| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin İlk Görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 09.12.2024 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, bugün sabah Isparta'dan acı bir haber aldık. Bir askerî eğitim helikopterimizin Keçiborlu ilçesinde düşmesi nedeniyle 6 askerimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Türk milletinin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken, aziz vatanımızı bizlere emanet eden atalarımızı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kahraman şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.
2025 yılının şafağında, bütçe görüşmelerini sürdürdüğümüz bugünlerde dünyaya ve bölgemize baktığımızda gördüğümüz manzara şudur: Dünyanın aklını ve düzenini kaybettiği bir zamandayız. Her bir kıtada irili ufaklı onlarca çatışma, savaş ve iç savaş yaşanmaktadır. Sadece ülkemizin çevresinde 2 büyük savaş var. Yüzyıl önce işgal ettikleri topraklarda ellerindeki cetvellerle ülkelere sınır çizenler, şimdi, buralara toplum mühendislerini, ajan provokatörlerini, vekâlet savaşçılarını gönderiyor. Yeniden bir hesaplaşma çağı başlamıştır.
20'nci yüzyılın başında emperyalizmin düzenine karşı en büyük başkaldırı ve başarıyı destanlaşan bir mücadeleyle Türk milleti elde etmiştir. Bugünkü değişim anaforunda da benzeri bir hakikat saklıdır. İnsanlığın yeni yüzyılda yeni bir akla, yeni bir düzene, huzura ihtiyacı var. İşte bu nedenle "Türk Yüzyılı" diyoruz, "Türkiye Yüzyılı" diyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki bütçe görüşmelerini bu stratejik bakışla değerlendireceğiz çünkü bütçe teklifleri sadece bir mali belge değil, aynı zamanda önceliklerimizin, değerlerimizin ve geleceğe dair vizyonumuzun bir ilanıdır. Bütçe hakkı yasama organının mali konulardaki hak, yetki ve gücünün temel bir unsurudur; özetle ifade etmek gerekirse, millî iradenin hükûmet harcamalarını ve gelir tekliflerini kontrol etme, onaylama veya değiştirme hakkıdır. Bütçe hakkı denge ve denetim sisteminin de temel taşıdır. Bütçe bir toplumun önceliklerinin belirlenmesidir ve parlamentolar, bu önceliklerin milletin ihtiyaçları ve istekleriyle uyumlu olmasını da sağlama sorumluluğunu taşır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 2025 yılı bütçesini, milletimizin sosyal ve ekonomik beklentilerini dikkate alan, ülkemizin yüksek hedeflerini sahiplenmiş bir belge olarak görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2025 yılı bütçemiz, istikrar, icraat ve kalkınma temasıyla makroekonomik sorunlara çözüm üreten, dezenflasyonla mücadeleye destek olan, vatandaşlarımızın beklentilerine cevap veren, küresel risklerin etkisini hafifleten bir anlayışla hazırlanmıştır. Bu yıl özellikle Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik riskler ve emtia fiyatlarındaki artış tarihî zirvelere ulaşmıştır. Enflasyonist etkiler, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, dünya genelinde finansal sıkılaşmayı beraberinde getirmiş ve ekonomik faaliyetlerde yavaşlama beklentilerini artırmıştır. 2024 yılında dünya ekonomisinde enflasyonunun istenilen seviyelere gerilememesi ve buna bağlı sıkı para politikalarının devam etmesi, Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail'in Filistin ile Lübnan'a yönelik saldırılarının yarattığı gerilimler belirsizlikleri artırmıştır. Dünyadaki bu belirsizlik sürerken Türkiye'nin akılcı, cesur ve kararlı politikaları ülkemizi pozitif yönde ayrıştırmaktadır. Covid-19 salgını, jeopolitik riskler, Ukrayna-Rusya savaşı, ekonomik operasyonlar, ticaret çatışmaları, artan siyasi mücadeleler, diplomatik gerilimler, tek taraflı yaptırımlar, spekülatif saldırılar ve 6 Şubat depremlerinin yol açtığı ağır ekonomik yüklere rağmen Türkiye'nin ekonomik başarıları anlamlı ve çok değerlidir. Türkiye ekonomisi büyük zorlukları geride bırakmıştır. "Batıyoruz, tükeniyoruz." diyen felaket senaryoları alt edilmiş ve olumsuz tahminlere karşı bir başarı gösterilmiştir. Geçtiğimiz yıl uluslararası standartlara uygun, kurallara dayalı, iyi planlanmış bir ekonomik program başlatılmıştır. Programın nihai amacı sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için fiyat istikrarı, bütçe disiplini, sürdürülebilir cari açık ve yapısal reformlar en temel unsurlardır.
