| Konu: | Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 28.07.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ülkenin dört bir yanında katliam yasasına "Hayır." diyerek yaşamak ve yaşatmak için haftalardır mücadele veren tüm yurttaşlarımızı bir kez daha sizin huzurunuzda saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, "hayvanları koruma kanunu" adı altında bir ölüm fermanını, bir idam yasasını konuşuyor olmaktan dolayı gerçekten büyük bir utanç yaşıyorum ve şu anda biliyorum ki milyonlar, emekçi halkımız aynı utanç, aynı öfke, aynı kaygı içerisinde bugün ne yazık ki bu katliam görüşmelerini takip ediyorlar. Esasında, bu Parlamentonun yaşamdan, yaşamaktan, çözümden yana bir sorumluluk alması lazım, bunun için görev yapıyor olması lazım ama ne yazık ki yasama faaliyetini tümüyle felç ederek olağanüstü hâl koşullarında ve darbe pratiğiyle bu süreci işletip Genel Kurula getiren bir iktidar pratiğiyle, iktidar gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Değerli hazırun, bakın, bizim bugün elimizde gerekçeleriyle birlikte, 17 maddesi de katliam ruhuyla, katliam dokusuyla, katliam omurgasıyla birbirine bağlı olan bir yasa teklifi var. Bilimsel gerekçelerden, verilerden uzak, son derece manipülatif ve gerçek dışı bilgilerden oluşan bir kanun teklifini konuşuyoruz bu anlamıyla biz bugün burada. Komisyon görüşmelerinde de defaatle ifade ettik. Yasama faaliyetinin hak temelli olabiliyor olması için, bilimsel veriler ışığında ilerleyebilmesi için bilim insanlarıyla, veteriner hekimlerle, avukatlarla, hayvan hakları savunucularıyla bir müzakere sürecinin işletilmesi gerekiyordu. Gerçekten konunun muhataplarını, öznelerini baz almak gerekiyordu ama muhataplarıyla bu süreci işletmek yerine aslında tümüyle özneleri dışında bırakan bir süreci Komisyon işletmiş oldu. Ama değerli hazırun, eğer biz gerçek manada hak temelli ve yaşam ilkesiyle çözüm üretmeye odaklanacaksak aslında bizim elimizde 2004 yılında bu Parlamentoda kabul edilmiş olan ve yirmi yıldır ne yazık ki denetlenmemiş olan bir yasa var. Yirmi yıldır...
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, çok uğultu var, müdahale etseniz rica etsek.
BAŞKAN - Evet, sayın milletvekilleri, sayın hatibi saygıyla dinleyelim. Gerçekten Genel Kurulda bir uğultu var. Uğultuya meydan vermeyelim. Sayın hatibi dinleyelim.
Lütfen buyurun Sayın Koca.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Biz eğer gerçekten çözüm odaklı bir perspektif geliştireceksek bu kanundaki yani 2004 yılında yapılan yasadaki eksikliklere bakmamız lazım, yapılanlara ve yapılmayanlara gerçek manada odaklanmak gerekiyor. Örneğin, belediyeler o dönemden bugüne etkin kısırlaştırma, aşılama uygulamalarını gerçekleştirmemiş durumda ve gerçekten muazzam bir denetimsizlik hâli var. 1.389 belediyeden bugün 322 tanesinde sadece geçici bakımevi bulunuyor ve kısırlaştırma oranları çok düşük değerli hazırun. Yasa eksik mi? Eksik. Yasa zaaflı mı? Zaaflı. Yasada boşluklar var mı? Evet, ben de böyle düşünüyorum, biz de böyle düşünüyoruz ve daha kapsamlı bir yasanın yapılması, daha nitelikli bir yasanın yapılmasını istiyoruz ama eksikliğinden evvel bu yasanın uygulanmadığına özel olarak dikkat çekmek istiyorum. Bugün bir sorundan, bir popülasyon kontrolsüzlüğünden bahsediyorsak eğer etik ve bilimsel açıdan önerilmiş olan bu "popülasyon kontrol programı" yani "yakala, kısırlaştırır, bırak" yöntemini uygulamayan asıl sorumlulara odaklanmak gerekiyor.
