| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 23.07.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda vergi paketi olarak bilinen 159 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hatırlayalım, Hükûmet kurulur kurulmaz, kabine belli olur olmaz -geçen yılın temmuz ayıydı- Sayın Mehmet Şimşek geldi ve katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi başta olmak üzere dolaylı vergilerde ciddi bir artış yaptı; kabaca, bugünkü rakamlarla yaklaşık 1 trilyon liralık bir vergi artışında bulundu. Tabii, bu çok eleştirilmişti çünkü hepimiz her zaman söylüyoruz, işte dolaylı vergiler en haksız vergilerdir yani kazancı az olsun, çok olsun, herkesin tüketimi üzerinden alındığı için haksız bir vergi türüdür diye söylendi, bu şekilde eleştirilmişti. Tabii, bu yapılırken deprem bahane edildi ama bir anlamda, tabii, deprem işin bahanesi, deprem olmasa da bir vergi artışı yapılacaktı çünkü bütçe açıkları çok fazlaydı. Daha sonrasında, kamuoyu Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'ten veya Hükûmetten, kabineden, Sayın Erdoğan'dan yani bu vergilere ilişkin... Vergilerde ciddi sorunlar var, mesela ben 2015'ten beri milletvekiliyim, burada defalarca vergi sistemindeki aksaklıkları, yapılması gereken işleri buradan söyledik; hiçbir şey yapılmadı, hiçbir yapısal sorun üzerine gidilmedi. Tabii, kamuoyunda biraz baskı da oluştu "Hep dolaylı vergilere yükleniyorsunuz, doğrudan vergilerde niye bir şey yapılmıyor?" filan diye. Bir yıl bekledik, en son bir çalışma ortaya çıktı, bu çalışmayı hepimiz biliyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığının 104 sayfalık şöyle bir sunumu basına sızdı veya sızdırıldı. Tabii, biz bunu çok referans olarak gösteriyoruz, kimi arkadaşlar diyor ki "Ya, buradaki her şeyin arkasında mısınız?" Elbette öyle bir şey yok ama bu teknisyenlerin çalışması olarak gayet güzel yapılmış. Gerekçeleri çok enteresan; buradaki gerekçeleri okuduğunuzda -şimdi birazdan onlara gireceğiz- bu gerekçeler olmasına rağmen "Böyle vergi kayıp kaçağı var, şöyle sıkıntı var..." diye burada gerekçelendirilmiş ama şu paketin içerisine konulmamış. Tabii, bu niye konulmadı, bu da ayrı bir şey. Buradaki gerekçelere veya kanun teklifindeki bir kısım gerekçelere, sonra çekilen maddelerin gerekçelerine baktığınızda aslında çok ürpertici ama buna rağmen, bu gerekçelere rağmen, teknisyenlerin bu görüşüne rağmen bazı hususlar da kanun teklifinde yer almadı, o da ayrı bir hikâye.
Şimdi, bu çalışma sızdı, en son, nihayetinde önümüze bir kanun teklifi geldi. İşte, 53 madde geldi, Komisyondan 54 madde olarak çıktı. Verginin dışındaki 3-4 tane maddeyi çıkartırsak aslında vergilere ilişkin kabaca 50 maddelik filan bir torba kanun teklifi. Bu anlamda kanun teklifinin torba olması açısından çok fazla eleştirilecek bir yanı yok. Kanun teklifine kadar hesap edilen -Gelir İdaresi Başkanlığı veya Maliye Bakanlığının "etki analizi" diye sunulan çalışmada hesap edilen- mali etkisi, şu anda önümüzdeki bu 54 maddelik kanun teklifinde gelir etkisi, arkadaşlar, yaklaşık 219-220 milyar liraydı, bir 5 milyar lirayı da geri aldılar, 215 milyar lira civarında. Şunu söylemeye çalışıyorum: Yani bir çırpıda, gelir gelmez, hemen hemen hiçbir kanun çıkarmadan kararnamelerle 1 trilyon liralık vergi düzenlemesi yapıldı, dolaylı vergi konuldu, haksız vergi konuldu, bir yıldır çalışıldı, çalışıldı, getirilen vergi tahsilatının mali etkisi 215 milyar lira, onun ancak beşte 1'i kadar. Tabii, bu şekilde "vergi adaletsizliğinin düzeltilmesi" diye bir şeyden söz etmek mümkün değil. Sayın Mehmet Şimşek'e bakarsanız "Vergi adaletsizliğinin üzerine gideceğiz." filan demişti bunları yaparken.
