GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye’nin üçüncü ülkeler üzerinden İsrail’e ihracat yaptığına dair kamuoyunda ciddi endişelerin olduğuna, ülkede son günlerde artan asayiş problemine, iktidarın tasarruf tedbirlerine, akademik yılın açılış gününe ve akademisyenlerin sorunlarına, emeklilerin ve memurların yaklaşan ocak ayı itibarıyla ciddi bir maaş artış taleplerinin olduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:5
Tarih:09.10.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Birinci gündem maddemiz, İsrail'e yapılan ticaretle ilgili üçüncü ülkeler üzerinden veriler ve özellikle Filistin'e yapılan ticaretteki çok yüksek miktardaki artışların izaha muhtaç olduğuna dair kamuoyundaki ciddi endişeler. Dolayısıyla biz İsrail’e ticaretle ilgili iktidarımızın ortaya koymuş olduğu yaklaşımın samimi bir şekilde takipçisi olmalarını ve bu hususlarla ilgili kamuoyunu aydınlatmalarını bekliyoruz çünkü sadece her zamanki devlet refleksiyle “Yok öyle bir şey.” diyerek gerçeklerin üstü örtülemez. Bu konuda ihmali olan bürokratlar, siyasetçiler ya da başka kişiler varsa bunlar mutlaka ortaya çıkarılarak, İsrail'e ihracat ve ithalat kısıtlamasının etkin bir şekilde uygulanarak bunun bir yaptırıma dönüştürülmesi konusundaki kamuoyu talebini buradan iktidar partisine bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bir diğer önemli husus, ülkemizde son günlerde artan ve etkisi hissedilen bir asayiş problemi var. Sokaklarımız güvenli değil, evler güvenli değil, iş yerlerimiz güvenli değil ve ciddi bir güvenlik kaygısı var. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, çocuğa şiddet inanılmaz boyutlarda kamuoyunda artış gösterdi ve en önemlisi de toplumda bir cezasızlık algısı ortaya çıkmış oldu. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız da grup toplantısında bu cezasızlık algısından şikâyet etti ama yirmi iki yıllık bir iktidarın cezasızlık algısından şikâyet etmek yerine, bu cezasızlık algısına yol açan infaz rejimindeki düzenlemelerini, cezaevlerinin bir ıslah kurumu olmaktan çıkmasını ve suçla mücadelede verilen cezaların artık bir caydırıcı etkisinin olmadığını görmeleri gerekir. Özellikle kriminal suçlardan ceza almış kişilerin ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaşması, hakkında birçok suç kaydı olan kişilerin sokaklarda dolaşması elbette iş yerlerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı, kadınlarımızı, çocuklarımızı güvensiz hâle getiriyor. Dolayısıyla, suçu önlemeden suç ve suçlularla mücadeleye kadar, yargılamanın adil yapılmasından infaz ve ıslah sistemimize kadar nerede bir boşluk varsa bunu sadece dile getirmek ve şikâyet etmek iktidarın görevi değil, bunları ortadan kaldırmak iktidarın görevidir. Daha doğrusu, yirmi iki yıllık iktidarın sonunda bugün eğer suçu önlemede, suçla mücadelede ceza ve infaz kurumlarının bir ıslah sisteminden çıkıp artık herkesin elini kolunu sallaya sallaya sokaklarda gezebildiği bir hukuk sistemine nasıl geldiğinin hesabını vermek durumunda olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, özellikle kriminal tiplerle, esnaflarımızın iş yerlerini haraca bağlayan küçük küçük mafya tipleriyle devletin etkin bir şekilde mücadele etmesi gerekiyor çünkü sokakları, evleri, iş yerleri güvenli ve huzurlu olmayan bir toplumda elbette huzur ve asayiş hususunun sağlıklı bir şekilde işlemesi mümkün olmaz. Bir diğer husus, iktidar tasarruf etmesi gereken şeylerden yani israftan maalesef bir türlü tasarruf etmiyor ama eğitimde meslek kurslarını iptal ederek, Kur’an kursunda fahri öğreticilerin ücretli derslerini kısıtlayarak, yine ücretli öğretmenlerimizin derslerini kısıtlayarak güya tasarruf yaptığını zannediyor. Oysa asıl tasarrufu iktidar sahiplerinin israfında aramak lazım, asıl tasarrufu Kamu İhale Kanunu’na aykırı olarak arkadan dolanarak yapılan ihalelerde aramak lazım. Dolayısıyla, eğer bu tasarruf genelgesi kapsamında hem belediyelerin hem de merkezî hükûmetin, taşra teşkilatlarının özellikle vatandaşa hizmet noktasındaki harcamalarında bir tasarrufa gidilecekse bu tasarruf olmaz; olsa olsa iktidarın har vurup harman savurduğu, kendi şahsi harcamaları ve israflarından kısmadan vatandaştan kısması gibi bir durum ortaya çıkmış olur. Burada da bu tasarruf tedbirleri sebebiyle vatandaşlarımızın aksayan hizmetlerini bir kez daha dile getirmiş oluyoruz. Akademik yılın açılış günüydü. Bu sebeple bütün öğretim üyelerine ve akademik camiaya hayırlı olsun diyoruz ama akademik camianın ücretleriyle ilgili zam taleplerini buradan bir kez daha dile getiriyoruz. Zira akademisyenlerine gerekli refah seviyesini sağlayamayan, akademisyenlere insan onuruna yakışır ücret veremeyen, akademisyenlerin bilimsel çalışmalarını yeterince destekleyemeyen bir devletin elbette ilimden istifade edebilmesi, bilim adamlarına değer verebilmesi ve gelişmesi mümkün olmaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Dolayısıyla, akademik yılın açılışı sebebiyle akademi camiasının ücret sorununu buradan bir kez daha dile getirmiş oluyorum. Bir diğer önemli husus, ocak ayı yaklaşıyor; emeklilerimizin, memurlarımızın ciddi bir maaş artış talebi var. Zira ocak ve temmuz aylarında verilen ücretler enflasyon karşısında eridi gitti. Enflasyon rakamlarının da pek inandırıcı olmadığını hepimiz biliyoruz ve kamuoyunda da bu konuda genel bir inanış var. Dolayısıyla, iktidarın, getireceği bütçede özellikle sabit ücretlilerin ücretlerinde bir kısıtlamaya giderek enflasyonu kontrol altına almak gibi, para babalarının iktidarı olmak gibi bir bütçeyle karşımıza gelmemesini arzu ediyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir cümle… BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya. BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bu konudaki denetimlerimizi de ortaya koymuş olacağız. Buradan iktidara bir kez daha sesleniyoruz; sabit gelirlilerin ücretlerinden kısarak enflasyon mücadelesinde sosyal yönü zayıf olan bir ekonomik politikanızı sonuna kadar eleştirip milletin karşısında ifşa edeceğimizden hiç şüpheniz olmasın diyor ve bu vesileyle, gerekli tedbirlerinizi almanızı dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.