GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:19
Tarih:14.11.2024

SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 yılı bombaların gölgesinde büyüyen çocuklar, evlatlarını toprağa veren anneler ve umutları küllenmiş toplumlarla dolu bir yıl olmaya devam ediyor. Savaşın sadece tankların ve silahların sesi olmadığını, asıl yıkımın insanların ruhunda gerçekleştiğini biliyoruz. Her gün Gazze'de, Ukrayna'da, Orta Doğu'da, Rojava'da ve dünyanın birçok yerinde meydana gelen yıkımların sadece fiziksel yıkım olmadığını, insanlığın ruhunu öldüren yıkımlar olduğunu biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünya genelinde süregelen savaşlar birçok toplumu derinden sarsarken Kürt halkı için bu, yıllardır bir kader hâline gelmiştir. Hem fiziksel hem de kültürel anlamda savaşın en ağır bedelini ödeyen Kürtler, yalnızca hayatta kalmak için değil varlıklarını, kimliklerini ve tarihlerini korumaya devam ediyorlar fakat Kürtler yalnızca direnmekle kalmıyor, bir üçüncü yol siyasetiyle de Orta Doğu'da ve coğrafyamızda adaleti inşa edebilecek bir çıkış arıyorlar. Bu arayış sadece Kürtlerin değil tüm insanlığın kurtuluşu için bir modeldir.

Değerli milletvekilleri, bugün Kürt sorununun çözümünü sadece askerî yöntemlerle, güvenlikçi politikalarla aramak, Kürt halkının değil Türkiye ve Orta Doğu halklarının geleceğini doğrudan etkilemektedir. Kürt sorunu tarihsel, toplumsal, siyasal boyutları olan, sadece ve sadece diyalog ve müzakereyle çözülebilecek bir sorundur. Türkiye'nin Kürt sorununun güvenlikçi politikalarla çözümünde ısrar eden AKP'nin bugüne kadar bu savaşta harcamış olduğu maliyet 40 trilyon doları aşmış durumda. 60 binin üzerinde canımızı yitirdik, ülkenin kaynaklarını, toplumsal yapısını, barışını, huzurunu kaybettik. Peki, bu savaş hâlen neden devam ediyor?

Değerli milletvekilleri, siyaset, savaşı durdurabilecek yegâne güçtür. Eğer bugün Kürt sorununun çözümünden bahsediyorsak bunun tek yolu barış ve müzakere yoludur. Savaş demek, tank demek, tüfek demek, uçak demek, kan demek, nefret demek; daha ötesinde, uğruna ölecek gencecik insanlar demek. Savaş bu yüzden çok pahalı ve kötü, acımasızdır, barış ise çok ucuzdur. Barış için sadece empati, sevgi ve vicdan, sorunların çözümü için yeterlidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Öcalan 2019'da "Ben bu çatışmaları bir hafta içerisinde sona erdirebilirim." demiş, son aile görüşünde ise "Koşullar oluşursa bu süreci çatışmasız, çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekebilecek teorik ve pratik güce sahibim." diyerek barış için elini değil, gövdesini bile taşın altına koymuştur. Peki, barışta neden muhatap bulamıyoruz? Savaş için yüzlerce muhatap var iken barışta sessizlik neden hâkim? Barış için neden direniyoruz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, yüzyıllık tarihinin en önemli yol kavşağında, ya sonsuz bir barışa kavuşacağız ya da savaşların karanlığında kaybolacağız. Bugün bu Meclis tarihin doğru tarafında olmak zorundadır; bu Meclis, sorunların çözümü için adım atmalı, tecridin sona erdirilmesi için uğraşmalı, müzakerenin önünü bir an önce açmalıdır.

Bakın, tarihin akışını durdurmak mümkün değil ama buna yön vermek bizim elimizdedir. Biz diyoruz ki gelin, bu tarih karşısında bu Meclis barışın ve adaletin tarihini yazsın, tarih olmasın. Bu Meclis savaşların değil, barışların mimarları olarak tarihe geçsin.

Saygılar sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)