Türkiye'nin ekonomi gündemi üzerine konuşurken milletimizin her bir ferdinin emek ve alın teriyle katkı sunduğu mücadelenin bir parçası olduğumuzu unutmamalıyız. Bu bilinçle Türkiye ekonomisindeki son gelişmelere baktığımızda, ekonomi yönetiminin güven veren kararlar ve istikrar vadeden tedbirlerle yürüdüğünü görmekten memnunuz. Bu çerçevede, ekonomimizde önemli atılımlar gerçekleştiğini görmemiz gerekmektedir.
Türkiye ekonomisi dört yıl boyunca kesintisiz olarak 17 çeyrektir büyümektedir. 2023 yılında millî gelirimiz 1,13 trilyon dolar, kişi başına millî gelirimiz ise 13.243 dolar seviyesine yükselmiştir. Bu yıl sonunda ise 1,33 trilyon dolarlık millî gelirle kişi başına düşen gelirin 15.500 doları geçmesi hedeflenmektedir. Para politikasında etkin bir dezenflasyon stratejisi yürütülmüştür ve 2024 yılı itibarıyla bu süreç hızlanmıştır. Ekonomik büyüme dengelenmiş, istihdam artışı sürdürülmüş, cari işlemler açığı azaltılmıştır; iyileşen Merkez Bankası rezervleri ve azalan risk primi ile finansal istikrar güçlenmiştir. Risk primi düşerken kredi notu artmış ve gri listeden çıkılmıştır. Ülkemize dış kaynak girişi artmıştır. Böylece Türkiye, 2022 yılında 19'uncu sırada olduğu küresel ekonomiler arasında 2023 itibarıyla 17'nci sıraya yükselmiştir. Satın alma gücü paritesine göre ise dünyada 11'inci, Avrupa'da 4'üncü büyük ekonomi konumundayız. Büyüme oranımız 2024 yılı ilk yarı yılında yüzde 3,8, üçüncü çeyrekte ise yüzde 2'dir. Sabit sermaye yatırımları bu dönemde yüzde 4,7 artarak ekonomik büyümeye 1,2 puan katkı sağlamıştır. 2023 yılı istihdamımız 880 bin kişi artmış, 31 milyon 632 bine yükselmiştir. İşsizlik bir puan azalarak yüzde 9,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2024 yılının ilk yarısında ise istihdam 1 milyon artarak 32,6 milyonu aşmıştır. Eylül 2024 itibarıyla istihdam oranı yüzde 49,7, iş gücüne katılım yüzde 54,4, işsizlik oranı ise yaklaşık 1 puanlık düşüşle yüzde 8,6 olarak gerçekleşmiştir. Alınan makro tedbirler sayesinde 2023 yılının ikinci yarısından itibaren Türk lirasında istikrar sağlanmış ve kur geçişkenliğinin enflasyon üzerindeki etkisi önemli ölçüde azalmıştır.
