GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Cumhurbaşkanına soru soran gençlerle ilgili soruşturmaya, açıklanan enflasyon oranlarına ve TÜİK’e ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:26
Tarih:03.12.2024

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Aralık Engelliler Günü ve bugün, ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın yaşadığı sorunları ve onlar için neler yapabileceğimizi dikkatli bir şekilde, özenle konuşmamız gereken bir gün.

Elbette engelli vatandaşlarımızı toplumsal yaşamın içerisine sokmak, önlerindeki her türlü engeli kaldırmak hepimizin görevidir. Bütün siyasi partilerin, grupların, engellilerin sorunları konusunda çok güzel, nitelikli sözler söylediğinin farkındayız. Ama bugün, hiç olmazsa bugün, artık rakamlarla konuşma zamanı çünkü maalesef siyasi iktidar, AKP iktidarı engellileri üvey evlat gibi görüyor ve engellilerin neredeyse hiçbir sorununu çözmüyor. Elimde rakamlar var, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının rakamları bunlar. Bakınız, engelli aylığında aktarılan tutara baktığınızda yıllar içerisinde anlamlı bir artış görmediğimiz gibi 2023 ile 2024 arasında neredeyse yüzde 10'luk bir artış var ve 2000 Eylüle kadar 18 milyar 344 milyon liralık bir engelli aylığı ödemesi yapılmış ama engelli aylığından yararlanıcı sayısına baktığınızda 2023'te 618 bin 249 iken 2024'te 546 bin 379 olmuş; yaklaşık 80 bin engelli maaş alamaz bir noktaya gelmiş. Niye? Bunun sebebine bakmamız lazım. Bunun sebebi, iktidarın engellilere maaş ödememek için dolambaçlı birçok yolu denemesi ve onların maaşını bir şekliyle ödemekten imtina etmesi; işte, gerçek budur arkadaşlar. Türkiye'de iktidar kendi yandaşlarına oluk oluk para aktarırken engellilerin maaşını kesmek için her yolu denemektedir.

Yine, engelli yakınına aylık bağlanması oranına baktığınızda 2023'te 99.900 yakına maaş bağlanmışken 2024'te 75.036'dır. Burada daha anlamlı bir düşme var. Bunların sebebi şu: AKP, bir sınır koyuyor ve "Ayda 11.334 lira geliriniz var ise size engelli maaşı ödemem, size engelli yakını parası ödemem." diyor. Oysa 11.334 lira açlık sınırının dahi yarısından az. Dolayısıyla bir evde eğer bir emekli var ise, bir engelli, emekli maaşı alıyorsa artık ona engelli parası ödemiyorsunuz. Bu, vicdana; bu, akla; bu, gerçekten sosyal devlet anlayışına sığabilecek bir yaklaşım mıdır? Dolayısıyla engellilerin her zaman yanındayız. "Engelli yüzyılı yapacağız." diyorsunuz ya, aman gözünüzü seveyim, hiçbir yılı engelli yılı, emekli yılı falan yapmayın; hangi nüfus grubunu o yılın adına işaretliyorsanız onların boğazını sıkıyorsunuz, aynen "Emekli yılı olacak." deyip emeklilerin boğazını sıktığınız gibi. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, maaş alırsa ne kadar alıyor? 9.077 lira Bakanlık veriyor, eğer kaymakamlık üzerinden alırsa da 4.196 lira, yüzde 40'tan fazla engeli olduğunu ispatlayabilirse.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan açıklama yaptı "Yirmi iki yılda 70.878 kişiyi, engelliyi işe aldık." dedi yani sanki övünülecek bir rakam gibi; yirmi iki yıla böldüğünüzde yılda 3.221 ediyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de siz kaç engelli olduğunu bilmeyen bir iktidarsınız. Kaç engelli var Türkiye'de? TÜİK'e göre 4,8 milyon, derneklere göre 6 milyon, bir başka istatistiğe göre 10 milyon civarında engelli var ve siz bu koşullarda yılda 3.221 kişiyi işe alıp "Engellileri istihdam ediyoruz." diyecek kadar da şirazesinden kaymış bir iktidarsınız.

Bakın, biz geldiğimizde -açıkça ilan ediyoruz- engelli maaşının önündeki engeller kaldırılacak, engelli maaşı mutlaka asgari ücret seviyesine çekilecek, engelli yakını aylığı da mutlaka asgari ücret seviyesine gelecek ve her yıl, işte, bu 3 Aralıkta engellilere bir asgari ücret destek ödemesi yapacağız.

