GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstisna hukukunun Kürtlere karşı sürekli, sistematik olarak devrede olduğuna; Yargıtayın, Ankara JİTEM davasında verilen beraat ve zaman aşımı kararını onamasına, cezasızlık polikasına, 13 Ekim Pazar günü gerçekleştirecekleri mitinge izin veren valiliğin 8 Ekim akşamı birdenbire bütün eylem, etkinlik ve mitinglerine yasak getirmesine, Silopi’de barış annelerinin üç gün sürecek olan eyleminde yaşananlara ve kredi kartı limiti 100 bin liradan fazla olanlardan Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na 750 lira aktarılmasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:15.10.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Evet, Türkiye'de bazı şeyler değişiyor gibi görünüyor ama ne yazık ki aslında hiçbir şey değişmiyor; değişmeyen şeylerden biri de istisna hukukunun aslında Kürtlere karşı sürekli sistematik olarak devrede olması. İstiklal mahkemelerinden devlet güvenlik mahkemelerine, özel yetkili mahkemelerden sulh ceza mahkemelerine kadar aslında bu istisna hukuku her gün mütemadiyen Kürtleri cezaevine göndermenin, onların demokratik hak ve hukuklarını yok etmenin aracına dönüşmüş durumda. Bu anlamıyla cezasızlık meselesinin de hukuk açısından önemli bir sorun olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Yargıtay, eski İçişleri Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın sanık olarak yargılandığı, Ankara'da zorla kaybedilen 19 kişiyle ilgili açılan Ankara JİTEM davasında verilen beraat ve zaman aşımı kararını onadı. Bu JİTEM meselesini Türkiye kamuoyu aslında biliyor ama bir yönüyle de hiç bilmiyor çünkü bu JİTEM meselesi sürekli yargıdan kaçırıldı, sürekli üzeri kapandı. 90’lı yıllarda Kürtlere karşı işlenen işkence, zorla kaybetme gibi insanlığa karşı suçlarda devlet tam otuz yıldır hiçbir araştırma, inceleme yapmadı; göstermelik soruşturmalar açtı, davaların hepsi akamete uğratıldı ve sonuçta, otuz yılın sonunda ya zaman aşımı olduğunu ya da bütün bu suçlar açısından büyük beraat kararları verildiğini ifade etmemiz gerekiyor. Özellikle bu dosya açısından ifade edersek bir numaralı sanık Mehmet Ağar, hakkında suç örgütü kurmaktan kesinleşmiş cezası olan biridir ama ne yazık ki somut deliller olmasına rağmen, keşif tutanakları varken tüm deliller yok sayılmış, olayın önemli tanıkları dinlenmemiş, MİT tarafından bilgi ve belge istenmemiş ve Susurluk raporunun önemli bir kısmı “devlet sırrı” denilerek sümen altı edilmiş ve hem yargıdan hem de kamuoyundan kaçırılmıştı. Şimdi buradan söylemek istiyoruz: Yeni bir dönem tartışmasının olduğu bir yerde, Kürt’e reva görülen bu cezasızlık politikasıyla nasıl yol alınacak sorusunu sormak gerekiyor ve 90’lı yıllarda yakınlarını kaybedenlerin çocukları büyüdüler, avukat oldular ve o mahkeme salonlarında katillerin yüzüne bakarak “Senin öldürdüğün babanın oğluyum.” diye savunma yaptılar ama ne yazık ki hiç yol alınamadı. Ben bu katliamlarda JİTEM’in katlettiği o masum insanlarımızı da bu vesileyle anmak istiyorum. Sayın Başkan, sayın vekiller; 13 Ekim Pazar günü bir miting gerçekleştirmek istedik; kararını çok önceden aldığımız, yaklaşık bir aydır hazırlıklarını yaptığımız bir mitingdi. Valilik önce mitingimize izin verdi ama ne olduysa oldu, 8 Ekim akşamı birdenbire Valilik bütün eylem, etkinlikleri ve mitingimizi yasaklı hâle getirdi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim. Kente giriş çıkışlar yasaklandı, halka saldırılar oldu, avukatların kolu kırıldı, vekillerimiz başta olmak üzere, orada bulunan birçok kişinin alana girişi engellendi, gazeteciler gözaltına alındı, 60 yaşındaki annelerimiz darbedildi. Bütün bunların müsebbibi kim? Bütün bunların müsebbibi en başta Hükûmetin kendisi ve tabii ki onun İçişleri Bakanlığı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. En temel hakkımız olan miting hakkımızı, basın açıklaması yapma hakkımızı, protesto hakkımızı, yürüyüş hakkımızı sistematik olarak yok sayan, sistematik olarak ihlal eden bir akılla karşı karşıyayız. En son, İçişleri Bakanlığı X hesabından şöyle bir paylaşım yapmış, 