GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Batman-Siirt Çevre Yolu'nda dün yaşanan kazaya, Batman-Siirt Çevre Yolu'nda gerekli tedbirlerin alınması çağrılarına, İsrail'in Filistin'e yönelik mezaliminin ve soykırımının her geçen gün daha da arttığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Biz nasıl Karabağ'a, Libya'ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız." ifadesine ve dış politikanın böyle yapılmayacağına, Diyarbakır Valiliğinin yayalar için konulan Kürtçe uyarı işaretleriyle ilgili aldığı karara, İçişleri Bakanlığının halayları incelemek üzere halay inceleme timi kurduğuna, İstanbul Çatalca'da Polonez Et Fabrikasında işten çıkarılan işçilerin direnişine ve AKP Hükûmetinin gerçeğine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:29.07.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, dün, Batman-Siirt Çevre Yolu'nda çok kötü bir kaza yaşandı ve bu kazada Süleyman Oğuz, Sefa Oğuz, İlyas Oğuz ve Denhir Oğuz yaşamını yitirdi, 2 kişi de yaralandı. Bu kazada yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz ve acılarını paylaşıyoruz fakat bu Batman-Siirt Çevre Yolu'nun artık bir ölüm yoluna döndüğü gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Yıllardır devam eden bir ihmaller silsilesi var. Bu güzergâh aslında çok sayıda düğün salonunun olduğu bir güzergâh ve burada hızlı bir şekilde önlem alınması gerekiyor. Üst geçitlerin yapılması gerekiyor, aydınlatmanın yapılması gerekiyor, trafik uyarı levhalarının konulması gerekiyor ama bunların doğru dürüst hiçbirinin olmadığını görüyoruz. Tam bir yıl önce, 28 Temmuz 2023 tarihinde bizim Batman Milletvekilimizin soru önergesine Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu şöyle bir cevap vermiş: "Yol ve kavşak aydınlatması işleri ilgili elektrik dağıtım şirketleri tarafından yapılmaktadır." Peki, soruyoruz: Bu elektrik dağıtım şirketlerini denetleyen kim? Yaptırım uygulamayan kim? Buralarda sorunun çözümü için kılını kıpırdatmayan kim? Bu kazalara göz yuman kim ve bu kayıpların sorumlusu kim sorularını sormamız gerekiyor. Tabii ki önlem almayan iktidarın kendisi, önlem almayan kurumların kendisi bu 4 kişinin yaşamını yitirmesi ve 2 kişinin yaralanmasından da bizzat sorumlular. Bu nedenle, hızlı bir şekilde bu yolda önlem alınması gerekiyor. Batman-Siirt Çevre Yolu'ndaki gerekli tedbirlerin alınması çağrısını da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz, İsrail'in Filistin'e yönelik mezalimi ve soykırımı her geçen gün daha da artıyor. Mazlum Filistin halkını her gün katleden bir İsrail devlet gerçeğiyle karşı karşıyayız ama tabii ki dünyanın dört bir yanında ve özellikle de İsrail'de Netanyahu hükûmetine karşı çok ciddi protestolar var fakat her bu protestodan yani aslında kendi ülkesi için diktatör olan ülkeler olduğunda ya da kişiler söz konusu olduğunda mutlaka dışarıdan bir can suyu taşındığını görüyoruz. Dün Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamanın da aslında Netanyahu hükûmetine bir can suyu olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Ne demişti Tayyip Erdoğan? "Karabağ'a, Libya'ya girdiğimiz gibi İsrail'e de girmesini biliriz." Önce şunu söylememiz gerekiyor: Bu, bir itiraftır. Karabağ'a ne zaman girdiniz? Karabağ'da, Libya'da kimi savaştırdınız? Hangi cihatçı örgütleri oraya götürdünüz ve savaşın seyrini değiştirdiniz? En önemlisi, Libya'da, bugün Libya'nın yaşadığı sorunlarda dahliniz nedir? Bu Meclis neden bunları bilmiyor, bu ülke neden bunları bilmiyor? "Kime sordunuz, kime danıştınız, kimden yetki aldınız?" sorularını yüksek sesle sormamız gerekiyor ama bundan daha önemlisi şu: Mevcut Netanyahu karşıtı protestolar aslında Tayyip Erdoğan'ın işte "İsaril'e gireriz." açıklaması sonrası Netanyahu'ya karşı yükselen barış seslerini ve yükselen öfkeyi dindirme ve Netanyahu hükûmeti etrafında birleşmek gibi bir riski doğuruyor. Tabii, bu durumda bir de bunun karşı hamlesi var. Biliyorsunuz, İsrail Dışişleri Bakanı da bir açıklama yaptı ve bir benzetme de yaptı -buradan tekrar etmek istemiyorum zamanımı almaması için- ama aynı durum burası için de geçerli. Türkiye'de de İsrail'e yönelik, özellikle Filistin soykırımı başladığından beri Türkiye'nin takındığı ikircikli tutum, gerçek anlamda barış için etkin bir tutum almaması, Filistin'e yönelik yardımlar ve Filistin barışı konusunda etkin olarak çaba harcamaması nedeniyle çok ciddi eleştiriler var. Yine burada İsrail'i protesto eden insanların gözaltına alınması, tutuklanması da bu ikircikli ve ikiyüzlü yaklaşımların en çarpıcı görüntülerinden birisi ama İsrail'in yapıldığı açıklamalar sonrası da yeniden aslında AKP hükûmetinin İsrail politikası üzerinden rant devşirmeye çalıştığını ve muhalefeti bastırmaya, muhalefetin eleştirilerinin önüne geçmeye çalıştığını görüyoruz.

