GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:10.10.2024

AYTEN KORDU (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bugün Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin son maddelerine doğru yaklaştık. Eğitim emekçileri sendikalarının günlerdir sokakta, Mecliste yapmak istediği eylemler ve itirazlara rağmen görülüyor ki yine AKP ve MHP’nin oy çoğunluğuyla, toplumun rızası alınmadan, eğitim emekçilerinin rızası alınmadan maddeler oy çokluğuyla geçecek. Şimdi, gün yok ki Mecliste eylem olmasın. Sanırım -belki- Meclis tarihinde, Meclis kapılarında en yoğun eylemler görünüyor. Yani, çiftçiler, ekolojistler, emekçiler, işçiler, madenciler, Kürtler, Aleviler, hayvanseverler… Her gün bu Meclisin kapısının önünde bir itiraz ve bir eylem var. Bu itirazlara ve bu taleplere rağmen aslında burada kanun teklifleri yasalaşıyor. Biz, bu kanun için de diğer kanunlar için de şunu söyledik: Tekçi bir zihniyet inşa ediliyor, ideolojik bir yapılanma inşa ediliyor. Bu ideolojik yapılanma İslam da din de araçsallaştırılarak gerçekleştiriliyor ve kendine göre itaat eden, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, biat eden bir toplum yaratılmak isteniyor. İşte, bu cinsiyetçi politikaların en bariz hâli bugün kadınların sokakta, her tarafta, kadın cinayetlerine ve kadın kırımına karşı kadın cinayetlerinin politik olmasını söylemesiyle netleşiyor. Bu erkek egemen akıl, bu devlet aklı, bu militarist akıl aslında sadece kadında değil yaşamın bütün alanlarında kendisini nüksettiriyor. İşte bunlardan bir tanesi de yine bu meslek kanununun kendisi. Şimdi, ne Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ne ÇEDES Projesi ne Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun kendisi bu tekçiliğin dışında değil, bu cinsiyetçi yaklaşımın dışında değil; bu militarist, dinci, milliyetçi, ırkçı yaklaşımın dışında değil. Bu ülkede Kürtler, Aleviler, kadınlar, farklı inançtan ve kimlikten her kesim, muhalif olan her kesim, insanca yaşamak isteyen her kesim çeşitli yöntemlerle baskı altına alınıyor ve zulüm politikası uygulanmaya da devam ediyor. Halklar nefes alamayacak duruma geldi ama bizler bu politikalara karşı her yerde kendi öneri ve planlamalarımızla örgütleniyoruz ve bu çürümüşlüğe karşı mücadelemizi bütün toplumsal kesimlerle büyütmeye devam ediyoruz. Bakın, bu cumhuriyetin yüz yıllık inkârcı anlayışlarından bir parçası da çok özel olarak yürütülen, çeşitli yöntemlerle uygulanan özel savaş politikalarının kendisidir. Türkiye'de ve kürdistanda bu politikalar uygulanmaya devam ediyor, devam etmektedir. Vekili olduğum Dersim’den çok yeni bir örnek vereceğim sizlere: Dersim’de Kültür ve Turizm Bakanlığı, yine, ona bağlı olarak kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi, Tunceli Valiliği, Munzur Üniversitesi hep beraber el ele vermiş, Dersim’de hiç sorun yok, yoksulluk yok, göç yok, baskı yok, inkâr yok, insanların işsizlik sorunu yok, insanların eğitim sorunu yok, her şey bitmiş, oturmuşlar, hep beraber “Nasıl Dersim’li Türkleştiririz, nasıl Dersim’i Sünnileştiririz, nasıl eşitlik ve özgürlük taleplerini bastırırız, nasıl tutuklarız, nasıl göç ettiririz, Dersimi nasıl biat ettiririz?”in peşine düşmüşler yani “İnancını, hakikatini nasıl yozlaştırırım, nasıl oynarım?” üzerinden bir çalışma yürütüyorlar; bunların bir tanesi de bu dörtlünün beraber 16 ve 17’sinde Dersim’de bir sempozyum düzenlemeleri. Nedir bu sempozyum? Dersim’de “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” diyerek bir sempozyum gerçekleştiriyorlar. Bu sempozyum, işte, bu yüz yıllık inkâr politikasının, Türkleştirme, Sünnileştirme politikasının tam da kendisidir. Alevi kurumları ve dernekleri bunlara tepki gösterdi. Biz buradan şunu tekrar söyleyelim: Horasan Sempozyumu’yla yapılmak istenen şeyin Dersim’de hiçbir zaman karşılığı olmamıştır, olmayacaktır; çürümüş bir tezdir, resmî ideolojinin de bir tezidir. Horasan çok çeşitli halkların yaşadığı bir coğrafyadır, bunu biliyoruz. Dersim hiçbir zaman bu zulme boyun eğmedi, hakikatini, kimliğini, dilini tüm bu saldırılara rağmen korudu. Dersim bir “…”(*) coğrafyasıdır, Kızılbaş coğrafyasıdır, Kürt coğrafyasıdır, Alevi coğrafyasıdır ve bu hakikatini de sonuna kadar savunacaktır. 38 katliamınıza rağmen biat etmemiş halkın çocuklarıyız biz ve bu politikalara da yine biat etmeyeceğiz. Horasan’la ilgili, Horasan'ı… “Dersim Türk’tür, Sünni’dir.” diyerek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kordu, tamamlayın lütfen. AYTEN KORDU (Devamla) – …Horasan üzerinden yapılmak istenen bu siyaset biçimine karşı da halklarımızla beraber dilimizi, inancımızı, kimliğimizi, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen tüm toplumsal kesimlerle birlikte yürüteceğiz ve inancımıza sahip çıkacağız. Buradan onun için diyorum ki: “…”(*) Bunu iyice aklınıza koyun ki “…”(*) coğrafyasıdır, Kızılbaş coğrafyasıdır, Kürt coğrafyasıdır. Hakikatimizden de dilimizden de inancımızdan da kimliğimizden de asla vazgeçmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. Onun için dinimiz Hızır’ın dinidir, yurdumuz Kırmanciye, Kurmanciye yurdudur. Bu da iyice bellene, akıllara sokula. Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)