GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:29.07.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir katliam yasasını görüşüyoruz ve bir katliam yasasını neredeyse temmuzun sonunda, yaz ortasında, Türkiye halklarının dünya kadar sorununun olduğu bir atmosferde görüşüyoruz. Asgari ücret 17.002 TL, en düşük emekli maaşına 2.500 TL tamamlama ücreti yaptınız, seyyanen zam yaptınız. Milyonlarca emekli ay sonunu nasıl getireceğini düşünüyor. Sağlık sorunlarına rağmen, ilerlemiş, kocamış yaşlarına rağmen ay sonunu getiremediği için o yaşlı insanlarımız gidip çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu ülkede milyonlarca çocuk okul terki yaptı. Milyonlarca genç okula kaydını yapamadı, üniversite kayıtlarını yapamadı, çoğu yurt bulamıyor, çoğu yurt bulamadığı için okula gidemiyor, üniversiteye gidemiyor, "part time" çalışmak zorunda kalıyor. Bu ülkede her yıl yüzlerce işçi iş kazalarında yaşamını yitiriyor. Bu ülkede kadınlar güvenli bir şekilde sokaklarda yürüyemiyor, güvenli bir şekilde yaşayamıyorlar, erkekler tarafından her gün katlediliyorlar. Bu ülkede halklar kendini ifade edemiyor, ana dilini konuşamıyor, ana dilinde eğitim alamıyor. Bu ülkede Aleviler kendi inançlarını, ibadetlerini özgürce yerine getiremiyor. Hâlâ cemevleri ibadethane statüsünde değil.

Bu ülkede dış politika nedeniyle her gün ama her gün ülkenin itibarı yerle bir oluyor. Kâh Mısır'a, kah Suudi Arabistan'a çatıyorsunuz ama günün sonunda tekrardan çark edip onlarla el sıkışıyorsunuz ve bütün bu politik atmosferin içerisinde gerçekten bu ülkenin sanki böyle büyük bir sokak köpeği sorunu varmış gibi bir yasa taslağını hazırladınız, aldınız, getirdiniz. Peki, kime sordunuz? Gerçekten bu yasa taslağını hazırlarken, bu yasa teklifini hazırlarken ilgili kurumlara sordunuz mu, hayvan hakları savunucularına sordunuz mu? Biz muhalefet milletvekillerine sordunuz mu? Hayır, hiçbirine sormadınız. Neden? Çünkü siz her şeyi çok iyi biliyorsunuz. Ne yaparsa AKP yapar, neyi berbat yaparsa AKP berbat yapar dersek sanırım yanlış olmaz.

Şimdi, çok açık ve net -dün de söyledim- siz yaşamın merkezine insanı koyuyorsunuz. İnsanı bütün canlı türlerinin efendisi olarak gören ve her şeyin, bütün canlıların, bütün kâinatın, bütün evrenin bütün ekosistemiyle insana hizmet etmesi gerektiğini düşünen bir anlayıştan besleniyorsunuz. Oysaki -dün de söyledim- insan bu ekosistemin içerisinde yeryüzünde sadece bir canlı türü, sadece. Hani arkadaşlarımın da bunu dün uzun uzun anlattılar. O anlamıyla tahakküm ilişkisi kurmak, insanı merkeze koyup diğer bütün canlıları ve doğayı yok saymanın kendisi aslında iktidarcı bir akıldan, tekçi bir akıldan, faşizan bir akıldan, türcü bir akıldan, militarist, cinsiyetçi bir akıldan besleniyor ve siz, bütün bunları tek tek yapan, uygulayan bir yerdesiniz. Steril bir hayat yaratmak istiyorsunuz; evet, steril. Sokakları köpeklerden arındırmak istiyorsunuz. Yetmiyor, sokakları engellilerden arındırdınız, hiçbir engellinin yaşamını kolaylaştıracak uygulama yapmadınız. Engellileri eve hapsettiniz, bakım emeğini, bakım yükünü kadınların sırtına yüklediniz ve şimdi sokakta kadın görmek istemiyorsunuz, engelli görmek istemiyorsunuz, yaşlı görmek istemiyorsunuz, köpek görmek istemiyorsunuz. Aslında yarattığınız hakikati görmek istemiyorsunuz çünkü bu tabloyu siz yarattınız.

