GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:104
Tarih:17.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "tasarruf tedbiri" adı altında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik içeren yasa teklifinin birinci bölümü üzerine Saadet-Gelecek Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunlar aslında yıllar itibarıyla kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılamaması, sıcak paranın üretime dayalı projelerde değerlendirilememesi neticesinde ekonomimizin dış şoklara açık, kırılgan bir yapıya bürünen modelinden kaynaklanmaktadır. Hâlbuki halkımızın ödediği vergiler ve ülkeye gelen sıcak para etkin, verimli ve katma değeri yüksek yatırımların desteklenmesinde kullanılmış olsaydı yaşanan birçok ekonomik sorunu basit ekonomik programlar ve uygulamalarla gidermemiz mümkün olabilirdi. Ancak gelinen noktada ekonomimizdeki sorunlar artık basit ekonomik sorunlar olmaktan çıkmış, kronikleşen kriz yapısına bürünmüştür. Bunun tüm müsebbibi ülkede yirmi iki yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisidir. Elbette devriiktidarınızda önemli işlere de imza attınız, bunlarla ilgili "Herhangi bir olumlu iş yapmadınız." demek, yirmi iki yıldır oy veren millete haksızlık olur. Fakat ülkeyi getirdiğiniz nokta, 2011'de teslim aldığınız ekonomiden katbekat geride. Basit bir örnekle ifade etmek gerekirse, siz geldiğinizde bir emekli 1,5 asgari ücret oranında emekli maaşı alırken bugün asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir yerde emekli ancak yüzde 60'ı olan 12 bin TL civarında bir maaşa talim ediyorsa bu sizin Adalet ve Kalkınma Partisi olarak 2001 ile 2024'teki durumunuzu izah etmek için basit bir örnek olabilir.

Mevcut Hazine ve Maliye Bakanı sadece para politikalarını kullanarak kronikleşen bu sorunları ortadan kaldırabileceğini düşünmektedir. Oysa uygulanacak para politikaları sadece zengini daha zengin edecek, fakiri daha fakir kılacak ve ekonomik tercihlerin faturasını ise sabit ücretlilere, dar gelirlilere, emeklilere, asgari ücretlilere, işçilere ve emeklilere kesecektir.

Geçen sene, dokuz ay önce, 2024 bütçesini hazırlarken aklınıza gelmeyen tasarruf tedbirleri, tüm kamu harcamaları ve ödenekleri belirlendikten sonra, bütçe yılının bitimine az bir zaman kala, şimdi "tasarruf paketi" adı altında süslü cümlelerle Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorsunuz; tam da Meclisin tatilde olması gereken bir dönemde, sanki tasarruf etmek için elinizi tutan varmış gibi bu yasayı alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuyorsunuz. Daha dokuz ay önce 2024 bütçesini hazırlarken tasarruf yerine cumhuriyet tarihimizin rekor bütçe açığını verdiniz ve rekor faiz ödemelerine ayrılan parada rekor bir ödemede bulundunuz. Yine, rekor faiz dışı bütçe açığıyla kendi rekorunuzu yeniden kırdınız. Bu bütçeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunan siz değil miydiniz? Bu ülkenin kıt imkânlarının farkında değil miydiniz de dokuz ay sonra "tasarruf tedbirleri" adı altında bir paketi kanunlaştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorsunuz? Bu bütçeyi ve yüzde 50'leri aşan faiz oranlarına ulaşan faiz artırım kararlarını sizin iktidarınız almadı mı? Bu bütçe açıklarının sebebi siz ve sizin onay verdiğiniz kurumlarınız değil mi? Bir işe nasıl başladığınız, o işi nasıl bitirdiğiniz kadar önemlidir. Siz başlarken zaten tasarruf yerine israfı öncelediniz. Sonra, bütçe onaylandıktan sonra da 2024 yılına giriş yaptığınızda da "tasarruf tedbirleri" adı altında bir genelge yayımladınız, uygulamalarını hayata geçirmeye çalışınız. Ancak geç kalınan tasarruf uygulamaları ve paketleri elbette sadra şifa olamadı ve bütçe açığı ve cari açık her geçen gün artmakta.

Yine, bir yıldır yükselen vergi yüküyle halkımızın sorunları ise katlanarak devam etmektedir. Tüm bunların üzerine iktidar partisi olarak şimdi de "tasarruf paketi" adı altında bir torba kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sundunuz. Sanki tasarruf edecektiniz de kanuni altyapı müsait olmadığı için bundan geri duruyormuşsunuz gibi davranıyorsunuz. Başka meselelerde "Yürüyün, kanun arkanızdan gelir, Anayasa önemli değil, Anayasa Mahkemesi bunu iptal edinceye kadar yol yürürüz." diyen siyasi anlayışınız sizin anlayışınız değil mi? Bugün mü kanunilik ve anayasal hassasiyetiniz aklınıza geldi de tasarruf yapmak için kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç hissediyorsunuz? Durumunuz tam da düğünde oynamak istemeyen gelinin "Yerim dar." mazeretine benziyor, yer genişletilince de "Eteğim dar." diyerek, aslında tasarruf yapma niyetinde olmadığınız gün gibi ortada. Bir türlü beceremediğiniz tasarrufu bu kanunla mı becereceksiniz? Ama bu kanunda hakkınızı teslim etmek lazım ki bir şeyde tasarruf yapmayı becerdiniz. 31 maddelik bir kanun teklifinin sadece 3 maddesini tasarrufa ayırarak aslında tasarruftan tasarruf ettiniz. Bu konuda hakkınızı yememek lazım. Keşke 31 maddede tasarruf ederek sadece 3 maddede tasarrufu gündeme getirdiğiniz hassasiyetinizi kamu kaynaklarını kullanmakta da gösterebilmiş olsaydınız.