Engellilerin istihdamıyla ilgili elimde bir belge var. Bir depremzede, Adıyaman'dan görme engelli bir kardeşimizin EKPSS sonucu; 115.146 kişi bu sınava girmiş, bu arkadaşımız 94 puanla 272'nci olmuş, altı aydır atanmayı bekliyor. Kendisine atayıp atamayacaklarını bile söylememişler. Bu arkadaş daha ne yapsın, işe girmek için ne yapması lazım soruyorum size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla yuvarlak kelimeler, süslü sözler elbette iyidir ama gerçeğiniz budur, bu gerçekle yüzleşmeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, görme engellilerin -ne öğrencilerin ne de öğretmenlerin- kullanacağı kitaplar hâlâ dağıtılmadı. Dernekler Millî Eğitim Bakanından randevu dahi alamıyorlar. Kendisi ilçe kongrelerinde dolaşıp laik, demokratik cumhuriyete, Mustafa Kemal'e dil uzatmaktan görme engellilerin kitabını dağıtmaya fırsat bulamıyor muhtemelen ve üç ay oldu okullar açılalı, görme engelliler kitaplarını bekliyorlar.

Çok konuşuldu, konuşmak lazım, İsrail'e Anadolu toprakları üzerinden -itiraf ettiler- şakır şakır petrol gitmeye devam ediyor. Efendim, sözleşmişler, rica etmişler, onlar İsrail jetlerine yakıt olmuyormuş. Hiç öyle bir şey yok. İsrail'deki, Gazze'deki çocukların kafasına bomba atan jet uçaklarının petrolü Türkiye toprakları üzerinden gidiyor ve bunu siz itiraf ediyorsunuz, buradan para kazanıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Gençler gidiyorlar, Cumhurbaşkanının olduğu yerde Cumhurbaşkanına sorular soruyorlar. Elimde soruşturma tutanağı var. Bakın, "Neden Azerbaycan'a petrol gidiyor? Bu yardımlar Hayfa'ya niye gidiyor? Filistin'e gitmesi gerekirken niye izin veriliyor bunlara ve niye denizlerimizde bu faaliyete izin veriyorsunuz?" diyor gençler. "Cumhurbaşkanına hakaret" diye bu gençleri dört gündür tutuyorlar ve Cumhurbaşkanına hakaretten tutukladılar. Şimdi, biz Cumhurbaşkanının İsrail sevdalısı olduğunu biliyoruz. İsrail'in gerçekten canını yakacak hiçbir adımı atmadığını ve atamayacağını gayet iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Edepsizlik etme!

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

İsrail'le şu anda Suriye topraklarında iş birliği içerisinde olduğunu herkes görüyor ama bu sözler Sayın Cumhurbaşkanının İsrail'le âdeta şahsiyetinin özdeşleştiği sözler, başta Cumhurbaşkanına hakarettir.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Yalan söylüyorsun, yalan!

MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, onu duyun. Cumhurbaşkanına bir genç, bir kişi -ben mesela- niye İsrail'in jetleri Anadolu topraklarından gidiyor, niye engellemiyorsunuz dediğimde Cumhurbaşkanına hakaret ediyorsam eğer Cumhurbaşkanı ile İsrail'in şahsiyeti örtüşmüş demektir, asıl suç olması gereken budur; bu, Cumhurbaşkanına haksızlıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla buna itiraz etmenizi bekliyoruz. Bu gençler doğruyu söylediler, doğruyu yaptılar; ticaret hâlâ da devam ediyor, gemilerin gittiğini biliyoruz.

Son sözlerimi enflasyonla ilgili söyleyeceğim. Enflasyon da -önünü göremeyen bir iktidar- açıklandı 2,24 TÜİK'e göre. Yıllık neymiş? Yüzde 47. Peki hedefleri neydi? Yüzde 41,5. Merkez Bankası daha yirmi gün önce "Yüzde 44 olacak bu ülkenin enflasyonu." dedi, hani yardımcısı dedi ya: "Hedef enflasyona göre zam yapalım."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayın lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu kadar öngörüsüz bir Merkez Bankası; yirmi gün önce "Yüzde 44." demiş, şimdiden daha yüzde 3 aşılmış, gerçek enflasyon yüzde 80'lerde ve siz bu ülkenin ekonomisini yönetmeye kalkıyorsunuz; böylesine, görmeyen bir ekonomi yönetimi.

Şimdi, bu enflasyon üzerinden zam verirlerse emekliler ve memurlar yüzde 12,79 zam alacaklar. Bu ne biliyor musunuz? İşte, bu, hırsızlıktır; bu, suçtur. Bu, sofraya, cüzdana el uzatmaktır. Bir devlet kurumu sizden aldığı talimatla vatandaşın cebine el uzatıyor ve bunun suç olduğunu bir Yargıtay onursal üyesi mahkemeye veriyor, idare mahkemesine diyor ki: "TÜİK, devlet kurumu istatistiklerle oynuyor, enflasyonla oynuyor, onun üzerinden maaş zammını engelliyor; memurun, emeklinin sofrasından çalıyor." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Emir.

Buyurun toparlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Mahkeme TÜİK'ten belge istiyor. TÜİK'ün tabii, belgeleri gönderecek yüzü yok ve mahkeme de belgeler gelmeden kararını veriyor ve davayı reddediyor. İşte, böyle bir mahkeme var çünkü mahkemeler de ayarlanmış. Ama o hâkimler, o mahkemeler, o istatistiklerle oynayanlar, hepsi, gün gelecek, vatandaşın sofrasından çalmaktan dolayı yargılanacak.

Sabrınız için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)