| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 11.12.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanı büyük bir ihtimalle görmeyecektik burada, öyle tahmin ediyordum ama hoş gelmişsiniz.
Sayın Bakan, altı yıl İl Sağlık Müdürlüğü yapıp, bu yenidoğan çetesi de dâhil olmak üzere bir sürü olaya vâkıf olamamak bir yetersizlik alametidir. Yok, eğer hâkimdiniz, olayların farkındaydınız "Onunla ilgili icraatı son sene yaptım." falan gibi bir şeylerin arkasına sığınıp buraya gelmek, o da çok farklı bir şey; bazı şeylere göz yummaktır, yolsuzluğa, liyakatsizliğe göz yummaktır.
O hastanelerden en son bir sene önce Sağlık Bakanlığının TÜSEB'inden ilk denetlemede akreditasyon alamayan, 49 maddede sınıfta kalmış olan bir hastaneye yöneticileri değiştirilip akreditasyon verildi, hem de uluslararası akreditasyon verildi; bundan da herhâlde haberiniz yoktur. Bakan olduktan sonra da bunu denetlemeniz bence uyar diye düşünüyorum. Sizin olaya ne kadar vâkıf olamadığınız... Bakan olduktan sonra da bakın, Plan ve Bütçede Komisyonundaki konuşmamızdan sonra bana gönderdiğiniz şey, bir kamu spotu var sağlıkta şiddetle ilgili, önermiştik daha önceki Bakan zamanında da "'Tweet' atmakla yetinecek misiniz?" demiştim. Siz cevabınızda -ki imzanız var, herhâlde okumuşsunuzdur yazdığınız yazıyı, bilmiyorum- "Bu kamu spotu televizyon kanallarının inisiyatifine bırakılmıştır." diyorsunuz, cümle aynen öyle yazılmış, bu da bir hata.
Şimdi, sağlık sisteminin içinde bulunduğu durumu anlatmak için, hasta açısından baktığımız zaman şöyle bir şey var: Hasta gerçekten sağlık kuruluşuna ulaşabiliyor mu? Maalesef ulaşamıyor. İkinci basamak, üçüncü basamak, sizin kurduğunuz 182 MHRS, randevu sistemi... Ulaşamayınca ne oluyor Sayın Bakan? Ulaşamayınca acil servise gidiyor. Dünya ortalamasının çok çok çok üzerinde, 190 milyon acil muayenesi var; 900 küsur milyon muayenenin dörtte 1'i, beşte1'i. Onun dışında, hasta, randevu bulamadığı için acil servislere gidiyor; hasta, tatmin olamadığı için acil servislere gidiyor ve acil servisleri boşu boşuna işgal ediyorlar, gereksiz işgal var. Arkasından, hasta eğer on beş gün içinde randevu bulamazsa -ki çoğunlukla bulamıyor- bu defa aile hekimine danışmak için gidiyor; aile hekimi bir reçete yazıyor, acilde bir reçete yazılıyor; daha sonra, eğer günü gelirse ya da bıçak kemiğe dayanırsa özel sağlık kuruluşuna da gidebiliyor ve burada bir hastaya 3'üncü reçete yazılıyor. Türkiye'deki sistemde hastaların hekime, sağlık kuruluşuna müracaatı yılda 11 civarında; dünya ortalamasının -6, 7'nin- OECD ortalamasının çok çok üstünde. Bunun sebebi, aslında, aynı hastalığa 2 veya 3 reçete yazılmasından kaynaklanıyor; bu da sizin oluşturduğunuz şu saçma sapan sağlıkta dönüşümün sonucudur.
Bir aile hekimliği sistemi ihdas ettiniz; derme çatma binalarda, cami altlarında, bina altlarında hizmet görüyor. Aile hekimi arkadaşlar elektrikle, suyla, cari giderlerle, personelin kıdemiyle ve ihbarıyla uğraşırken hastaya aslında ciddi düzeyde konsantre olamıyor; bu da sizin hatanız. Bunun çözümlerini de tek tek anlatacağım. Sağlık sisteminde çalışanların, aile hekimlerinin maruz kaldıkları... Ya, Sayın Bakan, böyle bir dünya var mı? Arkadaşların, aile hekimlerinin çalışmalarını limit, türev ve integral hesaplarıyla yapıyorsunuz; dünyada olmayan bir örnek bu, yapıyorsunuz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Yaparsa AK PARTİ yapar(!)