Demin söylendi, bir hatip söyledi, dedi ki: "Türkiye'de sokakta kalan insan sayısı çok fazla artmış durumda." Neden? Çünkü insanlar kiralarını ödeyemiyorlar. Kiralarını ödeyemedikleri için aileler parçalanıyor. Düşünün, yaşam kuran, kendi ayakları üzerinde duran gençler bugün geçinemediği için tekrar anne babalarının yanına taşınmak zorunda kalıyor ya da emekli olanlar yıllarca kendi kurdukları yaşam alanlarını, evlerini terk edip çocuklarının yanına taşınmak zorunda kalıyor ama bu da sizin umurunuzda değil çünkü siz bunların hiçbiriyle ilgilenmiyorsunuz.

Şimdi, hayvanları barınağa kapatmak istiyorsunuz. Peki, mevcut barınaklara baktınız mı? Sabah akşam ATV, A Haber oralardan Türkiye'nin ne lüks barınakları varmış diye canlı yayın yapıyor. Ya, bu ülkedeki hastanelerin, bakımevlerinin, çocuk esirgeme kurumlarının ve birçok kamu kurumunun hâlihazırda durumu ortadayken siz nasıl olur da barınakları böyle beş yıldızlı otelmiş gibi allayıp pullayıp anlatıyorsunuz? O barınaklarda köpekler ölüyor, o barınaklarda zaten travmatize olan hayvanlar birbirini öldürüyor. Çok yakın, dar ortamlarda yaşadıkları için birbirlerini etkiliyorlar, stres altında olan hayvanlar bu strese dayanamıyorlar. Bütün hastalıklar, virütik hastalıklar hızlı bir şekilde bulaşıyor. Doğal yaşam alanları değil.

Biz insanlar nasıl doğal yaşam alanlarımızda mutluysak ve yaşamak istiyorsak köpekler ve diğer bütün canlıların da doğal yaşam alanlarında olması gerekir. Dün, ben burada konuşurken biri sataştı "Sokaklar köpeklerin yaşam alanı mıdır?" diye, ben bilmiyorum yani köpekler nerede yaşıyorlar normalde? İnsanlar kentlere taşındı, kentleşme büyüdü, apartmanlar, kentler genişledi. Peki, bu köpekler nereye gitsinler? Nerede yaşasınlar? Binlerce yıldır insanlar ve köpekler iç içe yaşıyorlar, insanlar ve köpekler aynı yaşam alanını paylaşıyorlar ve bunda hiçbir beis yoktu, ne zaman sorun oldu? Sizin o türcü anlayışınız yerleştiği zaman sorunu oldu.

