| Konu: | İran'da Kürt gazeteci ve kadın hakları savunucusu Pexşan Azizi'ye idam cezası verilmesine; halay çektikleri için Mersin'de 9 gencin tutuklandığına, Ağrı'da 6 gencin göz altına alındığına ve bu şiddetin Mecliste milletvekillerinin linç edilmesine kadar vardığına, "Ölürüm Türkiye'm" şarkısının kendilerine hatırlattıklarına, Van'da yaya geçidine yazılanlara, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Kongresinde konuşmasına ve ayakta alkışlanmasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 26.07.2024 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, İran zulüm rejimi her geçen gün zulmüne zulüm katıyor. İran'da Kürt gazeteci ve kadın hakları savunucusu Pexşan Azizi'ye idam cezası verildi. 11 Aralık 2023'te tutuklanan Azizi hapishaneden yazdığı mektuplarda hem gözaltı sürecinde yaşadığı ağır işkenceleri anlatmış hem de aslında hukuki temsilîyetin, adil yargılanma hakkı gibi temel haklarının ihlal edildiğini tane tane anlatmıştı. Kürt kadınları açısından aslında yaşadığımız dört parça coğrafyanın bir zulüm coğrafyasına döndüğünü, her bir hükûmetin aslında temel hak ve özgürlüklerimizi yok etme noktasında yarıştığını ifade etmemiz gerekiyor. İran'da Kürt kadınları "..."(*) şiarıyla bütün ezilen kadınların sesi olmuşlar ve bütün dünyadaki ezilen kadınlara da ilham kaynağı olmuş durumdalar ama bu ilham kaynağı olma hâllerine İran'daki molla rejimi tahammül edemediği için her gün yeni idam cezalarıyla, her gün yeni tutuklamalarla, her gün hapishanedeki işkencelerle bu sloganı, bu mücadeleyi bastırmak ve Kürt kadınlarını da cezalandırmak istemektedir. İran bütün kadınlar açısından bir açık hava hapishanesine dönmüş durumda ama özel olarak Kürtlerin, kadınların ve muhaliflerin her gün idam gibi insanlık dışı bir cezayla cezalandırıldığını görüyoruz ama bu idam cezalarına gerek Türkiye'nin gerekse bütün dünya kamuoyunun da sessiz kaldığı bir hakikat. O nedenle, buradan bütün dünya kamuoyuna, Türkiye'deki bütün vicdan sahibi insanlara da seslenmek istiyorum: İran idam rejiminin hak ihlallerine, insanları idam edip yaşamdan koparmasına daha fazla seyirci kalmayınız ve bu konuda atılması gereken adımların derhâl atılması gerekiyor. Dışişleri Bakanlığının bu idam cezalarına ilişkin tek bir cümle kurmamasını kabul etmiyoruz. Her yerde söz kuran, her yerdeki duruma dair değerlendirme yapanların söz konusu Kürtlerin idamı olduğunda sessiz kalmasının da manidar olduğunun, özel bir ayırımcılık olduğunun da altını çizmek istiyorum. Pexşan Azizi'yle hiç tanışmadık ama bunu şuradan söyleyelim: Pexşan Azizi İran cezaevinde "..."(*) direnişini ortaya koyan benim kız kardeşimdir. Bu ülkedeki Kürt kadınları da feminist kadınlar da kadın özgürlük mücadelesi yürütenler olarak da Pexşan'ın yanındayız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) İran idam cumhuriyetinin de karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, sayın vekiller; son günlerde görmüşsünüzdür, yeni bir şiddet dalgasıyla karşı karşıyayız. Özellikle seçimden sonra "Dersimizi aldık, şapkamızı önümüze koyduk." diyenlerin ne ders aldıklarını ne de şapkayı önlerine koyduklarını görüyoruz. Bakın, 21 Temmuz 2024 günü Kürt gençleri Mersin'de halay çektikleri için hedef gösterildiler sosyal medya üzerinden ve İçişleri Bakanlığı yemedi içmedi, oradan güya kimlik tespiti yaptı. AİHM, AYM ve Yargıtay kararlarında atılan sloganların suç olmadığı tespit edilmesine rağmen işkenceyle gözaltına alındılar, Mersin'e götürülürken otobüste yol boyunca "Ölürüm Türkiye'm" şarkısıyla işkence edildiler. İHİK komisyonuna gelen İçişleri Bakanına bizim milletvekili arkadaşlarımız bu işkenceyi sorduklarında, İçişleri Bakanı "Ya, ben çok seviyorum, dinlerken yüreğim kıpır kıpır oluyor." diye işkenceyi meşrulaştıran bir açıklama yaptı ama bununla da kalmadı; 9 Kürt genci -özellikle altını çiziyorum çünkü bütün bunları Kürt oldukları için yaşıyoruz- örgüt propagandasından tutuklandı. Ama bu linç kültürü bununla da sınırlı kalmadı; yine, birkaç hafta önce Ağrı'da bir düğünde halay çektikleri görüntüler sosyal medyaya yansıyan 6 genç de gözaltına alındı işkenceyle. Ben soruyorum: Hükûmet ne yapmaya çalışıyor? AKP ne yapmaya çalışıyor? Binlerce yıldır bu coğrafyada biz Kürtler halay çekiyoruz, Karadeniz'deki halklarımız horon tepiyor, Ege'dekiler zeybek oynuyor. Zeybeğe karışmayan, halaya, horona karışmayan anlayışın gelip halayımızı yasaklamasını, "..."(*) yasaklamasını kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu linç kültürü orada da kalmıyor, günlerdir sosyal medyada gençler hedef gösteriliyor, o linç kültürü İçişleri Bakanlığı eliyle meşrulaştırılıyor, yargı kararları hiçe sayılıyor; ortada bir hukuk var, zulüm var, ceza var, eza var, baskı var, şiddet var, başka bir şey yok ama o şiddet dönüp dolaşıyor, geliyor Mecliste milletvekillerimizin linç edilmesine kadar varıyor. İşte, bu bir kültür Hükûmet eliyle yayılan, Hükûmet eliyle beslenen. Topluma gözdağı verilmeye çalışılıyor, çok açık ve net, mesaj şudur: "Mecliste senin vekilini döverim, vekilini konuşturtmam, linç ederim, söz hakkına kastederim. Sen halay çekemezsin, tatile gidemezsin, düğününde kendi ana dilinde halay çekemezsin." diyen bir anlayış var; biz bu mesajı böyle anlıyoruz.
