GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Rojin Kabaiş’in ölümüne, cezaevlerindeki uygulamalara, Kürtçeye, görüş yasağı cezalarına, bugün Meclise tam mutabakatla verdikleri kanun teklifine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:22
Tarih:21.11.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, 27 Eylülde kaybolan ve cenazesi on sekiz gün sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine yakın Mollakasım köyünde bulunan Rojin Kabaiş meselesini çokça konuştuk. Şimdi, ısrarla burada, Rojin Kabaiş'in ölmesi meselesini bir intihar gibi göstermeye çalışan ve intihar gibi anlatmaya çalışan bir süreç olduğunu görüyoruz. Oysaki Rojin'in ablası da Rojin'in babası da yine, Rojin'in otopsisine giren doktorun aileyle yaptığı görüşmede de aslında bunun bir intihar olmadığını, Rojin'in intihar etmek için hiçbir gerekçesi olmadığını açık ve net bir şekilde söylüyorlar. Rojin yürüyüşe çıkmak istiyor, yanına kek ve su alıyor. Arkadaşlarını bu yürüyüşe davet ediyor, kaybolmadan önce ailesiyle telefonda görüşüyor, birlikte planlar yapıyorlar ama bütün bunlara rağmen, hâlihazırda ısrarla "İntihar etti." gibi bir anlatıyla Rojin Kabaiş'in ölümünün üzerinin kapatılmaya çalışıldığına dair ciddi bir algı olduğunu -nasıl diyelim- güçlü bir intiba oluştuğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Rojin'in otopsi raporu ailesine verilmeden önce, avukatlarına verilmeden önce medyaya, yandaş medyaya servis ediliyor. Yine, Rojin Kabaiş'in ölümünün suda olduğu ifade ediliyor ama suda mı boğuldu, öldürüldükten sonra mı oraya konulduğuna dair, tam olarak ölümün, boğulmanın nasıl olduğuna dair bir belirleme yok. Yine, bedeninde morluklar olduğu ifade ediliyor; şiddet görerek mi katledildi, şiddet gördükten sonra mı yaşamını yitirdi; bunlara dair hiçbir şekilde bir bilgilendirme yapılmadığını, ailenin sorularına yanıt oluşturulmadığını görüyoruz. Bu konuda Van Barosunun da bir açıklaması var. Bizlerin de hukukçuların da ailenin de bu sürecin takipçisi olacağını ifade etmek istiyorum. Bunun gibi şüpheli kadın ölümlerinde yargının ve kolluğun üzerine düşen sorumluluğu yapma çağrısını da buradan yeniden ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; Türkiye cezaevleri aslında hukuksuzlukla her zaman gündemimize geliyor. Bunlardan biri de Kayseri Bünyan T Tipi Cezaevinde bulunan Şaban Kaygusuz'un yaşadıkları. Sağ eli ve sağ bacağı olmayan, yüzde 90 engelli bir mahpus Şaban Kaygusuz. Ailesi Antep'te yaşıyor, her hafta kilometrelerce yol giderek çocuklarını görmek durumunda kalıyorlar; bu nedenle de uzun süredir yaptığı bütün sevk talepleri güvenlik gerekçesiyle ısrarla reddediliyor. Fiziksel ve sağlık koşulları nedeniyle fiziksel desteğe ihtiyacı var fakat bütün bu destekten yoksun, günlük ihtiyaçlarını karşılamak noktasında arkadaşlarına yük olmamak için tekli hücrede kalmak zorunda kalıyor yani aslında engelli olması nedeniyle tam bir çaresizliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor ve bu konuda da ciddi bir hak ihlali olduğunu görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tabii, diğer bir mesele Kürtçeyle ilgili olan mesele. Ailesiyle Kürtçe konuştuğunda telefonun otomatikman kesildiğini görüyoruz. Oysaki ana dilinde konuşmak bir haktır; ailesiyle, çevresiyle, kiminle konuştuğu, cezaevinde olup olmaması bu hakkın önüne geçemez. Bu anlamıyla, bu, Kürt'e ve Kürtçeye düşman tutumun cezaevlerinde de hâlihazırda devam etmiş olmasını kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz.

