| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 17.07.2024 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; birbiriyle alakasız birçok madde içeren ve adına "kanun teklifi" dedikleri bir torba yasa daha karşımızda.
Baktığımızda "Kamuda Tasarruf Tedbirleri" adı altında taşıt ve iş makinelerinin satılmasını sanki devletin maliyetlerinin azaltılması bahanesiyle sunulduğunu görmüş oluyoruz. İktidar "tasarruf" diyerek kamuoyunda bir kabul yaratmaya, bir rıza inşa etmeye çalışıyor ve elbette ki olması gerekeni, yapılması gerekenmiş şeklinde lanse ederek aslında "Bunu biz yapacağız." diyerek kendinden sahte kahramanlar yaratmaya çalışıyor.
"Kamuda Tasarruf Tedbiri" adı altında taşıt ve iş makinelerinin satılması bir tasarruf önlemi değil. Ülkede ekonominin çok ciddi bir irin bağlamış yaraya dönüştüğü, kocaman bir yaraya dönüştüğü bu ülkede, bu büyük yaraya küçücük yara bantlarıyla müdahale ederek şifa beklemek iktidarın tasarruf tedbiridir. Kaldı ki bunun çok kontrollü ve dikkatli yapılması gerekiyor çünkü söz konusu taşıt ve iş makinelerinin kontrolsüzce ve ilgili kurumlara danışılmadan, faydaları gözetilmeden satılması özellikle yerel yönetimlerde belediyelerin altyapı, temizlik, ulaşım gibi hayati hizmetlerinin aksamasına neden olabilir, bu yüzden dikkatli olmak gerekiyor. Hele hele bir de bu yetkinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığına verilmesi de açıkçası karşımıza kamu malının yağmalanmasına kapı aralamak olarak bir ihtimalî getiriyor ki bu da kayyım talanlarının yeni bir versiyonuna imkân sağlamak anlamına gelmektedir.
TÜİK Başkanının 6 bin liralık ev kirası ve 34 liralık doktor muayene ücretinin Türkiye'nin gündemine oturması, TÜİK'in güvenirliliği ve aynı zamanda hesaplamalarına dair ciddi soru işaretlerini akılda tuttu. "Dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye'de de öyle hesaplanıyor." diyerek aklımızla dalga geçen TÜİK Başkanı "Enflasyonun yüzde 75 olması ile yüzde 45 olması arasında herhangi bir fark yoktur, olsa olsa bile bu, psikolojiktir." diyerek aslında halkın yaşadığı bu ekonomik krizle, yoksullukla ve onların bu geçim sıkıntısıyla dalga geçme cüreti göstermiştir. Bu açıklamalar, enflasyonun toplum üzerindeki gerçek etkisini hiçe sayan, halkın hissettiği ekonomik krizi önemsizleştiren, âdeta buram buram kibir kokan bir yaklaşımdır. TÜİK, halkın gündelik yaşamında karşılaştığı zorlukları ve sıkıntıları, artan maliyetleri görmezden gelerek kendisini iktidarın propaganda aracı hâline getirmiştir. Her gün markette, pazarda, faturada, kirada artan maliyetler ortadayken bu türden bir açıklama yapmak ancak ve ancak halkın zekâsıyla, onların acısıyla, açlığıyla, sorunuyla alay etmektir.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamları ile halkın cebinden çıkan rakamlar arasında da keza çok ciddi bir fark var. TÜİK, Hükûmetin gerçek ekonomik durumunu gizlemek için kullandığı bir perde olmaktan öteye gitmiyor ve rakamları manipüle ederek iktidarın politikalarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysa gerçek enflasyon TÜİK'in uyduruk rakamlarından çok ötede, halkın her gün yaşadığı ekonomik krizdedir. Peki, ya tasarruf tedbirleri? Elbette ki bunlar da akla ziyan. Her zaman olduğu gibi, yine hedef, dar gelirli vatandaş ama çoklu maaş alan bürokratlar, devlet kademesindeki üst düzey yöneticiler, yirmi iki yıllık AKP iktidarında bunun ayrıcalıklı durumundan faydalandılar. İşsizlikle, yoksullukla boğuşan milyonlar varken onlar çoklu maaşların sefasını sürdüler ve sürmeye de devam ediyorlar. Biz bu çoklu maaş meselelerini gündeme getirdiğimizde, iktidar sıralarından her defasında retler, itirazlar, inkârlar ayyuka çıktı ancak en azından buradaki tasarıyla bunu itiraf etmiş oldular, çoklu maaş aldıklarını kabul etmiş oldular.
Tabii, bu çoklu maaşlar üstün hizmetlerinden dolayı veriliyor olmalı. Acaba bu yirmi iki yıl boyunca nasıl bir üstün hizmeti sağladılar, nasıl bir maksimum fayda ortaya çıktı, sormak gerekiyor. Halkın sırtından geçinen bu bürokratlar hangi müthiş katkılarıyla bu maaşları almayı hak ettiler, merak ediyoruz. Belki de ekonomik krizin derinleşmesindeki büyük katkılarından dolayı ödüllendirildiler, kim bilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Şimdi, gerçek tasarruf nedir? Halkın gözüne, halkın cebine göz dikerek değil, yıllarca süren ve hâlâ devam eden israfın had safhada olduğu saraylardan, yandaşın silinen vergilerinden, lüks harcamalarından yapılmasıyla olur ancak gerçek tasarruf. Ama görüyoruz ki bu tedbirler yüzeysel ve adaletsizdir. Gerçek tasarruf ve adil ekonomi politikaları, israfın önlenmesi ve kaynakların etkin ve adil bir şekilde dağıtılmasıyla mümkündür. Bu bağlamda, Hükûmetin ekonomik politikalarını gözden geçirmesi ve gerçekçi, adil, uzun vadeli çözümler üretmesi gerekmektedir. Halkın cebine elinizi sokarak yaptığınız tasarruflar toplumda daha derin ekonomik buhranlar yaratacaktır. Sanmayın ki bu devran böyle devam eder; gün gelir, bu yaptıklarınız için hesap verir hâlde bulursunuz kendinizi ve bu halkın öfkesinden asla kurtulamazsınız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)