GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:20
Tarih:19.11.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevinin her geçen gün etkisizleştirildiği ve Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşların imza sürecini tamamladığı bir kanun teklifini, daha doğrusu yürütmenin göndermiş olduğu teknik bir çalışmayı burada yasallaştırmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Torba yasayla ilgili hemen hemen getirdiğiniz her kanun teklifinde aynı eleştirileri yapmaya devam ettik ama maalesef bir istisna olarak tanınan torba yasayı siz asıl bir yasa şeklinde her kanun teklifinde getirmeye devam ediyorsunuz.

Bakın, bu dahiliye memurlarıyla ilgili kanun teklifinizde 17 ayrı kanunda ve 1 kanun hükmünde kararnamede bir düzenleme meydana getiriyorsunuz. Yani birbirinden farklı komisyonların konusunu, birbirinden farklı kanunların işlevini içeren bir torba yasayı âdeta her yerden torbanın içerisine bir yasa atarak bütünlükten uzak, yasama kalitesi açısından son derece sorunlu bir şekilde buraya getiriyorsunuz ve getirmeye devam ediyorsunuz. Siz bundan bıkmadığınız müddetçe biz de sizin yaptığınız bu uygulamaların yanlış olduğunu buradan haykırmaya devam edeceğiz. Herhâlde bir gün mutlaka ve mutlaka hakikat karşılık bulacaktır diye düşünüyoruz.

Şimdi, torba yasayla ilgili bu kanun teklifi nerede görüşüldü? İçişleri Bakanlığıyla ilgili İçişleri Komisyonunda görüşüldü ama bu kanun teklifi aynı zamanda hem Adalet Komisyonunu hem Millî Savunma Komisyonunu hem Plan ve Bütçe Komisyonunu hem de Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren maddeleri ihtiva ediyor. Yani burada yapılması gereken şey, bu ihtisas komisyonlarında bu kanunların enine boyuna tartışılması gerekirken siz ne yapıyorsunuz? Bir an önce komisyondan geçirelim, Genel Kurul aşamasında da aman gruplar çok fazla söz almasın, bir an önce bunu yasalaştıralım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak biz de kurtulalım; ey muhalefet, siz de fazla yorulmayın, nasıl olsa bunu öyle talep ettiler, bu yasayı çıkaralım şeklinde bir çaba içerisindesiniz. Oysa, kaliteli bir yasama faaliyeti açısından, İç Tüzük'ün 23, 34 ve 37'nci maddelerinin emirleri doğrultusunda yapmamız gereken şey, ilgili kanun maddesi hangi komisyonu ilgilendiriyorsa -ki burada Adalet, Millî Savunma, Plan Bütçe ve Dışişleri var- bu maddelerin oradaki uzman milletvekili arkadaşlarımız tarafından tartışılması ve değerlendirilmesi gerekiyor. Siz ne yapıyorsunuz? İçişleri Komisyonunda bulunan arkadaşlara "süper komisyon üyesi" vasfı yüklüyorsunuz, "Bu maddelerle ilgili bütün görüşleri sen burada izah et." diyorsunuz ve dolayısıyla kaliteli bir yasama tekniğinin de önüne geçmiş oluyorsunuz. Bu yetmedi, kanunu buraya getirirken de "İç Tüzük'ün 91'inci maddesi gereğince bu bir temel kanundur." diyorsunuz. Temel kanunu İç Tüzük 91'inci madde tanımlıyor "...düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması..." diye. Az evvel bahsettim, 17 tane kanun, 1 kanun hükmünde kararnameyle ilgili madde var ve siz bütünlüğü olmayan bu torba yasayı buraya sırf İç Tüzük'teki bazı hükümlerden istifade etmek için temel kanun diye getiriyorsunuz ve bunun adına da yasama kuvvetinin yürütmeye karşı bağımsızlığını gerekçe göstererek "Burası Meclis, bunları çalışacak." diyorsunuz. Oysa, biz biliyoruz ki bu, yürütmenin ısmarlama hatta yürütmeyi geçtim, Külliye'deki bürokratların teknik olarak hazırladığı ihtiyaçlar doğrultusundaki maddeleri burada yasalaştırmayla ilgili bir çalışma içerisinde geçiyor.

