GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:16.07.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 156 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kanun teklifi, işte, sizin de bileceğiniz gibi, takip ettiğiniz gibi, kamuoyunda aslında "tasarruf paketi" diye adlandırılan kanun teklifi. Ama biz aradık yani epeydir arıyoruz, bunun içerisinde tasarrufla ilgili ne var diye, bir şey bulamadık. Belki tasarrufla ilgili 2 tane şey var, onların da bir tanesi çok lüzumsuz bir düzenleme. Nedir o? İşte, tasarruf tedbirlerine uymayan alt düzey memurları, Cumhurbaşkanına kadar şikâyet edecek, Maliye Bakanlığının denetimi olan bir madde. Devletin işleyişinde böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Devletin bir usulü vardır, bir yerde bir mevzuata uyumsuz bir hareket varsa kendi hiyerarşisi içerisinde zaten bunun halledilmesi lazım yani her şeyin Cumhurbaşkanına gittiği... Bir memur tasarruf tedbirine uymuyor diye Cumhurbaşkanına gidecek. Sadece şov amaçlı, göstermelik bir maddedir. Ben burada Mehmet Şimşek'e ve ekibine soruyorum: Arkadaşlar, şurada bize tasarrufla ilgili bir şey gösterin. Milleti kandırmanın gereği yok, burada milleti kandırıyorsunuz. Tasarruf yok, tam tersine, tasarruf edilmesi gereken alanlar var, oralarda bozucu maddeler var veya mevzuatı düzeltmemiz gereken... Mesela, Kamu İhale Kurumuyla ilgili... Esas bizim harcamalarınızın temel artışında, yolsuzluğun, usulsüzlüğün temelinde Kamu İhale Kurumunda yapılan değişiklikler var. Burada yine bir benzerini, bir tanesini daha yapıyoruz "tasarruf paketi" adı altında sunuyoruz vatandaşa; böyle bir şey olamaz.

Şimdi, bir diğeri nedir? Bir diğeri, yönetim kurullarındaki tek ücret meselesi değerli arkadaşlar. Bunun mevzuatı geçmişte de vardı fakat Adalet ve Kalkınma Partisi hukuku işletmediği için, bir hukuk devleti gibi davranmadığı için, bu ülkeyi öyle yönetmediği için bunlar bir şekilde uygulanmadı. Ta, Yüksek Planlama Kurulu kararları vardı, 631 sayılı KHK'yle bunlar normal şartlarda yapılmıştı ama sistemin dışına bir sürü şirketi çıkardılar ve buradan herkese istedikleri kadar para vermenin yolunu açtılar. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine şimdi burada bir madde düzenleniyor ama hâlâ bu maddenin istisnaları var.