Tabii, ne oldu? Bu çalışma sızdıktan sonra veya sızdırıldıktan sonra herkes bir tarafından çekiştirdi "Aman bana vergi koymayın, aman öbür tarafa..." Bunlar kimler? Bunlar iktidara çok kolay erişebilen büyük sermaye kesimleri. Burada mesela borsa kazançlarının vergilendirilmesi vardı veya başka şeyler vardı; bir kısım sermaye kazançları üzerinden vergiler vardı, onların hepsi dışarıya itildi; kala kala 215 milyar liralık aslında pakette bir vergi tahsilatı yapacak düzenleme kaldı. Şimdi, bunu milletimizin takdirine arz ediyorum.
Şimdi, hatta sonra bazıları geç kaldı veya ayıkamadılar zamanında, 2 tane madde de Komisyonda çıktı; limanlar. Hiç yabancı değil arkadaşlar yani burada ben, hangi limanların kimler tarafından işletildiğini söylesem, kamuoyunda bildiğimiz o 5'liler diyelim veya 5'li çete diye bildiğimiz bir kısım isimler devreye girdiler, limanlarla ilgili -onların, efendim, KDV'de tam istisnasını kısmi istisnaya dönüştüren bir madde vardı, 21'inci madde- maddeyi, Komisyonda hiç kimse sahiplenmediği hâlde ama AK PARTİ'li milletvekillerinin, Cumhur İttifakı milletvekillerinin, efendim, kabul oylarıyla... Cumhur İttifakı demeyelim, MHP'liler orada el kaldırmadı, ona çok hâkimim ama AK PARTİ milletvekillerinin oyuyla, sahip çıkan olmamasına rağmen, arkasında duran olmasına rağmen bu madde Komisyondan gece yarısı çıkarıldı değerli arkadaşlar, gelen baskıyla. Liman işletmecilerinin vergileri bir miktar artacaktı, bazı istisnalar, indirimler kalkacaktı, onu kaldırma imkânı da kalmadı.
Serbest bölgelerdeki işletmelerle ilgili yine bizim de desteklediğimiz bir düzenleme vardı, onların hiç olmazsa bir kısım şeylerini; indirimlerini, muafiyetlerini azaltan birtakım düzenlemeler vardı, onu da gece yarısında çıkarmışlar. Dolayısıyla bir kısmı gelmeden, bir kısmı da Komisyon esnasında çekiştirildi, sağından solundan oynatıldı ve bu hâle geldi.
Ha, bundan sonra neyle karşılaşacağız? Bakın, Erhan Usta dedi diyeceksiniz; önümüze gelen torbalarda, burada bir kısım yapılan düzenlemelerden istisna edecek düzenlemelerle yine karşılaşacağız, özellikle asgari kurumlar vergisinde. Yarın bir başka grup gelecek "Bizi bu asgari kurumlar vergisi kapsamının dışına çıkarın." diye, bunlar bastırdıkça zaten bu iş de tamamen böyle yani hiç içerisinde bir şey olmayan bir hâle dönüşecek, bu kanun teklifine de hazır olmamız lazım.
