| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.07.2024 |
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Değerli milletvekilleri, biz bu vergi kanunu teklifinin emekliler ve emekçiler üzerindeki yükü artırmasından endişelenirken şimdi, işte, önümüze gelen madde de bu kez engellilerle ilgili çok kaygı verici muğlaklıklar içeriyor. Özellikle de erişimleri zorunlu olan toplum hayatında yer alabilmeleri için ihtiyaç duydukları araç ve gereçlerde istisnanın, KDV istisnasının devam edip etmeyeceği noktasında muğlaklıklar barındırıyor ve bunları önceki konuşmacılar çok güzel ifade ettiler. Gerçekten, bu yönüyle de bu düzenlemenin bu maddesi kabul edilemez bir madde ama esas olarak, sanırım, yine -bu Meclis çatısı altında en az 100 kez dile gelmiştir- biz, burada, neredeyse iki bin küsur yıl evvel terk edilmiş bir yöntemle yasa yapmaya zorlanıyoruz. Roma'da, biliyorsunuz, milattan önce 98 yılında bir kanunda farklı konuların düzenlenmesine yani bizim bugünkü ifademizle "torba yasaya" yasak getirilmişti, milattan önce 98 yılında çünkü biraz metaforik olarak bu konuya değinenler şöyle açıklıyorlar: Torbaların böyle göremeyeceğimiz cepleri vardır, oraya başka şeyler sıkıştırılabilir ya da işte, torba yasalar rüşvet yasalarıdır, gözden kaçırılmak istenen şeyler içindeki ayrıntılara çok güzel gizlenebilir, tıpkı bu üzerine konuşmakta olduğumuz madde gibi, 18'inci maddede engellilerle ilişkili endişelerimiz gibi. Biz işte, böyle iki bin yıl evvel sağlıksız bulunduğu için terk edilmiş bir yönteme, ilkel bir yönteme davet ediliyoruz burada. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Neden yasaklanmış iki bin küsur yıl evvel? Öncelikle, bu torba yasalar böyle yalapşap bir araya getirildiği, duyurulmaları ve onay görmeleri ya da yorumlanmaları için yeterli zaman tanınmadığı ve birçok konuyu bir araya getirdikleri için bu nedenle itiraz görüyorlar ve kabul edilmiyorlar, yasaklanıyorlar. Bunun yanında, farklı konularda aynı anda karar vermeye zorlamamak gerekir çünkü kanun yapmada konunun tekliği esası gibi bir şey var; bundan da sapan bir yöntem söz konusu, dolayısıyla da bu çok evvel terk edilmesi gereken, istisna olması gereken bir şeyken bugün kanun yapmada asli bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
Hukukun birikiminden, demokratik kazanımlardan dikkate değer bir gerileme olarak değerlendirebiliriz bunu, bu bir regresyondur. Bu anlamda, bugüne kadar hukuk alanındaki birikimi bir tarafa koyarak, böyle farklı konuları aynı torbaya tıkıştırarak önümüze getirilip duruyor. Bugünkü vergi yasası belki tam anlamıyla böyle değil, yoğunlukla bu vergi etrafında odaklanmış olsa bile, biz arka arkaya gelen yasalarda ve bunda da yine bu türden bir şeye belirli biçimlerde zorlanıyoruz, bu anlamda da adil olmayan bir şeyle karşı karşıyayız. "Adil değil, vergide adalet" derken, en başından, konunun karşımıza gelmesi zaten adil değil. Adaletin olmadığı bir noktada, bu noktada bir adalet yokken ekonomiyi nasıl düzelteceğiz? Zaten ekonominin düzeltilmesinin kendisi birçok alanda hukukla, adaletle çok ilişkili ve bugün Türkiye'de bundan söz edemiyoruz. AYM kararlarından, AİHM kararlarından uzaklaşmış, bunlara hiçbir şekilde uymayan, Anayasa'nın gereklerine uymayan, Yargıtay kararlarını tanımayan bir yerde, adalete güven olmayan bir yerde ekonomi de kendi güvenini oluşturamıyor ve bu anlamda da ekonomik krizlerden çıkamıyoruz, hiçbir şeye güven duyulamıyor ve bu, aslında yapısal bir şiddet üretiyor. Mütemadiyen yapısal bir şiddet içinde, tıpkı buradaki bu zorlandığımız sağlıksız yasa yapma koşulları gibi yapısal bir şiddet içinde yaşıyoruz bütün bir toplum olarak. Nedir yapısal şiddet? Kurumların, kişilerin, sivil toplum örgütlerinin, siyasetçilerin kendi kapasitelerini en iyi biçimde açığa çıkarmalarını engelleyen bütün koşullar yapısal şiddet koşullarıdır ve biz uzun zamandır bununla baş başayız, sonra gelip bize hayvan çetelerinden söz ediyorlar. O zaman da yine belki bu kürsüde, bu Meclis çatısı altında çokça kullanılmış olan şu sözü de hatırlamamız gerekiyor: "Adaletin olmadığı yerde devlet büyük bir çeteden başka nedir ki?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelenk, lütfen tamamlayın.
SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Çeteleşmiş hayvanlar değil bugün bizim problemimiz. Çete mi arıyorsunuz? Sadece birkaç gün önce basında yer alan bir konuyu size hatırlatmak istiyorum, nasıl bir çeteleşmeyle karşı karşıya kalmışız. Eğer devlet çeteleşirse her şey çeteleşir. 22 yaşındaki Vedat Kurt -belki sürem yetmez, anlatamayabilirim, lütfen Google'dan tarayın- Suruçlu bir genç, 22 yaşında. Sadece çalıştığı otomobil tamir atölyesinde birikmiş kazancını, alacağını istediği için üç ay rehin tutuluyor, her türlü işkenceyi görüyor, vücuduna elektrik veriliyor, hamam böceği yutturuluyor ve dişleri kerpetenle sökülüyor. Patronların cep telefonu kayıtlarında işkence görüntüleri var, bunlar da basında yer aldı, HTS kayıtları var ve patronlar bir ay sonra takipsizlikle serbest kalıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Şiddet burada başlıyor, oto tamiri atölyesine kadar gidiyor; şiddet her yerde. Bu kanunlar bu şiddeti tırmandırmaktan başka bir şeye yaramıyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)