Bir defa şunu söyleyelim: Tekrar yine bir hükümle aslında 1'den fazla ücret alınması hukuki hâle getiriliyor. Şimdi, bakan yardımcılarına 1'den fazla değil, bakan yardımcılarını da biliyorsunuz, bazıları için 3 de olabilir. Niye, nasıl olur? Çünkü emekli milletvekilidir, bakan yardımcısı emekli milletvekili maaşını alır, bakan yardımcısı maaşını alır, 1 tane de yönetim kurulu maaşı alır. Kamu görevlisi bu Türkiye Varlık Fonunda ise Varlık Fonu AŞ'de ise 4'üncüyü, 5'inciyi de alıyor arkadaşlar. Bakın, kamu görevlisi olmayan fakat kamuda görev verilenlere ise hiçbir sınır yok değerli arkadaşlar. Biz yıllarca 3 maaşa, 5 maaşa "hayır" dedik, inkâr ettiler "3 maaş, 5 maaş yok." diye. Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunda bunun görüşmeleri oldu, orada aleni bir şekilde ortaya çıktı, Sayın Yaşar Kırkpınar da bunu söyledi zaten herhangi bir sınır yok. Kim için? Mesela, özel sektörden gelmiş birisi için, daha doğrusu, özel sektör olması gerekmiyor, boşta gezen birisi de olabilir bu, ki öyle bildiklerimiz de var. Yani "özel sektör" deyince insanın aklına hani böyle dirayetli, iş yapan, işini bilen, işte "Devlette de tecrübesinden faydalanalım." dediğimiz insanlar geliyor, öyle değil; boşta gezen birisi, sadece kamu görevlisi değilse 10 tane de maaş alabiliyor arkadaşlar. Nerede? Devletin yetkili denetim kurulu, yönetim kurulu veya danışma kurullarında ve bu şu anda meşru hâle getiriliyor bu kanunla değerli arkadaşlar; burada millete şikâyet ediyorum AK PARTİ'yi. İşte bu kanun 10 maaşa müsaade eden bir kanundur ve bunu tasarruf paketi altında gelip bize sunuyorlar, işin acı yanı da o. Tabii, biz AK PARTİ'den tasarruf bekleyebilir miyiz? Bekleyemeyiz. Yani Amerika'ya 5 uçakla giden, en pahalı otellerde kalan -yani milyon dolar belki otel parası ödendi- bir zihniyetten tasarruf beklemek zaten aslında mümkün değil.

Şimdi, genel itibarıyla söyleyecek çok şey var. Etki analizi hiç yok denecek kadar zayıf bir etki analiziyle geliyor. Vergi paketi geldi değil mi? Vergi paketini dahi beklemeden birilerine adrese teslim düzenlemeler yapılıyor. Arkadaşlar, üç gün sonra, beş gün sonra vergi paketi gelecek. Vergiyle ilgili düzenlemeleri niye oraya koymuyorsunuz da tasarruf paketinin içerisine koyuyorsunuz? Niye? Çünkü -vaktim olursa detaylarını vereceğim birazdan- adrese teslim düzenlemeler var.

Burada ne var başka? Şeffaflığı azaltan düzenlemeler var. BOTAŞ'a verilen paralar; onun ona borcu var, bunun buna. Yani devlette gelir ayrı yazılır, gider ayrı yazılır; gelirini toplarsın, giderini, ödemeni yaparsın, mahsup yapmazsın. Bunu niye yapıyorlar ben anlayabilmiş değilim BOTAŞ için. Bakın, 2021-2022 yılında da yapılmıştı bu, 2023'te yapılmadı, 2024'te tekrar yapılacak. Tabii, buralarda çok ciddi paralar var bunlarla ilgili. Bunlar şeffaflığı azaltan şeyler. Acaba -yani net olarak, sanki faydası da yok yapılan işlemin- BOTAŞ'a görev zararı nedeniyle para ödenmiş olsa, Rusya'ya BOTAŞ'ın ödemediği paralara icra, haciz, bir şey mi gelecek, ondan mı korkulduğu için BOTAŞ'ın kasasına bir günlüğüne bile para konulmuyor diye insanın aklına geliyor. Burada açıklama bekliyoruz bu kanun teklifini hazırlayanlardan, niye bunu yapıyorsunuz?