O anlamıyla, engelli mahpusların cezaevinde yaşadıkları koşullara dair hızla bir düzenleme yapılması, özellikle ailelerine yakın yerlere sevklerin yapılması, sağlık hizmetlerine erişimin önündeki engellerin kaldırılması ve gerçekten desteklenmeleri gerektiğini ifade etmek isterim buradan.

Diğer bir mesele Kürtçeyle ilgili. Eyyüp Subaşı Kürtçe öğrenmek isteyenlerle yaptığı telefon görüşmesi nedeniyle altı yıl üç ay hapis cezası almış. Evet, Kürt Araştırmaları Derneğinin faaliyetleri kriminalize ediliyor. Ana dilini öğrenmek ve yaşatmak isteyenlerin çabaları suç sayılıyor ve Türkiye'de Kürt halkına yönelik aslında büyük bir kültürel soykırım politikasının devam ettiğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Oysaki ne Kürtçe öğrenmek suçtur ne Kürtçe konuşmak suçtur ne de Kürtçeyle yaşamak suçtur. Bunların hiçbiri suç olamaz, hiçbiri suçlanamaz ama ne yazık ki bu konuda da ciddi bir sorun olduğunu, AKP'nin Kürt ve Kürtçe düşmanlığı politikasının yargı eliyle devam ettirildiğini görüyoruz.

Şimdi, Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün yine yeni bir haber aldık. İmralı'da bulunan Sayın Öcalan'a yönelik yeni bir altı aylık avukat görüş yasağı verildiğini görüyoruz. 2015'ten beri mutlak tecrit altında, 2009'dan beri tecrit altında olan İmralı gerçeğinden bahsetmek istiyoruz. Sadece Sayın Öcalan'a değil orada bulunan Ömer Hayri Konar'a, Veysi Aktaş'a ve Hamili Yıldırım'a da aynı cezaların verildiğini görüyoruz. Şimdi, biz buradan ifade etmek istiyoruz: Bu cezalarla gerçekten ne yapılmak isteniliyor? Bir taraftan "iç cephe" "barış" "kardeşlik" ifadeleri, mesajları verilirken bir taraftan da İmralı'da ceza üzerine ceza verilerek aslında çözümsüzlükte ısrar edildiğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitirelim lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bitireceğim Sayın Başkanım.

Bu anlamıyla, çözüm için başlayan olumlu tartışmaları da bu cezaların, kayyum uygulamalarının zehirlediğinin altını çizmek istiyorum. Bu anlamıyla söz ile eylemin tutarlılığının çok önemli olduğunu ifade etmek gerekiyor. Hep soruluyor: Kürtler ne istiyor? Vallahi, Kürtler barış istiyor. DEM PARTİ onurlu bir barış istiyor ve onurlu bir barışın yolunun da İmralı tecridinin kalkmasından geçtiğini, İmralı'da bulunan Sayın Öcalan'ın muhataplığının kabul edilmesinden geçtiğini hepimiz biliyoruz. O anlamıyla bu çözümsüzlükteki ısrarın hızla terk edilmesi gerektiğinin altını çizerek tecridin kalkması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Son olarak da Sayın Başkan, bugün DEM PARTİ, CHP, Saadet, Gelecek Partisi, İYİ Parti, TİP, EMEP, DEVA, Demokrat Parti, Yeniden Refah Partisi olarak Meclise kayyum uygulamalarına yasal dayanak olarak ifade edilen ve aslında Anayasa'ya aykırı olan 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 45'inci maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılması için bir kanun teklifi verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu anlamıyla, tam mutabakatla verilmiş bu kanun teklifine iktidarın gerçekten kulak kabartması gerektiğini ve bu ülkede demokrasiye darbe olan, halkın seçme ve seçilme hakkını gasbeden, gerçek anlamda sandığa saygıyı ortadan kaldıran yani demokrasiye inancı ortadan kaldıran bu kayyum uygulamalarından geri dönmek için büyük bir imkân sunduğumuzu düşünüyoruz. Bu anlamıyla, bu kanun teklifinin amasız, fakatsız acil olarak Genel Kurul gündemine gelmesi ve yasalaşması gerektiği talebimizi de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.