GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Anayasa Mahkemesinin Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesi işlemiyle ilgili vermiş olduğu kararı doğrultusunda TBMM'nin tutum ve davranışının belirlenmesi, yaşanan bu durumun sebeplerinin tespit edilmesi ve benzer durumların önlenmesi konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin (8/43) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:114
Tarih:16.08.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi DEM PARTİ Grubu adına sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Buradan vekilliği gasbedilen, haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Can Atalay'ın şahsında Gezi tutsaklarını en içten duygularımla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Buradan Kobani kumpas davasıyla rehin alınan, cezaevine konulan ama bir an olsun geri adım atmayan, biat etmeyen, teslim olmayan Figen Yüksekdağ'ı, Selahattin Demirtaş'ı, Selçuk Mızraklı'yı, Bekir Kaya'yı, Leyla Güven'i, Ayşe Gökkan'ı en içten duygularımla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ve adını sayamadığım bütün yoldaşlarımıza bin selam olsun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar, zılgıt çekmeler)

Yine, 2 oğlunu ve eşini kaybeden, yıllardır adaletin olmadığı, hukukun olmadığı, Anayasa'nın askıya alındığı bu ülkede karanlıkta samanlıkta iğne arar gibi adalet arayan, kış yaz, sıcak soğuk demeden meydanlarda oturan Emine Şenyaşar'ı buradan selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Roboski'de kurşunlanan, bombalanan, bedenleri parçalanan, hukuksal süreci akamete uğratılan ama adalet mücadelesini devam ettiren Roboskili aileleri, yine, Çorlu tren kazasında yaşamını yitiren onca ailenin sesi olan Mısra Öz'ü, Soma katliamında yakınlarını kaybeden Soma ailelerini ve bu ülkede her türlü adaletsizliğe, hukuksuzluğa karşı durmuş, söz söylemiş, eylemiş olan her bir yurttaşımızı en içten duygularımla selamlıyorum. İyi ki varsınız, iyi ki mücadele ediyoruz hep beraber. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın vekiller, sayın halklarımız; bugün bu Meclisin tanık olduğu şeyin münferit olmadığını ifade etmemiz gerekir. "Yirmi iki yıllık AKP iktidarının özeti nedir?" derseniz, bugün bu Meclisteki tanıklığımızdır, halkın haklarına saldıran, milletvekilinin kürsü dokunulmazlığını yok sayan, milletvekiline şiddet uygulayan, sonra da utanmadan, sıkılmadan o görüntüleri montajlayıp götürüp mehter marşlarıyla dinleten bir zavallı iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Sözü bitmiş, gidecek menzili kalmayan, her gün bu ülkede yaşanan hukuksuzluklara söz söyleyemeyen, iş veremeyen, ekmek veremeyen, adaleti hiç vermeyen, vermek istemeyen bu ülkenin AKP iktidarının anladığı tek bir şey var o da mazlumun, masumun, emekçinin, yoksulun, çiftçinin, köylünün sesi olan bu Meclisteki muhalefet milletvekillerinin sesini kısmak, onlara saldırmak. Ama buradan söyleyelim, bilmediğiniz bir şey var, biz Denizlerin, Mazlumların, İbrahimlerin, biz Haki Karerlerin, biz bu ülkedeki bütün devrimci dinamiklerin ve direnenlerin ardıllarıyız; ne sizin baskınıza ne de sizin zorunuza teslim olmadık, asla olmayacağız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir hukuksuzluğu düzeltmek üzere Genel Kurula çağrı yaptık, bütün muhalefet milletvekilleri MHP hariç çünkü biliyorsunuz o iktidarın ortağı, o hukuksuzlukların en büyük paydaşı, o hukuksuzlukların talimatını veren, sorumsuz sorumlu olan. Yani her türlü talimatı veren ama günün sonunda iktidarla ilişkim yok, Hükûmete ortak değilim diyen bir parti, onun dışındaki bütün milletvekilleri muhalefet olarak ortak çağrı yaptık ve dedik ki: Gelin, Meclisi toplayalım, ortada bir AYM kararı var, bu ülkede bir hukuk skandalı var. AYM bir karar verdi, dedi ki: "Sizin yani Meclisin Can Atalay'ın milletvekilliğini düşürmesi yok hükmündedir." "Bunu, yok hükmünde olması kararını düzeltelim." diye çağrı yaptık, umurunuzda mı? Hayır, değil. Şimdi soruyoruz: Anayasa yapmaktan bahsediyorsunuz, yeni bir anayasayı tartışmaktan bahsediyorsunuz. Ben size sorarım: Var olan, bizim beğenmediğimiz, her gün bizi biçen, her gün bizi cezaevine koyan, her gün bize zulüm uygulayan bu 12 Eylül anayasasını uygulamıyorsunuz ki yeni anayasayı nasıl yapacaksınız? Anayasa madde 153 ne diyor: "AYM kararları gerçek ve tüzel kişileri, herkesi bağlar." AKP'yi bağlamaz diye bir madde mi var? Mehmet Uçum'u, sarayı bağlamaz diye bir madde var mı? MHP'yi bağlamaz diye bir madde var mı? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu ülkenin Adalet Bakanlığını yapan, Adalet Bakanlığını bağlamaz diye bir madde var mı? Yok. Herkesi bağlıyor değil mi? Anayasa madde 90 "Usulüne göre yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler iç hukuk hükmündedir. İç hukuk hükmü ile uluslararası hukuk çeliştiğinde uluslararası sözleşmeler geçerlidir." diyor. AİHM kararları bağlıyor mu sizi? Bağlamıyor. AİHM'in Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ, Sayın Kavala hakkında verdiği kararları uyguluyor musunuz? Uygulamıyorsunuz. Neden? Çünkü siz bir çoğunlukçu rejimi çünkü siz bir tekçi rejimi çünkü siz yeni bir faşizmi inşa etmek istiyorsunuz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Yargıyı araçsallaştırmışsınız, muhalefetin her türlü hakkını hukukunu yok ediyorsunuz, yoldaşlarımızı, partililerimizi her gün gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz, cezaevine gönderiyorsunuz. Yetmiyor, kumpas davaları açıyorsunuz; kumpas davaları üzerinden aslında bu ülkenin onur tarihi olan işte Kobani'yle dayanışmamızı, IŞİD'e karşı mücadelemizi mahkûm etmeye çalışıyorsunuz. Bu ülkenin en büyük sivil itaatsizlik eylemi olan, bu ülkede 81 ilde milyonlarca yurttaşın, sokağa çıkıp "Ben bu iktidarın politikalarından razı değilim. Ben bu iktidarın yaşam tarzıma karışmasından razı değilim. Ben bu iktidarın baskısına karşı söz söylüyorum ve sözümü eyliyorum." diyen milyonlarca Gezi direnişçisinin direnişinden korktuğunuz için işte mahkeme kararlarıyla Gezi'yi mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.