Verimsizliğin üzerine gidilmiyor değerli arkadaşlar. Vaktim olursa biraz da onu anlatacağım, kamu bankaları meselesini. Yani milyarlarca dolar parayı böyle şakır şakır akıtıyoruz; sadece burada ne var? Onlara biraz daha para vermenin önü açılıyor. AYM'nin iptal ettiği kararlar, biliyorsunuz düzenlemeler var. Onları, hani, iptal gerekçelerini dikkate alarak "Bundan sonra yapmayacağız." demek yerine, tam tersine, AYM'nin tekrar iptal edeceği düzenlemeleri buraya koyuyorlar. Bu da hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşan bir şey değil. Niye bu? Tabii, biliyorsunuz Anayasa Mahkemesinin kararları geriye doğru yürümüyor, kanun gerektiği yerde yönetmelikle yapılıyor. Ondan sonra, bunun iptal edilmesinin belli bir süreci var, o vakte kadar işler yapılıyor. Ondan sonra, zaten tekrar kanun çıkarmak bizim için, Meclis için emrivaki oluyor. Mesela, üniversitelerin kadrolarını vermişsiniz, kadrolara atamalar yapılmış, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Ne yapacağız şimdi? Atamaları geri alacak hâlimiz yok. Bu, yerinde değildir, fazladan kadro vermişsiniz diyecek durumumuz var mı? Bunu hiç tartışmadan kabul etmek durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla yürütme organı yasama organına talimat veriyor bu şekilde. Bu da hukuk devletiyle bağdaşacak bir şey değil ama bunlar alışkanlık hâline geldi. Anayasa Mahkemesinin iptali edeceği çok net kararlar var, yine bunları da iptal edecek ama bunlar bir şekilde yapılmaya devam ediliyor.

Çok az da olsa doğru maddeler var yani o da var, 2 tane doğru madde var bana göre. İl özel idareleri... Buna da itiraz eden arkadaşlarımız var ama -eski bir bürokrat olarak- doğru olduğunu düşünüyorum. İl özel idarelerine aktarılan, Millî Eğitim Bakanlığına, özellikle Sağlık Bakanlığına aktarılan paralar vardı. Bunlar bir defada değil de hak edişe bağlanarak aktarılacak. Dolayısıyla orada kaynak biriktirmek yerine, hani Hazine yüksek faizlerle borçlanıyor, orada para boşuna beklemesin şeklinde bir anlayış var, gayet güzel. Bunu da on yıldır, yirmi yıldır söylüyorduk, işte ancak yaptılar nihayetinde. Bir de İller Bankasının sermaye artışı var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, genel olarak baktığımızda genel devlet veya merkezî yönetim bütçesinin faiz dışı harcamalarında 99'dan itibaren şöyle bir seri olarak düşündüğümüzde ciddi artış var. Yani şöyle söyleyecek olursak, merkezî yönetim bütçesi için söyleyeyim çok karıştırmadan, 1999-2008 arasında merkezî yönetim bütçesindeki faiz dışı harcamaların millî gelire oranı yani yaklaşık sekiz-on yıllık dönemde ortalama yüzde 16,9 değerli arkadaşlar. 2009'dan sonra burada hızlı bir yükselme var, artış var, ani bir artış var, 2009-2024 döneminde bu yüzde 21'e gelmiş ortalamada yani 4 puan. Bu 4 puanın bugünkü millî gelirle anlamı ne? Her yıl geçmişe göre ilave 1,6 trilyon lira faiz dışı harcamalarda bir artış var. Şimdi, evet, devlette birtakım artışlar olabilir. Bunların bir kısmında haklı gerekçeler de var, onu da söylemek lazım çünkü AK PARTİ hükûmetlerinden önce bütçemiz ciddi bir faiz baskısı altındaydı, o faiz baskısı nedeniyle bir kısım harcamalar yapılamıyordu, devletin bir gereği olan sosyal harcamalar, oralara bir alan açıldı, bunlar güzel ama bunun dışında çok ciddi yani doğru dediğimiz harcamaların dışında fakat esas rengini veren, özellikle son dönemde çok yanlış harcamalar var. Birincisi, irrasyonel -Mehmet Şimşek tabiriyle söyleniyor- politikalardan kaynaklanan harcama artışları değerli arkadaşlar yani hatalı politikalardan bir tanesi sosyal güvenlik afları. Şimdi, EYT'yi herkes günah keçisi yapıyor da kardeşim, EYT'li primini ödemiş, parasını vermiş, ondan sonra, yaşla ilgili bir sıkıntısı varmış, yaşla ilgili bir kolaylaştırma yapıldı ama bu ülkede hiç prim ödemeden emekli olan milyonlarca insan var AK PARTİ hükûmetleri döneminde, bunların hepsi teknik olarak çıkarılabilir. Yani mesela, buradan kaynaklanan ciddi bir yük var. Onun dışında "128 milyar dolar" diye sembolleşen, kamuoyunun bildiği o rezerv yakma, rezervleri eritme politikasının, damat bakanın başlattığı o politikanın ciddi maliyetleri var -fırsatım olursa bunların detaylarına gireceğim- bundan dolayı harcamalarımızda ciddi artış var. Yani o harcamalardaki millî gelire oranla yaklaşık 4 puanlık artışın nedenlerini açıklamaya çalışıyorum. Bunlar irrasyonel politikalarının getirdiği, bu milletin sırtına yüklediği yüklerdir.