Ekonomimizdeki önemli gelişmelerden biri de borçluluk oranlarındaki düşüştür. Deprem nedeniyle artan bütçe açığına rağmen kamu borçluluğumuz düşük seyretmektedir. AB Tanımlı Genel Yönetim Borç Stoku oranımız 2024 yılı ikinci çeyrekte yüzde 26 olarak gerçekleşmiştir; hane halkı borçları 2 puanlık düşüşle yüzde 10'a gerilemiştir; kamu borçları ise yaklaşık 6 puanlık düşüşle yüzde 29'a gerilemiştir. Bu oranlarla Türkiye en az borçlu ülkeler arasında yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, ekonomi yalnızca sayılarla ölçülen bir değer ve olgu değildir, aynı zamanda bir milletin karakterini, gücünü ve geleceğini şekillendiren bir güçtür. Türk milleti olarak bu zorlu dönemde kendi kaynaklarımızla hareket ederek ekonomik bağımsızlığımızı pekiştirmek için kararlı bir mücadele yürütüyoruz. Bugün, Türkiye, tarihinin en büyük dönüşümlerinden birini yaşamaktadır. Ekonomideki bu dönüşüm sadece ekonomik büyüme değil, aynı zamanda bağımsızlık, millî egemenlik ve halkımızın refahı için verilen bir mücadeledir. Güçlü Türkiye için güçlü ekonomi, güçlü ekonomi için yatırım, yerli üretim ve istihdam en önemli hedeflerdir. Siyasal istikrarı ekonomik istikrarla perçinlemek azmindeyiz. Önceliğimiz enflasyonun düşürülmesi, fiyat ve finansal istikrarın sağlanmasıdır. Türkiye ekonomisi zor ve sorunlu süreçleri geride bırakmıştır, ekonomik huzur ve güvenliğimizi tehdit eden dalgalanmalar zayıflamıştır. 2025 yılı bütçesinin "istikrar, icraat ve kalkınma" temasıyla hazırlanması memnuniyet vericidir. Sosyal refahın ve ekonomik kalkınmanın öncelik hâline getirilmesi, büyümenin sağladığı imkânların toplumun tüm kesimleriyle paylaşılmasına yönelik hedefler 2025 yılına umutlu bakmamızı sağlamaktadır. Türk ve Türkiye Yüzyılı sosyal, ekonomik, hukuki ve siyasi reformlarla güçlenecektir. Ekonomi yönetimine olan güvenimiz tamdır. Doğru istikamette olduklarını ve doğru politikalarla Türkiye ekonomisinin karşısına çıkan engelleri tek tek kaldırdıklarını gönül rahatlığıyla görüyoruz. Hayat pahalılığı kaderimiz olmayacaktır. Kur, faiz ve enflasyon üçgeninden sağlıklı bir yönetim sistemi, güçlü iktidar ve aziz milletimizin desteğiyle çıkacağız; ekmeğimizi büyüteceğiz, sofralarımızı dolduracağız; dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Para, maliye ve gelir politikalarının tam bir uyum içinde uygulanması, mali disipline özen gösterilmesi, tasarruf oranlarının artması ve yapısal reformların gündemde tutulması vatandaşlarımızın yaşamına ve ülkemizin ekonomik yapısına olumlu yansıyacaktır. Ekonomideki istikrar, huzur ve refah Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin istikrar garantisiyle gelişecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasetin özü toplumun huzurunu, refahını ve düzenini sağlamaktır. Bu bağlamda, siyaset yalnızca bir iktidar-muhalefet mücadelesi değil aynı zamanda bir ahlak ve sorumluluk meselesidir. Siyaseti ülke gerçeklerinden kopmadan mümkün olanı gerçekleştirme sanatı olarak görüyoruz. Siyasetimizin öznesi insan, nesnesi devlet, yüklemi demokrasi, cümlesi ise millettir. Ülkemiz bulunduğumuz coğrafyanın jeopolitik konumu gereği tarih boyunca büyük tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Tarihimiz birlikte yaşama inancı zayıfladığında