GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:11.07.2024

SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yirmi dokuz yıl sonra bile hâlâ cesetlerin çıktığı, bütün bir insanlığın vebali altında olduğu Srebrenitsa katliamının yıl dönümü nedeniyle Boşnak kardeşlerimizle dayanışma duygularımı ifade ediyor, şehitlerimize rahmet diliyorum.

Meclisimiz soykırımlara, insanlık suçlarına karşı ortaya koyduğu ortak iradeyi hain darbe girişimine karşı da koymuştu. 15 Temmuz, bu iradenin ortaya konduğu en önemli tarihlerden biriydi. Adı "Demokrasi ve Millî Birlik Günü" ilan edilen 15 Temmuz etkinlikleri başladı. Bu etkinliklerden bir tanesi de bahçemizde, Meclis bahçemizin duvarlarına yerleştirilen fotoğraf sergisinde. 12 fotoğraf var Meclis bahçemizde. Fotoğraflar, bombaların neden olduğu tahribata ve sonrasında iktidar milletvekillerinin Meclisteki görsellerine ilişkin.

Değerli milletvekilleri, o gece darbe girişiminin ilk dakikalarında bu Mecliste iktidarıyla, muhalefetiyle bir olmuş, darbeye karşı hep birlikte direnç göstermiştiniz. Fotoğraflarda tek bir muhalefet milletvekilinin görseline yer verilmemesi, o gece ortaya koyduğunuz iradeye de o iradenin gerçek sahibi milletimize de saygısızlıktır. Konuyu ilettiğim iktidar milletvekilleri de rahatsızlıklarını söylediler.

Sayın Başkanım, gereğini yapmak size mi düşer, emin değilim ama en azından kendimin ahmak bir davacı, sizin de mübaşir olmadığınızdan eminim.

Değerli milletvekilleri, konumuza dönersek yeni dönemin favori girişimi akademi kurma işine Millî Eğitim Bakanlığımız da katılmış. Millî Eğitim Akademisi kurulması fikri uzun yıllardır Bakanlık içerisinde tartışılan bir konuydu ancak tartışma, Akademinin hizmet içi eğitimlerinin düzenlenmesine yönelikti, anlamlı bir işleve karşılık geliyordu: Öğretmen adaylarını yetiştirme rolünü üstlenmesi ise birtakım sorunlar barındırıyor. Öğretmen adayları, üniversite eğitim ve KPSS başarısı sonrasında iki yıl daha eğitim görecekler. İnsan merak ediyor, ülkemizin dört bir tarafında 97 eğitim birimiyle ve binlerce akademisyenle öğretmen adaylarına dört yıl süreyle sağlayamadığı hangi bilgiyi, hangi beceriyi bu Akademi sağlayacak? Bu kanun, eğitim fakültelerinin üzerini çizip önemsiz ve işlevsiz hâle getirmiş olmayacak mı? Öğretmen adaylarının aldığı eğitimlerin iyileştirilmesi, niteliklerinin artırılması isteniyorsa bunun çözümü Yükseköğretim Kuruluyla yapılacak müfredat iş birliği değil midir? Uygulama, eğitim fakültelerini, üniversiteleri boşa çıkaran bir yatırım olmayacak mı? Buna aslında hepimizden önce YÖK Başkanının itiraz etmesi gerekmez mi? Yönettiği kurumun, yetiştirdiği insan kaynağının niteliğine güvenmeyen bakanlıklar sırasıyla kendi akademilerini kuruyor, bir açıdan kendi üniversitelerini kuruyorlar; bu uygulama Yükseköğretim Kurulunun itibarını zedelemiyor mu? "Öğretmen adaylarına dört yıl süreyle bizim öğretemediğimiz ne öğreteceksiniz bu Akademide?" sorusuna bir kez de YÖK Başkanının cevap araması gerekmez mi? Ayrıca, akademi kurma çok maliyetli bir iş, elbette eğitim için, eğitimcilerimiz için bu maliyetleri göze alacağız ama sürdürülmezliği ve öngörülmezliği ortada olan bu girişimden endişe ediyoruz; yeni tesislerin, yeni binaların yükselişini de işte bu endişeyle izleyeceğiz. Kamuoyunun talebi, muhalefetin ısrarlı tazyiki Akademiden yapılacak alımlarda "mülakat" ifadesinin yer almamasına imkân verdi ancak bu ifadenin yer almaması uygulamalı sınavlarda yapılacak puanlamanın subjektifliği endişesini ortadan kaldırmıyor maalesef. Bu husustaki tereddütleri azaltmak adına adayların performanslarının puanlanacağı sınav derslerinin videoyla mutlaka kayıt altına alınmasını talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu, öğretmenlik meslek kanunu olmaktan uzak olan "öğretmenlik meslek kariyeri" anlamını ifade eden bir kanun. 18 sayfasının 4 sayfasını disiplin cezalarına ayıran, cezalandırmanın merkeze oturduğu bir kanun teklifi bu kutlu mesleğin de itibarını zedeliyor.

Muallimimaarif davamızı ana konusu gören, dün de vefat yıl dönümü olan Nurettin Topçu her türlü otoriteden, çıkar ilişkisinden kurtulmuş bir Rönesans ihtiyacına işaret etmişti. Hür olma vasfını göremediğimiz bu kanunu bu hâliyle kabul edemeyeceğimizi belirtiyor, isyanın ve ahlakın filozofunun rönesansına giden bir kanun yapma beklentisiyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)