Soruyoruz: Niye? Çünkü korkuyorsunuz. Halktan korkuyorsunuz, halktan; halkın haklılığından korkuyorsunuz! Bu kadar açık ve net. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Biliyorsunuz ki o halk gerçek anlamda demokratik bir ülkede sizi asla barındıramaz, demokratik teamülün olduğu hiçbir yerde siz o sandıklardan çıkamazsınız. Neyle çıkıyorsunuz? Baskıyla, zorla, tehditle, şantajla ve paranın, devletin gücüyle o sandıktan çıkıyorsunuz. Aslında söyleyelim, sizin gerçek anlamda toplumsal meşruiyetinizin olmadığını işte yakın zamandaki yerel seçimler ortaya koydu. Halk ne dedi? "Güle güle AKP, güle güle." dedi. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Can Atalay meselesine gelecek olursak, bakın, Anayasa 83'üncü madde şöyle diyor: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz." Peki, siz bunu dikkate aldınız mı? Hayır, hiçbir şekilde dikkate almadınız; bütün hukuk usullerini altüst ettiniz ve sevgili Hatay halkının iradesi olan, milletvekili olan Can Atalay'a on sekiz yıl ceza verdiniz. Buna karşı ne oldu? Buna karşı, tabii ki Can Atalay'ın avukatları AYM'ye başvurdu. AYM kaç defa daha, kaç defa daha size Can Atalay'ın Hatay halkının iradesi olduğu kararını gönderecek, kaçıncıda uyacaksınız? Buradan soruyoruz: Kaç defa daha Hatay halkının iradesi olduğunu tescil edecek ve siz hangi karara uyacaksınız?