Söz konusu kanun teklifinin Türkiye'nin bütçe açığına, borçlanma ihtiyaçlarına, cari açık ve tasarruf açığı gibi kronik ekonomik sorunlarına çözüm getireceğini eminim sizler de beklemiyorsunuz. Önerilen düzenlemelerin tasarruf tedbirleri açısından eksiklikleri ve çelişkileri barındırdığını sizler de bal gibi biliyorsunuz. Türkiye'nin ekonomik durumu incelendiğinde son altı yılda bütçe açığının ciddi oranda arttığı ve cari açığın artık sürdürülemeyecek bir noktaya doğru gittiği görülmektedir. Bu durum, tasarrufun en önemli sorun hâline geldiğinin de bir göstergesidir.

Türkiye, şu an, sizin 2000'li yıllarda da uyguladığınız ama son birkaç yıldır uygulamaya tekrar karar verdiğiniz sıcak para politikası sebebiyle yabancı yatırımcıların âdeta finansal sömürge cenneti hâline geldi. "Carry trade" yöntemiyle yatırımcılar düşük faizli para birimlerinden borç alarak daha yüksek faizli para birimlerine yatırım yapmaktadırlar. Türkiye de bu yatırımlar için bir cennet hâline sizin ellerinizle getirildi. Almanya'dan, İngiltere'den finans şirketleri kendi müşterilerine yıllık yüzde 4-5'le faizler vermekte, o faizleri de Türkiye'ye getirip TL'ye çevirerek altı aylık süreçler içerisinde ortalama yüzde 30, yüzde 40, TL bazında para kazanmaktalar. Kuru sabit veya belli bir seviyede tutmanız sebebiyle de döviz bazında 1 milyar dolar para getiren kişinin altı ay içerisinde 1,5 milyar, 1 milyar 400 milyon dolar gibi paraları yurt dışına çıkardığını hep beraber görmekteyiz. İşte bu sıcak para politikalarıyla siz, Amerika'daki, İngiltere'deki ve Avrupa'daki düşük faizlerle alınan döviz kredilerinin âdeta el sürülmeden Türkiye'de bir sömürü aracı olarak kullanılıp dışarıya para transferini yapan bir iktidar hâline geldiniz. Siz İngiltere'deki para babalarının dövizi Türkiye'ye sokarak altı aylık süreç içerisinde borsa ve yüksek faizle parasını değerlendirip daha sonra bu ülkenin kaynaklarını yurt dışına sömürten bir iktidarsınız ve böyle anılmaya mahkûm olacağınızı da buradan ifade etmek istiyorum.

Peki, bütün bu sıcak para politikalarıyla ülke kaynakları sömürülürken siz nesiniz Allah aşkına? Konu mankeni misiniz yoksa at yarışı spikeri gibi "Borsa çıktı, dolar çıktı; döviz indi, şu oldu, bu oldu." diye sadece sonuçlar üzerinden mi konuşacaksınız? Süreçlerin neresindesiniz? Ülke soyulurken yoksunuz ve bu soygunun neticeleri anlatılırken ise at yarışı spikeri gibi sadece "Kırmızı at geçti, beyaz at geride durdu; beyaz at geçti, kırmızı at geride durdu." diye sonuçları okuyorsunuz. Yoksa siz otomat makinesi misiniz? Bütçe açığını artırmak için düğmeye basıp sadece vergi gelirini artırarak mı ihtiyaçları karşılayacaksınız? Bunu yapay zekâ da yapar, hem de hata payı olmaksızın yapar. Siz insan aklını kullanarak niçin daha yapıcı çözümler bulmayı aklınıza getirmiyorsunuz da sadece giderleri karşılamak için gelir kaynağı olan vergileri artırmayı aklınıza getiriyorsunuz? Dolayısıyla bütün bu sonuçlardan sonra ülkeyi getirdiğiniz noktada "Efendim, bütçe imkânlarımız emekliye sadece 2.500 TL zam yapabilme imkânını bize sunuyor." diyorsunuz. Bu bütçe imkânlarının müsebbibi sizlersiniz, bu rekor faiz harcamalarının müsebbibi sizlersiniz, bu rekor bütçe açığının müsebbibi sizlersiniz. Dolayısıyla "sınırlı bütçe imkânları" demeniz asla ve asla mazeret olarak kabul edilemez. Peki, bunu yaparken neye güveniyorsunuz? Dört yıllık seçimsiz bir dönem var, iki yıl bu milletin ümüğünü sıkarız, iki yıl sonra yavaş yavaş bunun sonuçlarını görürüz, bu millet tekrar bize oy verir gibi bir beklenti içerisinde iseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Bir dakikam var mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Dört yıl seçimsiz bir döneme güveniyorsanız, emin olun, sokak kaynıyor, çarşı pazar kaynıyor, emekli feryat içerisinde, asgari ücretli evini geçindiremiyor; bu kadar ekonomik sorunların olduğu bir ülkede asla ve asla "Dört yıl elimizi kolumuzu sallaya sallaya seçimleri bekleriz." gafletine düşmeyin. Bu millet nice iktidarları boş tencereleriyle gönderdiği gibi sizleri de göndermesini bilir.

Aklınızı başınıza alın; sermayenin, rantiyenin değil, milletin iktidarı olun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)