Yine, değerli hazırun, hak temelli çalışma yürüten birçok kurum, bizzat burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, aylardır -tüm siyasi partilerin oy birliğiyle- bir mesai gerçekleştirdi ve bunun sonucunda 200 sayfalık somut, gerçekten arşiv niteliği taşıyan, kolektif bir rapor var bizim elimizde ancak bu rapor yirmi yıldır uygulanmayan yasa gibi ne yazık ki Meclisin tozlu raflarında çürümeye bırakılmış durumda.
Öte yandan, popülasyon oranına dair, kuduz ve salgın vakalarına dair gerekçe metninde çeşitli rakamlar vermişsiniz ancak ne yazık ki gerçeklikle uyuşmuyor. Ben burada özel olarak bilim insanlarının, veteriner hekimlerin ifadelerini, onların raporlarını sunmak istiyorum: Veteriner Hekimleri Birliğinden değerli hocalarımız gerekçe metninde yer alan popülasyon ve kısırlaştırma rakamlarının hatalı olduğunu ifade ediyorlar. Doğrudan aktaracağım -bakın, biz zar zor, mücadele ederek Veteriner Hekimleri Birliğinden biliyorsunuz, Komisyona bir hoca da çağırmıştık, kendisine orada da ifade etmeye çalışmıştı- şöyle diyor: "4 milyon rakamı doğru olsa bile doğal şartlarda bu köpeklerin yüzde 50'si yani yaklaşık 2 milyonu ancak dişi olacak. Bir taraftan da üreme devam edeceğinden kısırlaştırılmış hayvanları yok saysak bile 2023 yılında yapılan kısırlaştırma oranı yaklaşık yüzde 17'ye denk geliyor. Yaşlı ve üreme yeteneği olmayan hayvanları da kattığımızda rakam yüzde 20'yi buluyor." Yani birçok kurumun görevini yapmadığı hâlde, denetimsiz olduğu hâlde, bütçe verilmediği hâlde bile yüzde 20 oranı sağlanabiliyor. Tüm belediyelerin -çözüm için diyorlar- 29 veteriner fakültesiyle, 11 bin veteriner muayenesiyle, kliniklerle topyekûn bir kısırlaştırma seferberliğine başlandığında yüzde 70'i bu popülasyonun kısırlaştırılabiliyor. Bakın, çok önemli, çok sağlıklı bir önermeden bahsediyorum. Yani, biz eğer gerçek anlamda bir seferberlik başlatsak, bu seferberlikle kısa sürede üreyen köpek popülasyonunun derhâl yüzde 70'ini kısırlaştırabiliyoruz.
Yine, Veteriner Hekimleri "Başarılı bir kısırlaştırma seferberliği için belediyelerde 12-13 bin veterinerin istihdam edilmesi gerekiyor." diyorlar ve şu an istihdam oranı 3 bin ve bunların sadece 6'sı devlet memuru pozisyonunda, diğerleri taşeron. Eğer çözüm istiyorsak, 10 bin istihdam daha yaratarak yaşatmak üzerine bir çözüm yaratabiliriz. Bu talebin güçlendirilmesi için tarihimizden bir örnek vermek istiyorum değerli hazırun. Bakın, bu ülkede 1984 yılına kadar çok önemli bir kurum vardı, o kurum zoonoz hastalıklarını neredeyse bu ülkeden silip atmış olan Veteriner İşleri Müdürlüğüydü. Neoliberal dünyaya biz hızlı bir geçiş yaptığımızda, Özal döneminde bu kurum kaldırıldı ve oysa bu kurum, bakın, hayvan, insan, çevre sağlığı açısından çok önemli bir kurumdu. Biz diyoruz ki eğer gerçekten bir çözüm arayışındaysanız, benzer yetki ve sorumluluklardan oluşan bir zemini 5199 sayılı Kanun'u koruyarak oraya ekleyelim. Gelin, ölümü değil, yaşamı ilke edinelim. Bir yıllık bir plan için burada birlikte tartışalım, görüşelim. Geçici hayvan bakımevlerinin kuruluş standartlarını belirleyelim, yine Tarım Orman Bakanlığının, belediyelerin sorumluluklarını belirleyelim, istihdam edilecek veteriner hekimleri sağlıkta şiddet yasası kapsamına alalım. Çözüm istiyorsanız çözüm çok fazla.
