| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 14.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bugün 14 Aralık. 14 Aralık 2015 tarihinde Kürt kentlerinde aylarca süren ablukanın yıl dönümü bugün. İktidarın izlediği savaş ve çatışma politikası, yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine, kitlesel göçlere, yerleşim yerlerinin yakılıp yıkılmasına, tarihsel hafızanın yok edilmesine ve etkileri uzun süren ve yıllarca devam edecek olan toplumsal bir depreme sebep olmuştur. Yaşamını yitirenleri bu vesileyle saygıyla sevgiyle ve minnetle anmak istiyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının sicilinin iyi olmadığını kendileri gayet iyi bilirler, kötü bir sicilleri var ve şimdi sicilin en tepesinde kayyım meselesi duruyor. Kayyım meselesi tabii ki şu anda Türkiye'nin en temel problemlerinden bir tanesini teşkil ediyor. Kayyım pandemi oldu, evet, bir pandemi olarak hayatımızı tehdit ediyor gerçekten ve kayyım yöntemlerinin antidemokratik olduğunu tartışmayacağım. İçişleri Bakanı Sayın Yerlikaya "Hukuk devletiyiz." demeyi çok seviyor, konuşmalarını epey dinledim. Hayır, Sayın Bakan, Türkiye hukuk devleti olmayı bıraktığından beri çok sular geçti köprünün altından; geçmiş olsun. Niye hukuk devleti olmadığını anlatacağım tabii ki. Her seçim döneminde, 3'üncü seçim dönemidir kaybediyorsunuz belediyeleri ama ne yapıyorsunuz? Götürüp gasbediyorsunuz, el koyuyorsunuz ve orayı tabii ki kaynak olarak görüyorsunuz, rant kaynağı olarak görüyorsunuz. Evet, sınırları zorladığımızda sınırsız olursunuz Sayın Bakan ve Bakanlığınız sınırsızlıkta sınır tanımıyor gerçekten, hak ihlallerinde sınır tanımıyor ve Anayasa’nın da ulusalüstü sözleşmelerin de sınırları yerle bir edilmiş durumda. Evet, İçişleri Bakanına yetki verilmiş, kayyım atama yetkisi. Bunların arka planını çok anlattık ve nedir burada mesele? Adalet Bakanı, soruşturma makamları suç uyduruyor, İçişleri Bakanı kayyım atıyor. Ortada tam anlamıyla bir iş birliği var; yasama, yürütme, yargının; kuvvetler ayrılığının esamesi okunmuyor. Bize bu hikâyeleri kimse anlatmasın. Kuvvetler ayrılığı bu ülkede yoktur, Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Kabul edelim ki, teşhis edelim ki tedaviyi doğru yöntemlerle sürdürelim. Bu nedenle bunları söylüyorum.
Şimdi, raftaki dosyalar indiriliyor; zaman olsaydı da hepsini, bütün dosyaları anlatsaydım. Ya, Sıddık Akış'ın, Hakkâri Belediye Eş Başkanımızın dosyası; 2000 yılında soruşturması başlamış, 2014'te dava açılmış, 2024'te kayyım atamak için dosyayı raftan indirip on beş gün içinde ceza verdirildi ya. Şimdi, burada kim diyebilir ki yargı bağımsız, kim diyebilir ki yargı tarafsız? Hayır, talimatla çalışan bir yargı var ve Bakanlığınız da bunu gayet iyi biliyor. Şimdi, bizim belediye eş başkanlarımızın davalarının tamamı siyaset yapmaktır, demokratik siyasettir, hak savunuculuğudur, düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Peki, sizin kayyımlarınız hangi suçları işledi? Biraz oralara da beraber bakalım. Niye vali ve kaymakamları yargılamıyorsunuz ya?
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Hepsi hırsız, hepsi hırsız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, rant peşinde koşanları, halkın malına el koyanları neden yargılamıyorsunuz? Hayır, onlara yargılama izni bile vermiyorsunuz, Bakanlığınız o yargılama iznini vermiyor. Mesela, irtifak, yolsuzluk, hırsızlık suç değil de konuşmak suç öyle mi? Kime inandıracaksınız bunu? Konuşmak suç falan değil, siz bunu icat ediyorsunuz. Diyarbakır Valisi ve Büyükşehir Belediyesi kayyımı Münir Karaloğlu görevden alınmıştı geçen dönem, hatırlatırım. Vali Bey ne yaptı da görevden aldınız? Niye kamuoyuna açıklamadınız?