Tabii, diğer bir sorumsuzluk da bütün bu politikaların da Türkiye'ye maliyeti var ve bu maliyeti AKP Hükûmeti yüklenmiyor. Bütün bu açıklamaların ekonomiden siyasal gelişmelere kadar sonuçları var ve 85 milyon Türkiye halkları bu sonuçlarla yüzleşiyor, ekonomi darboğaza girdiğinde insanlarımız yoksullaşıyor. O nedenle, böyle popülist, tamamen tribüne oynayan açıklamaların yapılmasını sorumsuzluk olarak değerlendiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Dış politika böyle yapılmaz, dış siyaset böyle yapılmaz. Bunu Suriye politikasında çark eden AKP Hükûmetinden, Mısır politikasında çark eden AKP Hükûmetinden, Suudi Arabistan politikasında çark eden AKP Hükûmetinden çok iyi biliyoruz. Bütün bu zikzakların, bütün bu dönüşlerinin ülkenin saygınlığına ve Türkiye halklarına zarar verdiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi, biliyorsunuz, bizim büyükşehir belediyelerimiz ve ilçe belediyelerimiz gündelik hayatı kolaylaştırmak için kentlerde yaya geçitlerine Kürtçe "..."(*) -şöyle göstermiş de olayım- yani "Yavaş" yazıyor burada, yavaş yürüyün anlamında, araç çıkabilir anlamında ya da "..."(*) diyorlar yani "Önce yaya" Bütün bu yazılamaların hem Van'da karalandığını gördük ama bununla da yetinmediler. Bakıyoruz, Diyarbakır Valiliği dün çok acele bir karar almış, bu kararı resmî yollarla tebliğ etmek yerine elden tebliğ etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Karara bakıyoruz, neresinden tutsak elimizde kalacak bir karar. Birçok şey yazılmış, yasal mevzuata atıflar yapılmış ama bütün yasal mevzuatı da taradık, mevzuatın hiçbir yerinde siz "Yayalar için Kürtçe uyarı işareti koyamazsınız." diye bir şey yok. Ama ne oldu? Gece yarısı orada Ranger'larla beraber bizim yaptığımız yazılamaların üstünü kapatan bir Valilik gerçeği, bir Karayolları gerçeğiyle karşılaştık.