Yapay bir kriz çıkardınız. Bakın, AYM kararını İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi uygulamadı. Ne oldu? Tekrar Yargıtaya başvurdu. Yargıtay yetki aşımı yaptı, yetki gasbı yaptı ve döndü, AYM'nin hukuksal olarak varlığını sorguladı. Yetmedi, o kararı veren AYM üyeleri hakkında, gitti, suç duyurusunda bulundu. Biz bunu burada dedik, "Anayasal darbedir." dedik, "Bu, demokratik düzene bir darbedir." dedik; hiç alakalı olmadınız. "Hayır efendim, iki yüksek yargı birbirini yanlış anlamış, birbiriyle anlaşamamış; bu iki yüksek yargı arasındaki sorunu gidermek lazım." dediniz. Ne alakası var? Ne alakası var? Anayasa'nın maddesi çok açık -demin de söyledim- Anayasa madde 153 "Bütün AYM kararları herkesi bağlar." diyor, "Yargıtayı bağlamaz." da demiyor ama siz bunun üzerinden iktidarınızı tahkim etmeye çalışıyorsunuz, 2028 ya da olası erken seçimdeki yol yürüyüşünüzü sağlama almaya çalışıyorsunuz. Topluma, halka bir savaş açmışsınız, muhaliflere bir savaş açmışsınız ve bu savaşın bir tarafı, bir aracı da şu anda emir eriniz olan yargıdır. Yargı üzerinden siyaseti dizayn ediyorsunuz, yargı üzerinden toplumu dizayn ediyorsunuz, yargı üzerinden muhalefete hiza vermeye çalışıyorsunuz, yargı üzerinden temel hak ve özgürlükleri askıya almışsınız. Kimse bu ülkede söz söylemesin, kimse size aykırı söz ve davranış sergilemesin istiyorsunuz; sıfır, demokrasi sadece sizler için var. Sizin sınırlarınız siz istediğiniz kadar var olsun istiyorsunuz, onun dışındaki hiçbir şeye tahammülünüz yok ve bunun da gereğini kendinizce, işte, böyle şiddet gösterileriyle yapıyorsunuz; artık oraya kadar işi vardırdınız.

Bakın, biz başından beri, ittifak partimiz olan TİP'le -Türkiye İşçi Partisi- ve diğer muhalefet partileriyle beraber bu süreçte her zaman Hatay halkının yanında olduk. TİP milletvekili ve Hatay halkının iradesi olan Şerafettin Can Atalay meselesi sadece bir milletvekili meselesi değildir; bu mesele, AKP'nin hukuksal devlet düzenine savaş açma meselesidir; bu mesele, demokratik devlet düzenini kabul etmeme meselesidir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu meseleye yaklaşımınız, aslında, sizin demokratlığınızın, hukuk sınırınızın da göstergesi pozisyonundadır; bunu söyleyelim.

Şimdi, en son, AYM'ye dava açtık; DEM PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve tabii ki Türkiye İşçi Partisi (TİP) olarak hepimiz dava açtık ve en son, burada anayasaların havada uçuştuğu ve gerçekten Anayasa'nın bu Mecliste ihlal edildiği o süreçte ne dedik? "Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz." dedik. Bunu AYM'ye götürdük ve AYM "Evet, ortada bir ihlal var; aslında, Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliği düşmemiştir, bu yaptığınız işlem yok hükmündedir." dedi ve gerekçeli kararını da 1 Ağustosta Resmî Gazete'de yayımladı. Peki, gereğini yaptınız mı? "Ya, AYM bir karar aldı, bizim yaptığımız yanlışmış; hızla toplanalım, bu yanlışı giderelim, bu vekilin hakkını verelim, Hatay halkının iradesi tecelli etsin." dediniz mi? Hayır. Gelmişsiniz, hâlâ burada bu karara karşı direnmenin yol ve yöntemlerini arıyorsunuz; biz buna asla izin vermeyeceğiz, bunu bir kez daha buradan söyleyelim.