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Mardin kayyımını niye açıklamıyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çok var da sadece örnek veriyorum. Bunu kamuoyuna "Niye görevden aldık?" diye açıklama sorumluluğu duydunuz mu hiç ya da yargılanıyor mu şu anda? Bunun cevabını istiyoruz. Yoksa kızağa çekip maaş vermeye devam mı ediyorsunuz? Bunun yanıtını istiyoruz bugün sizden, suç işleyen bütün belediye başkanları için. Bir konuşmanızda "Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yok." demişsiniz, aynen imzamı atıyorum. Hiç kimsenin Türkiye'de de dünyada da suç işleme özgürlüğü yoktur, olmamalıdır ama AKP döneminde AKP'nin sınırsız suç işleme özgürlüğü vardır, kayyımların vardır; yargı arkalarındadır, iktidar arkalarındadır ama muhalefete de en ufak bir söz kurmada suç uyduruluyor. Bunu da gayet iyi biliyorsunuz.
Borç miktarlarını söylemeyeceğim. Kayyımdan devraldığımız bütün belediyeler borç batağında. Sayıştayın raporları var bu konuda ve Vali Tuncay Akkoyun ve yönetiminin görev ve sorumluluk alanında 8 ayrı suç tespit edilmiş ya! Sayıştay raporundan söz ediyorum ve bu Sayıştay raporuna rağmen neden işlem yapmadınız? Ben kayyımların işledikleri suçları koruduğunuzu bu vesileyle söylüyorum ve suç işleme özgürlüğünü siz bizzat yaratıyorsunuz, koruyorsunuz. Şimdi, Mardin değil de Kırklareli'nin yollarını yapmış Mardin kayyımı ya! Örnek o kadar çok ki... Kardeş belediyecilik... Keşke dünyanın bütün illeriyle kardeş olsak. Yani Siirt'te hamsi festivali yapan kayyım gibi bu da gitmiş, Kırklareli'ye yol yapmış ama Mardin'in yolları yok. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Yani bir de böyle bir realitemiz var.
Şimdi, başka ne yapmış bu kayyımlar? Ya, "..."(*) "yavaş" demek, "..." (*) "önce yaya" demek, "..."(*) "hoş geldiniz" demek; bunları sildirdiniz ya. Trafik kurallarını Türkçe okuyamayan ölsün mü, bunu mu diyorsunuz? Yani Kürtlere "Hoş geldiniz." demek suç da Trabzon'da, Antalya'da, Rize'de bütün tabelalar Arapça, İngilizce. Ne diyeceğiz şimdi biz buna? Celadet Ali Bedirhan'ın kütüphanesini kapattınız Siirt'te, ben oranın vekiliydim. "Cegerxwîn" ismini kaldırdınız Belediyeden, tabelalarını kaldırdınız. İşte, "Kürt'e düşmanlık yapıyorsunuz." dediğimizde de diyorsunuz ki: "Niye öyle diyorsunuz? Biz kardeşiz." Dilimizi tanımayanlar bizimle kardeş olamazlar. Önce dilimizi tanıyacaksınız, kimliğimizi tanıyacaksınız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet yani bu, dil meselesinde de çok var ama çözümü söylüyoruz: 10 tane parti kayyım sisteminin kaldırılmasına dair bir teklif verdi; CHP, DEM, İYİ Parti, Gelecek, Saadet, DEVA, Yeniden Refah, TİP, EMEP ve Demokrat Parti. Size açık çağrı yapıyoruz: Bu kayyım atama ucube sistemini, bu gasp sistemini kaldıralım bu sistemden. Halk kimi seçiyorsa onun tarafından yönetilsin, artık belediyeler arpalık hâline gelmesin. İradeyi gasbetmeyin ve bu darbe sistemine son verin diyorum ve biz bu konuda sonuna kadar bu kayyımın hukuksuzluğunu anlatacağız.
