| Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 13.11.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geneli üzerinde Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarımız eleştirilerimizi ifade ettiler. Ben son haftaların en önemli gündemi olan kayyım meselesine ilişkin görüşlerimizi paylaşacağım sizlerle ve tabii ki kamuoyuyla.
Şimdi, bu Mecliste, Genel Kurulda kayyım gasbına, darbesine ilişkin söylemediğimiz tek bir kelimenin, cümlenin olduğuna inanmıyorum. Beş yıl burada Grup Başkan Vekilliği yaparken defalarca bu konuda önerge getirdik, defalarca bu konuda tartışmalar oldu ve bu mesele, hepimizin de Türkiye kamuoyunun da Meclisin de çok tanışık olduğu, çok iyi bildiği bir mesele aslında.
Ben şuradan başlamak istiyorum: Türkiye'de adil bir seçim yarışı var mı? Bize göre yok; bize göre derken, objektif olarak yok. Bir seçim döneminde buradan, defalarca, yüz binlerce oyun bir şekilde Şırnak'a, Ağrı'ya Hakkâri'ye ve daha birçok ile taşındığını ve o seçmenler vasıtasıyla seçim sonuçlarının değiştirilmek istendiğini bas bas bağırarak söyledik ve bunun adı seçmene de kayyım atanmasıydı. Evet, seçmen kayyımını icat ettiniz fakat buna rağmen bazı yerlerde kaybetsek bile, daha doğrusu bu hilelerle kazanmış olsanız bile, Ağrı gibi, Siirt gibi illerde halkımız, kamuoyu, seçmenler buna bir tepki gösterdi ve yine bizim belediye eş başkanlarımız seçildi.
Birincisi, adil bir seçim yok. İkincisi, bu 3'üncü dönem; 3 dönemdir kazandığımız belediyelere kayyım atanıyor. "Kayyım nedir?" diye sorarsam eminim hepiniz biliyorsunuz ama işin arkasında olduğunuzu dün gördük, maalesef, savunduğunuzu gördük. Daha önce Şırnak'ta kayyım olan bir milletvekilini konuşturdunuz; korkunç bir şey. Kayyımlık yapmış ya, 9 defa soruşturma geçirmiş, suç işlemiş, ödüllendirilmiş, milletvekili yapılmış. Kayyım önergemize getiriyorsunuz, buradan bir de konuşma veriyorsunuz, gerçekten müthiş bir şey, müthiş bir akıl; onun soruşturmalarını anlatacak zamanım yok.
Evet, kayyım rejimi halka karşı işlenmiş en büyük suçtur, çok net söylüyorum. Kayyım, milyonların hakkını, hukukunu, iradesini, seçme ve seçilme hakkını doğrudan yok saymaktır, ortadan kaldırmaktır. Yani bu ülkede bazı seçmenlerin, vatandaşların seçme ve seçilme hakkı var ama bazılarının yok. Hakkâri'yle başladı, Esenyurt'la devam etti, şimdi Halfeti'ye, Mardin'e ve Batman'a kayyım atadınız; vali, kaymakam gönderdiniz. Kayyım, bir suç rejimidir, siz bunda -bir suç rejimi olarak- suçta ısrar ediyorsunuz, halkı yok sayıyorsunuz ve demokrasilerde -tırnak içinde demokrasi diyorum- bunun bir açıklaması, bir izahı yok.
Şimdi, kayyımların işledikleri suçları birazdan söyleyeceğim ama ondan önce Adalet Bakanı geçenlerde... Gülümseyerek, dehşete düşerek, şaşırarak bir Adalet Bakanı nasıl böyle bir şey söyler diye okudum hatta bir paylaşım da yaptım. Adalet Bakanı diyor ki: "Belediye başkanları hakkında kesinleşmiş bir ceza kararı yok." Doğru, yok, zaten olsa belediye başkanı olamaz, anında görevden alınır. "Bu nedenle belediye meclis üyeleri kendi içlerinden bir belediye başkan vekili seçemez; eğer suçları, cezaları kesinleşirse o zaman belediye meclis üyeleri belediye başkan vekili seçebilirler." diyor. Sayın Yılmaz Tunç, burada birlikte çalıştık; hukuku unuttun, hukuk fakültesini unuttun, hayatın olağan akışından da mı koptun? Yani ceza kesinleşmediği için kayyım atıyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi ya! Kesinleşmiş bir ceza olursa başkan vekili olabilir, seçebilirler belediye meclis üyeleri ama kesinleşmediği için siz kayyım atıyorsunuz. Şimdi, beş yıl boyunca zaten o dava devam edecek, zaten kesinleşmiş bir hüküm olmayacak. Sayın Ahmet Türk'e 3'üncü dönemdir kayyum atıyorsunuz ya, el insaf ya, gerçekten bu kadar vicdansızlık mı olur! Ahmet Türk orada Belediye Başkanlığı yapmaya çalışıyor, eş başkanlık yapmaya çalışıyor, 3'üncü dönemdir yerine kayyum atıyorsunuz çünkü Mardin'de rant, çünkü Mardin halkı size göre halk değil zaten; bunun başka türlü bir izahı yok.
Adalet Bakanına şu çağrıyı yapayım ya bari, tabii ki ironi olarak söylüyorum: "Ya, varsa bir ceza verin de bari belediye başkan vekilini seçelim." mi diyelim, böyle bir şey olabilir mi? Yani yargılamadaki tutuksuzluk, ceza verilmemesi aleyhe yorumlanabilir mi? Bunu sizin takdirinize sunuyorum.