Şimdi "liman" dedik ya, limanlarla ilgili bakın, KDV'nin tam istisnadan kısmi istisnaya dönüştürülmesinin gerekçesinde kanun teklifine imza atan Nilgün Ök Hanımefendi başta olmak üzere -Gelir İdaresindeki teknisyen arkadaşlar hazırlıyor bunu nasıl olsa- onların gerekçesi ne biliyor musunuz? Buna rağmen bu madde AK PARTİ'li milletvekilleri tarafından bütün itirazlarımıza rağmen çıkarıldı. Bu çıkarılan maddenin gerekçesi diyor ki: "Hizmet karakterli bazı sektörlerde ödenmesi gereken KDV tutarını azaltmak, hiç ödememek veya iade etmek amacıyla gerçek bir yüklenime dayanmayan -sahte- KDV'nin indirim konusu yapılmasının eğiliminin arttığı görülmektedir." "İşte bu nedenle bu düzenlemeyi yapıyoruz." diyor. Bu gerekçeye rağmen arkadaşlar, değerli arkadaşlarımız bunu gelen bir talimatla Vergi Kanun Teklifi'nin dışına çıkardılar. Bunu sizin takdirinize arz ediyorum. Şimdi, ayrıca bir şey daha yapıldı: Gece yarısı bu kanun teklifiyle alakası olmayan 2 tane madde ilave edildi. Bu, bir defa hiç şık olmadı, onu söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın, konu vergi konusu. Ben bir muhalefet partisi milletvekiliyim "Milletin faydası var, devletin faydası olacak, ülke ekonomisine faydası olacak." diye bir kısım, kesim insanlara vergi getirilmesi pahasına, ne olursa olsun onlar da bir seçmen yani oralarda biz başka şeyler diyebilirdik "Vergi artırılmasın, şöyle yapın, böyle yapın." ama biz bunları destekledik, biz orada destek verdik, iyi niyetli bir çalışma yaptık. Gece 03.30'da falan bitti Komisyon çalışması tamam mı, fakat son dakikada yani tamamen hukuka aykırı, Anayasa Mahkemesinin daha önceden iptal ettiği, hiç şık olmayan bir şekilde, bizim iyi niyetimizle bağdaşmayan bir şekilde biri sendikalarla ilgili -bu yüzde 1 meselesiyle ilgili- diğeri de Kızılayla ilgili 2 tane maddeyi, aslında biz de ne olduğunu bir anda anlamadan... Tabii, bize de artık ihtiyaçları kalmamıştı çünkü kanun görüşüldü, yeni madde ihdasları en sonunda yapılıyor, hiç nezaketsiz bir şekilde bu 2 tane madde de ilave edildi.
Özellikle burada sendikalar üzerinde durmak istiyorum. Küçük sendikaları boğan, sendika üyeleri arasında ayrım yapan, birisine 200 küsur bin lira, birisine 600 küsur bin lira ödenek vermeyi öngören ve önce Danıştayın, sonra Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir madde buraya bütün itirazlarımıza rağmen aslında getirilip konulmuş oldu. Sırf bu nedenden dolayı bu 53-54 maddelik kanun teklifine bu Mecliste bizim hepimizin direnmesi gerekiyor, İYİ Parti bu direnci gösterecektir. Bu maddenin çekilmesi durumunda belki başka şey olabilir ama çekilmemesi durumunda bu kanuna hiçbir şekilde izin verilmeyecek, en azından İç Tüzük'ten kaynaklanan bütün haklarımızı kullanacağız.
Şimdi, diğer bir madde, en düşük emekli maaşı -vergi konusuna geleceğim- 12.500'e çıkarılıyor biliyorsunuz bu kanun teklifiyle; tabii, bunun bir sefalet maaşı olduğunu söylemek lazım. Tabii, AK PARTİ kendisine yakışanı yapıyor, her şeyi asgariden konuşuyoruz arkadaşlar, en azdan. Asgari ücretin hiç bu kadar konuşulduğu bir ortamı ben hatırlamıyorum, ben otuz yıldır bu işin içerisindeyim. Yani çalışanların yüzde 40'ının, asgari ücretin bir tık üzerindekilerle birlikte baktığımızda yüzde 60'ının asgari ücret ve yakınında ücret aldığı bir ülke. İşte, memuru da en düşük memur maaşı üzerinden tartışıyoruz. Ondan sonra, emeklinin en düşük emekli maaşı üzerinden bir tartışma yürütüldüğü bir Türkiye manzarası maalesef. Şimdi, efendim, açlık sınırı 19.044 lira, haziran sonu; temmuzda artacak. Bu 12.500 lira yıl sonuna kadar devam edecek. Yıl sonuna kadar açlık sınırı büyük ihtimal 25 bin lirayı bulacak. 