GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın annesi İpek Bakırhan'ın vefatına, Hatay'ın ana vatana katılışının 85'inci yıl dönümüne, Kıbrıs'a barış ve huzurun getirilişinin 50'nci yılına; iktidarın dış politikadaki millî çıkarlarla ilgili atacağı adımların destekçisi olacaklarına, yanlış adımlarını da engellemek için ellerinden gelen her çabayı ortaya koyacaklarına; ekonominin her geçen gün daha kötüye gittiğine ve iktidar sahiplerinin "Bu muhalefetin sırtında küfe yok." açıklamasına, temel gıda ürünlerindeki aşırı fiyat artışına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:23.07.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, DEM PARTİ Eş Genel Başkanı Sayın Tuncer Bakırhan Bey'in annesi İpek Bakırhan Hanımefendi'nin vefatını üzüntüyle duymuş olduk. Bu vesileyle, başta Tuncer Bey'e, Bakırhan ailesine ve DEM PARTİ Grubuna da başsağlığı dileklerimizi iletiyorum; mekânı cennet olsun diyorum.

Hatay'ın ana vatana katılışının 85'inci yıl dönümü. Seksen beş yıl önce bugün Hatay Parlamentosunda Hatay'ın ana vatana katılmasına dair bir karar alındı. Bu tarihî kararın alınmasında, Hatay'ın ana vatanla bütünleşmesinde emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen ve o dönemde Hatay Parlamentosunda görev yapan bütün milletvekillerine bu vesileyle tekrar şükranlarımızı iletmek istiyorum ama 6 Şubat depreminde 11 ille birlikte Hatay'ın da âdeta kaderine terk edildiği bir süreci yaşadığımızı ve maalesef özellikle yanlış rezerv alanı uygulamalarıyla Hatay'ın deprem felaketini hâlâ atlatamadığını da üzülerek görüyoruz. Dolayısıyla, Hatay bize bir emanetse devlet ve millet olarak mutlaka ve mutlaka başta Hatay olmak üzere 11 ilimizin bir an önce depremdeki yaralarını sarmayla ilgili bir çaba içerisinde olmamız gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bir diğer önemli gün... Geçtiğimiz günlerde yani 20 Temmuzda Kıbrıs'a barış ve huzurun getirilişinin 50'nci yılını hep beraber idrak ettik. Elbette her yıl kutlama programları önem arz eder ama sembolik bazı yıllar daha fazla bir coşkuya vesile olur. Bu vesileyle de Kıbrıs'ın barış ve özgürlük günü olan 20 Temmuzda 50'nci yılını kutlamamız hasebiyle bizler de Saadet Partisi olarak orada bulunduk ve gerçekten oradaki büyük coşkuya hep beraber şahitlik etmiş olduk. Bu süreçte, özellikle elli yıl önce bugün siyasetin farklı yelpazelerinde bulunmalarına rağmen zulme karşı ortak mücadele için bir araya gelen ve bizlere öncülük etmiş olan ve önemli görevleri üstlenmiş olan merhum Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize de bu vesileyle şükranlarımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Elbette Kıbrıs davası bizim için önemli bir millî davadır, sadece bizler için değil, bütün Müslüman coğrafyası için de Kıbrıs Adası'nın önemli bir yerinin olduğunu da buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Adada yaşayan tüm insanların hak ve özgürlüklerinin temel meselemiz olduğunu ve Kıbrıs davasının takipçisi olmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

