GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Eş Genel Başkanlarının ve milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklandığı 4 Kasım 2016 tarihine, kayyım atamalarına ve bu hafta Genel Kurul çalışmalarında olmayacaklarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:14
Tarih:05.11.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Evet, dün 4 Kasımdı. 4 Kasım tarihini hepinize kısaca hatırlatmak istiyorum. 4 Kasım 2016 tarihi, daha önce haksız ve hukuksuz, Anayasa’ya aykırı bir şekilde dokunulmazlıkları kaldırılan HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin eş zamanlı bir operasyonla gözaltına alınıp tutuklandığı tarihtir yani bir siyasi soykırımın yani siyasi bir darbenin yıl dönümüdür. Tabii, AKP darbelerle mücadele ettiğini söyleyen bir parti olarak bizzat kendisi bugünün darbeci bir iktidarı olarak orada, o koltukta oturmaktadır. 4 Kasım tarihinde, yine, yerel yönetimlerin, seçilmiş belediye eş başkanlarımızın bulunduğu kentlere kayyum atayarak aslında halkın iradesini hiçbir şekilde esas almadığını, sandık demokrasisine saygı duymadığını, darbelerle yol almak istediğini ve darbeci bir iktidar olduğunu ilan etmiş oldu. Evet, dün Halfeti, Mardin ve Batman Belediyelerimize kayyum atandı, bir hafta önce Esenyurt Belediyesine kayyum atandı, 3 Haziranda Hakkâri Belediyesine kayyum atandı ve iktidarın, bu kayyum rejiminin kendisini, yol yürüyüşünde bir temel rota olarak, bir yöntem olarak esas aldığını görüyoruz. Bu kayyumlar niçin getiriliyorlar o koltuklara? Birçok nedeni var. Birincisi, aslında iktidar bize şunu söylüyor: “Ey Kürtler, siz yurttaş değilsiniz.” “Ey Kürtler, siz kendi kendinizi yönetemezsiniz.” “Ey Kürtler, siz gidersiniz, oy kullanırsınız, belediye meclis üyesini, belediye eş başkanlarını seçersiniz ama ben sizin seçtiğiniz belediye eş başkanlarına ve belediye meclis üyelerine görev yaptırmam.” Çok açık ve net. Bu politikayı sekiz yıldır -dokuzuncu yılına giriyoruz- devam ettiriyor; sistematik olarak halkın iradesini yok sayıyor, sistematik olarak sandığı darbeliyor. Her seçimde getirip karşımıza koyduğunuz o adayları sandığa gömüyoruz, en yüksek oylarla seçiliyor bizim belediye eş başkanlarımız ama ne oluyor günün sonunda; geliyorsunuz sandığı gasbediyorsunuz, geliyorsunuz iradeyi çalıyorsunuz, kayyum yöntemini uyguluyorsunuz ve her seferinde ve her seferinde halkın en temel hakkı olan, anayasal hakkı olan seçme ve seçilme ilkesini yok sayıyorsunuz. Başka ne yapıyorsunuz? Bizim eş başkanlık sistemimizi hedef alıyorsunuz. Kadınların yerel demokrasiye katkı koymasının, kadınların yaşadıkları kentlerde yönetime ortak olmasının önüne set çekmeye çalışıyorsunuz ve bunu da kayyımlar eliyle yapıyorsunuz. Kayyımların ilk yaptığı; belediye meclislerini feshetmek, atanmış belediye başkanlarını görevden almak, o kentte bulunan bütün kadın kurumlarını kapatmak, o kentte kadına dair ne varsa üzerine çizgi çekmek üzerine kurulmuş bir akıl ve kurulmuş bir yöntem var. Peki, başka ne yapıyor kayyımlar? Sayıştay raporlarında var, Mardin kayyumu diye bir kayyumunuz vardı, en son o kayyuma da kayyum atamak zorunda kaldınız; niye? Soylu’ya verdiği hediyelerle, ona buna yedirdiği çerezlerle, baklavalarla ün yapmıştı. Yolsuzlukları arşa kadar çıktı, sizin gibi bir iktidar bile, darbeci bir iktidar bile Mardin kayyumunu orada tutamadı, onu görevden almak zorunda kaldı. İşte, kayyum nedir? Hırsızlıktır, talandır, yolsuzluktur, rüşvettir. İşte, 31 Mart seçimlerinde sizin belediyeleriniz, o kayyumcu anlayışınız, onların rant musluğu kesildi diye, belediyeden yandaşlarınıza akan paraların önü kesildi diye bugün belediyelere kayyum atıyorsunuz. 