Kamu-özel iş birliği projeleri... Sayın Erdoğan ne diyordu? "1 kuruş harcamayacağız." diyordu. Şimdi, buradan şakır şakır milyarlarca dolar her yıl bütçeden para ödüyoruz, bunların defalarca rakamlarını verdik.

"Faiz sebep, enflasyon sonuç." diye bir şey tutturuldu, kur korumalı mevduattan gelen yük... Şimdi sadece işte 818 milyar TL Merkez Bankasının bu yılki zararı söyleniyor. Değil. Merkez Bankasının ödemeleri var, bütçenin ödemeleri var. Merkez Bankasının zararının tamamı ondan, bir de Merkez Bankasının şu anda nazım hesaplarında olup gelecek yıl realize olacak miktar var. Tamamı toplandığında 83 milyar dolardır değerli arkadaşlar, kim isterse onunla tartışabilirim; kur korumalı mevduatın sadece faiz yükü, harcama yükü anlamında söylüyorum, 83 milyar dolar. Artı, bir de vergi avantajları var, onun boyutunun ne olduğunu zaten kimse bilmiyor. Ne kadar vergi kolaylaştırdık? Dolayısıyla bu kadar çok hata yaparsınız harcamalar böyle füze gibi yukarıya doğru gider.

Borçlanma stratejisinde fahiş hatalar yapıldı. Damat bakan bir yandan "rekabetçi kur" dedi, bir yandan da Türkiye'de iç borçlanmayı ya döviz cinsinden, altına bağlı ve TÜFE'ye endeksli yaptı değerli arkadaşlar. Buradan müthiş bir şekilde faiz yükü geldi. Bakın, sadece 2 tane rakam vereceğim: 2021 yılı Eylül ayında bütçenin önümüzdeki dönemde ödeyeceği faiz yükümlülüğü 723 milyar TL imiş. Ne zaman? 2021 yılı Eylül. Hani "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediği aydan itibaren. Ondan sonra burada füze gibi bir artış olmuş. Şu anda 2024'ün Haziran rakamları elimizde Hazine Bakanlığının, 5 trilyon 586 milyar lira arkadaşlar; 723 milyar liradan 5 trilyon 586 milyar liraya çıktı. Bir tane aptalca politikanın bu ülkeye sadece iç borç faizi üzerinden getirdiği maliyettir bu. Bakın, şimdi emekliye 2.500 lira verildi, aylardır onu tartışıyoruz, 33 milyar yükü varmış! Ya, burada 5 trilyon 586 milyar lira bir saçma sapan politikanın getirdiği bir yük bu ülkeye. Şimdi, buralara bu paralar harcanınca tabii, emekliye, memura, çiftçiye gelince "Para yok." diyorsunuz.