Tabii, sizin demokrasi sicilinizi çok iyi biliyoruz. 2015 yılında bu ülkede Türkiye halkları demokrasiye yelken açtı, Türkiye halkları HDP'yi 80 milletvekiliyle Parlamentoya gönderdi. Ne yaptınız? Hükûmeti kurdurmadınız ve 1 Kasım sopalı seçimlerini yaptırdınız. O gün bugündür -sizi iktidardan düşürdüğümüz günden beri- düşman hukukunu Kürtlere, HDP'ye ve bu ülkedeki devrimcilere, demokratlara karşı uyguluyorsunuz. Neden? Çünkü biz bu tekçi rejime karşı halkların, inançların eşit ve özgür olduğu bir sistemi kendi partimizde inşa ettik; yetmedi, bunu Parlamentoya taşıdık ve Türkiye'nin her halkından, her inancından milletvekili buraya geldi, söz söyledi. İşte, korkunuz o; yeniden bir 7 Haziran yaşamak istemiyorsunuz, yeniden bu ülke halklarının ve muhalefetinin, demokratik muhalefetinin yan yana gelip sizin o iktidarınızı yerle yeksan etmesinden korkuyorsunuz; bunun için baskınız, bunun için zorunuz. Bunun için sabah akşam Anayasa'yı yok sayıyorsunuz, darbe üzerine darbe yapıyorsunuz. Darbeyi sadece yapmıyorsunuz; kendiniz yapıyorsunuz, yetmiyor, Meclisi ortak ediyorsunuz, yetmiyor, yargıyı da darbenin aparatı hâline getiriyorsunuz. O anlamıyla bir darbeci iktidarsınız, 12 Eylülün devamcısısınız! Zihniyetiniz, kökleriniz Kenan Evren'in zihninde gizli, 12 Eylül cuntacılarıyla aynı zihniyetten besleniyorsunuz! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Kobani kumpas davası, HDP kapatma davası, Gezi davası ve diğer bütün toplumsal davalar, bütün bu davalar üzerinden aslında bu ülkeye, bu ülkedeki direnen insanlara, bu ülkedeki işçilere, emekçilere, muhaliflere korku salmak istiyorsunuz. Korkunuz o kadar büyük ki artık halaylarımızdan korkuyorsunuz, zılgıtlarımızdan korkuyorsunuz, sloganlarımızdan korkuyorsunuz ve halay çekenleri cezaevine göndermeye çalışıyorsunuz. İşte, bu kadar zavallılaşmış bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, şunu söyleyerek -sürem az kaldı- bitirmek istiyorum: Bizler, bu ülkedeki yoksullar, bu ülkedeki direnenler, bu ülkedeki kadınlar, bu ülkedeki emekçiler, gün doğumundan gün batımına kadar alın teriyle çalışanlar çabalayanlar, sırtında bir avuç azınlığı taşıyanlar yüzde 99'uz biz, yüzde 99'uz; siz sadece yüzde 1'siniz ve inanıyoruz ki bu yüzde 99 hakkını, hukukunu her gün savunmaya devam edecek. Halayıyla horonuyla, zılgıtıyla sloganıyla, marşıyla türküsüyle "..."(*) ama nerede olursa olsun sizin bu zulüm düzeninize karşı direniyoruz, direneceğiz ve bu direnişimiz zafere gidinceye kadar da devam edecek. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Bugün başlangıçta açtığımız usul tartışması ne yazık ki yarım kaldı ama şunu söyleyelim, Meclis Başkanlığı üst üste bu Meclisi darbelere maruz bırakıyor. Bakın, ilk karar geldiğinde biz geldik ve "AYM kararını uygulayın, Yargıtayın kararı yok hükmündedir." dedik, bütün muhalefetteki gruplar, Grup Başkan Vekilleriyle Sayın Numan Bey'e, Meclis Başkanımıza gittik, görüşme yaptık. Ne oldu? Dinlemediniz. Şimdi, yine hep beraberiz, yine diyoruz ki: Gelin bu yanlıştan dönün, hukuka meydan okumayın, halk iradesine meydan okumayın -bütün bu hukuksal süreçleri düzeltmek elinde- Meclisi bir darbeler Meclisi hâline getirmeyin, halkın iradesine karşı duran bir Meclis hâline getirmeyin ve bunun gereğini yapın. Günlerdir bunun diplomasisini yürütüyoruz, günlerdir bunu konuşuyoruz; bir adım atıldı mı? Hayır.

Bugün Meclis Başkan Vekili olarak nöbet sırası Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Gülizar Biçer Karaca'daydı. Ne yaptılar? Sayın Bekir Bozdağ'ı getirdiler oturttular. Neden her kritik kararda aynı mekanizma devreye giriyor? Biz soruyoruz burada: Gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir Meclis Başkanlığı var mıdır? "Burada, halkın hakikatine sahip çıkan, Meclisin hakikatine sahip çıkan, milletvekilinin hakkını, hukukunu savunan bir Meclis Başkanlığı olacak mı?" sorusunu bu kürsüden sormak istiyorum. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenirmiş; iyi niyet beyanlarının işe yaramadığını görmek zorundayız, biz somut adım bekliyoruz ve bunu buradan açık ve net söylüyoruz.

Bugün bu Meclis, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunu içeren AYM kararını okumalı ve Can Atalay'ın milletvekilliğini kendisine iade etmelidir. (DEM PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar) Bu, sadece DEM PARTİ Grubunun değil burada bulunan -MHP hariç- bütün muhalefet partilerinin ve aynı zamanda bu ülkede yaşayan, haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden, vicdandan yana olan her bir yurttaşın da talebidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bugün bu talebe sırtınızı dönebilirsiniz, bugün bu talebi görmezden gelebilirsiniz ama şunu unutmayın, yaptığınız her hukuksuzluk önünüze çıkacaktır.

Az kaldı, güneş doğuyor, bu karanlık dağılıyor. Bunun bütün emareleri Türkiye halklarının mücadelesinde gizlidir. Buradan, iktidarınızı sonlandıracak olan, sizi ilk seçimde tarihin çöp sepetine gönderecek olan Türkiye halklarına seslenmek istiyorum: Umudu karartmak yok; dün direndik, bugün direniyoruz ve yarın da bu zulme, bu zulüm politikalarına, bu baskıya karşı hep beraber yan yana, kol kola direneceğiz! Bu ülkeyi çürüttünüz, bu ülkeyi yıkıma götürdünüz, uçuruma götürdünüz ama inanıyorum ki en kısa sürede ülkeyi uçurumdan alıp demokrasiyle buluşturacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)