GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 28'inci Dönem Üçüncü Yasama Yılına, vefat eden Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı Recai Kutan'a, siyasetçilerin ve milletvekillerinin bütün meselelere bir tarihî perspektifle bakmak mecburiyeti olduğuna, İsrail'in saldırganlığının Türkiye'yi tehdit edip etmediği tartışmasına, 8 Ekim 1912'deki Balkan Savaşı'nın 112'nci yılına ve vadedilmiş toprakların nihai hedefinin Anadolu coğrafyası olduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:4
Tarih:08.10.2024

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; 1 Ekim 2024 tarihi itibarıyla Gazi Meclisimizin 28'inci Dönem Üçüncü Yasama Yılı çalışmalarına başladık. Gazi Meclisimizin Üçüncü Yasama Yılının bütün milletvekili arkadaşlarımıza, Meclis çalışanlarımıza, siyaset ve demokrasi hayatımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, başarılar diliyorum.

Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı, İmar ve İskân ve Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı, 16'ncı, 20'nci ve 21'inci Dönem Malatya Milletvekili, Türk siyaset ve devlet hayatının mümtaz şahsiyeti Recai Kutan Bey'in vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Merhum Recai Kutan Beyefendi'ye Allah'tan rahmet niyaz ediyor; ailesine, sevenlerine, Saadet Partisi camiasına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, biz siyasetçilerin ve milletvekillerinin bütün meselelere bir tarihî perspektifle dün, bugün, yarın bakış açısıyla, bir tarih bilinciyle; coğrafya, jeopolitik ve stratejik düşünceyle bakmak mecburiyetimiz vardır. Son yıllarda ve son aylarda bölgemizde yaşanan o elim hadiselere ve İsrail'in katliamcı, siyonist ve saldırgan davranışlarına, saldırılarına bu perspektiften bakma ihtiyacımız vardır. Mehmet Akif Ersoy bu konuda çok veciz ifadeyle şunları söylemişti ki bütün arkadaşlarımız da hatırlayacaklardır: "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!/Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/Tarihi 'tekerrür' diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"

Bugün 8 Ekim, biz Gazze'ye yönelik katliamları, İsrail'in saldırganlığını ve bu saldırganlığın Türkiye'yi tehdit edip etmediğini, nasıl tehdit ettiğini tartışırken 8 Ekimin aynı zamanda 1912 Balkan Savaşı'nın başlangıç günü olduğunu da hatırlamamızda fayda var diye düşünüyorum. 8 Ekim 1912 Balkan Savaşı'nın başlama tarihidir ve 112'nci yılını idrak ediyoruz. O zaman Rusya ile Avusturya arasındaki rekabet ve Rusya'nın Panslavizm siyasetinin etkisiyle Karadağ 8 Ekim 1912'de Osmanlı Devleti'ne savaş açtı ve Balkan Savaşı'nı başlattı ki yanında Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan da Karadağ'la birlikte Balkanların ittifakını kurmuştu. Balkan Savaşlarının başladığı dönemde Osmanlı Devleti buhranlı günler yaşıyordu; 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı devam ediyordu, İtalyanlar On İki Ada'yı işgal etmiş, Çanakkale'ye dayanıp İstanbul'u tehdit etmeye başlamıştı ve 1910'da çıkan Arnavutluk'taki isyan da yeniden alevlenmişti. Sultan II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle 1909'da başlayan siyasi kargaşa, ordu içindeki siyasi gruplaşmalar, Balkan Savaşı öncesinde bir kısım askerlerin terhis edilmesi, Balkan ülkelerinin silahlanmasına göz yumulması, devleti yönetenlerin gelişen olayları idrak edemeyip gereken tedbirleri zamanında almamaları nedeniyle Birinci Balkan Savaşı tam bir hezimetle ve büyük bir felaketle sonuçlanmıştır. 30 Mayıs 1913'te Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında imzalanan Londra Konferansı'yla Birinci Balkan Savaşı sona erdi ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - ...Osmanlı Devleti de bu savaş neticesinde 182 bin kilometrekarelik bir Balkan toprağını -ki vatan coğrafyası da- maalesef kaybetmişti. 7 milyona yakın muhacirin yollara düşmesiyle özellikle Trakya ve İstanbul âdeta bir can pazarı hâline gelmişti. 1 milyondan fazla Müslüman Türk yollarda hastalıktan, açlıktan ve zor şartlardan dolayı hayatını kaybetmişti. Zamanın yöneticileri Balkanlarda bir karışıklığın meydana gelmeyeceği fikrine kendilerini o kadar şartlandırmışlardı ki bölgede yaklaşık 75 bin kişilik askerî birliği de terhis etmişlerdi. Politika tüm askerî birliklere sirayet etmiş, bunun neticesinde sivil ve askerî bürokrasi arasındaki çekişmeler en üst düzeye çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İttihat ve Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası taraftarları siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle düşmanla değil âdeta birbirleriyle savaşmışlardır.