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Yaparsa onlar yapar(!)
Yani, integralle de performans hesaplandığını ilk defa görüyoruz. Artı, hani, şu ilkokullarda başarılı öğrencilere kurdele takar gibi; ne demek ya, aile hekimlerine beş yıldız, üç yıldız... Emin olun, yıldız verilse sizin hiçbir Bakanınız yıldız alamaz, hiçbiri alamaz. (CHP sıralarından alkışlar) "Hasta çıktığında yıldız vereceksiniz bir yıldız, iki yıldız." Ya, böyle bir dünya yok, dünyada olmayan örnekleri siz getiriyorsunuz.
Yeni bir kanun teklifi getirmişsiniz; ya, birinci basamak veya hastanın, önemli olan, ona cazip hâle gelen yerlere gitmesi gerekiyor. Ama siz ne yapıyorsunuz? Cezalandırıyorsunuz. Neymiş? "İkinci basamağa giderse yüzde 200, 300, 500, 600 artar." Ya, böyle bir dünya yok. Siz, birinci basamağa gitmeyi nasıl teşvik edeceksiniz, ona bakacaksınız. Kaldırın ilaç katılım payını birinci basamaktaki reçetelerden, bu sistem düzelsin -en azından yüzde 20, 30 ve zorlama olmadan- hastalar birinci basamakta kalsın. İlaç katılım payını sıfırlayın, yüzde 5 yapın, yüzde 10 yapın, cezbettirici hâle getirin; siz, cezalandırıcı hâle getiriyorsunuz. Ve kimi cezalandırıyorsunuz? Hekimleri cezalandırıyorsunuz.
Sayın Bakan, sizin Sağlık Bakanı olarak içinde bulunduğunuz durum şu: Bakın -bir meslektaşım çizmiş, güzel bir resim- burası şehir -bu yuvarlak, şehir- bu da şehir hastanesi, şehrin dışında; burası Sağlık Bakanlığı, burası sağlık sistemi; siz sağlık sisteminin dışındasınız. Emin olun, sağlık sisteminin dışındasınız ve çok uzaksınız. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Bu kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastanelere de geleceğim. Vallahi o kadar dağınıksınız ki nereden tutsak bilemiyorum, emin olun, bilemiyorum, o kadar saçma sapan şeyler var. Bakın, size kimler teşekkür ediyor? Bunu defalarca buradan gösterdim. Şehir hastanelerinde "Hasta doluluk oranıdır, işte, şudur budur, garanti yoktur." diyorsunuz. Ya, Çin bankasının Türkiye'deki o hastaneleri veren şirketin "web" sayfasında yazıyor: "Yüzde 70 doluluk oranı." diyor, "yüzde 70 catering" diyor, "yüzde 70 temizlik" diyor ve garanti veriyorsunuz, "Garanti yok." diye bir şey yok ve sonunda da o bankalar ve o şirketler size teşekkür ediyor. Vazgeçilmiş bir sistemden siz giriyorsunuz. Sağlık sistemi bu kadar... Hastalara -Dünya Sağlık Örgütü ortalaması- ortalama muayene süresi yirmi dakika olması gerekiyor, insani bir muayenenin süresi yirmi dakika olması gerekiyor; sizin oluşturduğunuz sistemde beş dakika. Hekim arkadaşlar nefes bile alamıyorlar ve sağlıkta şiddetin sorumlusu sizsiniz.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Doktorlar da Afganistan'dan, Pakistan'dan, İran'dan.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Çözüm de bulamadınız çünkü siz "tweet" atmakla o konuda yeterli görüyorsunuz her şeyi.