Peki, bu nedir? Bu, orada yaşayan insanların gündelik hayatını zorlaştırmaktan, hatta ve hatta tehlikeye atmaktan başka ne işe yarar? Bu bir Kürt ve Kürtçe düşmanlığı değilse, bu bir Kürtçeye tahammülsüzlük değilse nedir? Bu soruları tekrardan sormak istiyorum.

Tabii, bu Kürt ve Kürtçe düşmanlığı bununla sınırlı kalmıyor. Biliyorsunuz, İçişleri Bakanlığı yemedi, içmedi, yapılan halayları incelemek üzerine bir halay timi kurmuş durumda. Şimdi, halay timine düğün timi de eklemişler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Dün Hakkâri'de polisler tam 3 düğünü basmış. Dün ben burada halayla ilgili konuştuğumda AKP sıralarından itirazlar yükseliyordu. Buyurun, kendilerine söylüyorum, arasınlar, sorsunlar. Mersin, Ağrı, Siirt, İstanbul, Batman'dan sonra, Hakkâri'de polis düğünü basıyor. Ben hiç duymadım Edirne'de düğün basıldığını polis tarafından; Yozgat'ta, Kırşehir'de polisin gidip müziğe karıştığını, oradaki prodüksiyon şirketinin ya da oradaki müzisyenlerin gözaltına alındığını. Ama bu nerede oluyor? Hakkâri'de oluyor, Batman'da oluyor, Siirt'te doluyor. Neden? Çünkü orada Kürtçe düğün müzikleri çalınıyor, çünkü orada Kürtçe ezgiler eşliğinde halay çekiliyor. İşte, artık gerçekten saçmalamanın, gerçekten -ne diyelim- akıl almazlığın, akıl tutulmasının başka bir veçhesine geçtik.

Biz buradan tekrar İçişleri Bakanlığına çağrı yapmak istiyoruz. Galiba işiniz yok, galiba gücünüz yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Dokuzuncu dakika.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu ülkede ne yakalanacak mafya, ne yakalanacak uyuşturucu ticareti yapan kimse kalmadı herhâlde, kadın katilleri sokaklarda elini kolunu sallayarak geziyor. Çocuk istismarı önemsizlik nedeniyle almış başını gidiyor. Uyuşturucu bağımlıları sokak ortasında yurttaşları öldürüyor ama İçişleri Bakanlığı, Bakan Efendi ve onun talimat verdikleri Kürtlerin düğününü basıp halay çekenleri gözaltına alıyor, müzisyenleri gözaltına alıyor; bunu kabul etmiyoruz.

Şimdi, Sayın Başkan, İstanbul Çatalca'da Polonez Et Fabrikasında TEKGIDA-İŞ Sendikasına üye olanlar işten çıkarıldı. 17 işçinin başlattığı direniş oradaki fabrikanın tutumu nedeniyle 117 kişiyle 19 Temmuzdan beri devam ediyor. Bakın, dünden beri bu direnişe polis saldırıyor; gaz sıktı, oradaki işçileri copladı ve 1 kadın işçi darbedildi. İşçiler gece Çatalca Kaymakamlığına yürüdü ve bunun sonucunda da Çatalca Kaymakamıyla görüştüler ve hâlihazırda bir sonuç alınabilmiş değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bitireceğim Sayın Başkan.

Teşekkür ederim sabrınız için.

Hatırlarsanız geçen hafta Iğdır'da bir polis, emniyet yetkilisinin ağzında sakızla liyakatsiz bir şekilde kayyum işçilerine yönelik yaptığı ve partimizi nasıl hedef gösterdiği bütün kamuoyuna yansımıştı. Orada işçiden yanaymış gibi bir tutum sergiliyordu, partimizi ve belediyemizi hedef gösteriyordu ama Çatalca'da işten çıkan işçileri gazlıyor, copluyor. İşte, AKP Hükûmetinin gerçeği bu. İkiyüzlüsünüz, riyakârsınız, işçi düşmanısınız, sermayeden yanasınız.

Teşekkür ederim.