karşı karşıya kaldığımız felaketleri hafızalarımıza kazımıştır. Bunun için, geçmişten ders alarak geleceğin koordinatlarını çizmeye gayret ediyoruz. Bu sebeple, bütün meseleleri dünya ve Türk tarihinin tecrübelerini dikkate alarak millî tarih şuuru içinde dün, bugün ve yarın perspektifiyle değerlendiriyoruz. Türkiye'nin bu zorlu süreçte ihtiyacı olan, millî birlik ve dayanışma ruhu içinde ülkemize ve devletimize sahip çıkmaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ortak tarihimizin, kültürümüzün ve özlemlerimizin canlı bir organizmasıdır. Etrafımıza baktığımızda gördüğümüz şudur: Devletsiz ve ordusuz toplumlar ayaklar altında feci şekilde ezilmektedir. Devletli olmak saadetli olmak demektir; demokrasi, hukuk, adalet, refah bütün bunlara ancak devletli olursak erişebiliriz. Başka Türkiye yoktur; gideceğimiz, geleceğimizi kuracağımız bir yurt köşesi yoktur. Bu nedenle, millî iradeyle demokrasi, hukuk ve adalet içinde devletimizi ve birliğimizi güçlendireceğiz, dirliğimizi tahkim edeceğiz. Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhur İttifakı’nın sağladığı istikrar ve güçlü liderlik sayesinde hem içeride hem dışarıda kararlı bir duruş sergilemektedir. Bu duruş yalnızca bugünkü meseleleri değil, nesillerin geleceğini, refahını ve huzurunu da güvence altına almayı hedeflemektedir. Devletimizin ve milletimizin bekası için sergilenen bu ortak tavır tarihimizin zor dönemlerinden biri olan bu süreçte en büyük gücümüzdür.
Muhterem milletvekili arkadaşlarım, güvenlik olmadan huzur ve esenlik olmaz, adalet tesis edilemez ve refah gerçekleşemez. İşte, bu nedenledir ki terörle mücadele Türkiye'nin öncelikli konularından biridir. Bölücü terörün yok edilmesi, Türk yüzyılında kardeşliğimizin pekişmesi amacındayız. Türkiye'nin büyüklüğü, tarihî mirası, jeopolitik ve stratejik konumu başta bölgesel terör unsurları olmak üzere pek çok dış gücün ilgisini çekmektedir. Bu terör örgütlerinin hangi ülkelerin habis emellerine hizmet ettiğini, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü tehdit ettiklerini bütün dünya âlem biliyor. Türkiye, her zaman olduğu gibi bu tehditlere karşı mücadelesini yalnızca güvenlik önlemleriyle değil aynı zamanda güçlü bir demokrasi, iç barış, dayanışma ve sağlam bir ekonomiyle de tahkim edecektir. Bölgesel stratejilerimizi daha da güçlendirerek terör örgütlerinin sınırlarımızda barınmalarına asla izin vermeyeceğiz. Nerede olursa olsun, terör örgütleri kimden ne kadar destek alırsa alsın Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü ve azmi karşısında hiçbir yerde barınamayacaktır. Unutulmamalıdır ki terörizmle mücadeledeki en güçlü silahımız milletimizin birliğidir. Türkiye, çok partili siyaseti benimsemiş, bunu içselleştirmiş demokratik bir ülkedir. Herkesin siyasi görüşü ve partisi ne olursa olsun, terörün her türlüsüne karşı tek vücut olarak hareket etmesi mecburiyeti vardır, bugün teröre karşı verdiğimiz mücadelede herkes omuz omuza durmalıdır. Biz Türk milleti olarak ne geçmişte ne bugün teröristlerin tehdit ve şantajlarına, dış güçlerin oyunlarına boyun eğmedik ve asla da eğmeyeceğiz. Terörle mücadelede en güçlü silahımız milletimizin birliğiyle, kardeşliğiyle, kaderdaşlığıyla topyekûn, amasız fakatsız karşı duruşumuz olacaktır.
