GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:27
Tarih:04.12.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET ATMACA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yapı denetim sistemi 2000 yılında devreye girdi ve günümüze kadar önemli hizmetler verdiğini düşünüyorum. Tabii yapı kontrol sistemi kültürümüz olmadığı için bu kanunda defalarca bir kısım değişiklikler yaşandı ancak uygulandığı 2000 yılı sonrasında, buna bağlı yapılan inşaatlarda, yaşanan depremlerde ciddi katkısının olduğu görüldü. Kanunda bir kısım eksikliklerin ve aksamaların olması son derece doğal çünkü öyle bir kültürümüz olmadığı için bunun oturması zaman alacak. Ancak bu kanun teklifinde yapılan değişikliklerde bu denetim kalitesini artırmaya yönelik ya da kontrol sistemi kültürünü oturtmaya yönelik bir değişikliğin olmadığını görmekteyiz. Özellikle işi kontrol edilen ile kontrol eden arasındaki ilişki bakımından yine işi yapana tercih hakkı verilmesinin bu kontrol kalitesini azaltacağı kanaatindeyiz. Tabii, 500 metrekarenin altındaki yapılarla ilgili bir önceki kanunda uygulamada ciddi sorunlar yaşandı. Yapı denetim firmaları 500 metrekarenin altındaki işleri kabul etmeme gibi bir tercihleri olunca buna bir çözüm gerekiyordu, doğru ancak bu uygulanan çözüm yani 500 metrekarenin altında herkesin istediği yapı denetimle anlaşması daha önce vazgeçilen sisteme dönülmesi anlamına geliyor, gene istediği yapı denetimle anlaşma hakkı veriyor, bu doğru değil. Zaten kanun teklifinin içerisinde bu tür yapılarla ilgili yapı denetimin masraflarını kurtaracak bir kısım iyileştirmeler de yapıldı. Burada yapı denetim bedeli ücretinin hesaplanmasındaki oran 1,50'den 3,5'e çıktı; yine, ayrıca, bu pakette, uzak bölgelerde olan küçük işleri almamaları adına -yine maliyetlerini azaltma amaçlı- "bölge" kavramı getirildi. Bu iki kavram zaten yapı denetim maliyetlerini ciddi oranda iyileştireceği için bence seçme hakkının verilmesi bu tür yapıların denetiminde ciddi aksaklıklar meydana getirecek. Zaten 500 metrekarenin altındaki yapılar profesyonel müteahhitler tarafından yapılmayan, daha çok taşeron sistemiyle yapılan yapılar. Bu münasebetle bu değişikliği doğru bulmuyoruz.

Yine, 500 metrekarenin üzerindeki yapılar içinse 2 yapı denetim firması atanması mecburiyeti geldi, 2 yapı denetim firmasının da pazarlık oluşturma dışında başka hiçbir katkı sağlamayacağı açıktır. Tabii ki öbür türlü de tek yapı denetim firması atandığı zaman uygulamada yaşanan bir kısım sorunlar vardı; işte, yapı denetim firmalarının işverenlerden ilave bedel istemesi gibi ya da çok küçük problemleri gerekçe ederek işi zorlaştırmaya çalışması gibi ama bunun çözüm yolunun bu olmaması gerekirdi. İlerleyen süreçte bu kanunda bu maddeyle ilgili yeniden bir değişiklik olacağı kanaatindeyim, o yüzden yanlış bir madde.

"Bölge" kavramı getirildi, büyükşehirler için önemli. Bu da yapı denetim firmalarının hem maliyetlerini hem hizmet kalitelerini artıran bir uygulama; bu, faydalı olmuştur.

Tabii, yapı denetim firmalarına verilen cezalar konusu var. Yapı denetimi konusunda bizim inşaat kültürümüz, müteahhitlik ve mühendislik alanındaki gelişmişliğimiz çok az olduğu için bu cezaların biraz daha dikkatli verilmesi gerekirdi. Örneğin, yapı güvenliğini tehdit etmeyecek bir kısım hatalardan dolayı ağır cezaların verilmesi makul değildir ya da eğer bu hata müteahhide rant temin edecek bir hata değilse bunlara dikkat edilecek bir altyapının oluşturulması lazım. Yoksa bizim inşaatı yapan işçinin ve taşeronun iş kabiliyeti, eğitimi ya da onu kontrol eden veyahut yaptıran mühendisin teknik bilgisi zayıf olduğu için yapı güvenliğini etkilemeyecek ufak tefek hataları da oluyor maalesef. Bunlar için de yapı denetimlere böyle hapis cezaları gibi ağır cezaların verilmesini doğru bulmuyoruz ama elbette ki yaptıkları işin ciddiyetini anlamayı sağlayacak bir kısım yaptırımların da olması gerekli.