36 ilde toplam 269 kişinin gözaltına alındığını duyurmuş; çok büyük bir marifet gerçekten. Eylem yapan, demokratik hakkını kullanan 269 kişiyi gözaltına almış ve bununla da övünen aslında… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – …demokratik hakkını kullananlara sistematik olarak gözaltı furyasını dayatan bir akıl, bir de bunun duyurusunu yapıyor, bir de bununla övünüyor. Gerçekten pes doğrusu demekten başka bir şey diyemiyoruz. Bugün de yine Silopi’de Barış Annelerinin üç gün sürecek olan bir eylemi vardı. Şu anda Silopi ilçe binamıza yüzlerce anneyi koymuşlar, kapının önünü kolluk tutmuş durumda ve annelerimizin kapının önüne çıkmasını bile engelliyorlar; hepsi yaşlı, hepsi hasta. Bu insanların tek bir derdi var; bu coğrafyada akan kan dursun, barış olsun istiyorlar ama sonuç, AKP'nin kolluğu, emrindeki kolluk ilçe binamızın kapısını tutmuş, annelerimizin nefes almasını engelleyecek şekilde kapıya çıkmasını bile engelliyor. Bu doğru değil; bu akıl, akıl değil; bu yol, yol değil. Bu insanlar niye sınıra gidiyorlar? Bir dertleri var, çocuklarını kaybetmişler, canları yanmış, ciğerleri yanmış ama buna rağmen ellerini taşın altına koyuyorlar ve kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışıyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Toparlayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim. Bu annelerin karşısına polisi diken, kolluğu diken aklın gerçekten büyük bir akıl tutulması olduğunu ifade etmek istiyoruz ve buradan Hükûmete, İçişleri Bakanlığına da şu çağrıyı yapmak istiyoruz: Derhâl ilçe binamızın önünü açın, anneler ilçe binamızdan çıkamayacak şekilde… Orada yaşlı, hasta annelerimizin başına gelecek her şeyden sorumlusunuz, bunun altını çiziyorum. Şu anda orada nefes dahi alamıyorlar; binlerce, yüzlerce anne var şu anda ilçe binamızda. Bir de tabii son günlerin konusuna değinmeden geçemeyeceğim Sayın Başkan, sizin de sabrınıza sığınarak. Şimdi devlet neredeyse uçan kuştan vergi alıyor; soluduğumuz havadan, akan sudan, her şeyden, dere tepeden vergi kesecek, Deli Dumrul vergilerini salmışlar, gerçekten insanları nefessiz bırakıyorlar. Neymiş? 100 bin lira kredi kartı limiti olanlardan 750 lira Savunma Sanayii Fonu’na aktaracaklarmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, bitirelim lütfen. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, bir vergi ki tamamen hukuksuz, ya, borçlanmanın vergisi olur mu? Yani gelirin vergisi olur hani anlarız da… Devlet, Hükûmet bize şunu diyor: “Ben sizin borçlanma ihtimalinizi seviyorum, olur da borçlanma limitiniz 100 bin lira ya, ben bu ihtimali seviyorum, bu ihtimali vergilendireceğim.” Tarihte görülmemiş bir şey. Siz, borcu, borçlanma ihtimalini vergilendiriyorsunuz, onu bile vergiyle sınırlandırmaya çalışıyorsunuz. Oysaki bu ülkede kredi kartları niçin kullanılıyor? Gıda için kullanılıyor, eğitim için kullanılıyor, temel tüketim için kullanılıyor. Yani insanlar paraları olmadığı için, borç çevirmek için kredi kartını kullanıyorlar ama şimdi siz onun da üzerine çöktünüz. Neymiş? Savunma sanayisine fon ayıracakmışsınız. Çocuklara yemek için fon ayırıyor musunuz? Hayır. Kadınların HPV aşısı olması için fon ayırıyor musunuz? Hayır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan hemen, son sözüm. BAŞKAN – Buyurun lütfen. GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Kadına yönelik şiddetin engellenmesi için fon ayırıyor musunuz? Hayır. Kirasını ödeyemediği için parkta, bahçede ya da ailesinin yanında geçinen, kirasını ödeyemeyenler için bir fon ayırıyor musunuz? Ona da hayır. Yoksula fon ayırıyor musunuz? Hayır. Neye ayırıyorsunuz? Savunma sanayisine. Niye? Doymadı mı savunma firmalarınız paraya? Daha ne yapacaksınız? Bütün ülkenin bütçesini savunma sanayisine, güvenlik bütçesine, savaş bütçesine ayırıyorsunuz, bir de kalkmışsınız borçlanma ihtimalini vergilendiriyorsunuz. Biz söyleyecek söz bulamıyoruz size. Sizi halka, halkın vicdanına, ferasetine ve günü geldiğinde size vereceği o muhteşem cevaba havale ediyoruz. Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)