Değerli milletvekilleri, o dönemi bizzat yaşayan, tanık olan, gözlemleyen zamanın gazetecisi ve çok değerli Türk aydını Falih Rıfkı Atay o dönemi "Batış Yılları" kitabıyla çok güzel bir şekilde özetlemiştir ve bu anlatımlardan çıkaracağımız çok büyük dersler vardır.

Devleti yönetenler, Atina Maslahatgüzarı Galip Kemali Bey'in uyarılarına rağmen Balkan ittifakının kurulacağına bir türlü inanmıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hariciye Nazırı Asım Bey 15 Temmuz 1912'de Meclis-i Mebusanda yaptığı konuşmada aynen şunları söyleyerek, "Balkanlardan ve bu devletin atisinden -yani Osmanlı Devleti'nin geleceğinden- imanım kadar eminim." diyerek Balkanlarda Osmanlı Devleti'ne karşı bir ittifakın kurulamayacağını, Osmanlı'ya saldırılamayacağını söylüyordu ve ayrıca, bu düşünceler içinde bulunan Hükûmet, Sırbistan'ın Avrupa'dan aldığı silahların Selanik Limanı'ndan Belgrad'a sevk edilmesine bile izin vermişlerdi. Ayrıca, bazı Avrupa devletleri de bir deklarasyon yayınlayarak muhtemel bir savaşta sınırların değişmesine müsaade etmeyeceklerini, rıza göstermeyeceklerini de söylemişlerdir çünkü böyle bir savaşta Osmanlı Devleti'nin mağlup olacağını, dünyanın en büyük ordularından birine sahip olan Osmanlı Devleti'nin gücüne inanarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akçay, mikrofonu son kez açıyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, tamamlıyorum ben de olabildiğince süratle.

Avrupa devletleri de bu deklarasyonu yayınlayarak herhangi bir sınır değişikliğine razı gelmeyeceklerini açıklamışlardı. Dün "Balkanlarda ittifak kurulamaz, Balkan devletleri Osmanlı'ya saldıramaz." diyerek gereken tedbirleri almayanlar nedeniyle maalesef Balkanları kaybettik.

İsrailli yöneticiler tarafından arzımevut yani büyük İsrail politikası defalarca bizzat kendileri tarafından kamuoyuyla paylaşılmışken "İsrail bize mi saldıracak?" diyerek gaflete düşmemek lazımdır, tedbirli olmak gerekir. "'Olmaz, olmaz' deme; olmaz, olmaz." diye de bir özdeyiş vardır. Vadedilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır. Bu kapsamda, Filistin'in, Lübnan'ın, Suriye'nin güvenliği Türkiye'nin güvenliğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN - Mikrofonu son kez açıyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Devletimiz bu kapsamda gerekli önlemleri almaktadır veya alacaktır, İsrail'in arzımevut hayalleri hüsranla sonuçlanacaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.