| Konu: | Kayyum meselesine ve Amerikan’daki başkanlık seçiminin sonucuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 06.11.2024 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyum meselesi ülkemizin bir demokrasi problemi olarak gündemimizde yer almaya devam ediyor. 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminden bir ay sonra, 15 Ağustos 2016 tarihinde çıkarılan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 38’inci maddesinde Belediyeler Kanunu’nun 45’inci maddesine ek bir fıkra eklenerek aslında sekiz yıldır yaşadığımız bu demokrasi problemi ortaya çıkmış oldu. Öncesinde, diğer suçlardan dolayı herhangi bir düzenlemede belediye başkanları yerine meclis üyeleri içerisinden atama yapılıyorken burada, maalesef, bırakın tutuklanmayı ya da gözaltına alınmayı, herhangi bir cumhuriyet başsavcısının terörle ilgili bir iltisak veya benzeri bir sebeple soruşturma numarası vermesi dahi bir millet tarafından seçilen belediye başkanının görevden alınarak, belediye meclisinin yetkilerinin lağvedilerek atanmış olan bir memur ve atanmış olan 5 memur encümeniyle beraber koca bir ilçenin bütün sorunlarını çözmeyle ilgili bir görevi almasına imkân sağlıyor. Bu konu, madem kanun hükmünde kararnameyle olağanüstü hâl şartlarında getirildi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de dönemin iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis çoğunluğuyla, demokrasiye ve hukuka aykırı olan bu kanun buradan geçti; o hâlde, bu sorunun kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarılan bir yasaysa bu sorunun çözümü de yine sokaklar değil Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalı. Dolayısıyla, başta olağanüstü hâl şartlarında bu düzenlemeyi getiren Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere bütün parti gruplarına bir görev düştüğünü düşünüyorum. Bu, demokrasiye aykırı olan, millî iradeyi yok sayan kayyum uygulamalarına vatandaşlarımızın kamu güvenliği hassasiyetini, vatandaşlarımızın terörle mücadele hassasiyetlerini de dikkate alarak ama partizanca, siyasal bir yaklaşım içerisinde olmadan bir çözüm bulmamız gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, sadece birkaç gün önce kayyum atadığınız 3 tane belediyeye aslında 1 Nisan 2024 tarihinde de kayyum atayabilirdiniz çünkü ortaya koymuş olduğunuz gerekçelerin hiçbir tanesi kayyum atadığınız güne dair gerekçeler değil, geçmiş tarihli gerekçeler. Dolayısıyla, şayet bunlar hukuki gerekçeler idiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz? Yok, bunlar hukuki değil, siyasi gerekçelerse işte, tam da itiraz ettiğimiz nokta burası, seçilmiş bir belediye başkanının siyasal gerekçelerle görevden alınması ne millî iradeye ne demokrasiye ne de hukuk devletine uygun olan bir tavırdır. Dolayısıyla, bu sorunu biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözemediğimiz zaman bu sorun maalesef sokaklara taşınmak zorunda kalıyor, vatandaşlarımızın devlete karşı olan aidiyet duygusunda zayıflamalara yol açıyor ve insanların demokrasiye olan inancı zedeleniyor. Onun için, buradan Adalet ve Kalkınma Partisine bu hukuksuz olan yasal düzenlemeyi savunmaktan vazgeçmelerini, sekiz yıldır kayyum politikalarıyla, bir ülkenin önemli bir nüfusunun sahip olduğu bölgeleri kayyumla yönetmelerinin sonuçlarının bizi bugün getirdiği noktanın bir iflas olduğunu, dolayısıyla onların da bunu görerek, 3 kez bu kayyum politikalarının yüzlerine çarpılmış olmasını da dikkate alarak, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuyu milletvekilleri olarak hep beraber değerlendirip bir çözüm bulalım. “Yok, biz siyasi sebeplerle bu atamaları yapmaya devam ediyoruz.” diyorsanız hem kendinize hem de bu memlekete kötülük yapmaya devam etmiş olursunuz. Dün yapılmış olan Amerikan başkanlık seçimlerinde Trump’ın başkanlığı kazandığına dair sabah saatlerinde veriler gelmeye başladı. İster Trump ister Kamala fark etmiyor çünkü Amerika Orta Doğu’ya savaş, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey vadetmiyor. Beyaz Amerikalıların haklarını savunan, daha doğrusu onların üstün millet olarak Amerika'yı ve bütün dünyayı kendilerine köle yapmaya çalışan bir sistem Trump tarafından savunularak işbaşına getirildi. Dediğim gibi, Amerika'da kimin başkan seçildiğinin bizim için bir önemi yok çünkü kim seçilirse seçilsin Amerika ülkemize ve Orta Doğu’ya savaş, kaos ve gözyaşından başka bir şey getiremez. Dolayısıyla, bu kapsamda Amerika’yla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz stratejik bir ortak olarak görme gafletinden bir an önce kurtulmamız gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.