Muhterem milletvekilleri, bir ülkenin konumunu, gücünü, değerlerini ve çıkarlarını yansıtan en önemli alanlardan biri de dış politikadır. Dünya çok sancılı bir dönemden geçmektedir. Türk dış politikası açısından dünyada ve bölgemizde yaşanan önemli gelişmeleri doğru okuyup doğru analiz etmek büyük önem arz etmektedir. Türkiye, bölge ve dünya güçlerinin politikalarının düğümlendiği ve çözüldüğü jeopolitik bir coğrafyada bulunmaktadır. 1990 yılından itibaren ülkemizin çevresinde 15 savaş yaşanmıştır ve son yıllarda, bilhassa, Akdeniz ve Orta Doğu ateş çemberine dönmüştür. Dünya ve bölgemiz bu denli ciddi krizler yaşarken Türkiye, bütün dünyada barışçıl politikalar izlemektedir. Türkiye, her bakımdan bölgemizde güçlü bir istikrar adasıdır. Türkiye, dış politikada hem sahada hem masada meselelere mahkûm değil hâkimdir, sorunlara karşı edilgen değil etkin bir konumdadır.
Değerli milletvekilleri, Ankara'nın, İstanbul'un, İzmir'in güvenliği Beyrut'tan, Şam'dan, Bağdat'tan başlar; velhasıl, Suriye'nin ve Irak'ın güvenliği ve bütünlüğü Türkiye'nin güvenliğiyle yakından alakalıdır. Bu nedenle komşularımızın istikrarı Türkiye'nin huzur ve güvenliği için önemlidir; bu coğrafyalara sırtımızı dönemeyiz, buralardaki mazlumların çığlıklarını duymazdan gelemeyiz.
911 kilometreyle en uzun kara sınırımızın olduğu Suriye'de on dört yıldır devam eden istikrarsızlık neticesinde altmış bir yıllık Baas rejimi devrilmiştir. Sonda söyleyeceğimizi baştan ifade edelim: Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkenin topraklarında gözü yoktur fakat kutsal vatan topraklarımızda gözü olanlara, bu hain emelleri destekleyenlere ve terörün sırtını sıvazlayanlara hiçbir yerde müsamaha gösterilmesi de mümkün değildir. Suriye'de yuvalanan bölücü terör örgütü belası tamamen ortadan kaldırılmadan, Suriye'de anayasal düzen, huzur ve güvenlik sağlanmadan Türkiye'nin Suriye'deki faaliyetleri meşrudur, hukukidir, gereklidir. Türkiye, Suriye politikasını her zaman üç temel eksende yürütmektedir; millî güvenlik, bölgesel istikrar ve insani sorumluluk. Bu çerçevede, Türkiye; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları ve Astana süreci olmak üzere her türlü uluslararası toplantı ve görüşmelerde Suriye politikasını somut olarak göstermiştir. Baas rejiminin katliamlarından kurtulmak için Türkiye'ye gelen milyonlarca Suriyeli kardeşimize kucak açtık, onları koruduk. Öte yandan, Türkiye'nin Suriye'de attığı her adım daima uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına dayanarak gerçekleşmiştir.
Ayrıca, Suriye'de nasıl ki terör koridoru projesine engel olmuş ve terörle mücadelede önemli başarılar elde ettiysek bugün de bu kazanımlardan vazgeçmemiz beklenmemelidir. Suriye'de son günlerde yaşanan önemli gelişmeler karşısında da bir köşeye geçip sessizce bekleyemeyiz. Suriye'nin sarsılan toplum ve devlet yapısı karşısında emperyalizmin maşası olan terör örgütlerinin ülkemizi tehdit etmesine, oldubittiye girmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Suriye'nin istikrarı için yıllardır büyük çaba göstermiş ancak Baas rejimi ve bazı odaklar bu fırsatı değerlendirmemiştir. Suriye'de artık siyasi ve diplomatik olarak yeni bir gerçek durum vardır. 8 Aralıkta muhaliflerin Şam'a girmesiyle kanlı Esad rejimi sona ermiştir. Esad, yıllarca kan kusturduğu Suriye'den onursuzca kaçmıştır.
