının nafaka hakkına göz diker, öyle değil mi? Sayın Bakan bütçenin yüzde 50'sini kadınlara ayırdıklarını söylemişti, ben gerçeği söyleyeyim: Bu bütçe, korudukları ailenin bütün yükünü kadınların omuzlarına yıkmak için hazırlanmıştır, kadınların susması, biat etmesi üzerine programlanmıştır.

Bir diğer nokta, bu ülkede 10 milyonun üzerinde engelli nüfusu var, bunun yarısı kadın. 570 bin kişinin "evde bakım hizmeti" adı altında hizmet aldığı belirtilmiştir. Peki, bu hizmeti kim veriyor? Elbette ki çamaşır, yemek, çocuk, yaşlı ve engelli bakımını omuzlarına yüklediğiniz kadınlar. Bütçe sunumunda Sayın Bakan kendisi söyledi, bu hizmeti verenlere yapılan aylık ödeme 9 bin TL. Bu ödeneği hazırlayan, engelli bakımının ne kadar zor ve bitmeyen bir iş olduğunu, bir mesaisinin olmadığını bildiği hâlde bu yükü kadınların omuzlarına yükleyen bu iktidardır. Bu iktidar, bu Bakanlık yıllardır "evde bakım hizmeti" adı altında bakım hizmetini kadınlara yükleyerek, cinsiyetçi iş bölümünü körükleyerek kadınlara karşı suç işlemeye devam etmektedir.

Kadın istihdamını artırmaya dönük performans programlarınızda da bu işi ne kadar önemsemediğinizi göstermişsiniz. Cinsiyetçi iş bölümünden arındırılmış meslek edindirme kurslarının verilmesi elbette ki çok önemlidir ancak bu mesleği edinen kaç kadın istihdam edilmiştir, çalışma yaşamına girmiştir, bunun verileri nedir? Bunları özellikle vurgulamak istiyorum çünkü bu Bakanlığın sunduğu istihdam fırsatları kalıcı değil, kısa vadeli, güvencesiz istihdamdır. Bu bütçede kadınların güvenceli, sosyal güvenceli çalışması için siz ne yaptınız? İşte, bunun istatistiğini her defasında size hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Bu ülkede her 10 kadından sadece 3'ü çalışıyor, o da güvencesiz işlerde, geriye kalan 7 kadın ise işsizlikle karşı karşıyadır. Dünya Ekonomik Forumu 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'ndaki iş gücüne katılım ratinginde de Türkiye 146 ülke arasında 133'üncü sırada. İşte, sizin kadın istihdamına verdiğiniz önemin istatistiği budur.

Gelelim kadına yönelik şiddetle mücadeleye dönük ayrılan bütçenize. Ancak buna geçmeden önce bu ülkede kadına yönelik şiddetin geldiği noktaya karşı birkaç vurgu yapmak isterim. Yine Komisyon görüşmeleri esnasında sorduğumuz bir sorunun cevabı üzerinden başlayayım. Yakın zamanda Hakkâri'de kadınları fuhuşa, uyuşturucuya sürükleyen, dijital şiddet uygulayarak tehdit eden bir uyuşturucu çetesi ifşa edildi. Bu çetenin elemanları kimler? Korucular, iktidara yakınlıkları bilinen kişiler. Sorduk Bakana "Siz bu davanın neresindesiniz?" diye, cevap ne biliyor musunuz? "Davayı izliyoruz." Doğru duydunuz, davayı izliyorlar. Sizin işiniz sadece izlemek değil Sayın Bakan, sizin işiniz bu davanın sanıklarının, ortada genç kadınların beyanı varken, tanık varken bu sanıkların neden tutuksuz bir şekilde yargılandığının peşine düşmektir, bunu sorgulamaktır. Sorsak "Bakanlığımızın sorumluluk alanı değil." diyeceksiniz, şüphemiz yok bunda ama kadınlara ilişkin neredeyse bütün politikalarınızı ilgili Bakanlıklarla ortaklaştıran da bu Bakanlıktır. Bu iktidarın Bakanlıkları cinsiyetçi, ayrımcı kuruluşlarla birlikte el ele vererek kadına yönelik şiddeti nasıl meşrulaştırırız üzerinden iş birliği yapıyorlar. Yakın zamanda iş birliği yaptığı bakanlıklardan biri İçişleri Bakanlığıdır. "Kadın kapıyı açmamış olsa öldürülmezdi." diyen bir Bakana siz 6284'ü hatırlattınız mı? Sorumluluklarını hatırlattınız mı? Bu iş birliğinin adı "kadına karşı işlenen suçları örtme iş birliği" olarak mı devam edecek? Failleri koruma ve aklama iş birliğinde kabul etseniz de etmeseniz de sizin de payınız var. Bakın, bütçesi 6 Bakanlıktan daha fazla olan, neredeyse kadını yok sayan Diyanet İşleri bu iş birliği yapılan kurumlardan biridir. Bu Başkanlığa ayrılan bütçeyle bir dergi çıkarılıyor. Bu dergide "Kadının kariyerinin yükselmesi annelik duygusunun zayıflamasına, erkekliğin gerilemesine, zayıflamasına neden oluyormuş." deniliyor. Hatta daha da ileri gidip "etekli erkekler" kavramını kullanan, bu yazıyı dergisinde yayımlayan Diyanetin cinsiyetçi kodlarıyla bu bütçe oluşturulmuştur. Sayın Bakan, iktidarınızın bakanlıkları, kamu kurum ve kuruluşları, bugün, İstanbul Sözleşmesi feshedilmeseydi kadınlara yönelik ayrımcı, cinsiyetçi, suçlayıcı söylem ve politikalara da girişemezdi. Bu ülkede, koruma altında, boşanma aşamasında olan yüzlerce kadın katledildi. Katledilen kadınlara intihar süsü veriliyor. Kadınlar, evde, öğrenci yurtlarında, sokak ortasında, dere kenarında şüpheli bir şekilde ölü bulunuyor. Sadece "149 tane konukevi yaptık." diyerek kadına yönelik şiddeti önleyemezsiniz. Bu sığınakların sayısını çoğaltarak kadınların yaşamlarını koruyan düzenlemeler için politika üreteceksiniz. "149 tane" diye övündüğünüz sığınaklarınızdan birinde, daha geçen gün, izinli çıkan bir kadın katledildi. Kadını değil, kadının içerisinde katledildiği aileyi koruduğu için, cinsiyetçi iş bölümünü esas aldığı için, kadın istihdamını artırmayan, kadınları yoksulluğa mahkûm eden, nefret suçlarını körükleyen bu erkek egemen bütçeyi kadınlar adına kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kadınların onayını almak istiyorsanız yapmanız gerekenleri söylüyorum: İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalanmalı ve uygulanmalıdır. Nüfusu 100 bini geçen belediyelere sığınak açma uygulaması denetlenmelidir, kayyum uygulamalarına son verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Türkoğlu.

HALİDE TÜRKOĞLU (Devamla) - Tüm bakanlıklar, toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmeye yönelik politikaları hayata geçirmelidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele hizmetleri Tasarruf Tedbirleri Genelgesi'nden çıkarılmalıdır. Kadınlar için güvenceli iş olanakları sağlanmalıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede cezasızlık politikaları, iyi hâl indirimleri son bulmalıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele yürüten kadın kurumları, örgütler desteklenmeli, kadın bütçesi ortaklaştırılarak hazırlanmalıdır.

Kadın özgürlük mücadelemize olan inancımızla tüm kadınları selamlıyor; yaşasın kadın dayanışması, yaşasın kadın mücadelemiz "..."(*) (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)