Şimdi, burada daha ne olmasını beklerdik? Bu, birinci anlattığım neydi? Yanlış politikaların bedeli; yanlış politikalar nedeniyle ciddi bir harcama artışı var devlette. Şimdi, ne olması gerekirdi bu pakette? Ya, devlette şatafat, saltanat. İşte en son örneğini gördük, 5 uçakla bir yurt dışı seyahati, nedir bu arkadaşlar ya? Bir sürü uluslararası toplantıya bizler de gittik, başka ülkelerin cumhurbaşkanlarını gördük, böyle bir şatafat, saltanat hiçbir yerde yok. İtibar buradan ölçülmez, itibar masada söylediğiniz sözün tesiri var mı, yok mu? Sözünüz tesirliyse itibarlısınız, diğer türlüsüne başka şey söylerler, bizim Türkçemizde onunla ilgili çok güzel bir deyim var. Şimdi buralarla ilgili hiçbir şey yok.

Kanuni fakat ahlaki olmayan harcamalar var. Mesela KİK düzenlemeleri değil mi? 200'ün üzerinde 2001 yılında Kamu İhale Kanunu çıktıktan sonra düzenleme yapılmış. Bir tane ihale yapacaksınız sürekli istisna, muafiyet getiriliyor, yok şu olacak, bu olacak diye. O zaman Sayın Mehmet Şimşek'e soruyorum ben buradan ya: Buralarla ilgili niye bir tane madde koymadın arkadaş? Yani tasarruf buradan olur, yolsuzluk buradan önlenir. Tam tersine, BOTAŞ'ın bütün sondajında, şununda, bununda Kamu İhale Kanunu dışarısına çıkarma var alımlarının tamamında; tam tersi var yani olması gerekenin.

Teşvik, istisna, muafiyetler var. Şimdi, burada bu Vergi Kanunu'yla ilgili bir husus ama bir yönüyle harcama olduğu için söylüyorum, buna bakacağız, Vergi Kanunu'nda onları tartışacağız.

Kamu mali yönetiminde bozulma var. Değerli arkadaşlar, bütçe torba olarak kullanılıyor, bütçede bizim şurada ödenek ödenek verdiğimiz paraların hiçbir anlamı yok. Öyle bir esnettiler ki orayı istediğin parayı istediğin yerden alıp istediğin yere aktarıyorsun. Ne zaman yapıldı bu? Kendi çıkardığı Kamu Malî Yönetimi Kanunu'nu zaman içerisinde değiştirerek yaptılar. Şimdi, burayı düzeltmezse Mehmet Şimşek, bu harcama disiplinini nasıl sağlayacaksın? Ya, binlerce kamu kuruluşu var, binlerce, milyonlarca kamu görevlisi var, bunlarla iş yapıyorsunuz fakat buralarla ilgili bir tane şey önümüze getirilmiyor.

Ödenek üstü harcamalar var, bütçe süreci var, denetim yok, Sayıştayın eli kolu bağlanmış, iç denetim etkisiz hâle getirilmiş, teftiş kurulları nadasa bırakılmış. "Böyle bir ülkede, denetimin olmadığı bir ülkede harcamada tasarruf olur mu? Bırakın tasarrufu, usullü bir harcama olabilir mi? Olamaz tabii, böyle, bu şekilde gidiyor. Bunun sonucunda yoksullaşma, fakirleşme aldı başını gitti.

Şimdi, tasarrufu nerede yapıyorlar? Tasarrufu işte, çiftçinin ürününde yapıyorlar. Ne kadar arttı değerli arkadaşlar buğday fiyatları? Bakın, burada önümüzde şeyler. Ekmeklik buğday 8,25'miş geçen yıl, 9,25 olmuş. Primiyle birlikte bakarsak primi de 1'den 1,75'e çıkmış, primsiz fiyattaki yüzde artış -primi aslında katmamak lazım, primi bir yıl sonra alıyor, o prim zaten eriyecek gidecek enflasyon karşısında- 12,1 değerli arkadaşlar buğday alım fiyatındaki artış. Tasarrufu burada yapıyor Hükûmet; çiftçinin parasına el koyuyor, çiftçinin gelirini vermeyerek yapıyor. Yüzde 71,6 enflasyonun olduğu veya tarımsal girdi fiyatlarının artışının TÜİK rakamlarıyla bile yüzde 52... Yani şunu söylüyor: "Tarımda girdi fiyatları yüzde 52 artıyor fakat ben buğdaya yüzde 12 zam veriyorum." Tasarrufu burada yapıyor. Kendi şatafatında, saltanatında, yolsuzlukta yandaşta, yoldaşta, oralarda bir tasarruf yok; çiftçide tasarruf var.