Yapı denetim firmalarının ayrı bir sorunu var. Sistem tarafından yapı denetim firması atandığı vakit, o iş gereği bulundurması gereken teknik personeli işe almak zorunda ama atandıktan sonraki sözleşme süreci çok uzun olabildiği için bu boş geçen süreçte bu teknik personeline bedelini ödemek zorunda kalması yapı denetimlerin üzerine çok çok büyük bir yüktür. Yine, tabii, teknik personel sorunumuz var maalesef. Yapı denetimlerde en çok çalışan mühendis kitlesi, yeni mezun olan mühendislerimizdir ve maalesef, bugün, mühendislik fakültelerinden mezun olan mühendislerin uygulama ve şantiyeyle ilgili hiçbir altyapıları ve bilgileri yoktur. Bunların denetimci kontrol mühendisi olarak sahaya gönderilmeleri çok çok büyük bir hatadır, bununla ilgili Bakanlığın mutlak surette bir tedbir alması şarttır. Bu teknik personel var gibi görünüyor ama bilgi zayıflığı ve eksikliği yüzünden maalesef ciddi hatalar oluyor.

Yine, proje hazırlama sürecinde bizim uygulama projesi hazırlama kültürümüz henüz gelişmiş değil maalesef. Bundan dolayıdır ki sahadaki uygulama sırasında bir kısım teknik müdahalelere ihtiyaç var. Bu teknik müdahaleleri yapabilecek tecrübeye ve bilgiye sahip mühendislerin orada çalıştırılması gerekir ama maalesef böyle bir yapı da yok.

Yine, laboratuvarla ilgili ciddi bir sorunumuz var. Biz bu konuda ek bir madde olarak önerge verdik ama maalesef kabul edilmedi. Özellikle karot aldırma konusunda yani taze dökülen betonda istenilen kalite sağlanmamış olması durumunda karot numune alma şartı getiriliyor. Burada, müteahhide laboratuvar firması seçme hakkı veriliyor; onun istediği raporu verecek yapı denetim firmasını bularak... İstismar var; buna derhâl müdahale edilmesi ve laboratuvar firmalarının da yapı denetim gibi bir sistemle atanmasının getirilmesi gerekiyor.

Yine, Kentsel Dönüşüm Başkanlığına, korkunç yetkileri olmasına rağmen yeni dönüşüm ve gelişim alanı ilan etme yetkisi geldi. Bu zaten kısmen vardı, biraz daha genişletilmiş oldu ama özellikle tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenmesiyle ilgili alan tayinini anlamış değilim. Bu tarihî yapılar mevcut yapılardır; bunların güçlendirilmesi, iyileştirilmesi için yeni bir alan tahsisine neden ihtiyaç var, anlaşılabilir gibi değil. Acaba eski eserlerimizin etrafındaki boş alanlar mı işgal edinmek isteniyor; bunu da merak ediyoruz.

Yine, riskli yapıların dönüştürülmesi kanunuyla ilgili bir sorunumuz var. Riskli yapılar kanunumuzda yapının riskli olması durumunda güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapma şartı var ama hangi şartlarda güçlendirme, hangi şartlarda yıkıp yapmayla ilgili ciddi bir belirsizlik var. Hatta, bu konuda çok ciddi hukuki problemler de yaşanıyor ve rant temin edilebildiği için millet güçlendirme yerine yeniden yıkıp yapmaya yönlendiriliyor. Bu, doğru değil çünkü bizim ekonomik yapımız ve ekonomik gücümüz bütün riskli yapılarımızı yıkıp yeniden yapmaya yetmiyor. Bu münasebetle, güçlendirmeye teşvik edecek ya da yıkıp yapma maliyeti ile güçlendirme maliyetleri arasında bir oran belirlenerek bu konuda bir madde eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, ülkemiz açısından çok elzem bir durumdur çünkü bütün riskli yapılarımızı yıkıp dönüştürmemiz çok uzun bir zaman alacak. Bu, şu sonucu verir: Meydana gelecek depremlerde Hatay'daki gibi benzer manzaraları tekrar görmeye maalesef devam edeceğiz.

Ben, bu gerekçelerle bu kanun teklifine "kabul" oyu vermeyeceğimizi ifade ediyorum ve tekrar teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)