Bir diğer önemli husus, daha önce de oluyordu ama 2018'den sonra... Ben 2023'teki yasama döneminde, 28'inci Dönemde milletvekili oldum. Herhâlde "Daha önceleri de böyle miydi?" diye tutanaklara bakmak lazım ama bizim 28'inci Dönemdeki mesaimizin büyük kısmı Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun ya da kanun hükmündeki kararnamelerin yeniden Mecliste yasalaştırılmasıyla ilgili süreçleri tamamlamakla geçiyor.

Peki, Anayasa Mahkemesinin işaret ettiği itirazları karşılayan bir çalışma yapıyor muyuz? Hayır. Sadece teknik yönden Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti, bir kanun çıkarmamız lazım; aynı kanunu tekrar çıkarıyoruz, kararnameyle yaptığımız işi, Anayasa Mahkemesi bunu iptal edinceye kadar iki üç yıl geçer, ondan sonra da kim öle, kim kala?

Şimdi, bir iktidarın, bir Meclisin Anayasa'ya karşı, üzerine yemin içtiği Anayasa'ya karşı saygısı, sadakati buysa hep beraber o yeminimizi gözden geçirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Dolayısıyla burada "Nasıl olsa iki üç sene sonra Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar bu kanunu çıkaralım da iş görelim." yaklaşımı iki üç sene sonraki yasamaya aynı yükü devretmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakıyor.

Birkaç konu var maddelerle ilgili de esaslı itiraz yaptığımız, onlara da değinmiş olayım. 2'nci maddesinde, 2018 öncesi sadece belli bölüm, fakülte mezunlarının girebildiği kaymakamlık sınavına neredeyse ülkedeki herkesin girmesine imkân sağlayacak geniş düzenlemeler yapıyorsunuz. Topu topu, yılda aldığınız kaymakam sayısı değerli vekil arkadaşlarım, 60; 60 makam için 60 bin tane umut satıyorsunuz. Ne oluyor? Sosyoloji mezunu, tarih mezunu, mühendislik mezunu, hukuk mezunu, iktisat, işletme, maliye mezunu herkes 60 kişilik kaymakam kontenjanına girebilmek için günlerce çalışıyor; o umutla yatıyor, o umutla kalkıyor ve siz yaklaşık 60 bin kişiye, 70 bin kişiye -sınava girenlerin şu an son sayısı elimde değil ama- umut dağıtıyorsunuz. Halbuki bunlar kariyer meslekleri ve dolayısıyla belli bölümlerden mezun olanların ancak buna girmesi lazım. Aksi takdirde -dediğim gibi- sadece 60 kaymakam alırken binlerce kişiye millî piyango bileti dağıtıyorsunuz ve insanlar sınav gününe kadar o piyango biletine bakarak uyuyor, bakarak kalkıyor. Bu, doğru bir uygulama değil. Yetmezmiş gibi 60 kişilik bir sınav için mülakata 4 katı kadar kişi çağırıyorsunuz. Niye bu kadar geniş takdir yetkisi almak istiyorsunuz? Çünkü olaki o sınavda sınavı kazanmasını istediğiniz isimler olabilir dolayısıyla -genelde 2 katı kadar alınır- 4 katı olursa bizim orada inisiyatif kullanma imkânımız daha fazla olur diyorsunuz ve bu sefer de sınavı kazanan, yazılıyı kazanan o kişilerin o mülakat süresince yaklaşık bir buçuk-iki ay umutlarıyla yeniden oynamaya devam ediyorsunuz. Bu sizin iktidar olmadığınız ama muhalefette olduğunuz bir iktidarda sizin çocuklarınız da olabilir, sizin yeğenleriniz de olabilir; sizin eşiniz, dostunuz, akrabalarınız da olabilir; empati yapın, kendinizi onların yerine koyun, o çocuklar sınava hazırlanırken neler hissediyor? Yazılıyı kazandıktan sonra, hem de dereceyle kazandıktan sonra mülakatta elediğiniz o gençlerin sizin hakkınızda neler düşündüğünü lütfen gece yatarken, başınızı yastığa koyarken iyice bir düşünün; emin olun, hiç de iyi şeyler düşünmediğini sizler de görmüş olacaksınız.