Türkiye'nin öncelikleri Suriye'nin toprak bütünlüğü, terör örgütlerinin temizlenerek sınır güvenliğimizin sağlanması, Suriye'nin yeniden imarı ve mülteci konusudur. Yeni dönemde terör örgütlerinin ülkemize yönelik tehditlerinin tamamen ortadan kaldırılması önceliğimizdir. Huzurun ve barışın hâkim olduğu, hiçbir ayırım yapılmaksızın tüm Suriye vatandaşlarının temsil edildiği, hak ve özgürlüklerinin teminat altına alındığı, farklı kimliklerin yan yana barış içinde yaşadığı, terörden arınmış, huzur içinde yaşayan üniter bir Suriye en büyük temennimizdir. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği korunarak Suriye vatandaşlarının barış içinde bir arada yaşaması için gerekli şartlar hızla oluşturulmalıdır. Bu kapsamda, Suriye içindeki tüm tarafların dâhil olduğu iyi bir geçiş dönemi tesis edilmelidir. Kapsayıcı bir anayasa hazırlanmalı, adil ve şeffaf seçimler yapılmalı, Suriye'deki terör yapılanmalarına son verilerek barış ve huzur ortamı sağlanmalıdır.
Türkiye, Suriye'nin millî birliği, beraberliği, egemenliği, toprak bütünlüğü ve Suriye halkının refahı için elinden geleni yapmıştır ve yapacaktır. Bundan sonra da Suriye'nin acılarının dindirilmesi, yaralarının sarılması, birliğinin, bütünlüğünün ve güvenliğinin sağlanması için her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye, en zor zamanlarda olduğu gibi bugün de yarın da kardeş Suriye halkıyla dayanışma içinde olacak, Suriye halkının birliği, istikrarı ve huzuru için siyasi ve ekonomik olarak yeniden yapılanma sürecinde de yanlarında yer alacaktır. Yıllardır vatanlarından uzak yaşayan Suriyeli kardeşlerimiz de onurlu, güvenli ve gönüllü bir şekilde vatanlarına kavuşacaklardır. Suriye, Suriyelilerindir; yaşanan son gelişmeler kardeş Suriye halkına hayırlı olsun diyoruz.
Netice itibarıyla, Suriye'de barış ve istikrar için samimi bir iş birliği gereklidir; gerek iç unsurların gerekse de uluslararası aktörlerin ülkenin daha fazla istikrarsızlığa sürüklenmesini engellemesi gerekmektedir. Suriye'nin huzur, istikrar ve barış ortamına kavuşması, iç otoritenin tekrar kurulması temennimizdir. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üzerine düşeni yapmaktan geri kalmayacaktır.