25 bin lira açlık sınırı fakat burada en düşük emekli maaşının 12.500 lira olduğu bir madde var, bir kanun teklifi görüşüyoruz. Şimdi, baktığınız zaman, günlerce tartışıldı bu "Ne verilecek emekliye?" diye. Ya, verile verile 12.500 lira, 2.500 lira artış verilmiş oldu bir kısım emekliler için. Ondan sonra, değerli arkadaşlar, bunun yükü -"yük" olarak tabir ediyor arkadaşlar bunu- altı aylık 33 milyar lira, yıllık da 66 milyar lira yani 2 milyar dolar. Şimdi, mukayeseli olsun diye birazdan başka rakamlar vereceğim. Milyonlarca emekliye, efendim, günlerce uğraşıldıktan sonra, bu kadar baskıdan sonra en düşük emekli maaşı artışı üzerinden yapılan iyileştirmenin -diyelim- 2 milyar dolar değerli arkadaşlar, yıllık etkisi. Mesela, bunu neyle mukayese edelim? İşte, bir sürü yanlış politikalar uygulandı özellikle son iki üç yıldır, 2021 Eylülünden itibaren. Nas var, işte, efendim "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dedikten sonra, mesela kamu bankaları, kamu bankaları ucuz kredi vermeye zorlandı. Ondan sonra, kamu bankaları bu 128 milyar doların eritilmesinde bir araç olarak kullanıldı. Mesele onu da söyleyeyim, kamu bankalarının, değerli arkadaşlar, zararları acayip bir şekilde arttı. Yani, bir özel banka olmuş olsa kesinlikle bu bankalara el konulurdu, tabii devlet bankası olduğu için el konulma diye bir şey olmadı.
Ondan sonra, mesela, geçmiş yıllara baktığımızda şöyle bir tablosu da var bunun: Mesela, bu kamu bankalarına elbette bir kısım transferler yapılıyor. Ben baktım, 2006'dan beri ortalama yıllık 645 milyon dolar civarında hazineden kamu bankalarına transfer yapmışız, 645 milyon dolar yani yarım milyar dolar civarında. Ama 2019'dan sonra, değerli arkadaşlar, yıllık 8 milyar doları bulan transferler yapmışız. Ne yüzünden? Bu yanlış politikalar yüzünden. Yani kamu bankalarının geçmişten gelen bir kısım ihtiyaçları için değil, bir yanlış politika uyguluyorsunuz; bir cehalet, kara cehalet, kuru inadın sonucunda buralardan 8 milyar dolara kadar yıllık para veriyorsunuz. Emekliye ne verdik? Milyonlarca emekliye sadece yıllık etkisi 2 milyar dolar olan bir şey verildi, burada 8 milyar dolar. Mesela, son dört yılın toplamı, kamu bankalarına bu yanlış politikalar nedeniyle... Bakın, tekrar ediyorum, yani bu yanlış politikalar uygulanmasa, şu inatlar olmasaydı bu para hiç ödenmeyecekti, böyle bir ihtiyaç yoktu. 31,4 milyar dolar para ödediler ama emekliye 2 milyar lirayı çok gören bir zihniyetle Türkiye maalesef karşı karşıya. Mesela kur korumalı mevduat... Buradan ben bunun detaylarını açıkladım. O, 818 milyar lira sadece Merkez Bankasının zararı değil kur korumalı mevduatın -kim varsa karşısında çıkar, tartışırım bunu- Türkiye ekonomisine sadece doğrudan mali etkisi olarak maliyeti 83 milyar dolardır değerli arkadaşlar. Yani az önceki yapılan o 2.500 lira, kırk yıl boyunca emeklilerin maaşında bu iyileştirmeyi yapacak kadar parayı sırf yaptıkları bir hata nedeniyle kur korumalı mevduat üzerinden harcadılar; anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla emekliler niye hakkı olanı alamadı, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Bugünkü bu sıkıntıların temelinde bu yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan o aşırı ihtiyaç var. Tabii, ondan sonra da bu sefer ne yapmak zorunda kaldı TÜİK? Enflasyonu yanlış ölçtü, bilerek yanlış ölçüldü, siyasi talimatla yanlış ölçülmüştür değerli arkadaşlar bu ülkede enflasyon; niye? Çünkü enflasyon yüksek çıktığı zaman memurun, işçinin, emeklinin maaşını daha yüksek arttırmak durumundaydınız, özellikle bu, Mehmet Şimşek öncesi dönem -Bakan Nebati dönemi- için söylüyorum. Açıkça söylüyorum: Çıksın burada, itiraz etsin bana, gelsin, işte burası Parlamento, tartışalım. Siyasi talimatla bu ülkede TÜİK, TÜFE rakamlarını düşük gösterdi ve bunun sonucunda da işte bu bütçe buralardan alındı, kur korumalı mevduata, kamu bankalarına aktarıldı.
