GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv maçının tarafsız sahaya alınmasına, Kathrin gemisinin Haydarpaşa Limanı’na demirlemesine ve kayyum uygulamalarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:14
Tarih:05.11.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan; değerli milletvekilleri; Sayın Akbaşoğlu’nun nezaketi için de çok teşekkür ediyorum. Ülkemiz ve coğrafyamızda can yakıcı sorunlar yaşanıyor, coğrafyamızda haritaların yeniden dizayn edileceğinden bahsediliyor, biz ise incir çekirdeğini doldurmayan kayıkçı kavgalarıyla milletin gündemini meşgul etmeye çalışıyoruz. İktidarın İsrail'e karşı attığı adımların birçok alanda yetersiz kaldığı bir süreçte maalesef bir yetersiz adım da spor alanında geldi. UEFA Avrupa Kupası’nda mücadele eden takımımız Beşiktaş'ın, İsrail takımı Maccabi Tel Aviv’le oynayacağı maç yapılan açıklamalara göre -devletimizin güvenlik bürokrasisi tarafından alınan kararlarla- tarafsız bir ülkede oynanacak. Yani iktidarınız birçok alanda olduğu gibi altın tepsi içerisinde Maccabi Tel Aviv takımına yani İsrail'e bir ikramda bulunuyor. Bu nasıl bir şuursuzluktur ki İsrail'in takımı olan Maccabi Tel Aviv’in bir psikolojik baskı altında olmadan bu maçı oynayabilmesi için tarafsız bir sahaya alınmasına hükmediyor. Bizim -burada yapmamız gereken şey- nasıl Rusya-Ukrayna savaşı gerekçe gösterilerek Rus takımlarının uluslararası müsabakalardan men edilmesi gündeme gelmişse İsrail takımlarının da uluslararası müsabakalardan men edilmesini gündeme getirmemiz gerekirken iktidarımız ne yapıyor? Aman, Maccabi Tel Aviv psikolojik bir baskı altında olmasın, seyirciler onları rahatsız etmesin diye tarafsız bir sahada bu maçın oynanmasına imkân sağlıyor öyle mi? Sizin sahip çıkacağınız kulüp Maccabi Tel Aviv değil Beşiktaş spor kulübüdür, Türkiye Cumhuriyeti’nin takımlarıdır ve Beşiktaş taraftarıdır. Dolayısıyla ülkemizin güzide takımlarından olan Beşiktaş'ın İsrail lobisinin algı operasyonlarına karşı bu iktidar tarafından sahipsiz bırakılması asla ve asla kabul edilecek bir durum değildir. Bugün, UEFA bu kararı aldığı zaman yeri göğü inletmesi gereken iktidar, maalesef, aldığımız bilgilere göre bu kararın bizzat sağlayıcısı durumundadır. Buradan, şayet bu ifadeler yanlışsa “Hayır, iktidarımızın güvenlik bürokrasisinin asla böyle bir talebi olmamıştır ve bu maçın tarafsız sahada oynanmasına en sert şekilde mukabele edeceğiz.” diye iktidar kanadından açıklama bekliyoruz ama o her zaman yaptıkları üslupla avcı derneklerinin kahvehanesinde gibi masal anlatmasınlar, somut ne adım attıklarını bizzat ortaya koysunlar. Türkiye Cumhuriyeti devleti her zaman mazlumlardan yana olmuştur, her zaman mazlumların yanında olmuştur. Bu millete ve bu devlete bu acziyeti yaşatma hakkınız olmadığını buradan bir kez daha net bir şekilde ifade ediyorum. Bu yetmezmiş gibi, Namibya Hükûmetinin İsrail'e patlayıcı taşıdığını tespit ettiği geminin iznini geri çekmesi, Portekiz Dışişleri Bakanının gemideki patlayıcıların varış limanının İsrail olduğunu armatörlerle görüşerek tespit etmesi sonucu kendi bayrağını gemiden çekmesi karşısında Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyor? “Türkiye Cumhuriyeti” demeyelim, devletimizi bugün idare eden iktidar yetkililerine söyleyelim bu laflarımızı. Haydarpaşa Limanı’na bu geminin demirlemesine imkân sağlıyor, hem de aylardır izin vermedikleri Mavi Marmara gemisinin yani Özgürlük Filosu’nun tam da yanına demirlemesine imkân sağlıyor. Bu nasıl bir şuursuzluktur? Ey AK PARTİ'li milletvekili kardeşlerim, bunlara isyan etmeniz, vicdanınızın sesini duymanız için illa bu yaşananların CHP iktidarında mı olması gerekiyor? Siz kendinizden olan insanların iktidarında bu yanlışlar yapılınca vicdanınızın sesini hiç mi dinlemeyeceksiniz? “Bizimkiler yapıyor.” deyip bunlara sessiz mi kalacaksınız? Belki o gençler o gemiye çıkıp bu durumunuzu, bu ayıbınızı ifşa etmemiş olsalardı hâlâ bizlere “O gemi Filistin'e yardım malzemeleri taşıyor.” diye masallar anlatacaktınız. Hesabını verin, bu Kathrin gemisinin Haydarpaşa Limanı’nda ne işi var? “One minute”lerle Cumhurbaşkanımızın önderliğiyle slogan atmayı bırakın. Somut olarak, bu geminin Haydarpaşa Limanı’na kimler tarafından, niçin demirlendiğini, rotasının ne olduğunu; Namibya’nın, Portekiz'in Mısır’daki avukatların gösterdiği cesareti sizin niçin gösteremediğinizi ortaya koyun. Bu ayıp size yetmezmiş gibi bunu yani savaş suçlusu bir gemiyi ifşa eden 16 genci gece yarıları karakolda sabahlatıyorsunuz, sonra da yurt dışı yasağıyla, soruşturma devam ederek onları serbest bırakıyorsunuz. Bunların yurt dışına çıkma niyeti yok, bu topraklara ait bu çocuklar, bu gençler. Dolayısıyla bu toprakların tekrar özgür ve bağımsız bir şekilde yoluna devam etmesi için mücadeleye devam edecekler. Yurt dışına çıkma talebi yok bu gençlerin, yurt dışından gelen siyonist gemilerin bu toprakları kirletmemesi talebi var. Siz ise talebi yanlış anlıyorsunuz, bunların yurt dışına çıkışını yasaklıyorsunuz, gemilerin ise yurt dışından Türkiye'ye gelmesine imkân ve olanak sağlıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Beş dakikamız doldu. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Devam edeyim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bir diğer önemli gündem maddesi kayyum uygulamaları. Herhâlde kayyumların hukuksuz olduğunu bugüne kadar duvarlara anlatsak duvarlardan ses gelirdi ama maalesef uygulayıcılardan herhangi bir ses gelmiyor. Değerli arkadaşlar, yasal olan başka bir şeydir, hukuki olan başka bir şeydir. Sakın ha olağanüstü hâl döneminde getirdiğiniz kanun hükmünde kararnameyle buna hukuki bir kılıf uydurmaya çalışmayın. O getirdiğiniz düzenleme Anayasa’ya aykırı çünkü Anayasa açıkça belediye başkanlarının sadece görev suçlarıyla ilgili açığa alınabileceğini ve oradan da meclis üyeleri içerisinden bir seçim yapılacağını öngörüyor. Siz ne yaptınız? Tam da OHAL fırsatçılığı içerisinde belediyelere kayyum atamayla ilgili bir uygulama getirdiniz. Peki, kayyum atayarak ne yapıyorsunuz? Bunu da net bir şekilde ortaya koymamız lazım… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Şimdi, bütün beşerî hukuklarda, bütün dinî hukuklarda, İslam hukukunda, şeriatta beraatizimmet esastır. Hiç kimse hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan suçlanamaz, suçlu muamelesi göremez. Siz ne yapıyorsunuz? Hakkında terörle ilgili bir iddia… İddiayı bırakın, gözaltına alınmasına, tutuklanmasına bile gerek kalmaksızın, herhangi bir cumhuriyet savcılığının bir hazırlık numarası vermesini bile yeterli görerek o belediyeye kayyum atıyorsunuz. Hadi atadınız, bunun masumiyet karinesini yok saydınız; sadece bunun masumiyet karinesini yok saymakla kalmıyorsunuz, bu belediyelerde görev yapan onlarca belediye meclisi üyesini de potansiyel suçlu olarak görüyorsunuz. Niye? Bunlar seçerse yine bir suçluyu seçerler. Nereden biliyorsunuz onların suçlu olduğunu? Haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı mı var? Yürütülen bir soruşturma mı var? Hangi hakla bunların seçme hakkını elinden alıyorsunuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun, toparlayın. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bunlar yetmezmiş gibi, 1 milyonluk bir ilçeyi… Ki 2 milyon da olsa, 2 bin de olsa seçme ve seçilme hakkı, demokrasi, halkın iradesi önemlidir; sayılara takılmıyorum ama siz 1 milyonluk bir şehrin bütün imar uygulamalarını, belediye meclisinin alması gereken bütün kararları atadığınız bir kaymakamınıza aldıracaksınız; sonra da -ne yapacaksınız- yerel teşkilatlarınızın o kayyumla kafa kafaya vermesiyle oranın rantını bu sefer atanmış kayyumlar eliyle yemeye çalışacaksınız. Bu uygulamaya vicdan sahibi herkes itiraz ediyor. Ey AK PARTİ'li arkadaşlarım, sizler de itiraz edin çünkü emin olun, bunun ne size ne memlekete ne de bu devlete faydası var. Sekiz yıldır ya! Aynı olayları yapa yapa faydalı sonuçlar bekliyorsunuz, mümkün değil. 3 kez yüzünüze çarptı bu millet bu kayyum uygulamalarını. Hâlâ nede ısrar ediyorsunuz? Nasıl bir çıkarınız var ki bunları duymazlıktan geliyorsunuz? Bu konu da gerçekten merak konusu olan bir konu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir dakikayla toparlayacağım Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun, 9’uncu dakika. BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla ülkemiz ve coğrafyamızda iç cepheyi kuvvetlendirmekten bahsederken -Mardin’de, Batman’da, Esenyurt’ta ve Grup Başkanınızın açıkladığına göre “Arkası gelecek.” diyorsunuz- vatandaşın devlete olan aidiyet duygusunu niçin zayıflatıyorsunuz? Niçin polis memurlarını o insanlarla karşı karşıya getirip bariyerlerle onların demokratik haklarını elinden alıyorsunuz? Milyonlarca insanın size karşı olan güvenini niçin yerle bir ediyorsunuz? Biraz vicdan, biraz merhamet! Dediğim gibi, illa bu hukuksuzlukların yaşanmasına itiraz etmeniz için CHP’nin iktidara gelmesi mi gerekiyor? Sizin hiç kendi iktidarınıza karşı vicdanınızın sesini dinleme gibi bir duygunuz kalmadı mı diye buradan soruyorum. Türkiye’nin, ülkemizin ateş hattında olduğu bir dönemde herkesin aklıselimle hareket etmesi ve hiçbirimizin partizanca hareket etmeden bu konuları aklıselimle konuşmamız gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.