GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:24.07.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umarım demokratik bir ortamda sağlıklı bir şekilde bu meseleyi konuşabilecek bir durum sağlayabiliriz. Maalesef, herkesin de tanık olduğu olağanüstü bir durumla karşı karşıya kaldık ve bu gergin ortamı umarım rahatlatabiliriz. Ben sözlerime başlamadan, Karadeniz Bölgemizin iki temel ürününden biri olan çayla ilgili durumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çay hemen hemen hepimizin günlük hayatında çok önemli bir yer tutan, Karadeniz'de de 270 bin ailenin hayatını idame ettirdiği ve bir o kadar da çalışanlarla beraber yaşamsal önemi olan bir üründür. Ancak hem fındık bakımından hem çay bakımından maalesef, Karadenizliler mevcut AKP iktidarının uygulamalarıyla, kendisi Rizeli olmasına rağmen Cumhurbaşkanının yürüttüğü faaliyetler sonrasında ya da fiyatlar sonrasında çok zor durumdadır.

Şu anda çayın birinci kademesi büyük ölçüde tamamlanmış, ikinci bölüme geçilmiştir ancak ÇAYKUR'un yürüttüğü politikalar giderek tüccar ile üreticiyi karşı karşıya bırakmaktadır. Uyguladığı kotalarla çay büyük ölçüde karaborsaya düşmüş; fiyatları 17 liradan açıklamış olmasına rağmen karaborsa fiyatlarına sıkışmış olan üreticiler ürünlerini yerinde 12 liraya, 11 liraya kadar satmak zorunda kalmışlardır. Bu satış aynı zamanda üreticinin ciddi bir şekilde kaybına sebep olmaktadır çünkü normalde, biliyorsunuz, çay ruhsatlı olan ürünlerden bir tanesidir, herkes üretememektedir ama bu uygulamayla karaborsaya düşmüş ve maalesef, üreticiler çok zor durumda kalmıştır.

Bakın, arkadaşlar, bu ürünün maliyeti yaklaşık 18,5 liradır ancak fiyatı 17 liradan belirlenmiştir ve şu an oradaki bir işçinin maliyeti bile 7 bin lirayı geçmektedir. Bu koşullarda, açıkçası çay üreticilerine denmek istenmektedir ki: "Bırakın, üretmeyin." Maliyetinden daha aşağı olan bir fiyatın sürdürülmesi mümkün değildir. Oysa ÇAYKUR'un, özellikle dünyada ilk sıralarda yer alan üretim faktörü açısından bakıldığında da bunu bir kurumsal faaliyet olarak yönetmesi, yürütmesi gerekir. Bizim gördüğümüz durum şudur: ÇAYKUR giderek bu mevcut üretim politikası içerisinde rolünü yapmamakta, karaborsaya ve tüccara bırakmakta ve özelleştirmenin önü açılmaktadır. Biz Tarım Bakanlığına şunu söylemek istiyoruz: Tarım Bakanlığının en temel görevi üreticiye sahip çıkmakken, onun sorunlarını çözmek gerekirken maalesef... Örneğin, Mecliste Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu on dört aydır ilk kez toplanmıştır ama ne için toplanmıştır? Hayvan hakları meselesini konuşmak için toplanmıştır.

Şimdi başka bir haber daha vereceğim sizlere. Bu durum öyle noktaya gelmektedir ki 1985 yılında 100 ton üretim yapabilen kapasitedeki olan şirketler şu anda 3 bin tona kadar çıkmışlardır ancak üretici o günkü koşullarda yani kırk yıl önce 654 bin dekarlık bir alanda üretim yapılırken şu anda 792-800 bin dekar civarında bir alana gelmiştir yani üretim giderek azalmaktadır ama bunun yanı sıra da mevcut şirketlerin kapasitesi neredeyse 30 katına çıkmaktadır. Bu kadar adaletsiz, bu kadar eşitsiz koşullarda maalesef üreticilerimizin geleceği çok daha karanlıktır. Şunu söylemek istiyorum şu arada: Evet, memlekette bu kadar ürünün problemli olduğu, tarımdaki insanlarımızın çok zor durumda olduğu, çalışanların çok zor durumda olduğu, özellikle mültecilerin orada çok kötü duruma düştüğü, toprakların içerisinde yatarak hayatlarını yürütmeye çalıştığı bir yerde üretimden tüketime bütün süreçler kriz hâline gelmiştir. Biz buradan seslenmek istiyoruz: ÇAYKUR'un varlığını ortadan kaldırmaya çalışan bu zihniyetten vazgeçin. Eğer Karadenizlileri seviyorsanız Karadeniz'in çay üreticisine ve fındıklarına sahip çıkın. Tarım Bakanına sesleniyorum: Biz hayvan haklarıyla ilgili kırk iki buçuk saat toplantı yaparak hayvan haklarını tartıştık. Tarım Bakanlığının görevleri sadece hayvan hakları meselesini mi konuşmaktı? Hayır. Ama Tarım Bakanlığı görevini yapmıyor. Çayda, buğdayda, arpada, fındıkta, her konuda maalesef Türkiye'nin şu andaki mevcut üreticileri tasfiye edilmeye çalışılıyor.

Biz geçen Mardin'de bir miting yaptık. Mardinli üreticiler kan ağlıyorlar. Şu anda "DEDAŞ" diye bir bela var, bu DEDAŞ belası öyle noktaya gelmiş ki yüzde 70 kayıp kaçak tespiti yapmadıkları hâlde uygulama pratik olarak devam ediyor. Bir çay üreticisinin yanı sıra, bakın, bir kahveye gittim, bu arada bir çay ocağına gittim. Batıda benim gördüğüm, çalışanına da sordum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - 7 bin liraya yakın bir elektrik faturası bir çay ocağında olabilir mi? Ama ben bunu Mardin'de insanlarla görüştüğümde gördüm. Buradan sesleniyorum: Eğer bu üreticilerin yanında olmak istiyorsanız bu DEDAŞ belasını bölgeden kaldırın, kamusal hizmet yapın. Aksi takdirde... Bu şirketin arkasındaki güçlerin olağanüstü bir şekilde bir mafya tarzı çalıştığını söylüyoruz.

Artı, hayvan haklarıyla ilgili yürüttüğümüz tartışma sonrası kamuoyundaki yaklaşımları asla kabul etmiyoruz. Biz herkesin hayatıyla ilgili, herkesin yaşamıyla ilgili savunuyoruz. Yaşamı sonlandırmaya çalışmayı hiç kimsenin kabul edeceğini düşünmüyoruz. Yaşam hakkını savunuyoruz, çocukların da kadınların da ama bütün canlıların da yaşam hakkını savunuyoruz. Öyle kamuoyunda manipülasyon yaparak, çocukların karşısına hayvanları koyarak bir katliam girişimini kabul etmiyoruz. "Ötanazi" kavramının hukukta yeri olmadığı hâlde geçirilmesini de kabul etmiyoruz. Buradan kamuoyunu vicdanlı olmaya, duyarlı olmaya davet ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)