Diğeri, belediye eş başkanlarımıza suç uyduruluyor, uy-du-ru-lu-yor; suç falan yok ortada. Kesinlikle şu anda savcılara verilen talimatlarla istediğiniz yurttaşa -belediye başkanı olmasına gerek yok- bir telefonla anında soruşturma açabilirsiniz, kayyum gerekçesi yapabilirsiniz. Hani o birileri büyük büyük laflar ediyorlar ya "Ya, onlar da bunları aday göstermeseydiler." Olur mu ya! Siz istediğinize soruşturma açıyorsunuz zaten, istediğinize ceza verdiriyorsunuz; yargı sizin elinizde, tek başınıza değilsiniz, bu konuda yargı da sizin suç ortağınız ve bunun hesabı mahşere kalmayacak. Milyonlarca yurttaşın hakkını, hukukunu bu şekilde gasbetmek... Kesinlikle mahşere kalmaz bunun hesabı.
Şimdi, bunun dışında, savcıların soruşturma açması çok mu zor? İşte, Ahmet Özer belli, ortada; Esenyurt Belediye Başkanı gibi geçmişten yüzlerce örnek verebilirim. Yani on yıl önce yaptığı konuşma, bir sohbet sırasında birisiyle çekilen fotoğraf on yıl sonra servis ediliyor ve suçlu gibi ilan ediliyor. Bir de dünkü konuşma çok ağır bir konuşmaydı, cevap verildi ama gürültüden duymadıysanız bir daha söyleyeyim: Hani o sizin eski kayyumunuz var ya, şimdiki vekiliniz, ödüllendirdiğiniz kayyum ne dedi? "Cephanelik." dedi. Utanın ya! Vallahi de billahi de tek bir belediye eş başkanımızın elinde değil silah, değil cephane, bir mutfak bıçağı... Ne diyorlar ona? "Mutfak bıçağı" deniliyor herhâlde.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ekmek...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çakı bulunsaydı sizin basınınız bunu manşete çeke çeke zaten suçlu ilan ederdi. Tek bir dava dosyasında böyle bir iddia yok, böyle bir bilgi yok, böyle bir belge yok. Kendinizi üç dönemdir "Şu suçu işlediler, bu suçu işlediler." diye alıştırdınız. Hepsinin dava dosyasını inceledim ya -hakkımı da helal etmeyeceğim herhâlde çünkü bunları, bu dava dosyalarını bize okuttunuz- iddianamelerinde acaba ne var diye; tek birinde bir çakı yok, cephane nereden geldi? Yok dağa eleman gönderiyorlarmış. Yalan, kökten yalan! Dava dosyalarını bilen bir yerden söylüyorum. İşte, suç uydurma böyle bulunuyor. Dediğim gibi, tek bir çakı bulunsaydı onu her gece televizyonlarda ilan ederdiniz. Kayyumlar suç işliyorlar, işlemeye devam ediyorlar ve "Bundan vazgeçin." çağrımızı yapıyorum. O kayyumlarınızı da hemen çekin oradan ya! Ayıptır ya! Halk istemiyor. Belediye binası içinde duruyorlar, yanlarına birkaç kişi alıp dolaşıyorlar: "Efendim, ben Belediye Başkan Vekiliyim." Yok efendim, siz başkan vekili falan değilsiniz. Bu halk sizi istemiyor, bu halk sizi seçmedi. Aday oldunuz, bütün hilelerinize rağmen kendi adaylarını seçtiler.
Size birkaç trajikomik örnek vereceğim. Kayyumlar halka hizmet etmediler. Kayyumlar rant için orada oturdular, peşkeş çektiler. Çok trajikomik şeyler var. Cizre Belediyesi kayyumu bizim başkanlarımız mazbata almadan bir saat önce 30 milyon TL harcama yapmış, biliyor muydunuz? Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyumunun daimi encümeni mazbatadan hemen önce oturup toplantı yapmış, bir saat önce, kararlar almış. Ceylânpınar Belediyesinde belediyeye ait araçların motorları sökülerek -motorları arkadaşlar- 85 araçtan 75'i kullanılamaz hâle getirilmiş. Cizre kayyumu 7 milyon 339 bin 579 TL değerinde taşınabilir demirbaşı hibe etmiş. Hemen anında hibe etmeyi de başarıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu çok ilginç, bütün Türkiye duysun: Cizre Belediyespor Erkek Voleybol Takımı'nın kazandığı kupa bile götürülmüş ya. Kupayı çalmışlar ya! Gerçekten akıllara ziyan bir durum var burada. Ve Kızıltepe Belediyesinde...
MEHMET BAYKAN (Konya) - Ne acı ya(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bunların hepsi verili, oradan itiraz etmeyin, elimizde deliller var. İŞKUR personellerini, kiralık araçları da beraberlerinde götürmüşler. Hani orası kamu hizmeti yapmıyor ya! Hani kamu elemanları kamuyu zarara uğratmış! Tek bir savcı da çıkıp dememiş ki: "Ya, siz kupayı niye götürdünüz? Araçların motorlarını niye söktünüz? Bu kadar borç niye çıkardınız?" Yani ben borçları söylemiyorum bile; 9 milyar, 3 milyar, 6 milyar... Yani ne diyeyim? Vicdan diyorum.
Halka rağmen halkı temsil edemezsiniz. Halkın iradesine rağmen halkın belediye başkanlığına soyunmayın ve bu vahşeti durdurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)