Şimdi eksik olan şeyleri söyleyeyim: Bu bütçede maalesef hastaları yaşatmak için olan şey yok, ödenek yok. Ne yok? SMA yok. İlla Cumhurbaşkanı mı karar verecek ya? Aynı, diyabet sensörleri gibi, SMA'lı çocukların ölmemesi için bütçeye ödenek konmasına, ALS hastalarının tedavi kapsamına alınmasına; ondan sonra, yetim ilaçların, yetim hastalıkların tedavi kapsamına alınmasına Sağlık Bakanı değil de illa Cumhurbaşkanı mı karar verecek önceki gün olduğu gibi? Şov yaptılar. Ya, yıllardır dilimizde tüy bitti, "diyabetik sensör" dedik. SMA'lı hastalar için valilik oluruyla cami bahçelerinde ve sosyal medyada dilencilik yaptırıyorsunuz. Yazıktır, topu topu SMA-1 hastası 110 kişi, 110 kişi. Bunu da bir Cumhurbaşkanına sormak gerekiyor, herhâlde bir müjde verir yakında.
Şimdi, aşılardan... Yıllardır söylendi, "Yapılacak." dendi. Erdoğan'ın da söylediği şey, human papilloma virus aşısı, rahim ağzı kanseri aşısı, rotavirüs aşısı, menenjit aşıları dünyada yapılıyor; sizde yapılmıyor, bizde yapılmıyor, nedendir bilmiyorum ya. Bunların maliyeti 5-10 bin lirayı geçiyor. İnsanlarımıza bu yüktür. Bunu da derhâl gündeme getirmeniz gerekiyor.
Sayın Bakan, diş hekimleriyle ilgili sıkıntılar var. Arkadaşlara -ne kadar çok diş dolgusu yaparsa, ne kadar kanal yaparsa vesaire- bir dayatma var. Bunlar yanlış, bunların düzeltilmesi gerekiyor.
En önemli şeylerinden biri: Bakın, Sayın Bakan, en son TUS'taki yerleştirme ve kontenjanlarla ilgili bir yapılanma var. Orada benim de branşım olan çocuk sağlığı ve hastalıkları yüzde 67 oranında boş yani tercih edilmemiş; yüzde 37 oranında... Beş yıl sonra çocuk sağlığı ve hastalıkları, dâhiliye, kadın doğum ve genel cerrahide -sizin de branşınız olan- bu branşlarda hekimleri herhâlde yurt dışından ithal edeceğiz. Sağlık sistemi çöktü, çökmek üzere, dip yapıyor şu anda, onu da söyleyeyim.
Sayın Bakan, gelelim Kütahya Şehir Hastanesine; oradan bahsetmeden inemeyeceğim kürsüden. Kütahya Şehir Hastanesini on dört yılda yaptınız, on dört yılda. Afili hastane; şu anda jeneratörleri çalışmıyor, bir tam gün, dokuz saat elektrikler kesildi; ameliyat yapılamadı, hastalar ekran açılamadığı için tedavi olamadı, ilaç yazılamadı, dokuz saat elektrikler kesildi. Ya, bu hastaneye ruhsatı siz verdiniz. Bu hastane başka bir hastane olsaydı kapatırlardı, dünyanın her yerinde kapatırlardı. Asansörler çalışmıyor, hekim kadrosu yeterli değil. Ayrıca, müteahhit firma yaklaşık üç aydır -ismini vermeyeceğim- çalışan işçilerin, 17.002 liraya çalışan işçilerin maaşlarını vermiyor, veremiyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Yazık, yazık, Bakan uyuyor.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Siz Bakansınız, muhtemelen haberiniz vardır ama dokuz saat bir hastanede elektrik kesintisi ne demek, aşıların yapılmaması ne demek, şehir hastanesi soygunu ne demek?
Sayın Bakan, en önemlisi de şu: Yenidoğan çetesi denen oluşumla ilgili özellikle altı yıllık bir zaaf, çok ciddi bir zaaftır. O hastanelerde nöbet tutan arkadaşların çoğunun kadro dışı, orada çalışmayan olduğunu, korsan nöbetçi olduğunu... Aslında en en önemlisi de şu: Buz dağında görülen 40-50 ölen hasta değil, hasta olmadığı hâlde sapasağlam yatırılıp ranta kurban giden çocuklar için sizin istifa etmeniz gerekiyordu.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)