3'üncü maddeyle mülkiye müfettişlerine özellikle belediyelerle ilgili çok geniş yetkiler tanıyorsunuz. Değerli AK PARTİ'li vekil arkadaşlarım, 1994 yılında Türkiye'de âdeta "millî görüş belediyeciliği" diye bir devrim oldu ve gerçekten yerel yönetimlerde bir çıta yükseldi. Aramızda o dönemde belediye başkanlığı yapan ya da siyaset yapan değerli ağabeylerimiz var. 1997, 28 Şubat sürecinden sonra mülkiye müfettişlerinin sadece Refah Partili belediyelerin kapısında yatıp orada uyandığı günleri herhâlde unutmadınız. Allah'ınızı severseniz, AK PARTİ belediyelerinde hiç mi yolsuzluk yok? Görevden aldığınız Ankara, İstanbul, Balıkesir, Bursa Belediye Başkanlarının hiç mi bir yolsuzluk veya yanlış işi yoktu? Yanlış işi yoksa niye görevden aldınız? Yanlış işi varsa oraya niye müfettiş göndermiyorsunuz? Ankara, İstanbul Belediyesi 2019 yılından önce niçin müfettişler tarafından denetlenmiyordu? Ya da çıkın deyin ki: "2019'dan önce de İstanbul Büyükşehir Belediyesine, Ankara Büyükşehir Belediyesine yılda şu kadar müfettiş gidiyordu; artış yok, muhalefet partileri kazandığı zaman da aynı denetimleri yapıyoruz." Peki, bu denetimleri kayyum atadığınız ve tespihlerini bile Belediye kasasından ödettirdiğiniz Mardin Belediyesinde yaptınız mı? Resmî gider altında tonlarca kadayıf alan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine gönderip soruşturma açtınız mı? Açmıyorsunuz. Dolayısıyla partizanca davranırsanız, bakın, şu an birçok yerde hem belediyeleri kaybettiniz hem de belediye meclisindeki çoğunluğu kaybettiniz. Etme bulma dünyası veya demokrasi, milletin takdiri. Yarın gelecek, bu sıralardan farklı sıralara geçeceksiniz. O zaman sizin kapılarınıza da müfettişler yatıp kalkmaya devam ederse yine itiraz eden bizler olacağız. Onun için, gelin, iktidarlara göre bir devlet düzeni inşa etmeyelim. İktidarlara göre bir mülkiye, iktidarlara göre bir kamu düzeni inşa etmeyelim çünkü "devlet" dediğimiz şey yasama, yürütme, yargı ve bütün kurumlarıyla beraber bir bütündür. Siz bu devlet yapısının içerisinde sadece iktidarı temsil ediyorsunuz ama sadece iktidarı temsil etmekle birlikte, kendiniz dışındaki herkesi devletin dışında bir aygıt olarak görüyorsunuz ve kendilerini denetleme hakkını kendinizde görüyorsunuz. Kendiniz devlet, sizin dışınızdaki herkes gayridevlet gibi bir yaklaşım içerisindesiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun lütfen.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Dolayısıyla herhangi bir belediyedeki memur neyse o da bu ülkenin devlet yapısının bir parçasıdır. İster iktidar partisindeki bir belediye olsun ister muhalefet partisindeki bir belediye ya da Adalet ve Kalkınma Partisindeki bir belediye; merkezi hükûmetin yani yürütme organının kurumlarından bir farkı yok ama öyle bir yapıyla hareket ediyorsunuz ki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum atayınca oradan baştan aşağı bir ay yıldızlı bayrağı hemen sarkıtıyorsunuz. Arkadaşlar, kayyum atandığı gün o belediye Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyesi olmadı, kurulduğu günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyesi. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Olur mu öyle şey? Esenyurt Belediyesine kayyum olarak atadığınız Vali Yardımcısı gidip oraya oturuyor, Vali tebrik etmeye gidiyor, sanki bir yeri fethetmiş gibi. Ne yapmaya çalışıyorsunuz Allah'ınızı severseniz? Belediyeler de bu devletin bir parçası, sizler de bu devletin parçasısınız. Lütfen bu millete bunu, bu kötülüğü yapmayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)