Şimdi, neler var diye baktığımızda... Artık oraya girmeyeceğim, olmayanlar daha önemli. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kanun teklifinde olmasını beklediğimiz bazı meseleler vardı. Niye? Çünkü Gelir İdaresinin şu çalışmasına -az önce söyledim- baktığınız zaman burada yer alıyor fakat kanun teklifinde yer almıyor. Şimdi, bazı arkadaşlar diyecek ki: "Efendim, önümüzdeki aylarda gelecek." Arkadaş, bu daha mı az önemli, niye önümüzdeki aylarda gelecek? Şimdi gelsin; önümüzdeki aylarda geleceğini nereden biliyoruz? Gelecek olsaydı şimdi gelirdi; zaten bir yıl çalıştıktan sonra getirdiniz. Hani, böyle bir anda olsa da "Hazırlayamadık." falan deseniz, öyle bir şey yok. Dolayısıyla bunlar büyük ihtimal zaten gelmeyecek. Oradaki gerekçelere bakıp da insanın ürperdiği noktaların niye bu kanun teklifine konulmadığını anlamak hiç mümkün değil.
Tabii, o çalışmada da olmayan bir şey var, önce onun üzerinde biraz duralım, bu imar rantları meselesi yani şehirlerde oluşan bu rantların Türkiye ekonomisinde vergilendirilmesi gerekir değerli arkadaşlar. Türkiye'de yolsuzluğun temeli burasıdır, siyasetin finansmanının, haksız finansmanının temelinde burası vardır, şehirlerimizin bozulmasının temelinde burası vardır ve ekonominin büyüyememesinin temelinde.
"Niye büyüyemesin?" diyeceksiniz. Şimdi, siz bir alanı çok kârlı hâle getirirseniz -inşaat sektörü, bu rant üzerinden diyorum- Türkiye'nin en büyük elektronikçisi gider AVM yapar. Niye AR-GE'yle uğraşsın? Niye işçiyle uğraşsın? Niye sanayiyle uğraşsın? Dolayısıyla sanayinin kaynakları hep bu yanlış politikalar nedeniyle -bu imar rantları yani haksızlık doğuran- işte bir emsal değişikliği üzerinden, bir anda böyle bir arsanın değerini 1'den 100'e fırlattığınız o ayarlamalar, o usulsüzlükler, o yolsuzluklar nedeniyle... Yani işin yolsuzluk boyutu, siyasetin finansmanı boyutu bir yana, Türkiye ekonomisinin büyümesinin önündeki en büyük engel oldu; bütün kaynaklarımız üretken alanlardan üretken olmayan, verimli olmayan inşaat sektörü gibi alanlara kaydı maalesef, bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde o var. Bu, burada hiç yok değerli arkadaşlar yani burada, bu teklifte de yok, bu çalışmaların içerisinde de yok. Hâlbuki Türkiye'nin en acil ihtiyacıdır, bütçenin bütün sorunlarını çözecek kadar burada kaynak var.