Arpa da aynı şekilde, arpa daha da feci. Arkadaşlar, arpa fiyatlarında geçen yıldan bu yana artış yüzde 3,6. "Tasarruf edin, daha fazla para vermeyeceğim." diyor. Piyasasında muhtemelen daha da düşük olacak. Şimdi, böyle bir anlayış maalesef var.

Vaktim sınırlı, birkaç maddeyi de böyle üzerinden giderek sözlerimi tamamlamaya çalışacağım.

Şimdi, 2'nci madde, değerli arkadaşlar, tasarruf... Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bir görev veriliyor. Nedir o görev? Diyor ki: "Kamunun elindeki taşıtları sen sat." Allah Allah(!) Ya, bu kadar ihtisas gerektiren bir iş mi? Özelleştirme İdaresinin ne kadar personeli var? Değerli arkadaşlar, 332 personeli var, 157 milyon lira ödeneği var 2023'te harcamış; bunun 130 milyon lirası personel gideri ve buraya verilmiş. Bakın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına iş bulunmaya çalışılıyor. Her şey satıldı, savruldu, satacak başka bir şey de kalmadı zaten elde çok fazla. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının geçen yıl yaptığı özelleştirme uygulaması sadece 100 milyon dolar arkadaşlar, 100 milyon dolar, sadece bu kadar. Yapılacak iş varsa Özelleştirme İdaresi derhâl kapatılmalıdır eğer tasarruf edeceksiniz. Millet eski usulle neyse, aracını satsın. Kaldı ki niye şimdi ihtiyaç fazlası araç olsun bir kamu kuruluşunun elinde? Böyle bir şey olabilir mi? Bunun hesabı sorulmuş mu ihtiyaç fazlası aracı alandan? Böyle bir hesap sorma yok. "İhtiyaç fazlası araçlar satılacak." Allah bilir, kime, neyi peşkeş çekmeye çalışıyorlar, onu da çok fazla anlamak mümkün değil. Dolayısıyla bu madde tamamen gereksiz, böyle yasak savmak için, hatta yanlış bir madde.

Şimdi, 3'üncü madde var değerli arkadaşlar. Burada da yabancı yatırımcılara Bakanlıkla, Sanayi Bakanlığıyla sözleşme yaparsa damga vergisi istisnası getiriliyor, tasarruf paketinde istisna getiriliyor. Damga vergisi genel olarak hemen hemen her şeyden alınan bir vergidir ama burada "Bir sözleşme yaparsa damga vergisinden istisna..." diyor. Ya, hiç olmazsa bunu -niye bu kadar acele ediyorsunuz- şu vergi paketinin içerisine koyun, orada bütünlük içerisinde tartışalım. Ama niye? Bir tane şirkete, adrese teslim bir şey, bir sözleşme için... Yani dünyada bir tane literatür gösteremezler, vergiye, özellikle böyle küçük vergilere, damga vergisi gibi vergiye yatırımlarda hassasiyetin olduğuna ilişkin bir tane literatürde çalışma yok arkadaşlar. Yani dünyada "Bu vergiyi almazsan ben yatırım getiririm." diyen bir tane, ne uygulama var ne örnek var ama burada tabii, paradan vazgeçme var.