1 milyonluk nüfusu olan Esenyurt’a niye kayyum atadınız? Çünkü orada rant var. Esenyurt, uydu kent; 5 kat olması gereken binalar 45 kat. Kaç katın parasını aldınız? Kaç katın parası sizin cebinize aktı? Mardin’de halkın parasını ne kadar yediniz? Süleyman Soylu’nun hediyelerini Mardin halkı ödemek zorunda mı? Çıkın bu soruların cevabını verin. Ama yok, varsa yoksa algı, varsa yoksa manipülasyon. Biz buradan söylüyoruz: Siz geçmişte de bunu yaptınız. Bakın, yüz yıllık cumhuriyet tarihine bakalım; istisna hukukuyla yönetildi bu ülke, Kürt’ü yok sayma üzerine bir rejim kuruldu. Şark Islahat Planı, umumi müfettişlikler, OHAL uygulaması neydi? Kürt’ü yurttaş görmeyen anlayışın sonucuydu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, devam edin. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Peki, dokuz yıllık kayyum uygulaması ne? Aynı anlayışın sonucu. Bugün adı konulmamış OHAL rejimiyle yönetiliyor bölge. Kürt halkına şunu diyorsunuz: “Ne yaparsan yap seni yurttaş görmüyorum. Ne yaparsan yap seni eşit görmüyorum. Ne yaparsan yap sana kendi idarecilerini, kendi yöneticilerini seçme hakkı vermiyorum.” Peki, ben soruyorum: Kimsiniz siz, kimsiniz? Ağa mısınız, paşa mısınız, Ali kıran baş kesen misiniz? Kimsiniz ya? Anayasa’yı tanımıyorsunuz, demokrasiyi tanımıyorsunuz, sandığı tanımıyorsunuz, iradeyi tanımıyorsunuz ama gelip burada bize hikâye anlatıyorsunuz. Ne diyorsunuz? “Türkiye Yüzyılı” Ne diyorsunuz? “Yeni anayasa” Var olan Anayasa’ya niye uymuyorsunuz? Anayasa madde 127 ne diyor? “Seçilmiş belediye organları ancak ve ancak göreviyle ilgili suçlardan dolayı görevden uzaklaştırılabilir.” diyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, devam edin. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Peki, siz ne yapıyorsunuz? Uyduruk terör suçlamalarıyla, uyduruk “iltisak” kavramlarıyla, belediye eş başkanlarımıza açtığınız soruşturmalarla, kovuşturmalarla kayyum atıyorsunuz. 15 Temmuzu Allah’ın lütfu gördünüz, akşama kadar övdüğünüz FETÖ’cülerin yöntemini yol ettiniz, şimdi gelmişsiniz, çıkardığınız OHAL KHK’siyle, Belediye Kanunu’na koyduğunuz “terör” kavramıyla getirmişsiniz belediyelere kayyum atıyorsunuz, sonra da çıkıp diyorsunuz ki: “Ya, her şey hukuka uygun.” Öyle mi, her şey gerçekten hukuka uygun mu? Ne oldu masumiyet karinesine, ne oldu daha kararı kesinleşmemiş herkesin masum olduğu ilkesine, ne oldu; ben size soruyorum. Bir arkadaşımız, Eş Başkanımız Gülistan Sönük’ün dosyası istinafta, Ahmet Türk’ün dosyası onaylanmamış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biraz sabrınızı rica ediyorum Başkanım, bu hafta yokuz Genel Kurulda. BAŞKAN – Buyurun, toparlayın. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Mehmet Karayılan Eş Başkanımıza açtığınız, İçişleri Bakanlığının “soruşturma numarası” diye verdiği numara Mehmet Karayılan’a ait bir soruşturma bile değil ya. Bu kadar yalancısınız, bu kadar kumpasçısınız ama gelmişsiniz, burada, işte “hukuk” da “yeni anayasa” da bilmem şu da bilmem bu da… Ben soruyorum: Gasbettiğiniz Bağlar Belediyesinde dünyanın hırsızlığını yapan ve üç yıl dokuz ay hapis cezası alan Belediye Başkanınızı sizin o çukur medyanız niye bir gün yazmıyor? Niye yazmıyor? Onun yerine sabah akşam bizim belediye eş başkanlarımız ve belediyelerimizin faaliyetlerini hedef hâline getiriyorlar. Siz bir operasyon odağına dönmüşsünüz, bu ülkeye operasyon çekiyorsunuz. Çok açık ve net söyleyelim, kayyumlar saraya biat ettiği için, bizim belediye başkanlarımız sizin bu kayyumcu faşist anlayışınıza diz çökmediği için, biat etmediği için, itiraz ettiği için onlara tahammül edemiyorsunuz ve getirip kayyum atıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, toparlayın. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ama biz söyleyelim, bu işin böyle olmayacağı açık ve net. Karar vereceksiniz; iç barış mı, toplumsal uzlaşı mı, eyvallah, biz buradayız ama bir elini verip tutulan eli de koparmaya çalışmaya da hiç kimsenin hakkı yok. Barış kavramları arkasına siyasi soykırım operasyonlarını sığdırmanıza izin vermeyeceğiz. “İç barış” deyip kayyumla Kürt halkının iradesini yok sayarak yol almanıza izin vermeyeceğiz, bunu yapamazsınız. Halkımızın barış umudunu, halkımızın uzlaşı ihtiyacını, halkımızın çözüm umudunu sömürmenize, istismar etmenize asla izin vermeyeceğiz. Mücadele mi? Sizin gibi faşist bir iktidara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bundan hiç şüpheniz olmasın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Toparlayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Dokuzuncu dakika bitti, onuncu dakikayı veriyorum. Buyurun. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, bir iki dakika daha sabrınızı istiyorum, sonra çıkacağım Genel Kuruldan zaten. Sizin bu anlayışınızla gidilecek yol yok, varılacak menzil yok. “Evet, ülke ateş hattında.” diyorsunuz, bölgeyi görüyoruz, her taraf yanıyor. Ee, hani iç barışımız, iç cepheyi tahkim ediyordunuz? Hani kardeştik? Hani el uzatıyordunuz? Ne oldu, ne oldu? Aklı barış olanın yolu kayyum olmaz, olamaz! Toplumsal barış yapmak isteyenin kayyum uygulamasında gözü olamaz, bu kadar açık. Kürt halkının reddi ve inkârı üzerine, Kürt halkının haklarının yok sayılması üzerine bir barış kurulamaz, kurulamaz! Hiç kimse böyle bir barışta olmaz. Eşit, özgür yurttaşlar olarak buradayız ve bunun için mücadele ediyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Toparlayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun, toparlayın ama. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Toparlayacağım Sayın Başkan, son iki dakikanızı rica ediyorum. Kürt halkının varlığını tanıyacaksınız. Eşit, özgür insanlar olması için yol açmaya var mısınız, yok musunuz; soru bu. Niyetiniz gerçekten barışsa hemen bu kayyum uygulamalarını ortadan kaldırın. Niyetiniz gerçekten kardeşlikse sağ gösterip sol vurmaktan vazgeçin. Bakın, kayyum atıyorsunuz, valileri kayyum yapıyorsunuz. Aynı valiler kendilerine yönelik protesto edilmesini engelliyor ve işte, bakın görüntülere. Bu resim nereden? İsrail'den, değil mi? İsrail'den mi? Bu resim Batman’dan. Her gün İsrail'e laf ediyorsunuz ya, mazlum Filistin halkına yaptıklarını… Bu da mazlum Kürt halkına sizin yaptığınız; hakkını arayan, demokratik protesto hakkını kullanan Kürt halkını ters kelepçeyle duvar dibine koyup yaptığınız işkencenin resmi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan. Selamlayıp bitiriyorum. BAŞKAN – Son bir dakikayı veriyorum. Buyurun. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim sabrınız için. Peki, bu resim sizi utandırıyor mu? İşkence yapmak sizi utandırıyor mu? Hırsızlık yapmak sizi utandırıyor mu? Yolsuzluk yapmak sizi utandırıyor mu? Kayyum atamak sizi utandırıyor mu? Halkın iradesini gasbetmek sizi utandırıyor mu? Keşke cevaplar “evet” olsaydı. Hayır, hiçbirinin cevabı “evet” değil. Siz zulümle abat olmaya çalışıyorsunuz ama size söyleyelim, sonunuz berbat olacak. Bu yolda giderseniz varacağınız hiçbir şey yok. Bu hafta Genel Kurul çalışmalarında olmayacağız. Ben bütün demokratik kamuoyunu ve Parlamentoyu da kayyuma karşı tutum almaya, kayyuma karşı demokrasiye, halkın iradesine, sandığa sahip çıkmaya davet ediyorum. Teşekkür ederim.