Onuncu Kalkınma Planı çalışmalarına baksın, teknik koordinasyonu Planlama Müsteşar Yardımcısı olarak ben yönettim, ben yürüttüm. Onuncu Kalkınma Planı'nın detay çalışmalarının tamamı bunun üzerinden gitmiştir. Burada biz bunları yazdık, sonrasında dönemin Başbakanına sunuş yapıldı, Ahmet Davutoğlu'na. Ali Babacan'ın çok emeği vardır, çalıştılar ettiler. Teknik koordinasyonu biz yaptık fakat sonra Sayın Erdoğan "Biz bunları çıkarırsak Türkiye'de siyaset yapacak, il, ilçe başkanlığı yapacak insan bulamayız." deyip bunları bir tarafa attı, gitti. Bunların yapılması lazım. Mesela, bunlara ilişkin, bu imar aflarının vergilendirmesi konusunda hiçbir şey yok.
Sermaye kazançlarının vergilendirilmesi meselesi... Bununla ilgili de değerli arkadaşlar, bir şey yok. Şurada ben gelirken oranları çıkarayım diye bir çıktı aldım; bakın, 8 sayfa, şöyle minnacık minnacık yazılmış 8 sayfalık sermaye kazancı. Nedir bu sermaye kazancı? İşte, borsa var bunun üzerinde, mevduat faizi var, tahvil faizi var, varant piyasası var yani paradan para kazanma meseleleri. Bunlarla ilgili genel oran, kanuni oran yüzde 25 Türkiye'de, stopaj usulüyle. Yani bir artan oranlılık yok bir defa, yüzde 25 bir defada veriyorsun nihai vergilendirmede; çoğu için, istisnaları var, onları saymıyorum. Tamam mı? Yani bir müterakki yok, müterakkilik yok; hani nasıl ücrette diyoruz ya 15'le başlarsın, 20, 25, 35, 40'a gidersin, öyle bir şey yok. Hadi yüzde 25 olsa gene razıyız. Mesela, biz, yüzde 25'e çıkarılması konusunda önerge verdik, önergemizi AK PARTİ'liler yine reddetti tabii her zaman olduğu gibi. Arkadaşlar, şunların birçoğunda vergi sıfır; Cumhurbaşkanı, yetkisini kullanıyor ve diyor ki: "Bu vergiyi..." Çünkü sıfıra kadar indirmeye, 1 katına kadar çıkarmaya, 2 katına çıkarmaya yetki verildiği için bu yetkiyi hep aşağı doğru kullanmış; kimisinde 5, bazılarında istisnai olarak 10. Düşünebiliyor musunuz? Yani ekmekten, sudan vergi alınan bir ülkede, milyarlarca liralık sermaye kazancından, paradan para kazananlardan, milyarlar kazananlardan vergi alınmıyor bu ülkede. Biz mesela bunların olmasını bekliyorduk. Bu çalışmaların bir kısmı, bunların bir kısmı Gelir İdaresi Başkanlığının çalışmasında vardı fakat önümüze gelen bu kanun teklifinde, hani "Dağ fare doğurdu." dediğimiz kanun teklifinde maalesef bunların hiçbirisi yok.
Şimdi, gelir vergisi dilimleri meselesi var. Şimdi, bu çok önemli bir konu değerli arkadaşlar, bunların çok detayına girmeyeceğim, yarın büyük ihtimalle bununla ilgili biz bir araştırma önergesi vereceğiz. Gelir vergisi dilimlerinin yeniden değerleme oranı kadar artırılmasını şey yapar, kanun öyle der. Fakat yetki vardır, yine Sayın Cumhurbaşkanının her zaman olduğu gibi orada da yetkisi -veya geçmişte Bakanlar Kurulunun- vardır. O yetki kullanılarak düşük artırılması nedeniyle haksız bir vergi alınıyor çalışanlardan; tabii, sadece çalışanlardan değil, diğer esnaftan da yani gelir vergisi mükelleflerinden. Burası üzerinden mesela bir şey bekliyorduk, buradan bir rahatlama olmasını bekliyorduk, hiç olmazsa şu vergi dilimlerinin bir miktar düzeltilmesini bekliyorduk, bu çalışmada o da yok, bunun detaylarını yarın konuşacağız.
Şimdi, devreden KDV meselesinde, arkadaşlar, ikili görüştüğümüz Gelir İdaresindeki arkadaşlar bir haksızlık olduğunu, buradan kayıt dışılık olduğunu veya işte birtakım şeyler olduğunu söylediler, ona biz o anlamda ikna olduk.