Bu vesileyle elbette dış politikada millî meselelerde birlikte hareket etmenin önemine inanıyoruz. Dış politikanın aynı zamanda bir siyasi tercih olması sebebiyle de birlik olmanın yanlış politikaların yanında hizalanmak olmadığını bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Tıpkı 2004 yılında dönemin iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi, Annan Planı için "Yes, be annem." politikalarını yürüttüğü zaman nasıl bu millî meseledeki yanlış tutumuna karşı durduysak ve o karşı duruş bir millî meselede bir hizalanmak olarak değerlendirilmediyse yine Suriye politikasındaki yanlışlara 2010'da nasıl karşı durmuşsak bundan sonra da iktidarın dış politikada bu memleketin, bu milletin ve bu devletin faydasına olan işlerinin de elbette destekçisi olacağız ama yanlış işlerini sakın ha sakın "Dış politikada hep beraber birlik olalım." şeklinde örtmeye kalkmasın. Çünkü yirmi iki yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin dış politikadaki zikzaklarıyla bir siyasi iktidarın peşinde hizalanmanın aslında bir millî mesele olmaktan daha çok, millî meselenin iktidarları yanlış politikalardan alıkoymak olduğunu bir kez daha yaşayarak öğrenmiş olduk. Bu vesileyle, iktidarın dış politikadaki millî çıkarlarımızla ilgili atacağı adımların destekçisi olacağımızı ama yanlış adımlarına da karşı çıkarak engellemek için elimizden gelen her çabayı ortaya koyacağımızı bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkanım, ekonomi, can yakmaya devam ediyor. Her ne kadar birileri "Ekonomi iyiye gidiyor, şahlanış başlayacak, kötü günler geride kaldı." diyorsa da evet, biz kötü günlerin geride kaldığının farkındayız ama üzülerek ifade ediyoruz ki daha kötü günler bizi bekliyor çünkü ekonomi her geçen gün daha kötüye gidiyor ve bu, ekonomik verilerden de net bir şekilde anlaşılıyor, ortaya çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bugün ekonominin kötüye gittiğinin en büyük işaretlerinden bir tanesi de emekli maaşlarındaki sadece 2.500 TL'lik artış ve üstelik bunu da bir nimet olarak, sanki büyük bir fedakârlık yapmış gibi "Bunu 17 bin TL'ye çıkarmak isteyen bu muhalefetin sırtında küfe yok." diyen iktidar sahiplerine seslenerek ifade ediyoruz: Bizim sırtımızda küfe var ama bizim küfemizin içerisinde millet var, rantiye yok. Maalesef, siz sadece haziran ayında faiz ödemeleri için 99 milyar para harcadınız. Emeklilere 2.500 TL'lik zammın maliyeti 33 milyarken hiçbir şey yapmasanız, bu faizleri ödememiş olsanız emeklilerin maaşını 12.500 TL yerine 20 bin TL'ye çıkarmış olacaktınız. Bir yılda ödediğiniz faizden bahsetmiyorum, sadece haziran ayında ödediğiniz 99 milyar faizi ödememiş olsaydınız bir aylık faiz harcamalarınız bu emeklilerimizin her birinin 7.500 TL ek emekli maaşı alması manasına gelecekti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bunu da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, evet, sizin sırtınızda küfe var ama faizcilerin küfesi; evet, sırtınızda bir küfe var ama hazine garantili ihalelerle zenginleşen rantiyenin küfesi; evet, sırtınızda bir küfe var ama Londra bankalarından, Batı bankalarından yüzde 5 yıllık faizle aldığı dövizi Türkiye'den altı ayda yüzde 30-40 döviz bazında para kazanarak yurt dışına çıkaran Londra baronlarının küfesi var maalesef. Dolayısıyla, milletimiz de elbette bunları takdir ediyordur ve takdir etmekte de olduğunu görüyoruz.

Bir diğer önemli husus, temel gıda ürünlerindeki aşırı artış. Sebze tüketimi düşüyor, meyve tüketimi düşüyor, kuru gıdanın tüketimi düşüyor. Hele hele, son bir yılda, et yemenin maliyeti yüzde 100 arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, son kez uzatıyorum, lütfen toparlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla da burada "Ekonomi iyiye gidiyor." diyenler, herhâlde, bu rakamları ya görmüyorlar ya da görmezlikten geliyorlar.

Hani "Kıskanan Batı." derken, İstanbul'daki bir kişi ile Londra'daki bir kişinin market harcamalarını kıyaslayacak olursak, Londra'daki bir kişi, maaşının yüzde 3'üyle temel 20 ürünü alabiliyorken İstanbul'da yaşayan bir gariban yüzde 19'unu harcamak zorunda kalıyor ama her nedense Londra'daki kişi İstanbul'dakini kıskanıyor; Londra'daki kişi, maaşıyla 296 kilo et alabiliyorken -asgari ücretiyle- İstanbul'daki sadece 40 kilo kıyma alabiliyor; Londra'daki, asgari ücretiyle 994 kilo tavuk kanat alabiliyorken İstanbul'daki 57 kilo alabiliyor. Bu rakamları niçin veriyorum? Ülkemizi yoksulluk ve açlıkta düşürdüğünüz durumu ortaya koymak için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Teşekkür için...

BAŞKAN - Sayın Kaya, teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla Meclisin bu tatil döneminde hayvan hakları gibi, Öğretmenlik Yasası gibi toplumda tartışmalı olan kanun teklifleri yerine, gelin, emeklilerimizin, ekonomiden mağdur olan dar kesimlilerimizin, yoksullarımızın sorunlarına odaklanalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.