Suriye'yle bir santimetre bile sınırı olmadığı hâlde Suriye'ye çöreklenenlerin, sınırlarımızın hemen yanında sağa sola bomba yağdıranların, Suriye'nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütünü besleyip destekleyenlerin bölgemizde ne aradıklarını ve hangi hakka dayanarak burada bulunduklarını sorgulamak, dahası kendilerinin pılısını pırtısını toplayıp gitmelerini istemek en doğal hakkımızdır. Öte yandan, ülkedeki geçiş sürecinde DEAŞ, PKK-YPG gibi terör örgütleri ve uzantılarının fırsatçılık yapması da engellenmelidir; bilhassa, herhangi bir PKK uzantısının Suriye'de meşru bir aktör olarak görülemeyeceğinin de altını çizmek isteriz. Bunun yanı sıra, sınırlarımızın hemen ötesinde konuşlanan terör örgütünün etkisiz hâle getirilmesinden rahatsızlık duyanların büyük bir yanlışlık içerisinde ve demokrasi ile hukuka aykırı bir tutum içerisinde olduğunu da vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, Türk devletleri arasında kapsamlı iş birliğini teşvik etmek amacıyla 3 Ekim 2009'da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından imzalanan Nahçıvan Anlaşması'yla Türk Konseyi kurulmuştu ve Türk Konseyi 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul Zirvesi'nde Türk Devletleri Teşkilatına dönüşmüştür. İstanbul Zirvesi'nde Türk dünyasının gelecekteki iş birliğini sağlayacak maddeler içeren Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi de kabul edilmiştir. 2040 Vizyon Belgesi tam anlamıyla hayata geçirilince Türk dünyasının entegrasyonu da sağlanmış olacaktır. 2040 Vizyon Belgesi kapsamında oluşturulan Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu 9 ile 11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü'de yaptığı toplantıda 34 harften oluşan ortak Türk alfabesi önerisi üzerinde uzlaştı; ortak alfabe ortak geleceğimize yönelik atılan büyük bir adımdır.
2040 Vizyon Belgesi'ndeki hedeflerden biri de dilde, fikirde, işte, iradede birliktir. Türk Devletleri Teşkilatı, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla yürümektedir. Türk Devletleri Teşkilatı on beş yılda yaklaşık 5 milyon kilometrekare toprağa sahip üye ülkeleriyle Türk dünyasının jeopolitik konumunu güçlendiren uluslararası bir teşkilat hâline gelmiştir. Türk Devletleri Teşkilatının kurulması binlerce yıllık Türk tarihinin en önemli hadisesi ve kazanımıdır.
Ayrıca, şu anda Türk devletleri coğrafyası dünyada en barışçıl ve istikrarlı bölgedir. Türk dünyasının entegrasyonu Türk milletinin tarihî sorumluluğudur. Bu entegrasyon Türk devletlerinin bir araya gelerek daha güçlü bir geleceğe adım atmalarını sağlayacaktır. Ekonomik, kültürel, eğitim, güvenlik alanlarında daha yakın iş birliği hem Türk halklarının refahını artıracak hem de bölgesel ve küresel düzeyde Türk milletinin etkisini pekiştirecektir. Ezcümle diyebiliriz ki: Türk Devletleri Teşkilatı Türk'ün nizam kurma kudretinin kutlu nişanesidir. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve bilge liderimiz olmak üzere Türk devrinin mimarları olan Türk Devletleri Teşkilatı devlet başkanlarına teşekkür ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhur İttifakı'yla birlikte siyasi istikrar kalıcı olarak sağlanmıştır, Türkiye'nin kurumsal kapasitesi ve organizasyon yeteneği her alanda güçlenmiştir. Konu; vatan, millet, devlet olunca tavizimiz yoktur, teslimiyetimiz söz konusu değildir, hiçbir engel Türk ve Türkiye Yüzyılı istikametindeki kutlu yürüyüşümüzü durduramayacaktır. Siyasi yarış ve rekabetimizi demokratik, meşru ve hukuki zeminde yürütme mecburiyetimiz vardır. İstiklal Şairi'miz Mehmet Akif Ersoy'a bu vesileyle bir kez daha kulak verelim: "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez." Kavgayla, kutuplaşmayla, siyasi kör dövüşleriyle kaybedilecek zamanımız yoktur. Huzur içinde, terörsüz Türkiye amacımızdır. Zaman, adil ve adaletli bir şekilde bölüşüp çoğalma zamanıdır; zaman, bir ve beraber olup zalimlerin oyununu bozma zamanıdır. Aziz Atatürk'ün şu sözleriyle yolumuzu aydınlatacağız: "Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki inkişafıyla atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."
Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2025 yılı bütçesine olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, bütçenin milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, muhterem heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)