| Konu: | 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde Van’da gerçekleşen depremlere, yenidoğan çetesi skandalını araştırmak için bütün siyasi partilerin ortak imzasıyla dün bir araştırma komisyonu kurulduğuna, konuyla ilgili Türkiye kamuoyunu yanıltmak için yapılan kötü haberciliği kınadığına, yenidoğan çetesiyle ilgili hazırlanan iddianameye, yabancı uyruklu hekimlerin çalışma alanlarına ve ayrılan kontenjana ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 23.10.2024 |
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de hayırlı bir çalışma günü diliyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tabii, çokça konu var, bazıları zaten gün içerisinde önergelerde konuşulması gereken konulardan. Ben burada kendi öncelik sıralamama göre birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Malumualiniz, dün konuşan milletvekillerimiz de ifade ettiler, 23 Ekim ve 9 Kasım 2010 tarihlerinde Van'da bir deprem oldu. Bu depremde 644 vatandaşımız hayatını kaybetti, 2 bine yakın da yaralımız vardı. Bu vatandaşlarımızla ilgili olarak -ölen vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum- Hükûmetimiz, devletimiz bu konuyla ilgili olarak çok büyük bir özveriyle, bu mağduriyetlerin giderilmesi için büyük bir gayret sarf etti. Şu anda da zaten Türkiye'de -özellikle bütçemizin çok yoğun bir şekilde- en son yaşadığımız depremdeki, 5’ten fazla ilimizi etkileyen depremdeki hasarların giderilmesiyle ilgili gayretimiz de hâlihazırda devam ediyor. Şimdi, dün, biz, burada uzunca tartışmalar yaptık, bugün de devamı gelecek “Yenidoğan çetesi skandalı” diye ifade ettiğimiz şeyin. Bu konuyla ilgili olarak Genel Kurulda dün bütün siyasi partilerin ortak imzasıyla bizler bir araştırma komisyonu kurduk Mecliste fakat televizyonlara bakıyorsunuz, Türkiye’nin en önemli isimlerine, kamuoyunun bildiği isimlere -şöhret anlamında bilinirlik adına- iyi şeyler görüyorum. Buradan pek yapmadığım bir şeyi yapacağım, mesela, Şahan Gökbakar -Türkiye'de farklı siyasi fikirlerde olabiliriz- kamuoyunun çok iyi tanıdığı bir isim; çok kolay bir şekilde şöyle bir ifadeyle “tweet” atıyor, diyor ki: “AK PARTİ ve MHP'nin oylarıyla reddedildi, bunların araştırılması reddedildi.” Oysaki buradaki herkes şahit, dün burada 2 tane siyasi parti ayrıca önerge verdi ama biz, buradaki herkes şahit, dün burada 2 tane siyasi parti ayrıca önerge verdi ama biz burada, Genel Kurulda bütün siyasi partilerin ortak iradesiyle bir araştırma komisyonu kurduk, sahici bir komisyon kurduk; bu konuya dair bütün detayları burada hep beraber araştıralım, bu konuya dair kimin kabahati varsa, nerede noksanlık varsa bu ortaya çıksın ve devamında da bizim asli işimiz olan, bu suistimale giden yollarla alakalı eğer yapmamız gereken bir mevzuat düzenlemesi varsa biz bunu yapalım diye yaptık bunu. O yüzden Türkiye kamuoyunu bu kadar önemli, bu kadar hassas bir konuda yanıltmayı çok büyük bir hata olarak görüyorum ve bunu buradan bir kez daha düzeltmek istiyorum. Bir taraftan da tabii, şöyle bir suistimal var: Tabii, siyasi partilerin en doğal hakkıdır, daha bu önergeler reddedilirken aslında bu haberleri yapanlar, haberi yapanlar biliyorlar ki ortak bir önergeyle biz bunu zaten yapacağız ama ona binaen kasti olarak Türkiye kamuoyunu yanıltmak, buradaki tepkileri manipüle etmek için yapılan bu kötü haberciliği de buradan kınıyorum, bunun altını çizmek istiyorum. Şimdi, bu konuyla ilgili olarak hepimiz hızlı okumalar yaptık, daha çok da yapacağız. Bunlar nasıl oldu… Bunun hukuki boyutu da var. Tabii ki doktor arkadaşlarımız sürecin işleyişiyle ilgili daha detaya vâkıflardır. Ben kendim de hukuken neler yapılabilir, bugüne kadar neler yapıldı, bunu takip etmeye çalışıyorum. Elimizde bir iddianame var yenidoğan çetesiyle alakalı diyelim. Şimdi, bu iddianameyi okuduğunuzda şunu görüyorsunuz: Zamana sâri, bir yılı aşkın devam eden bir takip süreci var. Bu süreç içerisinde müfettişlerin çok detaylı raporları var, dün de bunu ifade ettim buradan. Önce mali olarak yürütülen bir soruşturma, bir yolsuzluk olarak yürütülen soruşturma, tamamen Sağlık Bakanlığının ve il sağlık müdürlüğünün müfettişlerinin verdiği raporlar üzerinden, hatta sadece genel değil, tek tek hastanelerdeki incelemeler sonunda verdiği raporlar üzerinden burada, muhakkak surette hekimlerden oluşan bir bilirkişi oluşturulması talep edilmiş ve aslında onların yönlendirmesiyle soruşturma ve devamında iddianame olayın bu hâlinin yani çocukların, bebeklerin ölümüyle alakalı konunun incelenmesine dair bir iddianameye dönüşmüştür. 