Şimdi, 5'inci madde, BOTAŞ'ın görev zararlarıyla ilgili vergi borcunun mahsup edilmesi meselesi. Yani BOTAŞ ben yıllarca KİT finansmanına bakmış, genel müdürken sorumluluğum altında olmuş bir şey. BOTAŞ bizim "para kesme makinesı" diye tabir ettiğimiz matbaa gibi bir şirkettir. BOTAŞ o hâle getirildi -ki... Niye? İşte yanlış politikalardan bir tanesi de oydu, belki söylemeyi unuttum. Bu 2021 Eylülünde... Ben bunu birkaç defa burada anlattım ama bunlar emin olun Yüce Divanlık meselelerdir değerli arkadaşlar da memlekette hukuk yok, siyaset çalışmıyor. 2021'in Eylülünde bizim 3 tane ülkeyle yaklaşık 15 milyar metreküplük doğal gaz alım kontratımız sona erdi. Bunlar zamanında yenilenmedi, niye yenilenmedi? Bunu kimse bilmiyor, uzun vadeli kontratlar.... "Spottan alırız." denildi. Tabii, Rusya'dan, Cezayir'den, Azerbaycan'dan alırken birisinin rüşvet alma imkânı var mı? Yok, devletten devlete rüşvet olmaz ama spot araya girince muhtemelen aracılar olacak, yandaşlar olacak; büyük ihtimalle bu nedenle bunlar yapılmadı. Ondan sonra, pandemi sonrası doğal gaz fiyatları bir fırladı, milletin doğal gazının fiyatını çok artırmış olmamıza rağmen... Tabii, 170 dolara aldığınız doğal gazı bir anda 1.300 dolara alırsanız BOTAŞ göçer. BOTAŞ'ın göçertilmesi tamamen bu yanlış politika, en hafif tabiriyle bu öngörüsüzlük nedeniyle oldu; daha fazlasının ne olduğunu bilmiyorum, bunun araştırılması lazım.

Geçen yıl, bakın, 2021-2022'de 155-156 milyar TL vergi borcu silinmiş. Şimdi, şu anda "BOTAŞ'ın 181 milyar lira vergi borcu var, 232 milyar lira da görev zararı alacağı var." deniliyor. Yani, dolayısıyla bu yanlış bir uygulamadır, daha fazla bunun üzerinde durmayacağım. BOTAŞ'a üstelik bu yıl 74 milyar lira da bütçeden para vermişiz, bir şirketin bu hâle getirilmesi çok anlaşılabilir değil.

Şimdi, bir diğer şey bu Varlık Fonu için -kamu şirketleri için- tahvil ihracı meselesidir değerli arkadaşlarım.

Yine, bakın, geçmişte hemen hemen çok düşük miktarlarda para ödediğimiz... Yani mesela şöyle söyleyeyim: Kamu bankalarına geçmişte, 2006-2018 dönemi için -uzun bir dönem, on üç yıllık bir dönemde- yıllık ortalama sadece 645 milyon dolarlık hazineden bir aktarım yapılmış. 2019-2024 yıllarında, değerli arkadaşlar, bu yıllık ortalama 5,3 milyar dolara çıkmış. Bu dönemde, 2019-2024'te 31,4 milyar dolar, TL karşılığı da 1 trilyon 40 milyar lira kamu bankalarına gerek tahvil yoluyla gerekse doğrudan transfer şeklinde hazineden kaynak aktarımı var arkadaşlar. İşte, o yüzden çiftçiye, emekliye para yok. Siz üç dört yılda sadece kamu bankalarına 1 trilyon lira para aktarıyorsunuz. Yaptığınız yanlış politikalarla rezervini erittin, kamu bankasını göçerttin, ondan sonra yüksek enflasyonda ucuz faizli kredi verdin, kamu bankaları iflas noktasına geldi. Dolayısıyla paralar maalesef buralara aktarılıyor. Dolayısıyla, bu kanunun doğru düzgün bir yanı yoktur değerli arkadaşlar, bu çerçevede konunun değerlendirilmesi lazım.

Biz İYİ Parti Grubu olarak bu kanunun tamamında "hayır" oyu kullanacağımızı buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.