Sürem çok az ama biz sözünüze cevap vereceğim. Demişsiniz ki: "Başka kimse yok muydu, aday yapmadınız?" El insaf ya! Muhalefette olup, sizi eleştirip hakkında soruşturma açılmayan bir vatandaş mı bıraktınız? Herkese dava açıyorsunuz. Bizim arkadaşlarımız suçlu değil ki, sizin atadığınız kayyumlar suçlu; suç işleyenler onlar ve bunu da Ahmet Özer'den, Sıddık Akış'tan, diğer belediye eş başkanlarımızdan gayet iyi biliyorsunuz.
Bir kadın meselesinde bir sözünüz vardı, doğrusu çok içime oturdu. Ne demişsiniz? Onu söyleyeyim: "Koruma kararı olmasına rağmen geçen sene 32 hanımefendi şuradaki ikazımıza uymadan kapıya adam gelince açmış, adam içeride vurmuş onu." Kadınlar suçlu, öyle mi? Sayın Bakan, hanımefendi deyin de onlara bir de kadın demeyi öğrenin yani kadın hakları açısından önce kimliğini de cinsiyet kimliğini de kabul edin. Siz gereken önlemi aldınız, illa kadın, ben katledileceğim dedi; öyle mi? Kapıyı açtı, beni öldür mü dedi? Sizin göreviniz onu korumak, o koruma kararını uygulatmak. Siz, o kadını suçlu ilan ettiniz, kadın kime güvensin? Peki, erkekler sizin bu söyleminizden güç almayacak mı? Bu ülkede her gün 3 kadın katlediliyor ya, siz İçişleri Bakanı olarak bu sözlerinizin etkisi var mı diye bir düşünün bu gece yastığa kafanızı koymadan.
Cumartesi Annelerinin geçen haftaki etkinliğine katıldım, kayıp yakınlarına tam bir zulüm uyguluyorsunuz. Yıllarca Süleyman Soylu Galatasaray Meydanı'nı yasakladı, Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi. Siz, sözde olumlu bir adım attınız -doğru, geçmişe göre- 10 kişiyle sınırladınız. Sizin göreviniz o kayıpları bulmaktır, onların peşine düşmektir. Sizin göreviniz, o annelere eziyet etmek değildir; ben oradaydım, bizzat bunu gözlemledim.
Şimdi, son olarak şunu da söyleyeyim: Siz hani ha bire suç örgütü açıklıyorsunuz ya, bu konuda çok maharetlisiniz; gerçekten kolay gelsin, Türkiye bir suç cennetine dönüşmüş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Danış Beştaş, lütfen tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - ...ama içeride işlenen suçları da yeterince soruşturuyor musunuz bir sorun. Ya, Narin Güran'ı bütün Türkiye takip etti, ben de çok yakından takip ettim, köye defalarca gittim; on dokuz gün sonra ceset bulundu; cenaze bulundu, özür dilerim. Bununla övünen bir bakanlık, bir sistem var. Siz, suç aleti olan arabayı iade ettiniz ya. Telefona el koyan savcılıklar suç aletini iade etti ve ne yaptı? Telefonları dinlemedi. 4 Eylülde ilk kez yer altı arama cihazları kuruldu ve en son, Rojin için de aynı yöntemi uyguladınız, on sekiz gün sonra bulundu; açıkça ihmal ediyorsunuz.
Geri gönderme merkezlerinde... Ben Erzurum Vekiliyim, bir daha söyleyeyim, Aşkale Geri Gönderme Merkezi'ne gitmeme izin vermediniz Sayın Bakan. Ben dilekçe verdim, dilekçeme cevap vermediniz. Bütçe Komisyonunda gündem olduğu için geri dönüş yaptılar, "Gidebilirsiniz." dediler; bu bir lütuf değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sanırım söz vermiyorsunuz?
BAŞKAN - Evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bir cümle, tamamlayacağım, bir cümle...
BAŞKAN - Açmıyorum, kural herkese eşit ama siz söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Geri gönderme merkezlerinden çok fazla şikâyet alıyoruz, çok fazla başvuru alıyoruz ve hakikaten geri gönderme merkezlerine ilişkin... En son "İstanbul'a açılırsa rahatlayacağız." demişsiniz, bu konuda ilginizi, dikkatinizi rica ediyorum çünkü geri gönderme merkezleri hak ihlallerinin doruğa ulaştığı merkezlerden bir tanesi; bunu da bilginize ve dikkatinize sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)