112’yle ilgili mesele de aslında müfettiş raporlarında var. Müfettiş raporları detaylı okunduğu zaman şunu görüyorsunuz: Bir defa, tüm bu yönlendirmelerde, bahsi geçen hastanelere diğerlerinden daha farklı bir yönlendirme olmadığını ama “tape”lerde, dinlemelerde aslında bunun farklı usullerle yapıldığını görüyorsunuz. Buradan yola çıkarak, kurduğumuz komisyonda bizim bunları da zaten incelememiz lazım yani burada, hangi usullerle, hangi yöntemlerle SGK’ye, Sağlık Bakanlığına bir taraftan mali olarak zarar verildiğini, diğer taraftan da -hepsinden daha önemlisi- ailelerin en kıymetli varlıklarına, evlatlarına böylesine haince, böylesine gayriinsani -tarifte zorlanıyorum- insanlıktan uzak bir kötülük yapmak, suç işlemek konusunda hangi yolların işlendiğini görmek, çözmek bizim en tabii meselemizdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Buradan yola çıkarak da bugüne kadar sağlıkta çok büyük işler yapmış olan AK PARTİ’nin yaptığı politikaları da... Çünkü şu an dünyada, baktığınız zaman -pandemi sürecinde gördünüz- yoğun bakımlarda, hasta bakımında Türkiye dünyada örnek gösterilen bir ülke. Hem hekimlerimizin hem sağlık sistemimizin de yıpratılmasına asla ve kata müsaade etmemek gerekiyor. Şimdi, gelelim TUS’la alakalı meseleye. Sadettin Hülagü Milletvekilimiz zaten konuya çok vâkıf kendisi TUS’la alakalı bilgileri verecek ama ben çok genel birkaç şey söyleyeceğim konuya dair. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Çok kısa Başkanım. BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi bir defa, yabancı uyruklu hekimler Türkiye'de sadece ve sadece göçmen sağlığı merkezinde çalışabiliyorlar, göçmen sağlığı merkezinde ve bunlar içinde… Eğer yabancı olup da Türkiye'de bunun dışında tıp doktoru olarak çalışmak isteyenlerin olması hâlinde bunların muhakkak suretle tıp fakültelerinin YÖK üzerinden denklik belgesini alması gerekiyor. Şimdi, arkadaşlarım hatırlayacaklardır, milletvekilliği sürecine başladığımız günden itibaren bize en çok ziyarete gelenler sadece yabancılar değil. Türk olup da farklı ülkelerde tıp fakültesi okuyan Türk vatandaşlarının denklik almakta ne kadar zorlandığını herkes hatırlayacaktır. Yani şu an Türkiye'de YÖK’ten en zor denklik alan branş tıp fakültedir. Denklik olmadan hekimlik yapmaları mümkün değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Son cümle. Denklik alanlar da eğer çalışma izinleri varsa şu an için sadece ve sadece özel hastanelerde çalışabiliyorlar. Şimdi gelelim yabancı kontenjanına. Hâlihazırdaki mevzuatımız bütün açılan kontenjanın sadece ve sadece maksimum yüzde 10 oranında yabancıların bu bahsettiğim şartlara uygun olarak denklikleri olması hâlinde TUS sınavına girmesine müsaade ediyor. Şu anda da bu seneki sınavda geçen yıla göre -bu sene açılan kontenjan 867, geçen yıl, 2023'te 1.086- yüzde 21’lik bir azalma var. Yani aşağı yukarı da kontenjanın yüzde 5’i civarında bu şartları haiz olanlar için bir kontenjan mevcut. Tabii, arkadaşlarım söylüyorlar, yurt dışında hekimlik yapmaktan… Evet, buradan yurt dışına giden arkadaşlarımız hekimlik yapmayla ilgili kriterleri nasıl geçiyorlarsa aynı şey Türkiye'de de mevzuata uygun olarak ancak yapılabiliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Evet, buyurun. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bunun altını çizmek istedim. Gün içerisinde devamını konuşuruz diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.