Bakın, elimizde bir yasa var, 5199 sayılı Yasa, niye etkin uygulamıyorsunuz? İktidarsınız, yirmi yıllık bir iktidarınız var. 2014'ten beri yasa çıkmış durumda. Kim tuttu elinizi? Kim sizi engelledi? Meşhur deyimiyle "Ce-Ha-Pe" yönetimi mi? Buradan sataşmış olayım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yapmışızdır, yapmışızdır(!)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ya da DEM Parti Grubu mu sizi etkiledi, sizi engelledi? Gidip o barınakları kontrol etmenizi, yeni barınaklar yapılıp rehabilite edilmesi ve hasta olan hayvanların oraya alınmasını kim engelledi? Kim kısırlaştırmanızı engelledi? Köpek popülasyonunun yükselmesi önünde nasıl bir engel vardı? Bütün bunları yapmayan sizsiniz, sorunun kaynağı sizsiniz. Şimdi, sorunu gidermek yerine, gerçekten yasayı etkin uygulamak yerine siz toptan bir çözüm buluyorsunuz. "Ne yapalım?" diyorsunuz. "Hepsini öldürelim." E, şimdi, siz burada nasıl oluyor? Bunu Hitler yaptığı zaman insanlık bunu lanetlemişti. Hitler'in de yasaları vardı, Hitler'in de kendine göre doğruları vardı değil mi? Hatta bir toplumsal meşruiyeti de vardı, Almanlar arkasında sıralandılar, alkış tuttular. Peki, doğru muydu yaptığı katliam? Doğru muydu Holokost? Şimdi bütün insanlık Hitler'i lanetliyor, Yahudi soykırımını lanetliyor değil mi? Bugün hangimiz "hayırsız ada"yı hayırla hatırlıyoruz? Orada binlerce köpeğin itlaf edilmesi ve o hayvanların birbirini açlıktan yiyerek, acılar çekerek ölmesine kim bugün iyi diyebilir ki? Ya da 96 yılında İstanbul'da katledilmeye çalışılan köpek gerçeğine kim doğru diyebilir? Sanırım gerçekten birazcık insan kalbi, vicdanı taşıyan hiç kimse buna iyi diyemez. İşte, bugün siz bunu yapmaya çalışıyorsunuz. İzole ederek barınaklarla yani aslında hayvan cezaevleri inşa etmeye çalışıyorsunuz. Nasıl muhalifleri cezaevine kapatıyorsanız, nasıl muhalifleri gözaltına alıp tutukluyorsanız, yaşanılan politikadan, mücadeleden uzaklaştırmaya çalışıyorsanız ve onlar için bir bakış açınız varsa, muhalefetten arındırılmış bir ülke kurmak istiyorsanız bugün aynı şeyi aslında sokak hayvanları için de yapmaya çalışıyorsunuz. Onlara da barınaklar inşa ederek orada ölüme gönderiyorsunuz ve siz de bunu gayet iyi biliyorsunuz.

Şimdi, ben bir hemşireyim, yıllarca sağlık alanında çalıştım. Komisyonda da anlattım, kuduzun nasıl bir hastalık olduğunu bizzat görmüş biriyim. Evet, önlem alınmalı, insan yaşamı korunmalı, insan sağlığı korunmalı, bunun için en etkin önlemler alınmalı ama bugün tek bir insan kuduzdan yaşamını yitiriyorsa bunun sorumluluğu iktidardadır; bunun sorumlusu köpek değildir, bunun sorumlusu yerel yönetim değildir. Evet, paydaşıdır yerel yönetim ama en büyük sorumluluk iktidardadır denetim yapmadığı için, önlem almadığı için ama bunun da manipüle ediyorsunuz, kuduz vakaları düşmüş olmasına rağmen sanki çok fazla kuduz vakası varmış gibi algı yaratıyorsunuz, manipülasyon yapıyorsunuz.

Şimdi, bu türcü anlayışın sonu nereye varacak? Bu bir şiddet döngüsü. Bu bir şiddet döngüsü; köpekten başlayacak, insana uzanacak bir şiddet döngüsünü başlattınız. Bakın, bu şiddet döngüsünün nasıl sonuçlara yol açacağını hiç kimse kestiremez, tıpkı Hitler Almanyasında ilk önce orada Hitler'i destekleyenlerin aslında kestiremediği gibi. Bugün köpeği katleden anlayış, yarın mülteciyi yük görecek ki zaten görüyor, onu da öldürmek isteyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Yarın her muhalife, her aykırı düşünceye, sizi rahatsız eden, sizin için rahatsızlık ifade eden her düşünceye sahip olan kişinin itlaf edilmesi, yok edilmesi, kapatılması yönünde adım atmaya çalışacaksınız; zaten şu anda yapmaya çalıştığınız budur. Biz bu kürsülerde söz kurduğumuzda, biz sizin istemediğiniz cümleleri sarf ettiğimizde, biz bu kürsüyü hakikatin kürsüsü, halkın kürsüsü, dilsizlerin kürsüsü yapmaya çalıştığımızda bize nasıl saldırıyorsanız bu Mecliste, işte yarın bu şiddet döngüsüyle sokakta da herkese saldıracak ve her muhalifi yok etme yönünde adım atacaksınız. Yasasını çıkarıyorsunuz ama asla meşru değil, asla doğru değil.

Buradan bütün kamuoyuna çağrı yapmak istiyorum: Yasa çıkmış olabilir ama mücadele yeni başlıyor, bunu sokakta kazanacağız.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)