Yine -zamanım yetmeyecek sanırım ama- kuduz vakalarında da aynı gerçek dışı durumla karşı karşıyayız. Yani Bakanlıktan alınmış verilere baktığımız zaman, Veteriner Hekimlerinin ifadelerine baktığımız zaman mesele arkadaşlar, gerekçe metnindeki verileri boşa düşüren bir şey. Evcil hayvanlarda kuduz vaka sayısı 2018'de 437'ymiş, 2023'te 86'ya gerilemiş; yabani hayvanlar için de aynı şey söz konusu, 16'dan sadece 5'e gerilemiş. Sağlık Bakanlığı verilerine baktığımız zaman, insanlarda görülen kuduz vakaları yılda 1-2. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü de zaten bu köpeklerin toplu olarak öldürülmelerine karşı çıkıyor ve eğer kuduz vakalarıyla ilgili bir kitlesel aşılama yapabilirsek yüzde 100 bunun önlenebileceğini ifade ediyor.
Yine, eğer sokakta yaşayan hayvanların popülasyonu gerçekten sorunsa buna dair birkaç çözüm önerisi daha sunacağım: Defalarca söyledik, kontrolsüz üremeyi, ticari satışları yasaklayın. Üretime ve sokağa atmaya gerçekten cezai yaptırımlar getirelim. Bakımevleri, sadece çevreye uyum göstermeyen yaşlı, zayıf, engelli kedi ve köpekler için uygulansın. Sokağa terk edilen hayvanlara ilişkin yine cezai yaptırımlar getirelim, gerekirse hapis cezasını gündeme alalım. Aynı şekilde, eğitim müfredatına gerçek dışı verileri sokmak yerine hayvanlarla yaşama noktasında, birlikte yaşama noktasında, doğanın diyalektiği noktasında ders konuları getirelim. Eğer bu çözüm önerilerinin bir tanesine bile yanaşmıyorsanız yeni Hayırsız Adalara ve tarihî bir ölüm döngüsüne imza atmış olacaksınız.
O yüzden, bir kez daha ifade ediyorum: Bu ölüm döngüsüne ülkemizi sokmayın ama ne yazık ki biliyorum ki -Komisyon görüşmelerinde de defalarca gördüm- bu çağrının karşılık bulmayacağı çok açık çünkü siz gerçekten hiçbirimizin aklının almadığı bir katliamı ne yazık ki ayakta kalabilmek için, suç üstüne suç işleyerek faşizmi inşa edebilmek için buna çok acil bir ihtiyaç duyuyorsunuz ve faşizmi kurumsallaştırabilmek için ölümü kurumsallaştırmak istiyorsunuz. O yüzden, sorun çözme gibi bir derdi olan bir iktidar pratiğiyle karşılaşmadık, bugün de karşılaşmıyoruz. Faşist rejim bugün kan istiyor, katliam istiyor, kurban istiyor; iktidar da ne yazık ki bunu yasalarıyla ilerletmeye çalışıyor. Aslında bu anlamıyla bir taşla birçok kuş vurmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koca, lütfen tamamlayın.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Son olarak şunu söyleyeyim: Bakın, bunu söyleyince kızıyorsunuz ama açık bir faşizmin inşası süreciyle ve yürüyüşüyle karşı karşıyayız. İşte, Nazi Almanyası orada, Auschwitz orada, tarihî belleğimiz burada. Adorno'nun söylediği bir söz var, onu ifade etmek istiyorum: "Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp 'Ama onlar hayvan.' dediği zaman başlar." diyor. İşte, değerli hazırun, biz şimdi böylesi bir kritik, tarihsel tayin edici bir eşikteyiz. Bugün bu ölüm döngüsü köpeklerle başlar, yarın "Engellileri itlaf edelim." dersiniz, sonra "Kadınları uyutalım." dersiniz.
MERYEM GÖKA (Konya) - Ne alakası var! Ne alakası var!
PERİHAN KOCA (Devamla) - Bunun adı açık seçik budur, katliamdır, faşizmdir. O yüzden, son olarak sokaklarda yankılanan şu sesi söyleyelim: Biz katliam yasasına "hayır" diyoruz ve bu yasa, buradan ne yazık ki AKP'nin oy birliğiyle geçecek ama bu yasayı biz tanımıyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)