GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TUSAŞ tesislerine yönelik hain saldırıya, güvenlik ve istihbarat bürokrasisinin kamu güvenliğiyle ve önleyici faaliyetlerle ilgili çok daha fazla dikkatli ve teyakkuzda olması gerektiği bir dönemden geçildiğine; valilerin, kaymakamların ve güvenlik bürokrasisindeki bir kısım bürokratların iktidar partisiyle olan ilişkilerinin devlet-iktidar ayrımını ortadan kaldırdığına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:24.10.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken dün TUSAŞ tesislerimize yönelik hain saldırıyı lanetleyerek başlamak istiyorum. Bu saldırılarda vefat eden, şehit olan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza ise Allah'tan şifa diliyorum; Cenab-ı Allah bir an önce sağlıklarına kavuşmayı nasip etsin. Elbette, şehit vermekten daha acı olan şey şehit vermeyi kanıksamış bir toplumun oluşmuş olmasıdır. Güvenlik bürokrasisi ya da devlette hizmet eden kişiler sadece görevlerini yapmazlar, elbette günü vakti geldiğinde sorumluluklarının da gereğini yaparak gerekirse bu vatan için can vermekten bir adım geri durmazlar. Ancak ülkeyi yöneten iktidarlar ya da siyasi partiler güvenlik bürokrasisine ihtiyaç bırakmayacak ortamları oluşturmak durumundadırlar. Şayet bir ülkede güvenlik bürokrasisi devreye girmek durumunda kalmışsa kanaatimce o ülkenin siyasileri başarısız olduğu için silahlı kuvvetleri ya da güvenlik bürokrasisi devreye girmek durumunda kalmışlardır. Dolayısıyla elbette her ülkenin dosta güven, düşmana endişe verici bir güce, bir silahlı kuvvetlere sahip olması mutlaka ve mutlaka elzem olan bir şeydir ama bir ülkeyi, bir devleti yöneten siyasilerin ya da o ülkedeki muhalefet partilerinin görevi de o hazır kıta bekleyen silahlı kuvvetlere ihtiyaç hissettirmeyecek siyasal ortamları oluşturma mecburiyetidir. Dolayısıyla bizlerin de Türkiye Büyük Millet Meclisiyle, iktidarımızla, muhalefetimizle, hep beraber Türkiye'de artık şehit haberlerinin kanıksanmadığı ve şehit verme ihtiyacımız olmayan bir durumu tesis etme mecburiyetimiz var. Güvenlik ve istihbarat bürokrasisinin kamu güvenliği ve önleyici faaliyetlerle ilgili çok daha fazla dikkatli ve teyakkuzda olması gereken bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde elbette güvenlik bürokrasisi ve istihbarat bürokrasisi bu önleyici faaliyetleri ve kamu güvenliğiyle ilgili hizmetlerini yaparken her bir konuya her zamankinden çok daha fazla dikkat etmeli çünkü son yıllarda maalesef devlet ve hükûmet ayrımını ortadan kaldıran, parti devleti anlayışını çağrıştıran yaklaşımların arttığını, hassasiyet gösterilmediği günleri uzun zamandır görüyoruz. İllerde valilerin, ilçelerde kaymakamların iktidar partisiyle olan ilişkileri ve yine güvenlik bürokrasisindeki bir kısım bürokratların iktidar partisiyle olan haşır neşir ilişkileri devlet ve millet nezdinde devlet-hükûmet ayrımını ortadan kaldıran ve kamu görevlilerinin siyasallaşması gibi bir durum ortaya koymaktadır. Örneğin, MİT müsteşarının bir siyasi partinin -velev ki bu siyasi parti bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde birinci olan bir parti olsa dahi milletvekili sayısı itibarıyla- genel merkezine gidip brifing vermesi asla doğru kabul edilecek bir şey olmadığı gibi devlet-iktidar ayırımını ortadan kaldıran, kamu güvenliğinin en üst noktasındaki kişiyi siyasallaştıran bir davranış şeklidir. Dolayısıyla bu kadar hassas süreçlerden geçtiğimiz bir dönemde bürokratların bürokrat gibi davranmasının, valilerin vali gibi davranmasının geçmekte olduğumuz bu hassas süreçte devlet-millet kaynaşması için elzem bir durum olduğunun herkesin farkında olması lazım. Aksi takdirde, bir MİT müsteşarı güvenlik meselesiyle ilgili bir kaygıyı iletmek için bir siyasi parti genel merkezine gidiyorsa parti ayrımı gözetmeksizin bütün partilere bu brifingi vermeli ya da bir siyasi partiyi tercih edecek bir yaklaşım içerisinde asla ve asla olmaması gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyorum. Dolayısıyla devlet ve iktidar ayrımının ortadan kalktığı, parti devletine doğru gidilen bir sürecin zararlı sonuçlarını siyasallaşan, kutuplaşan bir toplumda hep beraber görüyoruz. Burada özellikle iktidar partisine ve Sayın Cumhurbaşkanımıza büyük görevler düştüğünü buradan bir kez daha ifade ediyorum. Dolayısıyla yeniden devletin devlet, iktidarların iktidar olduğu; devletin daim, iktidarların ise gelip geçici olduğu; iktidara karşı olmanın, iktidarı eleştirmenin doğal ve olağan ama elbette devleti tartışmaların dışında bırakmanın hepimizin vazifesi olduğu bir siyasal anlayışı yeniden bu ülkeye hâkim kılmak durumundayız. Çünkü ifade ettiğim gibi, gerçekten, hem coğrafyamız hem ülkemiz çok kritik süreçlerden geçiyor. Bu süreçlerden başarıyla çıkmanın ilk yolu başka kesimleri şeytanlaştırmaktan vazgeçmenin yanında, ikinci koşulu da devlet ve iktidar ayırımını ortaya koyma mecburiyetinde ortaya çıkıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Yine, zaman zaman ziyaret ettiğimiz bazı il ve ilçelerdeki vali ve kaymakamların iktidar partisi il başkanları ve ilçe başkanlarıyla olan bir siyasi ilişkinin ötesinde, diğer partileri dışlayan davranışların da bu parti devleti anlayışına hizmet ettiğini ve gelinen noktanın asla ve asla ne devlete ne de millete bir fayda verdiğini iktidar partisi milletvekillerinin de görmesi ve bu durumu eleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Devlet, sadece AK PARTİ'nin devleti veya sadece Saadet Partisinin, İYİ Partinin, Milliyetçi Hareket Partisinin ya da DEM PARTİ’nin devleti değil devlet, topyekûn Türkiye'deki bütün siyasi partilerin ve 85 milyon vatandaşımızın devletidir. Dolayısıyla devleti bir bürokrat olarak yöneten kişilerin de bu anlayış içerisinde hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.