Buradan şunu da söyleyelim: Vallahi kusura bakmasın, hiç kimseye de öyle boyun uzatacak, teslim olacak, geri adım atacak bir halk da değiliz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Gençlerimize de milletvekillerimize de halkımıza da partililerimize de bu gayrimeşru, hukuksuz, insani olmayan, vicdani olmayan tutumlarla geri adım attıramazsınız.
Buradan tekrar Hükûmete sesleniyoruz: "..."(*) Yeter, mızrak çuvala sığmıyor, yaptığınız zulmün artık sonu yok. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ya, hangi kitapta var, hangi hukukta var halay çektiği için gözaltına alınmak, işkence edilmek? Birilerinin hoşuna gidiyorsa, o "Ölürüm Türkiye'm" şarkısı onun yüreğini kıpır kıpır ediyorsa gitsin evinde dinlesin. Biz o marşı dinlediğimizde 12 Eylülü hatırlıyoruz; biz o marşı dinlediğimizde Esat Oktay Yıldıran'ı hatırlıyoruz; biz o marşı dinlediğimizde bize cezaevlerinde işkence edenleri, cezaevi girişlerinde çıplak arama dayatması yapanları hatırlıyoruz; biz de o şarkının karşılığı bu. Üstelik şunu da söyleyelim: Çalıntıdır, 1800'lü yıllarda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sabrınıza sığınıyorum Sayın Başkan. Öfkemiz büyük, kabul edilemez şeyler yaşanıyor bu ülkede.
Bir Kürt parçasıdır, Koma Qamışlo'nın parçasıdır, çalınmış, üzerine söz yazılmıştır. Kürt'ün müziğiyle Kürt'e işkence yapmaya çalışıyor bu Hükûmet. Böyle bir şey var mı ya? İçişleri Bakanının yüreğini kıpır kıpır ediyormuş, dinlesin efendim evinde, kıpır kıpır oynasın; bize işkence etmesin, yeter!
Diğer bir mesele, bu linç kültürü nereye uzanıyor? Bakın, bizim Van Büyükşehir Belediyemiz yaya geçitlerine önce "yaya" anlamına gelen şunu yazdı: "..."(*) Ne yazılmış biliyor musunuz Sayın Başkan? "Türkiye Türk'tür, Türk kalacak." İşte, Meclisteki tutumun, İçişleri Bakanlığının tutumunun, Hükûmetin tutumunun sokaktaki yansıması. Bunu nereye yazıyorlar? Van'da yaya geçidine yazıyorlar. Önce "yaya" yazılmış Kürtçe, ona tahammül edemeyen anlayış gidiyor oraya "Türkiye Türk'tür, Türk kalacak." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, teşekkür için açıyorum, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.
Kürtler, Araplar, Çerkezler, Romanlar, Pomaklar, Lazlar, Gürcüler, Hemşinliler; bunlar kimdir? Bunların hakkı nedir, bunların hukuku nedir? Bu anlayış, bunun sonu nereye varacak? Bu soruyu da herkesin kendine sorması gerekiyor.
Son olarak, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Kongresinde yaptığı konuşma çok konuşuldu; bu konuşmanın asla kabul edilemez olduğunu, bir zulmü, bir soykırımı meşrulaştırmaya dönük bir konuşma olduğunu, ABD Kongresinde onu ayakta alkışlayan herkesin bu zulme, bu soykırıma ortak olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Dünyanın vicdanı kanamıştır, insanlık vicdanı kanamıştır. 40 bin insan öldü Filistin'de, 90 bin insan yaralandı, büyük bir mezalim var, büyük bir soykırım var, savaş suçları almış başını gidiyor. Buna karşı bütün uluslararası kurumların gerçekten caydırıcı tutumlar alması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Filistin kan ağlıyor, çoluk çocuk, yaşlı insanlar koruma altındaki bölgelere atılan bombalarla katlediliyor, açlıktan ölüyor, tedaviye ulaşamadığı için ölüyor ama ABD Kongresinde bir katil ayakta alkışlanıyor, eğer ayakta tezahüratla karşılanıyorsa insanlığın bittiğinin göstergesidir. Biz Netanyahu'yu ayakta alkışlayanların değil, o Amerikan Kongresinin önünde "Filistin'e özgürlük, Filistin özgürleşirse biz özgürleşeceğiz." diyen Amerikan halkıyla aynı saftayız, Filistin halkının yanındayız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Filistin'in haklı, meşru mücadelesini herkesin sahiplenmesi gerektiğini de yinelemek istiyorum.
Sabrınız için de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)