Şimdi, bu asgari kurumlar vergisi getiriliyor hem yerel firmalar için hem de küresel firmalar için. Çok uluslu firmalara getirilmesi normal, zaten bu bir OECD çalışması. Yerel firmalara getirilmesine de netice itibarıyla tamam dedik ama eğer bir firma yine kayıt dışı çalışır, hile yapar, matrahını zarar gösterirse... Çünkü bu asgari kurumlar vergisinde, yüzde 10 olan asgari kurumlar vergisinde esas alınan matrah, ticari bilanço yine şirketin sunduğu bilanço. "Onun üzerinden geçmişte bir kısım yaptığın indirimlerin bazılarını indirim olarak kabul etmeyeceğim. Hiç olmazsa asgari şu kadar vergi ver." diyor yani yaklaşım olarak çok fena değil ama yine hilenin üzerine gidilmiş değil, burada da bu meseleyi söyleyelim.
Şimdi, bir uzlaşma meselesi var, bunu belki dikkatli dinleyen arkadaşlarımız fark etmiş olabilirler. Ben uzlaşma meselesini burada çok fazla söyledim bu vergide uzlaşma müessesi mutlak surette düzeltilmelidir diye, çok şükür sesimiz duyuldu ve -bu kanun teklifinde var ve takdir ediyoruz onu; vergi aslını, aflarını değil- vergi aslını uzlaşma kapsamının dışına çıkardılar; bu çok güzel, bu yapılması gereken bir şeydi, çok geç kalmış bir şeydi. Dünya kadar vergi aslı burada aslında silindi geçmişte fakat şimdi vergi cezaları yine burada devam ediyor uzlaşma kapsamında. Mesela, bir iki tane rakam vereceğim. 2020 yılında -çünkü istikrarlı değil bunun verileri- değerli arkadaşlar, 1 milyar 203 milyon liralık uzlaşma başvurusu olmuş vergi cezası açısından, 709 milyon lira üzerinde anlaşmış idare ile mükellef ama bunun karşısında ödenecek ceza sadece 36 milyon lira yani 709'a karşı 36, yüzde 5'ine falan geliyor. Yani, mesela, biz buraya bir limit koyun dedik, vergi cezasında da uzlaşma tamam olacaksa olsun da yani hiç olmazsa "Yüzde 50'den daha düşük olamaz." diyelim. Vergi aslında pazarlık yapmıyorsan, vergi aslında haklıysan cezasında da haklı olman lazım, mantık bunu icap ettirir zaten. Vergi cezasından bu uzlaşmayı niye bu şekilde yapmaya devam ediyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Uzlaşma işi böyle yani bu uzlaşmada hâlâ yapılması gereken işler var, arkadaşlarımız zannediyorum onu yapacaklar. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, tabii, yine her zaman olduğu gibi meseleyİ yetiştiremedik.
Üzerinde duracağım bir iki konu daha var, onları çok kısa söyleyeyim. Bu aşırı kârlar meselesi... Bütün dünya bu yüksek kârları, özellikle pandemi sonrası aşırı kârları tartışıyor; Türkiye tartışmıyor arkadaşlar bunu. Ya, ciddi olarak bazı sektörlerde çok yüksek oranda
kârlar var, buraların vergilendirilmesi lazım. Bir de bizde bir şey daha oldu dünyadan farklı olarak; bu ucuz kredi yoluyla bir servet transferi yapıldı, buralarda vergilendirme yapılması lazım, ona ilişkin bir şey yok. Vergi aflarının bir daha çıkmamasına ilişkin bir kanaat oluşturulması lazım, orada bir şey yok. Dâhilde işleme rejiminin bir miktar ıslahına ilişkin... Bu, Gelir İdaresi Başkanlığı çalışmasında vardı, kanun teklifine bu da taşınmadı. Dâhilde işleme rejimiyle ilgili sadece bir cümle olarak söyleyeyim. Yani ciddi vergi kaybına neden olan, ciddi usulsüzlüğe neden olan bir rejimdir. Bu rejimin de mutlak surette ıslah edilmesi gerekmektedir. Meseleyi bu çerçevede görüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)